Bilinmeyen Hayvanlar ve Özellikleri

Hayvan dostlarımız hakkında herşey bu bölümümüzde.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
Uyus
Ayrıcalıklı Üye
Ayrıcalıklı Üye
Mesajlar: 1029
Kayıt: 15 Eyl 2007 [ 10:09 ]

Bilinmeyen Hayvanlar ve Özellikleri

Mesaj gönderen Uyus »


Kırmızı Yarasaların Dayanıklılığı


Kırmızı yarasalar tek başlarına ya da gruplar halinde ağaçlarda ya da çalılıklarda tüner. Bu şekilde ağaç gövdesini siper edinerek kolaylıkla gizlenebilirler. Koyu kırmızı renkleri çok etkili bir şekilde kamuflaj yapmalarını sağlar. Yaptıkları kamuflaj o kadar etkilidir ki, özellikle sonbahar ayı süresince düşmanları onları ölü yaprak zanneder.

Ayrıca kırmızı yarasalar çok iyi birer uçucudur. Öyle ki dişi yarasa iki ya da üç yavrusu kürküne yapışmış olduğu halde onları taşıyarak uçabilir. Bu yük dişinin kendi vücut ağırlığını aşmaktadır. Kanada ve Kuzey Amerika'da yaşayan kırmızı yarasa nüfusunun çoğu kışın güneye doğru göç eder. Bazı türler kışlarını Kuzey Amerika'da geçirmek için 2000 km. kadar yolculuk yapabilir.

Kırmızı yarasaların başka bir özellikleri de ağır bir kürke sahip olmalarıdır. Ayrıca diğer yarasalar arasında en fazla kırmızı kan hücresine sahip olan tür de kırmızı yarasalardır. Kış uykusuna yattığında soğuğa maruz kalan vücut bölgelerini minimuma indirmek için bir top gibi kıvrılarak uyur. Kış uykusuna yattıkları zaman dokuları 260C kadar düşük ısılara bile rahatlıkla dayanabilir.

Guinness Books, Remarkable Animals, A Unique Encyc. of Wildlife Wonders, s. 21





Akgerdanlı Serçeler


Akgerdanlı serçeler, belirgin biçimde beyaz bir boyuna ve siyah-beyaz çizgili bir başa sahip olan kuşlardır. Kuzey Amerika'da yaşarlar. Akgerdanlı serçelerin erkeklerinin her birinin kendilerine ait bölgeleri vardır. Bu bölgeyi korumak için erkekler savunma ötüşleri yapar. Bütün Akgerdanlı erkek serçeler temelde aynı ezgiyle öter, ama her erkek, türe özgü olan bu ezgiye sadık kalırken bir yandan da bazı değişiklikler yapar. Örneğin perdede hafif bir değişiklik yaparak şarkıya kendi özelliğini katar. Bu değişiklik sayesinde diğer erkek ve dişi kuşlar bölgenin kime ait olduğunu hemen anlar. İlkbaharda erkek kuşlar, dişilerin yuva yaparak yavrularını büyüttükleri, her biri yaklaşık 3.000 m2. genişliğe sahip olan üreme alanları oluşturur.

Marian Stamp Dawkins, Through Our Eyes Only?/The Search For Animal Consciousness,




Elektrik Üreten Balıklar


Elektrik üreten balıklardan torpil balığı 1000 voltluk elektrik üretebilir. Bu, inanılması güç bir



özelliktir, çünkü bu güçte bir elektrik bütün bir evi aydınlatabilmek için yeterlidir.

