Kılık kıyafet ve Atatürk forumdaki tüm arkadaşlara atfolunu

AktüelBilgi Ana Bölüm
Cevapla
Kullanıcı avatarı
MTUĞRUL
Fanatik Üye
Fanatik Üye
Mesajlar: 1362
Kayıt: 28 May 2006 [ 12:59 ]

Kılık kıyafet ve Atatürk forumdaki tüm arkadaşlara atfolunu

Mesaj gönderen MTUĞRUL »

KILIK KIYAFET KANUNU
Kanun No : 2596


Madde 1- Herhangi din ve mezhebe mensup olurlarsa olsunlar ruhanilerin (din görevlilerinin) mabet ve ayinler haricinde ruhani kisve taşımaları yasaktır. Hükümet her din ve mezhepten münasip göreceği yalnız bir ruhaniye mabet ve ayin haricinde dahi ruhani kıyafetini taşıyabilmek için muvakkat müsadeler verebilir. Bu müsaade müddetinin hitamında onun aynı ruhani hakkında yenilenmesi veya başka bir ruhaniye verilmesi caizdir.

Madde 2- Türkiye’de kanuna tevfikan teşekkül etmiş ve edecek olan izcilik ve sporculuk gibi topluluklar ve cemiyet ve kulüp gibi heyetler ve mektepler mahsus kıyafet, alamet ve levazım taşımak istedikleri zaman yalnız nizamname ve talimatname ile muayyen tiplere uygun kıyafet, alamet ve levazım taşıyabilirler.

Madde 3- Türkiye’de bulunan Türklerin ve yabancıların, yabancı memleketlerin siyaset, askerlik ve milis teşekkülleri ile münasebetli kıyafet ve alametlerini ve levazımını taşımaları yasaktır.

Madde 4- Ecnebi teşekkül mensuplarının kendi kıyafet, alamet ve levazımları ile Türkiye’yi ziyaret etmeleri, İcra Vekilleri Heyeti kararıyla tayin olunacak mercilerin müsadesine bağlıdır.

Madde 5- Türkiye Devleti nezdinde memur bulunanların kıyafetleri beynelmilel mer’i adetlere tabidir.

Madde 6- Bu kanunun tatbik suretini gösterir bir nizamname yapılır.

Madde 7- Birinci maddenin hükümleri, bu kanunun neşri tarihinden altı ay sonra ve diğer maddelerin hükümleri bu kanunun neşri tarihinden itibaren mer’idir.( geçerlidir.)

Madde 8- Bu kanunun icrasına İcra Vekilleri Heyeti memurdur.


''Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır''


- Atatürk ve Başörtüsü - Doğrular ve Yanlışlar


Bizi yıllardır olduğumuz yere çivileyen, halkın devletin ayrılmasına, AKP gibi dini istismar eden partilerin, Erbakan gibi dini kullanıp milyonlarca dolar götüren kişilerin başa gelmesine sebebiyet veren bu saçmalık bitsin artık. Aynen Kürt sorunu gibi çıkışı çok kolay ve Atatürk'te olan sorunlardan biri daha milletimizi, devletimizi engellemek için iç ve dış işbirlikçiler tarafından kullanılıyor. Başörtüsü yasağı Laikliğin gereği gibi gösteriliyor. Arkadaşlar Atatürk'ün kadın kıyafetleriyle ilgili hiçbir devrimi yok. Aksine işlerine mani olmayacak ölçüde isteyenin istediği kapanabileceğini, fazla açılmanın da kara çarşafa girmenin de dinimizde yeri olmadığını belirtmiştir. Ve yine Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım ve eşi Latife Hanım'ın başları örtülüydü. Atatürk hiçbir zaman eşine açılması için baskı yapmadı. Bu saçma sapan soruna bir dur demezsek daha çok Refah'lar, AKP'ler başımıza gelecek. Şimdi sizi aşağıdaki doğru-yanlış bölümüyle başbaşa bırakıyorum.

Yanlış: Türk üniversitelerinde başörtüsünü kanun yasaklıyor.
Doğru: Aksine, Yüksek Öğretim Kanunu'nun ek 17′nci maddesine göre, "kanunların yasaklamadığı her türlü kılık kıyafet serbesttir." Türkiye'de, devrim kanunları da dahil, başörtüsünü yasaklayan bir kanun mevcut değil. Devlet Memurları Yönetmeliği'nde ve Milli Eğitim Yönetmeliği'nde (ilk ve orta öğretim için) başın açık olması mecburiyeti var.

