Hayvanların Savunma Teknikleri

Hayvan dostlarımız hakkında herşey bu bölümümüzde.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
Uyus
Ayrıcalıklı Üye
Ayrıcalıklı Üye
Mesajlar: 1029
Kayıt: 15 Eyl 2007 [ 10:09 ]

Hayvanların Savunma Teknikleri

Mesaj gönderen Uyus »

Savunma Teknikleri

Yandaki resimde görülen hayvan yılan değil, sadece küçük bir tırtıl. Bu hayvan yılana benzerliği sayesinde düşmanlarından korunuyor. Bu küçük yaratık, düşman saldırısına uğradığında büyük bir soğukkanlılıkla kuyruğunu düşmanına çeviriyor ve şişiriyor. İşte o anda düşmanının karşısına korkunç bir yılan dikiliveriyor... Tabii düşmanı için artık kaçıp canını kurtarmaktan başka bir seçenek yok...
Tırtılın sahip olduğu bu kuyruk yılana o kadar benziyor ki, yılan gözü yerine geçen kara lekelerin içindeki göz parıltıları dahi eksik bırakılmamış. Son derece yavaş hareket eden ve bu nedenle düşmanları için çok kolay bir av olan tırtıl, vücudundaki bu olağanüstü özellik sayesinde çoğu tehlikeden kurtulmayı başarıyor.
Peki, tırtıl nasıl olup da böyle bir özelliğe sahip olmuş? Bu denli çarpıcı bir "dizayn" elbette doyurucu bir açıklama gerektiriyor. Şimdi sorunun cevabıyla ilgili olarak, üretilebilecek senaryolara bir göz atalım:

Senaryo 1: Uzun yıllar önce düşman saldırılarından korunmanın çaresini arayan bir 'tırtıl' çevresini dikkatle gözlemlemeye başlar. Bir gün tüm hasımlarının yılandan korktuğunu fark eder. O anda vücudunu gözden geçirir ve kendini yılana "benzetmeye" karar verir. (Vücudunu nasıl olup da yılana "benzetebileceği", dış görünümünü, derisinin rengini ve vücudunun şeklini nasıl ayarlayacağı sorusuna herhangi bir açıklama getiremiyoruz! "Kendini sıkar, zorlar, birşeyler yapar" diyelim!...) Ama "değişmek" için vakti kısıtlıdır. Hayatın küçük bölümünü tırtıl olarak geçirecek sonra kelebek olup uçacaktır.
Vücudunu "değiştirirken" eksik birşey kalmaması çok önemlidir. Çünkü yeni kuyruğunu denemek için tek bir şansı vardır. İlk deneme başarılı olamaz ve düşmanını kandıramazsa tüm emekleri boşa gidecek, üstelik canından da olacaktır. Tabii bu yeniden yapılanma süreci içinde hayatını da sürdürmek zorundadır. Düşmanlarından korunarak sonunda zoru başarır ve kuyruğunu yılana "benzetir".

Senaryo 2: Ağaç, çiçek, böcek, gökyüzü, su, yağmur, güneş vs. yani dünyada hayat süren tüm varlıklar ortaklaşa hareket ederek kendilerine bir sistem kurmuşlar, bu sistem içinde tırtıla da bir kuyruk ekleyivermişlerdir!

Senaryo 3: Tesadüf denen büyük güç (!) tüm canlılara birşeyler verdiği gibi tırtıla da yılana benzer bir kuyruk takmıştır.

Temelde Evrim Teorisi'ne dayanan bu senaryoların tutarlı olmadığını anlamak için çok da zeki olmaya gerek yok! Ne tırtıl uyanık bir gözlemci veya tasarımcıdır, ne de dünya üzerinde, tasarlama ve var etme yeteneğine sahip bir sistem bulunur. Diğer bir deyişle; ne bir canlı istediği zaman vücuduna müdahale ederek üstün özellikler kazanabilir veya kendini değiştirerek yeni bir canlıya dönüşebilir, ne de dışarıda bunu yapabilecek bir mekanizma vardır.