Dolphin Log, July 1992, s. 19



Deve Kuşlarının İlginç Kuluçka Sistemleri


Deve kuşlarının ilginç bir kuluçka sistemleri vardır. Sürü halinde yaşayan deve kuşlarından yarım düzine kadarı, yumurtalarını ortak bir yuvaya bırakır. Hiçbir özelliği olmayan sadece sığ bir çukur olan bu yuvada her biri 1.5 kg. gelen 40 kadar yumurta bulunur. Yumurtaların tümünü koruma görevi tek bir dişi deve kuşuna aittir. Kuluçkaya yatan dişiye bir erkek kuş yardım eder. Ancak dişi kuş sadece 20 kadar yumurtanın üzerinde yatabilir. Bu nedenle fazla yumurtaları yuvanın dışına iter. Yapılan incelemeler sonucunda deve kuşlarının bu itme işlemini rastgele yapmadıkları bulunmuştur. Deve kuşu kendi yumurtalarını kuluçkaya yatacağı yumurtaların arasına alırken, başka dişilere ait olan yumurtaları ise dışarıya atmaktadır. Bu ayrımı deve kuşunun nasıl yaptığını bulabilmek için bilim adamları yumurtalara numaralar vermişlerdir. Yumurtaların yerini değiştirerek, eski ve yeni yumurtalar karıştırılarak yapılan tüm deneylerde sonucun değişmediği görülmüştür. Bilim adamlarının vardıkları sonuç deve kuşlarının yumurtalarını, yüzeylerindeki deliklerin dağılımı sayesinde tanıdıkları olmuştur. Bütün yumurtaların kabuklarında, civcivin nefes almasına imkan veren minik "hava delikleri" vardır. Bu deliklerin kabuk üzerindeki yerleri her yumurtada biraz farklıdır. İşte bu delikler sayesinde deve kuşlarının yumurtalar arasında ayrım yapabildiği düşünülmektedir.

Marian Stamp Dawkins, Through Our Eyes Only?/The Search For Animal Consciousness, s. 38-39



Antifriz Sistemli Canlılar


Buzul yaykuyruklusu ve kar piresi çok düşük sıcaklıklarda bile hayatta kalabilen canlılardır. Donma noktasının altındaki sıcaklık derecesinde birçok hayvan hareketsizleşir ya da ölür, fakat buzul yaykuyruklusu bu sıcaklık derecesinde rahatlıkla hareket edebilir ve sıçrayabilir. Bu dayanıklılıklarının nedeni vücutlarındaki antifriz sistemi dir. Bu sayede her iki canlı da çok düşük sıcaklıklarla bile başa çıkabilmektedirler. Hatta bazıları bir buzulun içerisinde hiçbir zarar görmeden 3 yıl boyunca yaşayabilir. Yaykuyruklular, yaylarını bir kaçış mekanizması olarak kullanırlar. Bu yay, vücutlarının alt kısmında arkaya doğru kıvrılmış olan ek parçadır. Bu ek parça (furcula) genellikle uç kısımda çatallaşmaktadır.

Guinness Books, Remarkable Animals, A Unique Encyc. of Wildlife Wonders, s.207





Mantar Sivrisinekleri


Mantar sivrisinekleri Yeni Zelanda'da mağaralarda, içi boş ağaçlarda ya da karanlık ve nemli yerlerde yaşayan küçük, sineğe benzeyen böceklerdir. Bir tür mantar sivrisineği kendi ürettiği salgı ile şeffaf bir tüpe benzeyen bir yuva yapar. Bu tüpten, her biri 50 cm. uzunluğunda olan ve dışı yapışkan bir madde ile kaplı olan lifler sarkar. Böceklerin larvaları bu tüpün içinde yaşar ve ışıklı kuyruklarını lifleri aydınlatmak için kullanırlar. Bulunduğu yerden 70 cm.'ye kadar uzayabilen lifler larvanın yuvasından aşağıya doğru sallanır ve üzerlerindeki yapışkan tabakayla böceklere tuzak kurmaya hazır halde beklerler.

Tatarcıklar, güveler ve diğer böcekler bir süre sonra bu parıldayan perdenin cazibesine kapılır. Böcek bu liflerden birine dokunduğunda, yapışkan damlaların tuzağına düşer. Kaçmaya çalıştığında ise titreşimler lifi hareketlendirir ve tüpün içinden çıkacak olan larvayı alarma geçirir. Larva sanki balığı sürükleyen olta gibi ipi çeker ve avını yutar.

Larvanın ucundaki ışık, vücudunun içindeki kimyasal reaksiyon sayesinde oluşur. Yetişkin mantar sivrisinekleri de aynı şekilde bu tuzağa düşebilirler ama genellikle kaçmayı başarırlar. Dişiler çoğunlukla sayıları 130'u bulan yumurtalarını mağaranın duvarlarına ya da tavanına bırakır. Bu böcekler larva ve pupa evrelerinde olduğu gibi yetişkin olduklarında da ışık üretebilir.

