Sevdiğinize Mektup mu Yazmak İstiyorsunuz?

Aşk ve sevgi ile ilgili herşey....
Kullanıcı avatarı
Amras_Elanesse
Tecrübeli Üye
Tecrübeli Üye
Mesajlar: 81
Kayıt: 24 Ağu 2010 [ 16:58 ]

Sevdiğinize Mektup mu Yazmak İstiyorsunuz?

Mesaj gönderen Amras_Elanesse »

ASİ ESİYOR YİNE RÜZGARLAR YÜREĞİMDE.YÜREĞİMİN SOKAKLARINDA YİNE SİS VAR.VE YÜREĞİMİN DUVARLARI NEM KOKUYOR...
ALIŞAMADIM BU KENTİN SAHTELİKLERİNE VE GÖZLERİM GÖRMEK İSTEMİYOR SİLKELENEREK KALDIMLARA DÖKÜLEN SEVGİLERİ...
ANLAMI BOŞ OLAN CÜMLELER GÖKKUŞAĞI RENKLERİNE BOYANMIŞ VE KARŞI TARAFIN YÜREĞİNE USULCA BIRAKILMIŞ AYNI BİR HEDİYE PAKETİ GİBİ.YÜREKLER YABANCI, GÖZLER UZAKLARA BAKIYOR KARŞINDAKİ İNSANIN GÖZLERİNİN İÇİNE BAKMASI GEREKİRKEN.SUSUYORUM İYİCE ŞİDDETLENİYOR RÜZGARLARIM.YALANLAR DUYMAYA ALIŞTIRMIŞIZ GALİBA KENDİMİZİ ALIŞTIRMIŞIZ Kİ GERÇEKLERİ DUYMAK PEKTE HOŞUMUZA GİTMİYOR....
KAHRETSİN ODAM YİNE HÜZÜN KOKUYOR.NEYE YARAR GÖZLERİMİZ BAŞKA GÖZLERİN İÇİNE BAKAMAZKEN VE NEYE YARAR YÜREĞİMİZİN BESTESİNİ DİNLEYEMEZKEN.BEN BU KENTİ SANA BIRAKIYORUM EY GÜNEŞ BİLİYORUM Kİ GÜNEŞİN OLDUĞU YERDE RÜZGARLAR ESEMEZ.
GİDERKEN BAVULUMDA GÖTÜRECEK BİRŞEYİM YOK ASLINDA.BELKİ YAZILMAYA BEKLEYEN KAĞITLARIMI ALIRIM YANIMA.YÜREĞİMDEN BAŞKA GÖTÜRECEK BİRŞEYİM YOK.BİR PARÇAM BURADA KALMAK İSTERSE.İSTER GELİR İSTER GELMEZ BURADA KALMAK İSTİYORSA EYVALLAH.
RÜZGARLARIM NEREYE GÖTÜRÜRSE GİDERİM.AMA YÜREKLERİN RENKLİ IŞIKLARLA SÜSLENİP İÇİ BOŞ OLDUĞU YERE SÜRÜKLERSE BENİ GELDİĞİM GİBİ GİDERİM............