Aslında doğayı bir bakıma üstün yetenekli bir makina olarak görüp "doğa icat etti", "doğa harikası", "tabiat ana" vs. gibi yorumlara yönelenler de gayet iyi bilirler ki "doğa" olarak adlandırdıkları şey, hava, su, toprak, ağaç, çiçek, böcek kısaca dünyayı ve dünyanın içinde bulunduğu güneş sistemini ifade etmektedir. İnsanlara tüm canlıları, tüm güzellikleri "dünya yaptı" veya bunlar "toprağın eseri" denmiş olsa herhalde gülüp geçerlerdi. Ama "tabiat-doğa" gibi kelimelerle yapılan geniş çaplı propagandalar, kişilerin doğayı neredeyse bilinç sahibi bir güç olarak görmeye başlamalarına sebep olabilmektedir. Oysa unutmamak gerekir ki doğa, gördüğümüz olağanüstü düzenli ve mükemmel sistemin adıdır, bu sistemi kuran ve ona sürekli olarak hayat verenin değil! Dünya üzerinde hayatını sürdüren her canlı Allah tarafından yaratılmıştır ve Allah kendilerini hangi özelliklerle yarattıysa, onlarla varlıklarını sürdürmektedirler.
Bu gerçeğin ışığında, doğadaki bazı canlıların sahip oldukları savunma sistemlerini inceleyelim. Bunu yaparken akılda tutmamız gereken en önemli nokta, doğanın canlılar arasında sürekli devam eden bir avlama-avlanma ilişkisi üzerine kurulu olduğudur. Bu ilişki öyle hassas bir dengeye oturmuştur ki, milyonlarca yıldır, milyonlarca tür canlı bir diğerini yiyerek beslenmekte, ama bu canlılar yok olmamaktadır. Eğer avlama-avlanma zinciri içindeki önemli türlerden birinin soyu tükense, büyük bir dengesizlik ortaya çıkar. Örneğin dünyadaki karıncayiyenlerin soyu tükense, karıncalar kısa sürede büyük toprakları istila edebilirler.
Canlılar arasındaki bu avlama-avlanma ilişkisi, insanoğlunun zararlı müdahaleleri olmadığı sürece, büyük bir uyum içinde devam etmektedir. Bu dengenin sürmesini sağlayan en önemli sistem ise, canlıların sahip oldukları avlama ya da savunma sistemleridir. Önceki satırlarda, bazı canlıların son derece olağanüstü avlanma sistemleri ile birlikte yaratıldıklarını ve bu sayede "rızıklandırıldıklarını" gördük. Ama doğada yalnızca bu tür saldırı sistemlerine sahip canlılar olsaydı, yem olmaya aday canlıları aşırı biçimde tüketip, soylarının yok olmasına neden olurlardı. Bu canlılar yok olunca, onları yiyenler de aç kalacak ve doğa yokoluşa sürüklenecekti.

Ama Allah'ın kurduğu büyük denge içinde bu problem de çözülmüştür. Çünkü "avcı" hayvanlar mükemmel saldırı sistemleriyle donatılırken, "yem" statüsündeki hayvanlar da yine mükemmel savunma sistemleriyle donatılmışlardır. İki tarafın yetenekleri birbirini dengelemektedir. Ve bu olağanüstü yetenekler insana, bu yetenekleri yaratan Allah'ın sonsuz güç, akıl ve bilgisini az da olsa tanıma fırsatı vermektedir.
Her canlı, kendisini savunmak için farklı yeteneklerle birlikte var edilmiştir. Kimisi çok hızlı ve çeviktir; kendini kaçarak kurtarır. Kimisi yerinden kımıldayamaz; ama sağlam zırhlarla kaplıdır. Kimisi önceki sayfada yer alan tırtıl gibi olağanüstü "korkutma" becerilerine sahiptir. Bazıları, zehirli, yakıcı, ya da kötü kokulu gazlar püskürtür. Daha başkaları, ölü taklidi yapabilecek yetenekte yaratılmışlardır. Vücutları kamuflaj için olağanüstü derecede uygun olarak var edilenler de bulunur. Ama unutmamak gerekir ki, bunlar yalnızca birer örnektir ve canlılar burada değinemediğimiz, hatta insanoğlunun henüz keşfedemediği daha binlerce ilginç sistemle donatılmışlardır. Tüm bu sistemler, Allah'ın yarattığı evrende hiçbir 'çelişki ve uygunsuzluk' olmadığını ve O'nun güç, akıl ve ilminin sonsuz olduğunu göstermektedir. Aynen Mülk Suresi'nde belirtildiği gibi:


"... Rahman'ın yaratmasında hiçbir 'çelişki ve uygunsuzluk' göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir." (Mülk Suresi, 3-4)

ÖLÜ VE YARALI TAKLİDİ
Bir-iki istisna dışında "avcı" hayvanlar, yem olarak canlı hayvanları tercih ederler. Leş eti ise pek rağbet görmez. İşte bu eğilim bazı canlı türlerinin savunmalarının temelini oluşturur.