Anita Ganeri, Creatures That Glow in The Dark, s. 20-21





Öküz Başlı Antilopların Hızları


Öküz başlı Güney Afrika antilopları görünüş olarak bufalolara benzer. Sürüler halinde yaşayan bu antilop türünün bazen 100, hatta daha fazla üyesi birarada bulunur. Son derece hızlı hareket edebilen bu antilop türü, düşmanları tarafından takip edildiğinde yarış atlarından daha hızlı koşabilir. Güney Afrika antiloplarının buzağıları da son derece hızlıdır. Öyle ki, sadece iki günlükken bile büyüklerinden geride kalmayacak şekilde hızlı koşabilirler. Zorlu koşullarda yaşayan bu canlılar Allah'ın onlara verdiği bu özellikler sayesinde yaşamlarını rahat bir şekilde sürdürebilir.

Our Amazing World Of Nature, Its Marvels & Mysteries Reader's Digest, s. 177





Ağaçlar Arasında Uçan Altın Toplar


Doğadaki canlıların sahip oldukları çeşitli renkler aynı zamanda son derece önemli görevlere de sahip olabilir. Örneğin kaplumbağa böceğinin saydam göğüs ve kanat yapısı, vücudunun altındaki parlak altın rengini gizlemeye yarar. Böceğin sahip olduğu renkler gerçekte bir savunma şeklidir. Çünkü bu renkler sayesinde böcek hareketsizken bir su damlası ya da bir yaprağın parlak bir parçası gibi görünür. Ağaçtan ağaca uçarken ise elips çizen küçük bir altın top haline gelir. Sürekli değişen bu yanıltıcı görünümler böceğin düşmanlarından kurtulmasını sağlar.

Borneo, The World's Wild Places, Time Life Books, s. 62



Catchfly Bitkisinin Yapışkan Taç Yaprakları


Catchfly bitkisinin yapışkan taç yaprakları böcekleri yakalamaya yarar. Etobur bitkiler genellikle yakaladıkları böcekleri protein ihtiyaçlarını gidermek için kullanır. Catchfly bitkisinin, Venüs bitkisi gibi etobur bitkilerden farklı bir yönü vardır. Bu bitkinin amacı protein ihtiyacını karşılamak değildir. Catchfly'ın yapraklarındaki yapışkanlık, içeriye izinsiz girerek yumurtalarını bırakan ve larvalarını bitkinin içinde büyüten böcekleri uzaklaştırmaya yaramaktadır.

Noel Grove-Stephen J. Karemann, Preserving Edens, s.107



Çamuratlar Balıklarının İlginç Yaşamları


Mangrov bataklıklarındaki kalın çamur tabakasının üzerinde Çamuratlar balıkları yaşar. Bu balıkların çamurun üstünde yalnızca başları ve periskop gibi hareket eden gözleri görülür. Diğer birçok balıktan farklı olarak Çamuratlar balıkları uzaktaki nesneleri, örneğin uzaktaki bir böceği bile farkedebilir. Balık, avını gözetlerken sık sık su yüzüne çıkar ve kıyıya kadar onu izler. Diğer balıkların aksine Çamuratlar balıkları geniş solungaç odacıklarında hava ve suyun bir karışımını taşıdıkları için çamurun içinde yaşayabilir. Bir dalgıcın oksijen tüpüne eşdeğer olan solunum sistemleri sayesinde karada kullanmak için gerekli olan oksijeni süzer. Sert çamurun üzerinde hareket etmek için kısa ve kalın göğüs yüzgeçlerini kullanır. Islak çamurun üzerinde sıçrar, kuyruklarını büker, daha sonra güçlü bir refleksle düzeltirler. Allah'ın sıfatlarından biri de Bedi, yani örneksiz yaratandır. Çamuratlar balıkları da diğer balıklardan tamamen farklı özellikleri ile Allah'ın Bedi sıfatının bir tecellisidir.

Borneo, The World's Wild Places, Time Life Books, s. 132



Oxpeckerlar İle Ortak Yaşam


Oxpecker denen kuşlar Afrika bufalosu, gergedanlar ve diğer büyük av hayvanlarının derilerinin üzerindeki kenelerle beslenir. Bu ortak yaşamda her iki taraf da karşılıklı çok fazla fayda sağlarlar. Bu şekilde av hayvanları hem parazitlerinden kurtulmuş olur hem de herhangi bir tehlike durumunda kuşlardan yüksek sesli bir uyarı alırlar. Kuşlar da besin, hareket eden bir tünek ve hatta yuvalarının içini kaplamak için tüy elde eder.

