gönderen AsilKan » 27 Şub 2007 [ 16:58 ]
Diyarbakır DTP İl Başkanı’nın densizlikleri... DTP yönetiminin bu densizliğe azgın bir ifadeyle destek çıkması vesaire...
Okuyuculardan adeta soru yağıyor; en çok sorulan da şu:
- Bu noktaya nasıl gelindi?
Dilimiz döndüğünce anlatmaya çalışalım.
PKK terörüne “üç-beş çapulcunun eylemi” diyerek yola çıktık!
“Federasyonu tartışalım” deyip, yaraya kezzap döktük.
PKK terörüne “Kürt sorunu” deme noktasına vardık!
“Alt kimlik-Üst kimlik” kavramlarını pi* ettik.
“Kürt milliyetçiliğini” özendirip...
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı ile övünerek “milliyetçiyim” diyenleri “ırkçılıkla” suçlar olduk!
“Kürtçe şarkı” terennüm etmeyi önce “İbo’nun nostaljisi” diye algıladık...
Sezen Aksu’nun Rumca-Ermenice-Kürtçe şarkılı konseriyle Kürt kökenli yurttaşlarımızı “azınlık” gibi görme şaşılığında burnumuzla kulaklarımız yer değiştirdi!
.......
Kürtçe şarkı-türkü de serbest bırakılmış, televizyonlarda da Kürtçe haberler okunur olmuştu zaten.
DTP/DEHAP’lı bazı belediyeler Kürtçe internet siteleri açtı.
Terörist cenazelerinde devletin dışında her kesim, bayrak sallar oldu.
Türk askerine kurşun sıkan teröristlerin “insan hakları” için dernek bile kuruldu.
AB’ye uyum yasaları, bu ülkede çağdaş yaşam özlemi çeken herkes için “umut” sayılırken...
“AB’ye uyum” adına çıkartılan bazı yasalar, makulü normalde arayanların da akıllarını karıştırdı.
Güvenlik adına ülkede son derece ciddi bir zaafiyet yaşanmaya başlandı.
Bu hal, Türkiye’de AB üyesi olmayı çok arzulayanları şoka soktu!
“AB’ciler” ile, “PKK’cılar”ın asgari müşterekleri arttıkça...
Türkiye’de iş şirazesinden çıkmaya başlamıştı.
Milli Güvenlik Kurulu, AB eliyle çerçevesi daraltılıp bir tür “danışma-tavsiye organı”na dönüştü.
“Kürdistan, daha çok ticaret, daha çok para demektir” yollu açıklama ve yorumlarla neredeyse “serbest bölge” tanımı yapılır oldu!
Oradaki PKK varlığı birilerince yok sayıldı.
Kürdistan’ın Kuzey Irak’la sınırlı olmadığını zır cahiller bile bilirken, bizim eşekler, demokratçılık oynadılar!
Bugün geldiğimiz noktada durumun özeti şu:
- Kürt kökenli yurttaşlarımız, Güneydoğu’nun bir bölümünde “Barzani yanlıları” ve “Apocular” diye ikiye ayrılmış bulmunuyorlar!
.........
Uyuşturucu kaçakçılığı PKK’nın kontrolündeydi; silah ve kadın dahil oldu.
Mafya, büyük şehirlerde PKK’nın kontrolüne geçti. Paraya para demiyorlar.
PKK için, satın alınamayacak kimse kalmadı gibi!
Medyanın içinde “sızmaları” vardı, artıyordu...
Şimdi medyada “patronluk süreci” başladı; günlük gazete, TV, radyo ve dergileri de var.
Kürt kökenli olmadığı halde “parası mukabilinde” kalemiyle “Kürtçülük bezirganlığı” yapanlar kuyrukta!
“Milliyetçiyim” diyenlere küfredip, “Apo’ya özgürlük” diyenlere alkış tutuyorlar.
“Türk’üm” diyenler zaten uzun süredir ayıplanıyorlar!
Olan, asıl kime, kimlere oldu bilir misiniz?
Yakın zamana kadar Türk-Kürt kardeşliğini doyasıya yaşayan....
Birbirlerinden kız alıp vermekle kalmayıp, sofrasındaki yiyeceğini, içeceğini paylaşan...
Borç alıp veren, gönül alıp veren...
Toplumdaki diğer unsurları kıskandıracak kadar birbirleriyle kucaklaşan Türk-Kürt kardeşliğinde maalesef, bir süredir “acaba” dönemi başladı!
........
Son derece tehlikeli bir sürece girdiğimizi belirtmeyi görev sayıyoruz.
Bu kardeşliğin, hiç olmadık biçimde ciddi tehditle karşı karşıya bulunduğunu görmeyenler, umursamayanlar...
Bunun ne anlama geldiğini gerçekten biliyor musunuz?
Biliyor da susuyorsanız, başınıza Diyarbakır DTP İl Başkanı kadar taş düşsün!
Bilmiyorsanız, Allah günahlarınızı affetsin.
Eğer bu ülkenin herhangi bir kademesinde “yönetici” sıfatınıza rağmen durumu “idare etmekle” yetinip hiçbir şey yapmıyorsanız..
Allah sizi, bildiği gibi yapsın!
Görüldüğü gibi...