Yanlış: Başörtüsü yasağı Anayasa Mahkemesi tarafından konulmuştur.
Doğru: Anayasa Mahkemesi, Yüksek Öğretim Kanunu'nun ek 17′nci maddesini iptal etmemiş, sadece bu serbestinin, dinî amaçla başörtüsü takmak biçiminde değerlendirilemeyeceğini belirtmişti. Oysa Anayasa'nın 153′üncü maddesine göre, Anayasa Mahkemesi, kanun koyucu gibi hareketle, yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis edemez. Kaldı ki, Anayasa'nın iptal kararları bağlayıcıdır. Halbuki, Anaya Mahkemesi, Yüksek Öğretim Kanunu'nun ek 17′nci maddesini iptal etmemiştir; Meclis iradesine aykırı bir biçimde yorumlamıştır.

Yanlış: Başörtüsü Atatürk devrimlerine aykırı.
Doğru: Atatürk'ün kadının başını örtmesi veya açmasına ilişkin bir devrimi yok. Buna mukabil Atatürk, Konya Hilâliahmer Cemiyeti'nin düzenlediği çaylı toplantıda, tesettürün, kadınların çalışmasını engellemeyecek kadar basit olmasını tavsiye etmiş ve kadın kıyafetinde bir düzenleme düşünmediğini söylemişti: "Dinimizin tavsiye ettiği tesettür, hem hayata, hem fazilete, uygundur. Kadınlarımız, şeriatın tavsiyesi, dinin emri mucibince tesettür etselerdi, ne o kadar kapanacaklar, ne de o kadar açılacaklardı. Tesettürü şer'i, kadınlar için mucibi müşkilât olmayacak, kadınların sosyal hayatta, iktisadî hayatta, erkeklerle teşriki faaliyet etmesine mâni bulunmayacak şekli basittedir…. Kadının tarzı telebbüsünde (giyim kuşamında) teceddüt (yenileşme) yapmak meselesi mevzubahis değildir. Milletimize bu hususta yeni şeyleri belletmek mecburiyeti karşısında değiliz. Fertler, her türlü şekilleri tatbik edebilir, kendi zevkine, arzusuna, terbiye ve seviyesine göre istediği kıyafeti ihtiyar eyleyebilir."

Yanlış: Kamu alanında bir kılık kıyafet kuralı vardır. Bikini giymek gibi, başörtüsü takmak da yasak olmalıdır.
Doğru: Bikini ile başörtüsü aynı şey değil. Başörtüsü din ve vicdan özgürlüğünü temsil eder; temel bir haktır. Bikini giymek, temel bir hak değildir.


Yanlış: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de başörtüsünü yasakladı.
Doğru: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne yapılan müracaat, diploma resmiyle sınırlıdır. Nitekim, Mahkeme, başı açık diploma resminin, talebenin, öğretim özgürlüğünü sınırlamadığını, kararında açıkça belirtmiştir. Ayrıca, laik bir üniversiteyi seçen öğrencilerin bu üniversitenin kurallarına uyacaklarını peşinen kabul ettikleri hususunun da altı çizilmiştir. Türkiye'deki yasağın bütün üniversitelerde geçerli olduğu gerçeğinin mahkemeye anlatılmadığı anlaşılmaktadır.

Yanlış: İslâmiyet, dünya işlerine karışıyor, bu yüzden tehlikelidir.
Doğru: Dünya işlerine karışmayan hiçbir din yoktur. Dinler, tanımları gereği, müminlerin bu dünyadaki davranış ve ilişkilerini düzenler.

Yanlış: Başörtüsü takan kadınlar çağdaş değildir.
Doğru: Bu iddia, hatalı bir çağdaşlaşma yorumundan kaynaklanıyor. Bizim ülkemizde modernleşme, kültürel yapının, hayat tarzının ve kimliğin Batılılaşması olarak görülmüştür. Türk seçkinleri, modernleşmeyi, toplumu, yerel ve İslâmi birikimin boyunduruğundan kurtararak gerçekleştirebileceklerini düşünmüşlerdir. Oysa çağdaşlık, medeniyet, özgürlüklerin inkişafında, insan haklarının ve bilimin gelişmesinde aranmalıdır.

Yanlış: Meclis Genel Kurulu'na başörtüsü ile girmek yasaktır.
Doğru: Hiçbir kanunda ve özellikle Meclis iç tüzüğünde böyle bir yasak yok. Hanımların sadece tayyör giymeleri belirtiliyor.