Michael Scott, The Young Oxford Book of Ecology, s. 31





Su Altının Temizlikçi Canlıları


Büyük balıkların etrafında cesur bir şekilde dolaşan, kimi zaman bu canlıların ağızlarının içine kadar giren küçük balıklar son derece dikkat çekici bir görüntü oluşturur. Deniz canlıları arasında çok sık rastlanan bu tip ilginç birlikteliklerin nedeni balıkların temizlenme ihtiyacıdır. Mercan kayalıklarında temizlikçi ördek balıkları ve temizlikçi karideslerden oluşan bir grup her zaman bu işlem için hazır bulunur. Hani balığı ya da papağan balığı gibi balıklar geldiğinde küçük ördek balığı gibi temizlikçi balıklar, büyük balıkların ağzının içine doğru yüzer ve ölü deri parçalarını temizleyerek, balıktaki mantar istilasını durdururlar. Birçok balık bu temizlik duraklarına birkaç günde bir uğrar. Temizlikçi balıklar bu gibi yerlerde 6 saat içinde 300 kadar balığı temizleyebilir.

David Attenborough, The Trials of Life, s. 174





Anemon Bitkileri ve Balıkları


Anemon bitkileri duyargalarının üzerinde bulunan çok sayıdaki yakıcı kapsül, kendilerine herhangi bir şey dokunduğu veya sürtündüğü anda hemen açılır ve etkisi çok güçlü olan bir zehir salgılar. Bu, çoğu zaman zehiri alan canlının felç olarak ölmesine sebebiyet verecek kadar güçlü bir sıvıdır. Anemon bitkilerinin etki etmediği canlılar da vardır. Örneğin Anemon balıkları, Anemon bitkilerinin yakıcı kapsüllerinin arasında yaşayabilen nadir canlılardandır. Anemon balıklarının üzerinde bulunan "saydam madde" bitkideki bu yakıcı kapsülleri durdurabilecek niteliktedir. Bitkiye yaklaşan balık, gövdesini yavaş yavaş Anemonlar'a değdirmeye başlar. Üzerindeki saydam madde sayesinde zehirden çok fazla etkilenmeyen anemon balığının amacı yakıcı kapsüllerin üzerinde patlamasını sağlamaktır. Anemon balığı birkaç denemenin sonunda zehire bağışıklık kazanır ve bitkinin dokunaçlarının arasına yerleşir. Yeni doğan ve Anemon bitkilerine karşı hiçbir bağışıklığı bulunmayan balıklar da, diğerlerinin geçtiği aşamalardan tek tek geçer. Anemon balıkları bu denemeleri tesadüfen yapmaya karar vermiş olsalayı neler olurdu? İlk seferde ya da daha sonraki denemelerinde balık patlatacağı kapsül sayısını tutturamayacağı için fazla zehir alıp ölürdü. Oysa böyle olmamıştır. İlk ortaya çıktıklarından beri Anemon bitkileri ve balıkları birlikte kusursuz bir uyum içinde yaşamaktadır.

Çünkü Allah yarattıklarını en iyi bilendir, koruyandır.

International Wildlife, March/April 1997





Saigalar'ın Özel Burun Yapıları


Saiga, Rus steplerinde sürüler halinde yaşayan bir antilop türüdür. Bu canlılar yaşadıkları zorlu iklimde sıkıntı çekmemelerini sağlayacak tasarımlara sahip sistemlerle birlikte Allah tarafından yaratılmışdır. Steplerdeki en rahatsız edici faktörlerden biri hiç kuşkusuz ki tozdur. Saigalar'ın burunlarının içinde ise tüylerle ve mukus bezleriyle kaplı sayısız boşluk vardır. Bu boşluklarda mukuslu zarla kaplı bir de kese bulunur. Saigalar kuru Rus steplerinde büyük sürüler halinde dolaşırken, burunlarında Allah tarafından yaratılmış olan bu yapı sayesinde tozun zararlı etkilerinden korunmuş olur.

Sonbahar geldiğinde ise büyük Saiga sürüleri Rus kışının karlı havası bastırmadan güneye doğru, yani sıcak iklimlere göç eder.

Guinness Books, Remarkable Animals, A Unique Encyc. of Wildlife Wonders, s.69





Koloniler Halinde Yaşayan Meerkatlar


Resimde görülen ve Afrika'ya özgü canlılardan olan Meerkatlar 10-15 hayvandan oluşan koloniler halinde yaşar. Aralarında çok iyi bir iş bölümü vardır. Örneğin bu canlılar yuvalarının güvenliğini sağlamak için etrafı gözetleme, çakal ve kartal gibi düşmanlarını kollama görevlerini paylaşır.

