Takvim Yaprakları & Rıza Bozkurt

Cevapla
Kullanıcı avatarı
rikimikipiki
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 33
Kayıt: 25 Oca 2010 [ 16:17 ]

Takvim Yaprakları & Rıza Bozkurt

Mesaj gönderen rikimikipiki »

6 Nisan 2008 Pazar

Hayatımızı anlamlı kılan şeyler: Herhangi bi/bir toplu taşıma aracında, yanımıza oturan ya da oturmak zorunda kalan veyahut tarafımızdan şereflendirilen hanım hanımcık kızlarımıza ETİ Puf ikram etme patavatsızlığımız var ya; işte bu, kesinlikle hayatımızı anlamlı kılar.

Günün kelimesi:

Cura: Bağlama familyasının sapı kısasıdır.

***

Şarapçı Dayı: Dergâha gidiyoruz, camiye gidiyoruz yine de göremiyoruz abicim, yine de göremiyoruz; zifirî karanlık..

Kalifiye Tonton Abi: ...

Şarapçı Dayı: (Trafiği işaret ederekten.) Her gün böyle mi oluyor bu saatler, hocam?

Kalifiye Tonton Abi: ...

Şarapçı Dayı: Sabahları ayıldığımda ne görüyorum biliyor musun?

Kalifiye Tonton Abi: !

Şarapçı Dayı: Kazara tasavvufun içine düşmüş bir ben görüyorum..

Kalifiye Tonton Abi: ?

Şarapçı Dayı: Dergâh penceresinden bakıyorum da aydınlık yok, kapı kapalı. Yine de bu kapının eşiğinden ayrılamam..

Kalifiye Tonton Abi: ...

Şarapçı Dayı: İyi kazandığımız dönemler vardı, ben modacıyım hocam, şu gördüğün defileleri ben yapıyordum o zamanlar..

Kalifiye Tonton Abi: ...

***

Rivayetlere göre bir zamanlar matematik dehâsı olarak kabul edilen bir ablamız fahişe oluvermiş. 'Akıl Oyunları'na atıfta bulunarak, böylesi feci bir durumun matematiksel bir açıklaması mutlaka olmalı, diyorum...

Üzülemeyesi haberler: Damızlık koyun yetiştiricileri de Aysun Kayacı düşmanı kesilmişler, bir dava da Malatya'dan açılmış. Şimdi bu genç kızımız depresyona girer mi, girmez mi, hiç düşünürler mi ki damızlık koyun yetiştiricileri? Düşünmeli midirler, sonuçta işleri güçleri var, kendileri bilirler.

İçimizde ukde olarak kalan şeyler: Sevgiliye alınan özel hediyeler vardır ya; benim de aklıma gelen ilk şey; şöyle kalitesiz bi/bir kemanın kalitesiz bi/bir teliydi, bi/bir gün mutlaka böyle bi/bir hediyem olacak, umarım karşımdaki de en az benim kadar mükemmel bi/bir hediye alır ya da benim gibi davranmayı öğrenir/ mübalağa sanatına başvurulmuştur.

Günün sloganı: They will never make me cry/ Cranberries-Animal Instinct.



Kullanıcı avatarı
rikimikipiki
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 33
Kayıt: 25 Oca 2010 [ 16:17 ]

Takvim Yaprakları & Rıza Bozkurt

Mesaj gönderen rikimikipiki »

7 Nisan 2008 Pazartesi

İçimizde ukde olarak kalan şeyler: Boyumun pek de uzun olmadığı zamanları hatırlarım da fiziksel olarak hakikaten çok güçsüzdüm, bir nevi üzerine basılası otlar gibi... Dayak yeme potansiyelimin bu denli yüksek olduğu dönemleri ibretle anar, hüzünlenirim...

Günün kelimesi:

Haşin: Sert, kırıcı, gönül kırıcı/ TDK.

***

Bi/bir defasında, okuldan dönüyorum; keyfim yerinde. Şarkılar söyleyip börtü böcekle selamlaşırken ara sokaklardan birinde garip bir vaka ile karşılaşıyorum. Ken (Street Fighter) tipinde bi çocuk, benden de ufak bi başka çocuğun topuna el koyuyor. Olaya müdâhil olmalı mıyım diye kara kara düşünmeye başlıyorum. "Boş ver şimdi, ya abisiyse?" diyor iç seslerimden biri. Ve bir diğeri, "Evet evet, kesinlikle abisidir." diyerek onaylıyor bir öncekini.