Yanlış: Kadın milletvekillerine, Devlet Memurları Yönetmeliği uygulanabilir.
Doğru: Uygulanamaz, çünkü milletvekili devleti değil, milleti temsil eder. Milletvekili, devlet memuru değildir. Zaten TBMM'nin Devlet Memurları Kanunu'ndan ayrı bir iç tüzüğü bulunmaktadır.
Kanun ve başörtüsü

Türkiye'de bazı insanlar, yanlış bir bilgilendirme sonucunda, başörtüsünün, devrim kanunlarına aykırı olduğu sanılıyor. Oysa başörtüsünü yasaklayan hiçbir devrim kanunu mevcut değil.

Kıyafet ile ilgili 3 kanun mevcut: 25 Kasım 1925 tarihli Şapka İktisası Hakkında Kanun, 3 Aralık 1934 tarihli Bazı Kisvelerin Giyilmeyeceğine Dair Kanun, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu.

*Şapka İktisası Hakkında Kanun, milletvekillerinin ve memurların Türk milletinin kullandığı şapkayı giymek mecburiyetinde olduğunu belirtmektedir: "Türkiye halkının da umumi serpuşu şapka olup, buna ters bir itiyadın devamını hükûmet men eder"

Görüldüğü gibi 1925 tarihli Şapka Kanunu'nun başörtüsüyle hiçbir ilgisi yok.
*Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun ise, "Ruhanilerin, mabet ve ayinler haricinde ruhanî kisve taşımalarını yasaklar, her din ve mezhepten yalnız bir Ruhani'ye, mabet ve ayin haricinde ruhanî kıyafet taşıyabilmek için geçici izin verilebileceğini öngörür. Bunun yanı sıra, izcilerin, sporcuların alâmet ve kıyafetlerini düzenler. Türkiye'yi ziyaret eden veya Türkiye Devleti nezdinde memur bulunan ecnebilerin, resmi üniformalarını, nerelerde ve ne zaman taşıyabileceklerinin hükûmet tarafından tesbit edileceğini" belirtir.



*657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nunda da, başörtüsü yasağı mevcut değildir. Ek 19′uncu madde sadece, "Devlet memurları, kanun, tüzük ve yönetmeliklerin öngördüğü kılık ve kıyafet kurallarına uymak mecburiyetindedir" diyor. Devlet memuru için başörtüsü yasağını 1982 tarihli "Kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan personelin kılık ve kıyafetine dair yönetmelik" getiriyor. Bu yönetmeliğe göre, kadınlar, "Elbiseler temiz, düzgün, ütülü, sade; ayakkabılar veya çizmeler sade ve normal topuklu, boyalı; görev mahallinde baş daima açık, saçlar düzgün taranmış veya toplanmış; tırnaklar normal kesilmiş olur. Pantolon, kolsuz ve çok açık yakalı gömlek, bluz veya elbise giyilmez. Etek boyu dizden yukarı ve yırtmaçlı olamaz. Sandalet ayakkabı giyilemez."
Yönetmelikte görüldüğü gibi "başın açık olması" 5′nci maddede sıralanan şartlardan sadece bir tanesidir.


Meselâ erkekler için de bazı kurallar var: "Kulak ortasından aşağıya favori bırakılamaz. Saçlar, kulağı kapatmayacak biçimde ve normal duruşta enseden gömlek yakasını aşmayacak şekilde uzatılabilir, temiz, bakımlı ve taranmış olur. Sakal bırakılmaz. Bıyık tabiî olarak bırakılır, uzunluğu üst dudak boyunu geçemez. Üstten alınmaz, yanlar üst dudak hizasında olup, alt uçları dudak hizasından kesilir."Yönetmelik başörtüsüne, bıyıktan daha az yer ayırıyor.

Atatürk Başörtüsü konusunda ne demişti?

Atatürk'ün kadın kıyafeti konusunda görüşlerini Hilâliahmer Kadınlar Şubesi'nin tertip ettiği bir çay ziyafetinde dile getirdiğini hepimiz biliyoruz. Ondan sonra da, kadının kılık kıyafetine değinen kapsamlı hiçbir konuşma yapmamış, hiçbir hukukî düzenleme gerçekleştirmemiştir.

İşte sözleri:

