Seviyoruz diyorlar, kulaklarını kuyruklarını kesiyorlar

Hayvan dostlarımız hakkında herşey bu bölümümüzde.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
Uyus
Ayrıcalıklı Üye
Ayrıcalıklı Üye
Mesajlar: 1029
Kayıt: 15 Eyl 2007 [ 10:09 ]

Seviyoruz diyorlar, kulaklarını kuyruklarını kesiyorlar

Mesaj gönderen Uyus »

Gary L. Francione, yıllar önce hukuk fakültesindeyken, bir arkadaşının hamster’ını sahiplendi.
Bir gece hamster hastalandı, o da acil hizmet veren bir kliniği aradı. Veteriner, acil hizmet için asgari ücretin 50 dolar olduğunu söyledi ve sordu: "3 dolara yenisini alabilecekken neden o hamster için bu kadar masraf yapmak istiyorsunuz?" Francione gerisini şöyle anlatıyor: "Buna rağmen hamster’ı o veterinere götürdüm, ama bu olay hayvanların ekonomik meta statüsünü net biçimde idrak etmemi sağladı." Francione, bugün önemli bir hayvan hakları kuramcısı. Hukuk ve Felsefe profesörü olan Francione’un "Hayvan Haklarına Giriş" kitabı, İletişim Yayınları tarafından Türkçe’ye çevrildi. Bu kitap yayınevinin başlattığı "Hayvan

Hakları Dizisi"nin de ilk kitabı. Hayvanları koruma kanunlarında sıkça geçen "insanca muamele" kavramını pratikte uzun süre uygulanamaz bulan Francione, radikal fikirleri ile diğer kuramcılardan ayrılıyor. Hayvan hakları sorunun ana sebebinin hayvanların ticari bir meta olarak alınıp satılması olduğunu söylüyor. Ona göre hayvanlar alınıp satıldığı; "mal" olduğu sürece, her zaman sahibinin çıkarı onların iyilik ve sağlığından önde gelecek. Kitabı okurken hem içiniz acıyor, hem de düşünüyorsunuz. Yazar kitabın bir bölümünde yıllardır karşılaştığı soruları derlemiş. Bu sorulara verdiği cevaplarda hayvanların neden hakları olması gerektiğini anlatıyor. İşte onlardan bazıları:

İnek, tavuk ya da laboratuvar faresi gibi evcilleştirilmiş hayvanlar, biz kendi amaçlarımız için onları dünyaya getirmiş olmasak zaten var olmayacaklardı. O halde onlara kaynaklarımız olarak muamele etmekte serbest değil miyiz?

- Hayır, bir canlının var olmasından bir şekilde sorumlu olmamız ona kendi "kaynağımız" (gelir, kazanç, sağlık vb. sağlayıcı öğe) olarak muamele etme hakkını bize vermez. Öyle olsaydı, kendi çocuklarımıza da kaynağımız olarak muamele etmemiz meşru olurdu. Ne de olsa onlar da bizim eylemlerimiz ve kararlarımız olmasa dünyaya gelmeyeceklerdi. Çocuklarımıza nasıl davranacağımız konusunda belli ölçüde tasarruf hakkına sahip olsak da, bunun sınırları vardır. Onlara hayvanlara davrandığımız gibi davranamayız. Onları köleleştiremeyiz, fuhuş yapmaları için satamayız, ya da organlarını satamayız, onları öldüremeyiz.

Haklar insanlar tarafından tasarlanmıştır. Hayvanlara uygulanmaları nasıl söz konusu olabilir?

- Ahlaki haklar sadece onları tasarlayanlar için geçerli olsaydı, insanlığın büyük kısmı ahlaki topluluktan dışlanmış olurdu. Amerika’da bugün anladığımız biçimiyle hak anlayışı başlangıçta sadece varlıklı beyaz erkek toprak sahiplerinin çıkarlarını korumak amacıyla geliştirilmişti. Zamanla eşit gözetilme ilkesini kavradık ve hakları başka insanları da kapsayacak şekilde genişlettik.

Hayvanların hak anlayışını geliştirmemiş olmaları ya da bunu kavrayamayacak olmaları önemli değil. İnsanların da haklarından yararlanabilmek için bunu kavramaları gerekmiyor. Örneğin zeka geriliği olan bir insan, hakkın ne demek olduğunu kavramayabilir ama bu onu temel haklarından mahrum bırakabileceğimiz anlamına gelmez.

Kurumsallaşmış pet sektörü hayvanların mal yerine konmama hakkını ihlal eder mi?

- Evet. Petler bizim malımızdır, köpekler, kediler, hamsterlar, tavşanlar, fabrikada üretilen seri mallar gibi üretilirler, petler aynen meta gibi pazarlanırlar. Bazılarımız dostlarımıza iyi muamele etsek de, çoğunluk onlara gereken bakımı sağlamaz. Amerika’da köpeklerin çoğu hayatlarının sadece iki yılını bir evde geçirdikten sonra ya barınağa bırakılıyor ya da başka biri tarafından sahipleniliyor. Hayvan sahiplerinin yüzde 70’i onları başkasına veriyor, barınağa bırakıyor ya da sokağa terk ediyor. Bazıları petlerini sevdiklerini iddia etseler de kulaklarını, kuyruklarını kestiriyor, mobilyalara zarar vermesinler diye tırnaklarını kesmekte sakınca görmüyor. Köpeğinizi disiplin amacıyla her gün dövmeye, kedinizi bodrumdaki fareleri yakalasın diye aç bırakmaya, ya da masrafından kurtulmak için hayvanınızı öldürmeye karar verirseniz, bu kararlarınız yasalarca korunma altında.