YAĞMUR KUŞU, yavrularına göz diken hayvanları uzaklaştırmak için kanatlarından birini kırıkmış gibi yere bırakır ve yaralı gibi yerde sürüyerek düşmanını kendi üzerine çeker. Yuva güvenliğe alınana kadar düşmanın kendisini takibine izin verir. Düşmanının yuvadan yeterince uzaklaştığına kanaat getirdiğinde rol yapmayı bırakır ve hızla yavrularının yanına döner.
KAPLAN GÜVESİ de ölü taklidi yapar. Fakat onun bir numarası daha vardır. Yan tarafa doğru düştüğünde portakal rengi gövdesi görülür. Bu parlak renk, avcıya güvenin tadının kötü olduğunu haber veren bir uyarıdır. Kuşkusuz, güve ne böylesine bir "taktiği" hesaplayacak bir akla sahiptir, ne de kendi vücudunun rengini, karşı tarafa tadının acı olduğu mesajı verecek bir renge sokabilecek beceriye... O, bu ilginç özellikle birlikte yaratılmıştır.

OPOSSUM
Opossum isimli hayvan kendini ölü taklidi yaparak koruyacak şekilde yaratılmıştır. Düşmanı, karşısındakinin bir leş olduğunu sandığından ona itibar etmez. Rolünü öyle güzel yapar ki kalp atışları durma noktasına kadar yavaşlar. Kalp atışlarını yavaşlatabilmesi, kuşkusuz hayvanın sonradan kazandığı bir yetenek değil, yaratılışında ona verilmiş bir yetenektir.

HOGNOSE YILANI
da kendini ölü numarasıyla korur. Sırtüstü ağzını açar ve ölü bir yılan gibi hiç kıpırdamadan bu pozisyonda kalır.

KİMYASAL SİLAHLAR
Kimi canlılar, üretimi için çok ileri teknoloji gereken oldukça karmaşık kimyasal bileşimleri kendi bünyelerinde laboratuar hassaslığında ve son derece kolayca üretebilirler. İşte bunlardan bazıları:

Bombardıman Böceği
Yandaki resimde gördüğünüz hayvanın ismi "Bombardıman böceği"dir. Bu böceğin savunma yöntemi diğer hayvanlara pek benzemez. Hayvan, düşman saldırısına uğradığı anda, vücudunun alt tarafında birbirinden ayrı iki bölmede depolanan iki kimyasal maddeyi (hidrojen peroksit ve hidrokinon) 'yakma odası' olarak adlandırılan özel bir bölmede birleştirir. Aynı anda bu 'yakma odası'nın duvarlarından salgılanan özel bir katalizör (peroksidaz) maddenin hızlandırıcı etkisiyle, karışım 100OC'lik korkunç bir kimyasal silaha dönüştürür. Basınçla fışkırtılan bu çok sıcak kimyasal maddeyle haşlanan düşman ise, paniğe kapılarak hazırlandığı avdan vazgeçer.
"Bu son derece karmaşık savunma mekanizması nasıl var olmuştur?" sorusuna cevap aradığımızda ise, böceğin bu mekanizmayı " kendi kendine" geliştirmesinin imkansız olduğunu görürüz.
Bir böcek, birbirine karıştığı anda patlayacak iki ayrı kimyasal maddenin formülünü nasıl oluşturabilir? Farzedelim oluşturdu, bunları nasıl kendi vücudunda salgılayıp biriktirebilir? Salgıladı diyelim, bunlar için kendi vücudunda iki ayrı 'bekleme' ve bir de 'yanma' odası nasıl meydana getirebilir? Tüm bunları 'başarsa' bile, iki maddenin reaksiyonunu hızlandıracak bir katalizör maddenin formülünü nasıl hesaplayıp bunlara ekleyebilir? Üstelik tüm bunların ardından bir de, kendi kendini yakmamak için, 'yanma odası'nın ve karışımı püskürttüğü borunun duvarlarını yanmaz bir alaşımla 'izole' etmelidir!
Böceğin 'yaptığı' bu işlemleri, kimyagerler dışında, insanlar dahi yapamazlar. Kimyagerler de bu işlemi kendi vücutlarının içinde değil, ancak laboratuvarda yapabilirler.
Böceğin böylesine üstün bir kimya uzmanı olduğunu ve kendi vücudunu, yapacağı reaksiyona göre dönüştürüp-düzenleyecek yeteneğe sahip bir mucizevi tasarımcı olduğunu kabul etmek elbette akıl dışıdır. Belli ki böcek, bu inanılmaz işlemleri, içeriğinin farkında olmadan, yalnızca bir refleks olarak yapmaktadır. Tabiatta böylesine üstün bir güce ve akla sahip bir yaratık yoktur. İnsan da böyle bir canlıyı var edemez. Bırakın böylesine kompleks bir canlıyı var etmek, bilim adamları canlılığın en basit temeli olan proteini bile -ellerinde örneği olduğu halde- yapabilmiş değillerdir.
Açıktır ki bu böcek, son derece üstün bir bilgiye ve güce sahip olan bir varlık, yani Allah tarafından yaratılmıştır. 'Bombardıman böceği', yaratılmış milyarlarca canlı gibi, O'nun sonsuz gücünün ve benzersiz yaratmasının bir örneğidir.