"Memleketimizin bazı yerlerinde, en ziyade büyük şehirlerinde, tarzı telebbüsümüz (giyim kuşamımız), kıyafetimiz, bizim olmaktan çıkmıştır. Ya ifrat, ya tefrit. Ya çok kapalı, çok karanlık bir şekli harici gösteren bir kıyafet, veyahut Avrupa'nın en serbest balolarında bile kıyafeti hariciye olarak arz edilemeyecek kadar açık bir telebbüs. Bunun her ikisi de, şeriatın tavsiyesi, dinin emri haricindedir. Bizim dinimiz, kadını, o tefritten de, bu ifrattan da tenzih eder. Dinimizin tavsiye ettiği tesettür, hem hayata, hem fazilete, uygundur. Kadınlarımız, şeriatın tavsiyesi, dinin emri mucibince tesettür etselerdi ne o kadar kapanacaklar, ne de o kadar açılacaklardı. Tesettürü şer'i, kadınlar için mucibi müşkilât olmayacak, kadınların sosyal hayatta, iktisadi hayatta, erkeklerle teşriki faaliyet etmesine mâni bulunmayacak şekli basittedir. Bu şekli basit, heyeti içtimaiyemizin ahlâk ve adabına mugayir değildir. Tarzı telebbüsümüzü, ifrata vardıranlar, kıyafetlerinde aynen Avrupa kadınını taklit edenler, düşünmelidir ki, her milletin kendine mahsus ananesi, adeti, kendine göre milli hususiyetleri vardır... Kadının tarzı telebbüsünde teceddüt (yenileşme) yapmak meselesi mevzubahis değildir. Milletimize bu hususta yeni şeyleri belletmek mecburiyeti karşısında değiliz. Fertler, her türlü şekilleri tatbik edebilir, kendi zevkine, arzusuna, terbiye ve seviyesine göre istediği kıyafeti ihtiyar eyleyebilir."
En son MTUĞRUL tarafından 02 Şub 2008 [ 18:20 ] tarihinde düzenlendi, toplamda 2 kere düzenlendi.



Kullanıcı avatarı
MTUĞRUL
Fanatik Üye
Fanatik Üye
Mesajlar: 1362
Kayıt: 28 May 2006 [ 12:59 ]

Mesaj gönderen MTUĞRUL »

Yazı sıkıcı olmasın diye baya bi renklendirdim faydası olmuştur umarım...

Kullanıcı avatarı
dahi_yane
Bağımlı Üye
Bağımlı Üye
Mesajlar: 267
Kayıt: 19 Şub 2007 [ 15:50 ]

Mesaj gönderen dahi_yane »

çok emek sarfetmişsin teşekkür ederim..

Kullanıcı avatarı
VSaBaH
Tasarımcı Yönetici
Tasarımcı Yönetici
Mesajlar: 6135
Kayıt: 21 Kas 2005 [ 23:54 ]

Mesaj gönderen VSaBaH »

Söylenecek Söz Olmasa Gerek!!! ;)

İnanılmaz bir paylaşım... Özellikle de Atatürk'ün başörtüsü hakkındaki görüşlerini daha önce duymamıştım ama tam aklımdaki Atamızın görüşleri... =D> Gerçekten de o devirlerde giyim-kuşam çok abartılıydı. Açık çok açılıyor, kapanan ise çok kapanıyordu. Atatürk ortasını bulmayı başardı...

Tuğrul kardeş en güzel savunma kanıtlayarak savunmadır... En güzelini yaptığın için teşekkür ederim...

+ 178 KFL (Daha olsa dahada veririm :D )
 !
REKLAMLARA YAPILAN TIKLAMA BİZİM TEK GELİR KAPIMIZDIR. LÜTFEN ADBLOCK TARZI EKLENTİLERLE REKLAMLARI ENGELLEMEYELİM. BİZE EN GÜZEL TEŞEKKÜRÜ BU ŞEKİLDE YAPABİLİRSİNİZ. TEŞEKKÜRLER...


Resim

Kullanıcı avatarı
MTUĞRUL
Fanatik Üye
Fanatik Üye
Mesajlar: 1362
Kayıt: 28 May 2006 [ 12:59 ]

Mesaj gönderen MTUĞRUL »

sağol dahiyane teşekkür ederim.. :D

sağol volkan abi gerek açıklama gereken mercilere ve arkadaşlara gerekli şekilde en güzel beyanatla yapılmıştır....silemiyorsan karalayacaksın ...

inanç yoksa irade wardır iradenin inkar edemeyeceği bi açıklama yaptığıma inanıyorum

Kullanıcı avatarı
MTUĞRUL
Fanatik Üye
Fanatik Üye
Mesajlar: 1362
Kayıt: 28 May 2006 [ 12:59 ]

Mesaj gönderen MTUĞRUL »

LİNKİ GÖREBİLMEK İÇİN LÜTFEN KAYIT OL VEYA GİRİŞ YAP!
Bu fotoğraf Cumhuriyet’in ilanından 5 ay kadar önce, Mayıs 1923’de Çankaya Köşkü’nde çekilmiş. Atatürk, yanında kayınbiraderi, kayınvalidesi Adviye Hanım ve Latife Hanım olmak üzere bir hanım misafirle köşkün fotoğrafçısına böyle poz vermiş. Bir başka deyişle, üç çarşaflı hanım Çankaya’da…

LİNKİ GÖREBİLMEK İÇİN LÜTFEN KAYIT OL VEYA GİRİŞ YAP!