Hep merak etmişimdir,aşk tanımlansa kaç kişi aşığım diyebilecek? Aşk nasıl yaşanır? İçindekileri bütün gizemiyle ona anlatmak,durup dururken ansızın onu öpmek, olmadık anlarda yanında istemek, ondan daha güzeli iyisi gelse de aldatmamak, onu seviyorum ama deyip başkasına gitmemek,sonsuz saygıyla büyüyen bir aşkı kim yaşayabilir?
Olmadık imkansız anlarda zaman yaratıp ona giden,fedakarlığın ölçüsü olmadan kaç kişi fedakarlık yapar aşığım diyerek. Geceleri daha çok düşünüyorum seni,anlamsız öfkelerle kalkıyorum ve bir sigara yakıyorum. Yanımda olmamana isyan ediyorum. Hiç olmadık zaman saat gecenin bir yarısı ve ben seni istiyorum.ya yanımda olacaksın,ya sesini duyacağım. Neler neler düşünüyorum. Mesela çok şiddetli bir yağmur yağsa; arkasından da insanı savuran bir rüzgar ve ben sıkıca sana sarılıp sana sığınsam... ve beni hiç bırakmasan hiç bıkmasan benden... Ben sensizlikte seni yüreğimde büyüttüm... bir gün geleceğini düşünerek imkansızlıklar arasından sıyrılıp...hadi SEVGİLİ gel bekliyorum!!!
Çok gidişler gördüm hayatımda. Ne dostlar terk etti, ne sevgililer ummadığım anda... Aslında her gidişin arkasından ağlanmaz, ağlarsak da ne olur halimiz bilinmez. Düşünüyorum da hayatımda değerleri olan bu insanlar nasıl da oynayabilmişlerdi bana karşı hiç adil olmayacak şekilde.. Kendimi unutup bazen onlara acıyorum. Demek ki bu kadar değersizlerdi kendilerince. Değişen toplum bize çok şey kazandırıyor ve beraberinde de çok şey kaybettiriyor.
Hayatı tanımlayabilir miyiz acaba? Mutluluk karşısında üzüntü, tam seviliyorum derken ardından gelen ihaneti ve göz yaşının hiç tükenmediği sözde sevgilileri... Yine de hayata inat seveceğim seni, sana inat olsun diye seveceğim seni. Sen bile şaşıracaksın kaldıramayacaksın bu sevgiyi. Hep ilk günün heyecanı ile seveceğim. İlk öpüşümdeki titremeyle öpeceğim seni ve elini sımsıkı tutacağım.
Yani ben yaşlanacağım, evim yaşlanacak, dünya yaşlanacak ama sana olan aşkım hiç yaşlanmayacak!!! Hep umutlarla başlarsın bazı şeylere ya da güvenle... Ben de seni güvenle düşündüm, gördükçe değil, konuştukça hiç değil, içimde seni yaşayarak sevdim seni.. Mesela beni terk edeceğini hiç düşünmedim. Bana seni seviyorum dememene rağmen beni sevdiğini düşündüm.. Yanımdayken bile özledim seni... Aşığım sana, gitsen de unutamam asla....




Ne seni unutabiliyorum,ne senden kalanları.Başımın içinde bir kanser ttümörü gibi büyüyor büyüyorsun.Seni unutamamanın bu kadar kahredici,çıldırtıcı olduğunu bilmezdim.her yerde her zaman benimle birliktesin,işin kötüsü herşey seni hatırlatıyor.kalabalıkta gelişi güzel söylenmiş bir söz bile yetiyor seni düşünmeme yalnızlığımda ise sesin kulaklarımda çınlıyor.avuçlarının serinliğini hissediyorum alnımda.yaşanmış zamanlar bir film şerdi gibi geçiyor hafızamdan.anılarımızı en küçük noktasına kadar birer birer hatırlıyorum.işte o zaman;bu seni unutamayan başı duvarlara vura vur paarçalamak geliyor içimden.renklerin,kokuların,seslerin ve ışığın bile seni hatırlattığı bir dünyada yaşamak harikulade birşey olurdu belki.ama sende unutmasaydın!beni unutmadığını sevdiğini bilsem herşeye katlanırdım.unutamamın biriktirdiği o dayanılmaz acılar,unutmamanın vereceği bu eşsiz mutluluğun içinde erir kaybolurdum
sevmek bir bakıma unutamamya mahkum olmaktır.sevilmemişsek;bizde unutulmaya mahküm olmuşuz ve en hazini insan unutabildiği kadar güçlüyse unutamadığı ölçüde yıkık ve ezik kalıyor.beni sev demeyeceğim ama onuda sevmemeliydin.ikimizde olduğumuz yerden çok uazağız güzelliğinin,büyüklüğünün yanında biz neyiz ki?unutulmak;ikimizede kadehlerden tattıracağın bir içki olmalıydı.bu içkinin sefil sarhoşluğu içinde seni düşünmeli hep seni özlemeliydim...unutamamak sarhoşluğumuzu kamçalıyan bir kırbaç olmalıydı.girgide işleyen büyüyen bir yara olmalıydı tenimizde.unuttuğunu her ikimizde bilmeli fakat seni hiç unutmamalıydık.oysa şimdi unutulanda benim unutamayanda!ancak bir kurşun atımı uzaktasın benden.biliyorum ve ciğerlerime o saplanmış bir kurşun gibisin hala seni çıkarıp atmakta elimde değil,sana gelmekte...gelsem ne değişecekti ki beni hatırlayacakmıydın?hatırlasanda sevinecekmiydin gelişinden,gözlernin içi gülecekmiydi?
hiç konuşmadan"bende seni özledim"diyebilecekmiydi ellerin?hatır değil mi?öyleyse hiç gelmeyeceğim sana böylesi daha iyi...gün oluyor seni unutabilmek için bu şehirden çok uzaklara gitmek istiyorum.sokaklar,evler,caddeler,vitrinler seni hatırlatmasınlar diye.gün oluyor anlıyorum senden ve bu şehirden faydasızlığını çünkü ;biliyorum nereye gitsem benimle geleceksin yada gittiğim her yerde senden birşey olacak.sen unuttun fakat unutulmadın.bense unutulduğumu biliyorum.fakat unutamıyorum inan unutabildiğim gün seni yeniden ve daha çok sevmeye başlayacağım!!!......




