Okumalısınız...

AktüelBilgi Ana Bölüm
Cevapla
Kullanıcı avatarı
prensess
Fanatik Üye
Fanatik Üye
Mesajlar: 1082
Kayıt: 02 Nis 2007 [ 18:56 ]

Okumalısınız...

Mesaj gönderen prensess »

Okuldaki ikinci ayımda, hocamız test sorularını
dağıttı. Ben okulun en
İyi öğrencilerinden biriydim. Son soruya kadar soluk
almadan geldim ve orada
çakıldım kaldım. Son soru şöyleydi :

'Her gün okulu temizleyen hademe kadının ilk adi
nedir ?'

Bu her halde bir çeşit şaka olmalıydı. Kadını,
yerleri silerken, hemen
Her gün görüyordum. Uzun boylu, siyah saclı bir
kadındı. 50'lerinde falan
olmalıydı. Ama adini nerden bilecektim ki ! Son
soruyu yanıtsız bırakıp
kağıdı teslim ettim. Sure biterken bir öğrenci, son
sorunun test
sonuçlarına dahil olup olmadığını sordu.

'Tabii, dahil' dedi, Hocamız...

'İş yaşamınız boyunca insanlarla karşılaşacaksınız.
Hepsi birbirinden farklı
insanlar. Ama hepsi sizin ilginiz ve dikkatinizi hak
eden insanlar bunlar.
Onlara sadece gülümsemeniz ve 'Merhaba' demeniz
gerekse bile...'

Bu dersi hayatim boyunca unutmadım.

Hademenin adini da... Dorothy idi.



İkinci Ders :



Bir gece vakit gece-yarısına doğru Alabama
Otoyolunun kenarında duran bir
zenci kadın gördüm. Bardaktan boşanırcasına yağan
yağmura rağmen, bozulan
arabasının dışında duruyor ve dikkati çekmeye
çalışıyordu. gecen her
arabaya el sallıyordu. Yanında durdum. 60'li
yıllarda bir beyazın bir
zenciye, hem de Alabama'da, yardıma kalkışması pek
olağan şeylerden değildi.
Onu kente kadar götürdüm. Bir taksi durağına
bıraktım. Ayrılırken ille de
adresimi istedi, verdim. Bir hafta sonra, kapım
calindi. Muazzam bir konsol
televizyon indiriyordu adamlar. Bir de not ekliydi,
armağanda...
'Gecen gece otoyolda bana yardımınıza teşekkür
ederim. O korkunç yağmur
sadece elbiselerimi değil, ruhumu da sırılsıklam
etmişti. Kendime
güvenimi yitirmek üzereydim, siz çıka geldiniz.
Sizin sayenizde ölmekte olan
kocamın yatağının baş ucuna zamanında ulaşmayı
başardım. Biraz sonra son
nefesini verdi. Tanrı bana yardim eden sizi ve
başkalarına karşılık
beklemeksizin yardim eden herkesi kutsasın...

En İyi Dileklerimle,

Bayan Nat King Cole.'




Üçüncü Ders :


Size Hizmet Edenleri Hep Hatırlayın...

Bir pastanın üç otuz paraya satıldığı günlerde 10
yaşında bir çocuk
pastaneye girdi. Garson kız hemen koştu... Çocuk
sordu:

'Çikolatalı pasta kaç para ?'

'50 Cent.'

Çocuk cebinden çıkardığı bozukları saydı. Bir daha
sordu:

'Peki, Dondurma Ne Kadar ?'

'35 Cent.' dedi garson kız, sabırsızlıkla. Dükkanda
yığınla müşteri vardı ve
kız hepsine tek başına koşuşturuyordu. Bu çocukla
daha ne kadar vakit
geçirebilirdi ki... Çocuk parasını bir daha saydı ve

'Bir dondurma alabilir miyim, lütfen ?' dedi.

Kız dondurmayı getirdi. Fişi tabağın kenarına koydu
ve öteki masaya
koştu. Çocuk dondurmasını bitirdi. Fişi kasaya
ödedi. Garson kız masayı
temizlemek üzere geldiğinde, gözleri doldu, birden.
Masayı sanki akan
gözyaşları temizleyecekti.

Boş dondurma tabağının yanında çocuğun bıraktığı 15
Cent'lik bahşiş
duruyordu..


Dördüncü Ders :


Yolumuzdaki Engeller...

Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine
kocaman bir kaya
koydurmuş, kendisi de pencereye oturmuştu. Bakalım
neler olacak diye
gözlüyor... Ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü
kervancıları, saray
görevlileri birer geldiler, sabahtan öğlene
kadar. Hepsi kayanın
etrafından dolaşıp saraya girdiler. Pek çoğu kralı
yüksek sesle
eleştirdi. Halkından bu kadar vergi alıyor, ama
yolları temiz tutamıyordu.
Sonunda bir koylu çıkageldi. Saraya meyve ve sebze
getiriyordu.
Sırtındaki küfeyi yere indirdi, iki eli ile kayaya
sarıldı ve ıkına sıkına
itmeye başladı. Kan ter içinde kaldı ama, sonunda,
kayayı da yolun kenarına
çekti. Tam küfesini yeniden sırtına almak üzereydi
ki, kayanın eski yerinde
bir kesenin durduğunu gördü.

Açtı... Kese altın doluydu. Bir de kralın notu vardı
içinde...

'Bu altınlar kayayı yoldan çeken kişiye aittir.'
diyordu kral.

Koylu, buğun dahi pek çoğumuzun farkında olmadığı
bir ders almıştı.

'Her engel, yaşam koşullarınızı daha iyileştirecek
bir fırsattır.'




Beşinci Ders :


Önemli Olan Vermektir..

Yıllar önce hastanede çalışırken, ağır hasta bir kız
getirdiler.

Tek yaşam şansı, beş yaşındaki kardeşinden acil kan
nakli idi.

Küçük oğlan ayni hastalıktan mucizevi bir şekilde
kurtulmuş ve kanında o
hastalığın mikroplarını yok eden antikorlar
oluşmuştu. Doktor durumu beş
yaşındaki oğlana anlattı ve ablasına kan verip
vermeyeceğini sordu.

Küçük çocuk bir an duraksadı.

Sonra derin bir nefes aldı ve

'Eğer kurtulacaksa, veririm kanımı' dedi.

Kan nakli yapılırken, ablasının gözlerinin içine
bakıyor ve gülümsüyordu.

Kızın yanaklarına yeniden renk gelmeye başlamıştı,
ama küçük çocuğun yüzü de
giderek soluyordu...

Gülümsemesi de yok oldu.

Titreyen bir sesle doktora sordu :

'Hemen mi öleceğim ?'

Ufaklık, doktoru yanlış anlamıştı, ablasına
vücudundaki bütün kani verip,
öleceğini düşünüyordu.



:ok: Gerçekten herbir dersten muhteşem şeyler öğrenebilirsiniz.Lütfen sonuna kadar okuyun.Sıkılacağınızı düşünmüyorum.Yazının uzun göründüğüne bakmayın...



Kullanıcı avatarı
Uyus
Ayrıcalıklı Üye
Ayrıcalıklı Üye
Mesajlar: 1029
Kayıt: 15 Eyl 2007 [ 10:09 ]

Mesaj gönderen Uyus »

Hepsi Ayrı Ayrı Güzel Bencede Okumaya Değer.Kendimizede Pay Çıkarabilirsek Ne Mutlu Bize ;)

Paylaşım İçin Teşekkürler Prensess Eline Sağlık =D>

Cevapla