Bu fotoğraf Manisa’da çekilmiş. Tarih 1922 güzü. Halk Mustafa Kemal Paşa’yı heyecanla bağrına basmış. Sağda ve solda görülen ama yüzleri görünmeyen peçeli ve çarşaflı hanımlar, Manisalı öğretmenler olmalı. Önde bir öğrenci muhtemelen Gazi’ye şiir okuyor.
LİNKİ GÖREBİLMEK İÇİN LÜTFEN KAYIT OL VEYA GİRİŞ YAP!

Bu defa Akşehir’deyiz. 1922 sonu veya 1923 başı. Gazi, Latife Hanım’la birlikte yurt gezisinde. Sol tarafta gördüğümüz kapalı hanımların kendilerine iyice yaklaşmış bulunan Latife Hanım’a doğru ilerlemek istedikleri beden dillerinden okunuyor. Gazi, fotoğrafın en sağında…


LİNKİ GÖREBİLMEK İÇİN LÜTFEN KAYIT OL VEYA GİRİŞ YAP!


Türk Kadınlar Birliği Atatürk’ü ziyaret ediyor. Birlik 1924’de kurulduğuna göre fotoğraf Cumhuriyet’in ilk yıllarına ait olmalı. Atatürk’le birlikte poz veren kadınlardan en sağdaki, yüzünü açmış olsa da çarşafıyla dikkat çekiyor. Hemen yanındaki kadının başörtüsü ise oldukça iddialı. Kadınların her biri farklı tarzlarda da olsa tesettürlüler. Ve kadın haklarını savunuyorlar! Gazi’yi ziyaretlerinin maksadı da kadınlara daha fazla hak talep etmek.


LİNKİ GÖREBİLMEK İÇİN LÜTFEN KAYIT OL VEYA GİRİŞ YAP!
Şimdiye kadarki fotoğraflara, ‘o Cumhuriyet’ten önce çekilmiş’ veya ‘ilk yıllarda bu kadarı normal’ diyerek burun kıvıranlar bu fotoğrafa ne diyecekler, merak ediyorum. Yıl bu defa 1937. Atatürk ve İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, çarşaflı bir kadının derdini dinliyorlar. Yüz hatları ve tavırları kadının başındaki örtüyle değil, içiyle ilgilendiklerini yeterince gösteriyor sanıyorum.

Kullanıcı avatarı
MTUĞRUL
Fanatik Üye
Fanatik Üye
Mesajlar: 1362
Kayıt: 28 May 2006 [ 12:59 ]

Mesaj gönderen MTUĞRUL »

atatürk üzerinden siyaseti ve söylemleri bırakalım artık.....iyi akşamlar

Kullanıcı avatarı
VSaBaH
Tasarımcı Yönetici
Tasarımcı Yönetici
Mesajlar: 6135
Kayıt: 21 Kas 2005 [ 23:54 ]

Mesaj gönderen VSaBaH »

Gayet güzel kanıtlar bunlar ama aslında olayın çözülmesi için tek soru bile yeter!!!

Atatürk bi türban meselesi yüzünden bu kadar genç kızımızın üniversitede okuyamamasını göze alabilir miydi???

Herşeyi bi kenara bırakın ve lütfen bu sorunun cevabını düşünün!!!
 !
REKLAMLARA YAPILAN TIKLAMA BİZİM TEK GELİR KAPIMIZDIR. LÜTFEN ADBLOCK TARZI EKLENTİLERLE REKLAMLARI ENGELLEMEYELİM. BİZE EN GÜZEL TEŞEKKÜRÜ BU ŞEKİLDE YAPABİLİRSİNİZ. TEŞEKKÜRLER...


Resim

Kullanıcı avatarı
prensess
Fanatik Üye
Fanatik Üye
Mesajlar: 1082
Kayıt: 02 Nis 2007 [ 18:56 ]

Mesaj gönderen prensess »

Tuğrul çok güzel bir paylaşım.Seni tebrik ediyorum hakkaten emek vermişsin ve hepside okudukça -hele ki şu gündemin bir başörtüsüne takmış insanlar tarafından işgali söz konusuyken-değer kazanacak yazılar.Umarım herkes okur ve faydalanır...500KfL


VSaBaH yazdı: Atatürk bi türban meselesi yüzünden bu kadar genç kızımızın üniversitede okuyamamasını göze alabilir miydi???


Kesinlikle bu soruyu sormak için bir ortam söz konusu bile olamazdı!

Cevapla