Hayvanların, insanların malı olarak kullanılmasına son vermekten yanaysanız, hayvanlar üzerinde yapılan araştırmalar sayesinde sağlığına kavuşan insanlara hayvanlardan daha az değer vermiş olmuyor musunuz?

- Elbette hayır, bu soru mantıksal ve ahlaki açıdan insan köleliğini kaldırmayı savunanların, kökelik kaldırıldığında ekonomik krizle yüz yüze kalan Güneylilerden çok, kölelere değer verdiklerini söylemekten farksızdır. Sorun, kime daha çok değer verdiğimiz değil, hissetme yetisine sahip canlılara -ister insan ister insandışı olsun- birer meta ya da başkalarının amaçlarına götürecek araçlar olarak muamele etmenin ahlaken meşru olup olmadığıdır.

Hayvanlar üzerinde yapılan deneyler sonucu geliştirilen ilaçlardan ya da tıbbi işlemlerden yararlanmak hayvan hakları anlayışıyla çelişmez mi?

- Hayır, çelişmez. Hayvan sömürüsünü savunanlar, genellikle hayvan kullanımının "nimetlerinden" yararlanmanın hayvan kullanımını eleştirmekle çeliştiğini öne sürerler. Bu yaklaşım elbette saçmadır. Örneğin kentimizdeki sular idaresinin çocukları çalıştırdığını bizim de çocukların çalıştırılmasına karşı olduğumuzu farz edelim. Sular idaresi çocuk haklarını ihlal ediyor diye susuzluktan ölmemiz mi gerekiyor. Tabii ki hayır, çocukların bu şekilde kullanılmasına son verilmesi için mücadele etmekle yükümlüyüz ama bu yüzden ölmekle yükümlü değiliz.

Hayvanların hakları varsa hayvanların birbirlerini öldürmelerini de engellememiz gerekmez mi? Ya da hayvanlara herhangi bir nedenle zarar gelmesini engellememiz gerekmez mi?

- Tabii ki hayır, toplum olarak hayvanların çıkarlarını ahlaken önemsememiz ve hayvan sömürüsünü salt düzenlemekle değil, sona erdirmekle yükümlü olduğumuzu kabul etmemiz halinde, hayvanlara meta muamelesi yapılmasını yasaklayan ve cezalandıran yasalar çıkaracağımız muhakkaktır. Ama bu insanların, hayvan öldürdüğünde insan öldürdüğü kadar ceza alması anlamına gelmez. Bir cezanın uygulanması, suçun mağduru olan aileye bir nebze de olsa tazmin sağlar; pek çok hayvanın ailelerini ya da sürü üyelerini kaybedince acı duyduklarını gösteren etolojik kanıtlar olsa da, olayın bir mahkemeye taşınması onlar açısından hiçbir şey ifade etmez.

Hayvanların, onları kullanmamız yüzünden büyük acılar çektikleri doğrudur ve onları eğlence gibi "keyfe keder" amaçlarla kullanmamamız gerekir, ama insanların et yemekten vazgeçmelerini nasıl beklersiniz?

- Bu soru, tartışmamızı sonlandırmak açısından çok uygun, çünkü insan-hayvan ilişkisi konusunda genel kafa karışıklığımızı gösteriyor. Pek çok insan et yemeyi sever. Bana ’et yemenin ahlaken yanlış olduğunu biliyorum, ama hamburgere bayılıyorum’ diyen öyle çok insan oldu ki. Et yemeyi sevmek maalesef et yemeyi meşrulaştıran bir iddia değildir. Et yemeyi seviyor olmamız bir ahlak ilkesini çiğnememizi mazur göstermez. Ahlaklı olmanın önemli olduğunu düşünüyorsak, ahlakın gereklerine de uymamız gerekir.



Kullanıcı avatarı
VSaBaH
Tasarımcı Yönetici
Tasarımcı Yönetici
Mesajlar: 6135
Kayıt: 21 Kas 2005 [ 23:54 ]

Mesaj gönderen VSaBaH »

Bildiğim kadarıyla dövüşlerde kullanılan hayvanların, dövüş esnasında oyunu kaybetmemesi için kulakları ve kuyrukları kesiliyor...

Kuyruk ve kulağın dövüş esnasında bir dezavantaj olduğu ve karşıdaki köpeğin dövüşte kuyruk ve kulaktan ısırması sonucu kan kaybı olabileceği ve dövüşü kaybedebileceği düşünülüyor...

Şimdi ben bunları biliyorum ama uyguluyor muyum? HAYIR... Destekliyor muyum kesinlikle HAYIR!
 !
REKLAMLARA YAPILAN TIKLAMA BİZİM TEK GELİR KAPIMIZDIR. LÜTFEN ADBLOCK TARZI EKLENTİLERLE REKLAMLARI ENGELLEMEYELİM. BİZE EN GÜZEL TEŞEKKÜRÜ BU ŞEKİLDE YAPABİLİRSİNİZ. TEŞEKKÜRLER...


Resim

Cevapla