Michael Scott, The Young Oxford Book of Ecology, s. 87




Çullukların Gözleri


Düşmanlardan kaçıp kurtulabilmek hayvanlar alemindeki en önemli ihtiyaçlardandır. Allah her canlıyı yaşadığı ortamda ihtiyacı olan savunma sistemleriyle birlikte yaratmıştır. Kamuflaj yeteneği, savunma için kullanılan zehirler, gece görebilen keskin gözler, hızlı kaçmak için kullanılan bacaklar, türe özgü haberleşme sistemleri gibi daha pek çok özellik canlılara Allah tarafından verilmiştir. Rahman olan Allah hayvanlardaki eşi benzeri olmayan tasarımlarla bize sanatını tanıtır. Doğadaki pek çok örnekten kuşlara bakalım. Örneğin resimde görülen çulluğun başının üstünde, etrafını her yönden net bir şekilde görebilmesini sağlayan gözleri vardır. Çulluk bu gözleri sayesinde bir yandan yiyecek ararken bir yandan da tehlikelere karşı tetikte olabilmektedir.

Dayanıklı Tatarcık Larvaları


Nijerya'da yaşayan bazı tatarcıkların larvaları kayalıklarda bulunan derin olmayan gölcüklerde yaşar. Kayalık gölcüklerinin suyu çekildiğinde larvalar da vücutlarındaki suyun %92'sini kaybederek kurur ama ölmezler. Bu özellikleri sayesinde larvalar 1000C'den daha yüksek ısılara bile dayanabilir. Öyle ki, kurumuş larvalar 10 yıl sonra bile suyun içerisine konulduklarında birkaç saat içinde normal hayatlarına geri dönebilir. Tatarcıkların vücutlarının %92'si kurumuşken tekrar yaşama dönebilecek bir yapıya sahip olmaları, Allah'ın varlığının ve üstün kudretinin sayısız delilinden yalnızca bir tanesidir.

Jill Bailey, Anticipating The Seasons, s. 30


Sümsük Kuşları


Allah yarattığı tüm canlılara birbirinden farklı özellikler vermiştir. Örneğin sadece kuşların arasında bile binlerce farklı çeşitte üreme, yuva yapma, avlanma ve beslenme şekilleri vardır. Bu şekillerden tek bir tanesini incelemek bile Allah'ın sınırsız gücünü görmek için yeterli olacaktır. Dünyadaki çok sayıdaki kuş çeşidinden Sümsük kuşlarını ele alalım. Sümsük kuşları öncelikle çok iyi birer dalıcıdır. Kanatlarını çırparak ya da süzülerek uçtukları 30 metre kadar yükseklikten gözlerine kestirdikleri balıkları avlamak için kanatlarını kapatır, ok gibi dimdik suya dalar. Ilıman ve sıcak bölgelerde yaşayan bu kuşlar zamanlarını büyük ölçüde denizlerde geçirir, kıyılarda ya da adalarda koloniler halinde ürerler. Kolonideki yuvalar deniz yosunları ve çamurdan yapılmıştır. Kuzey yarı kürede yaşayan Sümsük kuşları bir, Güney yarı kürede yaşayanlarsa iki tane yumurta bırakırlar. İki aylık olduklarında erişkinler tarafından yalnız bırakılan yavrular açlık hissiyle av bulmaya çıkar ve çoğu kez yuvalarından çıktıklarında hemen uçmaya başlarlar.

Temel Britannica Ansiklopedisi, Cilt 6, s. 204



Çakır Kuşu


Çakır kuşu yırtıcı atmacalardan biridir. Havada süzülürken 800-1000 m. yukarıdan tavşan yavrularını fark edebilecek kadar keskin gözlere sahiptir. Çok usta bir avcı olmasına rağmen Çakır kuşunun avlanırken başarılı olamadığı zamanlar da vardır. Çakır kuşu tavşan ve diğer memelileri yakalamak için dalışa geçtiğinde yakınlarında Karakuşlar'ın özellikle Alkanatlı Karakuşlar'ın bulunması bir dezavantajdır. Çünkü bu kuşlar acı çığlıklar atarak tavşanlara Çakır kuşunun geldiğini haber verirler. Bu da Çakır kuşunun avını kaçırması demektir.