Tam uzlaşı sağlanmak üzereyken çocuğun gözlerinden inci tanesi gibi dökülen yaşları fark ediyorum ve akabinde vicdanım yerinden oynuyor.. Şiddetini hiçbir cihazın ölçemediği depremler vardır. Böyle garip depremlere biz 'iç burkan depremler' diyoruz. Hâliyle diğer iç sesler susmak zorunda kalıyor. Vicdan, tamamiyle/tamamıyla sazı ele alınca "Kimi kandırıyorsunuz len, basbaya topu hacıladı." diyerek şahsımdaki tüm veletleri tehlikeli bi mecraya sürüklüyor.

Süper karakterimiz Çakma Ken, bu sırada hızla uzaklaşıyor olay mahallinden, Rıza kardeşiniz -yani ben- arkasından koştukça koşuyorum, adımlarım kısa olduğundan biraz zaman alıyor. Yetişiyorum sonunda. Bir elimle omzundan kavrayıp çeviriyorum. Göz göze gelince 'bi saniye' işareti yapmak zorunda kalıyorum nefes alabilmek için. Karizmanın tavan yapması gereken yer ve zamanlarda, yapılmaması gerekeni yaptığımın farkında mıyım, bilemiyorum.. Neyse ki kalbim ritmine kavuşuyor ve hiç vakit kaybetmeden elindeki topu kaşla göz arasında alıveriyorum, sihirbaz mıyım nedir?.. Çocuk buz gibi bakıyor, anlam veremiyor. Sağ elimi hafifçe havaya kaldıraraktan 'uzaklaş' işareti yapıyorum. Her hareketimi delice süzüyor; açık vermiyorum. Cesaret edemiyor hamle yapmaya ve uzaklaşıyor, uzaklaşırken de "Seninle görüşücez, merak etme." diye bağırıyor. Cevap vermiyorum, tiz bir ses çıkar da rezalet çıkar diye.

Onurlu ve de gururlu bir şekilde, ufak çocuğu bıraktığım yerde buluyorum. Veriyorum eline topu, hemen oynamaya başlıyor:

- Bi şey unutmadın mı kardeş?
- Nasıl yani abi ?
- ...

Bir aslanın avını elinden bir kere alırsanız sorun olmayabilir ama sürekli bunu tekrar ederseniz, sizi yememesi için bahanesi kalmayabilir.

Çakma Ken'le maceralarımız devam edecek..

***

Rivayetlere göre '301' sonunda Meclis'te; satranç kıvamında Türkiye siyaseti. Bir de '657'ye el atsalar nasıl olur acaba?..

Üzülemeyesi haberler: Kayseri'de polis kardeşlerimizin, halkın arasına karışıp sucuk-ekmek dağıtması alkışı hak ediyor. İstanbul'a uğramadı neyse ki o sucukların kokusu.

Hayatımızı anlamlı kılan şeyler: Üniversite yıllarımda -ki hâlâ devam eden süreç- soğuk ve de ıslak İstanbul macerama başlamadan önce petek üzerinde yeterince kıvama gelmiş çoraplarımı elime aldığımdaki o duru, o sıcacık, o tiken tiken hâlleri, inanın benim çok hoşuma gidiyor ve hayatımı anlamlı kılıyor.

Günün sloganı: Suddenly something has happened to me/ Cranberries-Animal Instinct.

Kullanıcı avatarı
rikimikipiki
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 33
Kayıt: 25 Oca 2010 [ 16:17 ]

Takvim Yaprakları & Rıza Bozkurt

Mesaj gönderen rikimikipiki »

8 Nisan 2008 Salı

İçimizde ukde olarak kalan şeyler: Ders arası içilen hazır kahveler vardır ya; okuduklarımın da etkisiyle uyku sorunuma iyi gelir diyerekten denemeye karar verdim. Çaydanlığın ocakla bütünleşen paranoyak kısmının feci bir şekilde deforme olması hasebiyle suyumuzu orta boy bir tencerede ısıtıverdim. Kahve, krema, şeker bileşimini, sıcacık suyumuzla haşr-ı neşr eylerken bir adet ev arkadaşım da yanı başımda yemek yapmaktaydı; "Çok güzel koktu be abi." diyerek tüm dikkatleri bir anda üzerine çekti.