Uzun bi yol var önümde. Nereye gideceğimi daha ben bile bilmiyorum. Sadece yürüyorum….
Belki sen varsın. Kalbimin sesini dinliyorum. Hep bana senin yaşadığını söylüyor. Oysa kaybettim seni ben. Çok eski bir anı olarak kaldın bende. Geçmişe dönüp bakmak acıtıyor insanın kalbini.

Sen benim için mazi oldun. Ancak gülümsüyorum seni hatırladıkça. En güzel günlerimi seninle geçirmiştim. Yaşamın yaşamaya değer olduğunu, hayattan nasıl sevk alınacağını senden öğrenmiştim.

Sevmiştim seni be vefasız…
Hem de beni sevmediğini bile bile… Tapmıştım sana. Asla yaşayamam sensiz diyordum. Ama bak yaşanıyormuş. Çekilen acılar vurulan darbeler olgunlaştırıyormuş insanı. Hep hata yaparak doğrular görülürmüş.

Şu yaşımda senden neler öğrendim biliyor musun?
Sevmeyi öğrendim ilk önce. Sonra sevilmeyi tattım. Değer vermeyi sevdiğin insana. Üzerine titremeyi. Ama bunların sonunda ihaneti gördüm. “hiç kimseye değerinden fazla değer vermemeyi” öğrendim. Acıyı yaşadım. O sıcak yaz gecelerinde buz kesti vücudum. İhanetin soğukluğuyla baş başa kaldım. Kandırılmayı öğrendim. Sen saf oldukça hep ömür boyu seni kandıran birisi olacağı gerçeğini öğrendim.

Senden öğrendiğim en acı şey ne oldu biliyor musun?
Her seni seviyorum dediğine gözlerimin içi gülerdi. Hayatı biraz daha severdim Daha sonraları öğrendim ki aslında sen beni hiç sevmemişsin. Sadece vakit geçirmiş boş zamanında yanında olacak biri “beni” seçmişsin. Beni yıkan bu oldu işte. Acı ama gerçek. Duygularıyla oynamak bir insanın ne haz verirdi ki sana.


Şuan bir tek şey biliyorum…
Bundan sonra yolumda sen olmayacaksın. Ben hep ilerleyeceğim sen geride hep sonda kalacaksın. Seni sevdiğim için utanıyorum kendimden dememi bekliyorsun ama … hayır iyiki sevmişim seni. Evet evet doğru duydun… iyi ki sevmişim seni…

Eğer olurda bu yazıyı okursan neden diye soracaksın kendine. Neden “iyi ki sevmişsin beni?”
Olurda birgün bir yerde karşılaşırsak. O zaman gözlerime bak. Onlar sana cevabını vereceklerdir…..





Neyim mi var diyorsun,durgunmuyum
Sence ben biliyormuyum neyim olduğunu
Denizlere haykırıyorum dalgalar seni getiriyor bana
Gözyaşlarımı gökyüzüne savuruyorum yağmurlar yağıyor toprağa
Toprak sen kokuyor dağlara adını haykırsam çığlar düşüyor üzerime
Neyim var gerçekten bilmiyorum

Bir anda bütün dünyayı dize getirecek kadar güçlü
Ama sana karşı gardımı düşürecek kadar merhametli oluyorum
Mantığım ve kalbimin savaşında içimde yangınlar oluşuyor
Dalgalara rağmen bıkmıyorum kumdan kaleler yapmaktan
Kalbimdeki ritim bozuluğunun nedenide belli değil
Sanırım ilaçı ve tedavisi olmayan bi hastalığın kurbanıyım
Neyim var neyim yok bilemiyorum gerçekten bilmiyorum

Bütün gittiğim yollar sana çıkar dönüşler hep yanına oluyor
Geceleri uykum bölünüyor sabahalara kadar aklımı yoran sen oluyorsun
Nedensiz telaşlar , garip kıskançlıklar hapsinde duvarlar üzerime yıkılıyor
Gözyaşlarıma hakim olamıyorum ve duygularımada şaşırıyorum
Sevinirsem çok seviniyor , üzülürsem çok üzülüyorum
Her gün kendimle savaşıyorum sanırım aklımı kaçırıyorum
Şimdi sen söyle sence benim neyim var ,ben bilmiyorum sanırım ölüyorum...