İşimiz büyük ölçüde Allah’a kalmış bulunuyor!..
Diyarbakır DTP İl Başkanı’nın densizlikleri... DTP yönetiminin bu densizliğe azgın bir ifadeyle destek çıkması vesaire...
Okuyuculardan adeta soru yağıyor; en çok sorulan da şu:
- Bu noktaya nasıl gelindi?
Dilimiz döndüğünce anlatmaya çalışalım.
PKK terörüne “üç-beş çapulcunun eylemi” diyerek yola çıktık!
“Federasyonu tartışalım” deyip, yaraya kezzap döktük.
PKK terörüne “Kürt sorunu” deme noktasına vardık!
“Alt kimlik-Üst kimlik” kavramlarını pi* ettik.
“Kürt milliyetçiliğini” özendirip...
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı ile övünerek “milliyetçiyim” diyenleri “ırkçılıkla” suçlar olduk!
“Kürtçe şarkı” terennüm etmeyi önce “İbo’nun nostaljisi” diye algıladık...
Sezen Aksu’nun Rumca-Ermenice-Kürtçe şarkılı konseriyle Kürt kökenli yurttaşlarımızı “azınlık” gibi görme şaşılığında burnumuzla kulaklarımız yer değiştirdi!
.......
Kürtçe şarkı-türkü de serbest bırakılmış, televizyonlarda da Kürtçe haberler okunur olmuştu zaten.
DTP/DEHAP’lı bazı belediyeler Kürtçe internet siteleri açtı.
Terörist cenazelerinde devletin dışında her kesim, bayrak sallar oldu.
Türk askerine kurşun sıkan teröristlerin “insan hakları” için dernek bile kuruldu.
AB’ye uyum yasaları, bu ülkede çağdaş yaşam özlemi çeken herkes için “umut” sayılırken...
“AB’ye uyum” adına çıkartılan bazı yasalar, makulü normalde arayanların da akıllarını karıştırdı.
Güvenlik adına ülkede son derece ciddi bir zaafiyet yaşanmaya başlandı.
Bu hal, Türkiye’de AB üyesi olmayı çok arzulayanları şoka soktu!
“AB’ciler” ile, “PKK’cılar”ın asgari müşterekleri arttıkça...
Türkiye’de iş şirazesinden çıkmaya başlamıştı.
Milli Güvenlik Kurulu, AB eliyle çerçevesi daraltılıp bir tür “danışma-tavsiye organı”na dönüştü.
“Kürdistan, daha çok ticaret, daha çok para demektir” yollu açıklama ve yorumlarla neredeyse “serbest bölge” tanımı yapılır oldu!
Oradaki PKK varlığı birilerince yok sayıldı.
Kürdistan’ın Kuzey Irak’la sınırlı olmadığını zır cahiller bile bilirken, bizim eşekler, demokratçılık oynadılar!
Bugün geldiğimiz noktada durumun özeti şu:
- Kürt kökenli yurttaşlarımız, Güneydoğu’nun bir bölümünde “Barzani yanlıları” ve “Apocular” diye ikiye ayrılmış bulmunuyorlar!
.........
Uyuşturucu kaçakçılığı PKK’nın kontrolündeydi; silah ve kadın dahil oldu.
Mafya, büyük şehirlerde PKK’nın kontrolüne geçti. Paraya para demiyorlar.
PKK için, satın alınamayacak kimse kalmadı gibi!
Medyanın içinde “sızmaları” vardı, artıyordu...
Şimdi medyada “patronluk süreci” başladı; günlük gazete, TV, radyo ve dergileri de var.
Kürt kökenli olmadığı halde “parası mukabilinde” kalemiyle “Kürtçülük bezirganlığı” yapanlar kuyrukta!
“Milliyetçiyim” diyenlere küfredip, “Apo’ya özgürlük” diyenlere alkış tutuyorlar.
“Türk’üm” diyenler zaten uzun süredir ayıplanıyorlar!
Olan, asıl kime, kimlere oldu bilir misiniz?
Yakın zamana kadar Türk-Kürt kardeşliğini doyasıya yaşayan....
Birbirlerinden kız alıp vermekle kalmayıp, sofrasındaki yiyeceğini, içeceğini paylaşan...
Borç alıp veren, gönül alıp veren...
Toplumdaki diğer unsurları kıskandıracak kadar birbirleriyle kucaklaşan Türk-Kürt kardeşliğinde maalesef, bir süredir “acaba” dönemi başladı!
........
Son derece tehlikeli bir sürece girdiğimizi belirtmeyi görev sayıyoruz.
Bu kardeşliğin, hiç olmadık biçimde ciddi tehditle karşı karşıya bulunduğunu görmeyenler, umursamayanlar...
Bunun ne anlama geldiğini gerçekten biliyor musunuz?
Biliyor da susuyorsanız, başınıza Diyarbakır DTP İl Başkanı kadar taş düşsün!
Bilmiyorsanız, Allah günahlarınızı affetsin.
Eğer bu ülkenin herhangi bir kademesinde “yönetici” sıfatınıza rağmen durumu “idare etmekle” yetinip hiçbir şey yapmıyorsanız..
Allah sizi, bildiği gibi yapsın!
Görüldüğü gibi...
İşimiz büyük ölçüde Allah’a kalmış bulunuyor!..