"Bardağını uzat, paylaşalım." desem daha önce yaptığı gibi tamamını isteyebilirdi. Katmerlenmiş açgözlülüğüne fırsat veremezdim; konuyu değiştirerek bardağımla odamın yolunu tuttum sevgili okurlar.

İşte ne zaman aklıma gelse bu hatıra, hüzünleniyorum kardeşlerim, ne bileyim o bardağı ve içindekileri feda ederekten kendime yeni bi/bir karışım yapamaz mıydım yani ve o arkadaş tekrar ortak olamaz mıydı kahve keyfime, olabilirdi elbet.

Günün kelimesi:

Andıç: Uyarı veya hatırlatmak için yazılan not/ TDK.

***

Hisar'a yeni taşınmışız, ev arkadaşlarım memleketlerinin yolunu tutmuş. Bense evle alakalı iyileştirmelerin yanı sıra iş hayatıma da hiç duraksamadan devam ediyorum. Kimi zaman da Spor Akademisi'nin nimetlerinden yararlanıyorum. Böyle garip bir emeklilik psikolojisi de alttan alttan ayacıklarımı ısıtıyor.

Yine böyle günlerden birinde, basket oynamak için gelmişim Spor Akademisi'nin stadına. Önce ısınıyorum hâliyle. Koşu, esneme hareketleri ve panyayla hoşbeş derken ısınma bitiyor ve topumu çıkarıyorum çantamdan. Sektirmeye başlıyorum. Seken topun sesi, bir amcayla çocuğun koşuşturmasına karışıyor. Sonracıma etrafta birkaç öğretim görevlisi, ilgili takım oyuncularını kapalı salona götürmekte. Biraz daha ötelere bakınca da banklardan birinde, köylü güzeli bir adet hanım kızımız kitap okuyor/ tüm ambiyansı aktarıyorum, odaklanıverin.

Çocuk ile amca da basketbol şölenime katılınca kadro tamam oluyor ve maç başlıyor. Maç devam ederkene stadın çevresindeki pistte koşu için katılımlar başlıyor. Gerçekten çılgınca koşan insanlar var. Bu çılgın insan yavrularından biri de finans işleriyle iştigal amcamızın koşu arkadaşlarındanmış. "Kaç yaşında?" diye soruyorum; "47 olmalı." diyor. Ve bizden izin istiyor amcamız, maçı bırakıyor. Yaşına göre hayli kilolu ve saftirik çocukla tam iletişim kuruyorum derken çocuk istikrarlı bir şekilde her atış sonrasında bankta oturan hanım kızımıza sesleniyor; "Nasılım?" gibisinden. Meğer ablası imiş.

Oyundan sıkılınca azıcık da olsa merak ediyorum köylü güzeli hanım kızımızın hangi kitabı okuduğunu. Çocuğa rica ediyorum: "Bi seslen bakalım, ablan hangi kitabı okuyormuş?"

Çocuk farklı bişiy/bir şey mi algılıyor nedir, bilemiyorum. Ablasına sesleniyor önce, sonrasında yanına doğru koşmaya başlıyor. Bir bakıyorum ikisi birlikte geliyor. "Hay aksi!" sözcükleri fırlıyor dişlerimin arasından, takmıyormuş gibi davranıyorum. Çünkü çocuktan da ablasından da hoşlanmıyorum. Neyse ki karşılıklı tebessümlerden sonra "Allah kolaylık versin, gerçekten çok hareketli bi kardeşiniz var." diyerek sohbeti noktalıyorum.

Şimdi bu anlamsız hikâyenin satır aralarında da gördüğünüz üzere Rıza kardeşiniz belki de hayatı boyunca hiçbir zaman, bir köylü güzeli hanım kızının hangi kitabı okuduğunu öğrenemeyecek; ne kadar acı ve de gerçek.