Akşam olunca gözlerimden hayaller uçuşurdu birtanem
Sigaram ak özlemler doldururdu içime sensizlikten sana doğru
Gözlerin konuşurdu gözlerimde sen bana yasaktın birtanem


Dışarda hafif hafif bir yağmur yağıyor
Seninde hoşuna gidermi böyle havalar
Efkarlanıp efkarlanıp bir zamanlar
Çıkar dolaşırdım ıslak sokakları
Her an sen gelirdin aklıma birtanem

Güzel gölerini kızgın bakışlarını düşünürdüm hep
sana sevgilim demeyi ne çok istedim
Sen hiç istedinmi istedim de istedim
Acaba seven yanlız benmiydim


Sana beyazlar giydirecek
Beyaz kadehlerden beyaz mutluluklar sunacaktım
Zaman bunları bana unutturamaz
Unutturmamalı değilmi birtanem

Elleri ceplerimde gözlerim seni arar bi halde
Zor görürsün bundan sonra
İçim tek bi kalıp olmuş seni arasa bile

Sen rahat uyu birtanem ben uykusuzda olsam.



Kullanıcı avatarı
Amras_Elanesse
Tecrübeli Üye
Tecrübeli Üye
Mesajlar: 81
Kayıt: 24 Ağu 2010 [ 16:58 ]

Sevdiğinize Mektup mu Yazmak İstiyorsunuz?

Mesaj gönderen Amras_Elanesse »

İKİ ÜÇ MISRA FAZLA YAZILANLAR,YA DA İKİ ÜÇ MISRA EKSİK SÖYLENENLER.AŞKI DA EKSİK YAZDIK VE DE EKSİK YAŞADIK.BU DÜNYANIN RENKLİ YALANLARINLA SÜSLEYİP YÜREĞİMİZE SOKTUK...
AŞK,BİR FİYAT BİÇİLMEMELİYDİ DEĞERİNE ,VE SAYISAL LOTO GİBİ KULLANILMAMALIYDI AŞKIN ADI "YA TUTARSA MİSALİ"
AŞKIN ADINI DEĞİŞTİRDİK BE DOSTLARIM HEMDE HİÇ FARKINDA OLMADAN.İKİ ÜÇ DAMLA GÖZYAŞI UYKUSUZ GECELER İŞTE AŞKIN SONUNA DÜŞEN BEDEL SADECE BU KADAR.NELERİ ALIŞTIRMADIK Kİ YÜREĞİMİZİ YALANLARLA KANDIRDIK KENDİMİZİ,DAHA KENDİMİZİ TANIYAMAZKEN BAŞKA İNSANLARIN YÜREĞİNE DEMİR ATIK.
NE KENDİMİZİ ANLAYABİLDİK NE DEBİR BAŞKA YÜREĞİ..
ÖZGÜR OLMALIYDI AŞKLAR YAŞANILAN SEVGİLER ÖZGÜR OLMALIYDI.YAZDIĞIMIZ MISRALAR DA ÖZGÜR OLMALIYDI.TELEFON HATLARINA SIĞDIRMAMALIYDIK AŞKLARIMIZI SEVDİK Mİ DAHA DOĞRUSU YÜREKTEN SEVMELİYDİK YADA SEVEBİLMELİYDİK.BİZ AŞKI DOĞRU YAŞABİLDİK Mİ Kİ DE BAŞKASININ AŞKLARINA KARIŞALIM..





Kahvaltı hazırladım sana da gönderiyorum,
umut dolu omlet,
haşlanmış sevgi, bir dilim tutku ,seni seviyorum reçeli
ve bir de yalnızlık demledim kaç şekerli olsun?

