türkçe'nin züppeleri

Türk müsünüz? Türklüğünüze ve Türkçenize gönülden bağlı mısınız? Sağ ve sol görüş yerine bağımsızlığın öneminin farkında mısınız? O halde doğru yoldasınız! Artık siz de bu Büyük Uyanışın bir parçasısısınız..!
Cevapla
Kullanıcı avatarı
Veda
Fanatik Üye
Fanatik Üye
Mesajlar: 3335
Kayıt: 11 May 2008 [ 19:04 ]

türkçe'nin züppeleri

Mesaj gönderen Veda »





TÜRKÇE’NİN ZÜPPELERİ

TÜRKÇEDE züppelik, önce Arapça ile başlamış. Herkes bildiği, anladığı, sevdiği Türkçe kelimeler dururken tam bir Arap gırtlağıyla Arapça ve Farsça kelimelerle konuşmayı marifet sayan züppenin biri bir gün bir kasap dükkânına gitmiş. Bana bir kilo koyun eti ver diyeceğine ağzını şöyle açmış:
- Ya gassaab! Lahm-ı ganemden, vahid gıyyeee, bil vezin itaaa eyleee!

Kasap sanmış ki adam, Kuran’dan ayet okuyor:

Âmin hocam, âmin, âmin diyerek avuçlarıyla yüzünü sıvazlayıp durmuş. Müşteri kızmaya başlamış:

- Yahu, ben senden bir kilo koyun eti istiyorum, sen âmin deyip duruyorsun. Şurdaan bir kilo koyun eti versene bana...

Kasap boynunu bükmüş:

- Hocam, ben ne bilirim o kelimeleri... Benden doğru dürüst et istesene...

Milletimizin yediden yetmişe bildiği, sevdiği kullandığı kelimeler dururken Arapça ve Farsça kelimelerle tamlamalarla konuşmak züppeliktir.


Fransızca Züppeliği


TANZİMATLA birlikte, bizde bir de Fransızca züppeliği başladı.

Bu yeni züppeliği Recaizade Mahmut Ekrem Bey Araba Sevdası (1896) isimli romanında çok mükemmel anlatır. Roman kahramanı Bihruz Bey, babasından kalan mirası satıp savurarak kendisine gösterişli atların çektiği şık bir araba alır. Sonra, Fransızlar gibi giyinerek arabasına kurulur ve Çamlıca yollarında gezintiye çıkar. Maksadı, kendisi gibi Batı’ya özenen genç ve güzel kızlarla tanışmaktır.

Bihruz Bey, artık konuşmasını da değiştirir. Cümlelerini Fransızca kelimelerle kurar. Mesela bir genç kızla konuşurken, Dün sizi, jö jardeninizde gezinirken jö vu diye kırıtır. Sözlerine O mon diyööö, pardon diye başlar.

Hizmetçisine bile, Matmazel, pardon... Bana ön pö bakar mısınız diye seslenir.

Sokak satıcılarına Mösyö diye hitap eder.

Araba Sevdası’nı okuyanlar, Bihruz Bey’in züppeliğinde ittifak halindedirler. Züppe, yâni özüne ve köküne yabancılaşan, milletin bütün mukaddeslerini küçümseyen, Batı karşısında tam bir aşağılık duygusuyla iki büklüm kalan, avanak ve ahkâm kişi.

Türkçemiz bugün hem İngilizce züppelerinin, hem de uyduruk ve kaydırık kelimelerle konuşup yazan yeni züppeliğin boyunduruğuna giriyor.

İşyerlerimiz İngilizce kelimelerle açılıp, saçılıyor. Dergilerimiz İngilizce ve Fransızca isimlerle çıkıyor. Yarış atlarımız bile artık İngilizce isimlerle koşuyorlar. Atalarımız doğru söylemiş, rüzgâr ekenler fırtına biçiyorlar. Kolejlerde, Anadolu Liseleri’nde ve bazı üniversitelerimizde eğitim dilini İngilizceye çevirenler, Türkçemizin başına bu yeni züppeleri de musallat etmişlerdir.

Bir Kanun Çıkarmak


Gazetemizin 24 Ağustos 2005 tarihili baskısının birinci sayfasında kocaman bir başlık, sizin de dikkatinizi çekmiştir: Türkçeye kamusal ihanet! Çelik Çelikyaman’ın haberinden anlıyoruz ki, bir Başbakanlık kurumu olan TOKİ bile, yeni tasarımlarla hazırladığı ve gün ışığına çıkardığı toplu konutlara, court, olympia, residence gibi İngilizce isimler veriyormuş. Bu uygulamaya itiraz edenlere de önemli olan, insanlara yeni yerleşim yerleri açmaktır. İsim önemli değildir diyormuş.

Bu zihniyet ummanları dolduracak kadar yanlıştır ve rezaletin ta kendisidir. Türkçeyi bir tarafa itmenin, İngilizler gibi düşünmenin, İngiliz gibi davranmanın hazin bir neticesidir. Ama hangi birini düzelteyim. Kamu, bütün, herkes, bir milletin tamamı demektir. Yunus Emre kamu kelimesini doğru kullanıyor: “Biz kimseye kin tutmayız / Kamu âlem birdir bize” diyor.

Türkçeye ihanet halkımızdan, milletimizden gelmiyor. Bazı dil züppelerinden, bazı devlet dairelerinden geliyor. Peki, bunun çaresi yok mu diye soracaksınız. Var tabii ve çok basit. Fransızcada olduğu gibi bir kanunu çıkarmak ve oraya şu hükmü perçinlemek lâzım:

Madde: 1: Türkiye’de eğitim dili Türkçedir. Yabancı dille eğitim yapılamaz.

Madde: 2: Türkiye’de hiçbir işyeri yabancı bir isimle açılamaz.

Madde: 3: Türkiye’de yayın yapan radyo ve televizyonlarda program sunan, haber okuyan kişilerin Türkçe ve telâffuz konularında yeterlilik belgeleri almaları şarttır.

Müeyyidesi olan bir kanun çıkarmadığımız taktirde dil züppelerinden daha çok yaka silkeriz.

Yavuz Bülent Bakiler
_________________






Cevapla