***

Rivayetlere göre Maliye müfettişleri, hesap uzmanları ve gelirler kontrolörleri 'vergi denetçisi' adı altında işlerine devam edeceklermiş; hayırlı olsun.

Üzülemeyesi haberler: Carla Bruni, 'First Lady' olmasının yanı sıra sesiyle daha bir güzel; özellikle "Quelqu'un m'a dit" şarkısındaki yorumu sevilesi.

Hayatımızı anlamlı kılan şeyler: Kirada kalınılan bir evin balkonunda -ki zemin kat olduğu için bahçe olarak kullanıyorduk ya da bahçe olmasına rağmen biz balkon edasıyla kendimizi kandırıyorduk- yavru ördek baktığım günler vardı ya; özel günlerdi onlar. Barınaklarının sağlamlığını günde 224 kez kontrol edivermek yorardı beni. Ki barınak dediğim çekyattan bozma bişiydi/bir şeydi. Kediler meclisi, her sabah bahsettiğimiz barınağın yanı başında ayin düzenlemekteydi; ördekçikler belki hidayete erer de dışarıya, aydınlığa doğru, midelerine doğru yola çıkarlar diye. Hayatı anlamlı kılan özel ve de şeker şeylerdi şu ördekçikler.

Günün sloganı: Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin, işin kolayına kaçmadan/ Nâzım Hikmet.

Kullanıcı avatarı
rikimikipiki
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 33
Kayıt: 25 Oca 2010 [ 16:17 ]

Takvim Yaprakları & Rıza Bozkurt

Mesaj gönderen rikimikipiki »

29 Nisan 2008 Salı

İçimizde ukde olarak kalan şeyler:

Bir insan yavrusu iş çıkışı yorgun argın.

Evin yolunu tutar da ulaşır ya nihayetinde iç kapı girişine.

Anahtarlardan biriyle kapıyı şöyle bir yoklar ya.

Açılmaz da duraksar ya birden.

Tüm aksilikler yetmez, bir de ışıklar söner ya.

İşte öyle bir şey.

Günün kelimesi:

Diyagonal: Köşegen/ TDK.

***

Bazen bizlere çok sıradan gelen şeyler de bizleri utandırabiliyor sevgili okurlar.

Hatırlarım da Türkçe dersimize giren Kamile örtmenimiz -ki Fransızca örtmeniydi NŞA'da- defter kontrolü yapılacağını söylemişti de önümde sadece 2 gün vardı temize geçmek için. Baktım olmayacak. Servis arkadaşım, can komşum Selvi'ye, defterini ödünç almam gerektiğini söyledim. Neyse her şey normal, kız da 'ne demek' falan didi hâliyle/ NŞA imgelemi.

Son gün gelip çattı. Servis yolculuğunun sona ermesiyle birlikte hanım kızımızın kapısına doğru yol almaya başladık sivil olaraktan. Defter sankim altın kafeste; niye yanında değil ki?.. Hedefe iyiden iyiye yaklaşmışken bir de ne göreyim; Selvi'nin yanakları doğrusal bir ivmeyle kızarmakta. "Ne oldu ki?.." diyerekten etrafa bakındım. Annesi penceredeydi ve bize öylesine ciddi bakıyordu ki, sankim suç işlemiştik. Utandım fazlasıyla.

Çocuktuk daha; lise dönemine yeni adım atmış, boy atmaya müsait saftirik çocuklardık. Ayıp ettin be ablacım. Neyse ki çok da bozuntuya vermeyen çocuklardık; icabında defterimizi alıp toz oluverdik.

Yine de ne zaman 'Selvi'lerin sokağından geçsem; içim şöyle bi/bir ürperir, eski günleri yâd ederim. İnsan düşünüyor da kızarmış yanakların orijinalliği de pek latifmiş..

Beraber kızarmak güzeldir sevgili okurlar.

Duyduğuma göre 'Selvi'ler de taşınmış; kim taşınmıyor ki?..

***

Rivayetlere göre Ufuk Uras abimiz, darbolarla -darbeci derdolara darbo denir- mücadele için 19 adet cesur milletvekili arıyormuş; kolay gelsin şimdiden.