Sen, kalbime giren bir sevda kurşunusun,
Seni, ya orada bırakacaklar,
Ya da, çıkarırken canımı alacaklar aşkım...
Yedi ayrı iklimden,
Yedi çeşit arı getirseler,
Yedi çeşit arı,
Yedi ayrı çiçeği dolaşsa,
Yedi ayrı çiçekten bal yapsa senin kadar tatlı olamaz...
Ne zaman tutsam ellerini,
Gözlerimin önünden mevsimler geçer,
Ne zaman gözlerin gözlerime değse,
Samanyolu’nda bir yıldız düşer...
Aşkınla sararıp solacak kadar
Sevginle bahtiyar olacak kadar
Uğruna canımı verecek kadar
Seviyorum desem inanır mısın?
çııÖÖçşSevgilerin en güzeli seni sevmek
Özlemlerin en güzeli seni özlemek
Ve hayatin tadı sabah kalktığında senin var olduğunu bilmektir
çııÖÖçşNe dil yeter seni anlatmaya,
Ne göz kıyar sana bakmaya,
Ne ellerim dayanır sana dokunmaya,
Ne kollarım uzanır seni sarmaya
Hiç ömür yeter mi?
Bir sen daha bulmaya bitanesi...

Bir nasihat: Kendine dikkat et.
Bir rica: Sakın değisme!
Bir Dilek : Beni unutma.
Bir Yalan : Seni hiç sevmiyorum.
Bir Gercek : Seni çok özlüyorum.

Gecenin karanlığında, güneşin ışığında,
Suyun damlasında, selin coşkusunda
Kimi yanımdasın kimi rüyamda
Ama hep aklımdasın sakın unutma......
Biliyorum bugün kulakların bir başka çınlayacak, anlayacaksın seni yine nasıl andığımı, özlediğimi. Ellerin titreyecek, gözlerin yollarda kalacak, sende hissedeceksin yüreğimde neler hissettiğimi!
Bırakma beni sevdiğim gidişine dayanamam,
Hasret gözyaşlarımla kendimi avutamam…
Dönerim dersin ama kadere inanamam,
Bıraktığın anılarınla, ben sensiz yasayamam





Dünyanın sesini duyabiliyor musunuz? Hiç aşık oldunuz mu? Siz misiniz, orda mısınız, yaşıyor musunuz? Hani sihirli saatleri vardır ya yaşamın; bir ihtimal her sabah pencerenizin kenarına gelen ve sizi uyandıran güvercinin kanat seslerinde saklıdır saniyeleri, bir ihtimal sonbaharın her gelişinde yapraklarını yerçekimine teslim eden kestane ağacının yalnız fakat bir o kadar mağrur duruşunun kişisel direnişinde! Kim bilir muhtemelen, saniyelerini çıkartıp dakikalarına ekleseniz ucundan da olsa yakalayabilirsiniz yaşamın sihirli saatlerini. Bülbülde olabilirsiniz gül de. Aşk yanı başınızdadır çoğu vakit, dikkatli bakılacak bir çift gözde; belki dünyanın sesinde, belki de sıra sizde!

Bülbül güle sevdalı ama gül çok nazlı. Bülbül bekler gülün yollarını, gül hiç mi hiç olmaz oralı. Bülbül bir adım atar gül iki adım kaçar. Bülbül aşıktır güle, gül ise malum. Bilindik hikayelerin yazılmayan kelimelerinde ve yazılan aşkların bilinmeyen hikayelerinde o da meyillidir bülbülün gönlüne. Zamanın ötesinde ve ararken sonsuzluğun sorularına en ümitli cevapları, yaşam tüm heybetiyle sunar hiç bitmeyecek yarınlarını biz insanlara. Ah çekeriz işte o anda, ah bir de gülün şu dikenleri olmasa...

Bülbül güle dedi ki: ”O kadar çok merak ediyorum ki seni. Kim bilir şu an ne düşünmekte, ne yapmaktasın? Aşkım sonsuz. Hadi aç kapılarını gönlünün bana. Anlat sırrını usulca, aydınlat sana giden karanlık yolları, bana bir yol göster; yani dedim ya, belki de demedim ama demek üzereyim, seçenek koy önüme. Beni sen yap güneşli aşk mevsimlerinde. Umutsuzluğuma biraz yarın biraz, biraz belki, elin değmişken biraz da ümit ver, şöyle tek bir silkinişte dağıt puslu tahminlerimi sonra da aç kapılarını gönlünün, yavaşça anlat sırrını bana!’’
Gül bülbüle cevap verdi: ’’Benim sırrım sende saklı. Eğer beni seveceksen olduğum gibi sev. Benden bir şey bekleme, ihtiyaç duyma sevgime. Karşılıksız sev. Sen bülbülsün ben gül. Gönlüme güven olmaz ki. Bir bakarsın yanı başındayım, bir nefes kadar yakında; bir de bakarsın çoktan gitmişim uzaklara, bir acı kadar gerçek; kendi yalnızlığımdayım...’’