Bilim ve Teknik Dergisi, Ağustos 1986, s. 33




Sperm Balinaları

Sperm balinalarının dişileri ve erkekleri normal zamanlarda birbirlerinden ayrı yaşar. Tercih ettikleri sular birbirlerinden tamamen farklıdır. Dişiler yaşamlarının büyük bir kısmını sıcak iklime sahip tropikal ve astropikal sularda geçirir, erkekler ise dev boyutlardaki mürekkep balıklarını avlamak için Kuzey Kutbu ve Antartika denizlerinin derinliklerine dalar. Dişilerden üç kat daha ağır olan erkek balinalar sadece çiftleşmek için tropikal bölgelere gelir. Erkek Sperm balinaları 20 m. uzunluğa sahip dev canlılardır. Tüm hayvanlar içinde en büyük beyne sahiptirler ve beyinleri şekil ve büyüklük olarak bir basketbol topuna benzer.

International Wildlife, May/June 1995, s. 8



Ağaç Kurbağaları


Ağaç kurbağalarından Hyla arborea kendi boyutuna göre çok uzun bacakları olan (yaklaşık olarak 5 cm.) orta büyüklükte bir kurbağadır. Bu kurbağa gece faaliyet gösterir ve parlak yeşil rengiyle gün boyunca mükemmel bir kamuflaj örneği sergiler. Bu sayede düşmanlarına yem olmaktan kurtulur. Ağaç kurbağaları oldukça çevik, hareketli hayvanlardır. En ince dallara bile rahatça tırmanabilir, buralarda hiç zorlanmadan yürüyebilirler. Küçük Cricket kurbağası ise (Acris gryllus) Kuzey Amerika'da yaşayan 3 cm. boyunda bir ağaç kurbağasıdır. Ve kendi boyunun 3 katı kadar sıçrayabilir. Yapışkan tabanları bu kurbağaların dallara ve yapraklara tırmanabilmelerini sağlar. Uzun ince ayak parmakları da böcekleri yakalamaya çalışırken ağaç dallarını sıkıca kavrayabilmelerine yardımcı olur. Geceleyin avlanan bu kurbağalar çok keskin bir görüş gücüne sahiptirler.

Guinnes Books, Remarkable Animals, A Unique Encyc. of Wildlife Wonders, s. 203



Klorofilsiz Orkideler


Avustralya'daki Rhizenthella gardneri adlı orkide bütün ömrünü toprak altında geçirir. Orkidenin gövdesi çok kırılgandır ve ucunda tek bir çiçek vardır. Gövdesinin etli beyaz ve leylak renkli bölümünde kırmızı ve pembe renkli çiçekleri bulunur. Yaprakları ise saydamdır. Fotosentez yaparak besin üretmesini sağlayan klorofil maddesine sahip değildir. Bu orkidenin bütün besinini gövdesinin içine uzantılarını salmış olan bir mantar türü sağlar. Görüldüğü gibi toprak altında yetişen bir bitkinin büyüyebilmesi için gerekli olan sistem özel olarak tasarlanmıştır. Orkide ve mantarın birarada yaşamasıyla ortaya çıkan bu birliktelik hiç kuşkusuz ki Allah'ın yaratma sanatının örneklerinden biridir.

Bilim ve Teknik Dergisi, Şubat 1985, s. 32
,

Sarı Kelebek ve Orkide Arasındaki Ortaklık

Bir buçuk ayak orkidesinin nektarı 30 cm. kadar derindedir. Nektarı bu kadar derinde olan bir çiçeğin döllenmesi oldukça zordur. Bu çiçeklerin nasıl olup da çoğaldıkları sorusunun cevabını merak eden bilim adamları çeşitli araştırmalar yapmışlardır. Araştırmaların sonunda bu orkidenin, kullanmadığı zaman ağzında yumak gibi sarılı duran 25 cm.lik dili olan bir kelebek türü tarafından döllendiği bulunmuştur. Bu kelebek, ismi "sarı kelebek" anlamına gelen Xanthropan morgani predicta'dır.

Bilim ve Teknik Dergisi, Şubat 1985, s. 32



Anoller'in Renkli Keseleri

Anoller başları üçgen biçiminde, uzun çeneli bir kertenkele türüdür. İnce vücutları ve kamçıya benzer kuyrukları vardır. Ayaklarında ise hem sivri tırnakları hem de eklemlerinden birinde oluklar şeklinde yapışkan yastıkçıklar vardır. Anol bunların yardımıyla dimdik duvarlara bile tırmanabilir. Erkeklerin boyunlarında ise yassı bir kese bulunur. Bu kese heyecanlandıkları zaman kaslar yardımıyla genişler. O zaman deri de gerilir ve pullarının arasındaki ilginç ve renkli şekiller ortaya çıkar.