KIZIL YÜZLÜ TIRTIL, ASİTLİ SAVUNMA
Bombardıman böceğine benzer bir savunma sistemine sahip olan Kızıl Yüzlü Tırtıl, kendisine saldıran düşmanlarına karşı vücudunda üretilen bir asit püskürtür. Elbette o da, aynı bombardıman böceği gibi olağanüstü bir kimyager, sihirli bir biyolog ve mucizevi bir tasarımcı değil, Allah’ın varlığının ve gücünün örneği olarak yaratılmış bir “ayet”tir.

KOKARCA VE KABAK BÖCEĞİNİN KOKU BOMBALARI
Kokarcaların düşmanlarına karşı püskürttükleri kimyasal maddenin tek özelliği oldukça kötü kokmasıdır. Bu tiksindirici ve kalıcı koku onları düşmanlarından korumaya yeter. Yanda gördüğünüz "kabak böceği” de aynı korunma sistemiyle yaratılmış hayvanlardan bir diğeridir.
BENZERLİĞİN KAZANDIRDIKLARI
Yırtıcı aspidontus balığı, temizlikçi balığa olan benzerliğinden istifade eder. (Yandaki resimde her ikisi altalta görülüyor.) Temizlenmeyi uman balıklara yaklaşarak bunların kuyruklarından ve yüzgeçlerinden parçalar kopartır.
Soldaki resim bir arıya, sağdaki ise bir sineğe ait. Bu benzerlik sayesinde sineğin düşmanları karşılarındakini arı sanarak yaklaşmaya çekinmektedirler. Sineğin, arıya olan bu görünüm benzerliğinin yanında bir de aynen arılar gibi vızıldama özelliği bulunmaktadır. Dhaası, bu sinek düşman saldırısına uğradığında kanatlarını yukarı doğru kaldırıp, gövdesini öne doğru bükerek aynı arlıranı saldırı pozisyonunu almaktadır.



Kullanıcı avatarı
vampir07
Tecrübeli Üye
Tecrübeli Üye
Mesajlar: 70
Kayıt: 27 Oca 2008 [ 12:58 ]

Mesaj gönderen vampir07 »

ben resimleri göremedim :S














Kullanıcı avatarı
Uyus
Ayrıcalıklı Üye
Ayrıcalıklı Üye
Mesajlar: 1029
Kayıt: 15 Eyl 2007 [ 10:09 ]

Mesaj gönderen Uyus »

Resim Koymadım Zaten ;)

Kullanıcı avatarı
asi_kis
Bağımlı Üye
Bağımlı Üye
Mesajlar: 141
Kayıt: 03 Nis 2008 [ 23:43 ]

Mesaj gönderen asi_kis »

emeqine saqlık

Kullanıcı avatarı
Uyus
Ayrıcalıklı Üye
Ayrıcalıklı Üye
Mesajlar: 1029
Kayıt: 15 Eyl 2007 [ 10:09 ]

Mesaj gönderen Uyus »

Teşekkür Ederim asi_kis Seninde Gözlerine Sağlık...

Cevapla