Üzülemeyesi haberler: Müjde Ar ablamız, Bedri'nin çakma bir karakter olduğunu açıkladı ya; darısı çakma 'Müjde Ar'ların başına.

Hayatımızı anlamlı kılan şeyler: Bıyık niyetinlen/niyetiylen uzattığımız tüylerin hafiften dudaklarımızı okşaması var ya; işte bu, işte bu merhale, 'hayatımızın anlam tarihi'ni yeniden yazmaz da ne yazar, siz söyleyin sevgili okurlar?..

Günün sloganı: I play every game like as my last game/ Allen Iverson.

Meâli: Her maçımı son maçımmış gibi oynarım ya da son maçım bile sıradanlaşır gözümde veyahut başkaları yerime oynarsa çok kızarım.

Kullanıcı avatarı
rikimikipiki
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 33
Kayıt: 25 Oca 2010 [ 16:17 ]

Takvim Yaprakları & Rıza Bozkurt

Mesaj gönderen rikimikipiki »

30 Nisan 2008 Çarşamba

İçimizde ukde olarak kalan şeyler: Hani çok değer verdiğimiz elektronik ya da nostaljik eşyalarımızı bi/bir arkadaşımıza emanet eder de geri aldığımızda çizik ya da türevi lekelerle karşılaşırız ya; işte bu, çocukluğumuzda yaptığımız bir yaramazlığın kelebek etkisi değildir de nedir sevgili okurlar?..

Günün kelimesi:

Tecrit: Soyutlama, ayırma/ TDK.

***

Hatırlarım da bir bayram günüydü.

Annem ellerimden tutmuş teyzeciğime sürüklüyordu.

Nedendir bilemiyorum; daha önceleri hiç tatmadığım bir tiryaki neşesi her yanımda karakol kurmuştu.

Babamın içtiği sigaraların kelebek etkisi olabilir miydi? Belki de evet..

Birden bi amcanın tüm bıkkınlığıyla sigarasını havaya fırlattığını gördüm.

Hoplaya zıplaya nasıl da koştum bilemezsiniz.

Tereddütsüz dokundum, okşadım, tekrar okşadım.

Şöyle bi içmeye yeltendim; heyecanlıydım, heyecanlıydı.

Bi izmarit parçası da olsa ellerimdeydi, benimdi.

Çevremde olan biten ne varsa benim dışımdaydı, dışındaydım.

Birden şaftım kaydı.

Ellerimdeki tütün parçası düşüyordu, düşüyordum.

Meğer annem nasıl da izlemiş beni!..

İçmek bi yana, tek bi fırık bile alamamıştım.

Aziz tütün, dudaklarıma kavuşamamıştı.

Tek darbede izmaritin işini bitirmişti annem.

Ki o güne kadar her sözüne isyan eden ben, gülümsemiştim.

Nedenini bilmesem de gülümsemiştim..

***

Tespit: 1 Mayıs iyice strateji oyununa döndü; Vali savunmada takılıyor. Barikatlar da neyin nesi, kimin fesi; hangi yüzyıldayız Sayın Vali?.. Lütfen.

Rivayetlere göre Adnan Polat demiş ki: "Öyle büyük bir yıldız transfer edeceğiz ki, Fenerbahçe'nin alacağı isim gölgede kalacak. Hatta Fenerbahçeliler bile bizim alacağımız futbolcuyu izlemeye gelecekler." Başkan hedefi küçültmüş ne diyebiliriz ki!.. Fenerbahçeli kardeşler, en azından yılda bir kez Ali Sami Yen'e geliyorlar zâti. İzleyelim; görelim.

Hayatımızı anlamlı kılan şeyler: Merdivenleri üçer beşer iner de son merdivenlerde sabırsızlanıp kendimize ait yüksek atlama rekorunu geliştirmek isteriz ya; güzergâha yakın olup da bizi göremeyen bir hanım kardeşimizin dibinde belirmemizle 'ay' sesi kulaklarımızda çınlar ya; işte o an, işte o büyülü an, hayatımıza anlam katar, fark edersek güzel olur...

Günün sloganı: Kalpler açıksa her şey açıktır.

Cevapla