Hayvanlar Ans., C.B.P.C Publishing, Sürüngenler, s. 154



Bombus Arıları


Bombus, renkli tüyleri olan, türdeşlerine göre oldukça iri yapılı ve genelde toprak altında yaşayan bir yaban arısı türüdür. Bombuslar'ın uzun dilli türleri, çiçek borusu uzun olan çiçeklerden de çiçek tozu ve bal özü alabilir. Bu, diğer arılar için oldukça zor hatta imkansız bir işlemdir. Hatta bazı türler, bal özüne ulaşabilmek için önce çiçeğin dış kısmını ısırır ve açtıkları delikten dillerini içeri sokarak kolayca beslenir. Bombuslar'ın göğüs bölgesinde tutunma ve yürümeyi sağlayan üç çift bacakları vardır. Bu bacaklardan birinci çift, antenlere bulaşan çiçek tozlarını ve diğer tozları temizlemek için özel temizlik gereçleri ile donatılmıştır. Bu sayede koku alma organı olan antenler sürekli temiz tutulur. Bombuslar'ın diğer bacaklarında çiçek tozu taşımak için sepetçikler ve çiçek tozlarını doldurmaya, gerektiğinde sıkıştırmaya yarayan fırçalar bulunur. Bombuslar vücut ağırlıklarının yarısı kadar yükü rahatlıkla taşır. Bu arılar zar şeklindeki iki çift kanatları sayesinde uçar. Birinci çift kanadın arka kenarında, ikinci çift kanadın ise ön kenarında bir seri kanca bulunur. Bunlar uçuş sırasında birbirine kenetlenir, böylece ön ve arka kanatlar birlikte ve daha güçlü hareket edebilir. Bunun dışında uçuş için ısı üretimi de zorunludur. Aktif olarak uçan bir Bombus'ta gövde bölgesinin sıcaklığı 35-40oC olur. Bunun için Bombuslar uçuşa geçmeden önce belli bir süre ısınır.

Aslan M. B. "Doğu Akdeniz Bölgesinde Bombus Arı Türleri Üzerine Faunistik ve Taksonomik Çalışmalar", Ç. Ü. Fen Bil. Ens. Bitki Koruma Ana Bilim Dalı Yük. Lisans Tezi, Adana, 1997



Yılan Boyunlu Kaplumbağalar


Yılan boyunlu kaplumbağaların en önemli özellikleri uzun boyunlarıdır. İlginç bir görünümleri olan ve tatlı sularda yaşayan bu canlılar sığ suda dipte yatarken bile uzun boyunları sayesinde kolaylıkla nefes alabilir.

Bu kaplumbağaların başka bir türü "Kokulu kaplumbağa" olarak bilinir. Kokulu kaplumbağalar ürktükleri zaman dört bacaklarının dibindeki bezlerden çok keskin bir koku çıkarır.

Hayvanlar Ans., C.B.P.C Publishing, Sürüngenler, s. 130



Okyanustaki Antifrizli Balıklar


Soğuk denizlerde yaşayan balıkların derileri ya da solungaçları buzla temas ederse vücut sıvıları hemen donmaya başlar ve sonunda balıklar ölürler. Bunun nedeni vücut sıvılarında oluşan buz kristallerinin süratle artmasıdır. Bütün olumsuz koşullarına rağmen soğuk bölgelerde yaşayan pek çok balık türü vardır. Bu bölgelerdeki bazı türler deniz suyu sıcaklığının -1.80C olduğu derin sulara çekilerek donmaktan kurtulurlar. Ancak Antartika'da bu sıcaklık derecesinin çok altında sıcaklıklarda bile yaşayabilen balıklar da bulunmaktadır. Bunu Allah'ın kendileri için yaratmış olduğu özel vücut sistemleri sayesinde başarmaktadırlar.

Bu balıkların kanlarının içinde bir araba radyatöründeki antifriz (donmayı engelleyen) maddesi gibi işleyen kimyasal maddeler vardır. Bu kimyasallar Antartika Okyanusu'nun en düşük sıcaklıklarında bile balıkların vücutlarını donmaktan kurtarmaktadır.



Cevapla