Bülbül güle yalvardı adeta: ”Dur gitme! Eğer gidersen, sen gidersen o kadar anlamsızlaşır ki her şey. Bak oldu ki gittin diyelim, ama gitmezsin, olmaz ya gelmeyeceksin bir daha, ama gitmedin ki, bir düşün bakalım nasıl çekilir sabahları bu şehrin, nasıl söner neon ışıklı sokak lambaları bir anda, bir anda nasıl ıssızlaşıverir en kalabalık caddesi ve nasıl esmez yeni yaşamlar getiren rüzgarı. Bir düşün bakalım ben ne yaparım sensiz. Her anımda bir sen, her sende bir ben gizli; hayır gidemezsin! Eğer gidersen, sen gidersen sonu gelir kelimelerimin. Gitme...’’

Gül sevdalı ama kararsızca: ’’Sen misin bunları söyleyen bana. Gerçek misin acaba? Beni ne kadar tanıyorsun. Aşksa eğer bu sonuna kadar gider misin?Düşünmeden, korkusuzca seveceksin. Anlamıyor musun hala, benden yar olmaz sana. Ne istersin, neden karıştırırsın aklımı? Vazgeçmiyorsun hala, o kadar mı güçlü aşkın. Sen nereden çıktın?’’

Bülbül son bir umutla: ’’Herhangi bir saati paylaş benimle. Anlatayım sana o zaman her şeyi. Sadece dinle beni, cevap vermesen de olur boşuna yorma kendini. Issız gecelerde yıldızlara nasıl hükmettiğimi dinle mesela, nasıl adını yazdığımı gökyüzüne ve sabah olunca görmeyesin diye nasıl sildiğimi gece bulutlarının yardımıyla. Sesini duyunca nasıl geride bıraktığımı sabahsız günleri ve nereye ne için gittiğimi öğren. Cevap vermesen de olur sadece dinle beni.’’

Gül cevapladı son kere: ’’Boşuna yorma kendini. Ben aşkımı sözcüklerin ulaşamadığı yerde yaşarım. Bana anlatma bana bak: Bazen tek bir bakış, binlerce kelimeden daha etkilidir ve asla emin olamazsın hiçbir şeyden, çünkü gerçeğin rengi gridir. Gerçeksen eğer devam et beni sevmeye. Hem bak hala gitmedim, gidemedim...’’

Aşk yanı başınızdadır çoğu vakit. Bülbülün sonsuzca yalvarışında ve gülün bilinmez sevdasında çıkar karşınıza. Dünyanın sesidir aşk! Eğer istiyorsanız, duyarsınız. Zamanın ötesinde ararken sonsuzluğun sorularına en ümitli cevapları, yaşam tüm heybetiyle sunar size hiç bitmeyecek yarınlarını ve bülbül misali ah çekersiniz o anda: ’’Ah birde gülün şu dikenleri olmasa...’’





Sana nasıl anlatsam bilmiyorum. Ama bildiğim tek ama tek şey seni delicesine çok sevdiğim. Seninle öyle bütünleştim ki ayrılmak değil kopamıyorum senden. Ne seni bırakabiliyorum; ne de kendimi hiçe sayıyorum. Bunların ikisini de yapamıyorum. Çünkü artık düşünemiyorum. Kafama, benliğime o kadar yerleşmişsin ki; seni oradan çıkartmak olanaksız. Belki kendimi küçük düşürüyorum ama sevgide küçük düşme söz konusu olsa bile seve seve senin için her adımı atarım. Seni o kadar çok sevdim ki artık aşkım senden bile öte. Seni sevdiğimi dağlara, taşlara kısacası her yere; bütün kainata haykırmak istiyorum Seni Seviyorum!!
Bu kelime topluluklarını defalarca senin için ama yalnız senin için tekrarlayabilirim. Biliyor musun; seni sevdiğimden beri artık çevremdeki her şey gözüme daha güzel daha hoş ve de daha ümit verici gelmeye başladı çünkü onlar bana seni hatırlatıyor...
Dağlar gibi sende içimde çok büyük tutunulması zor bir yerdesin. Tepeler gibi sende içimde ulaşılması z orsun. Zirveye sadece bir kişi çıkar senin yaşamında; işte o da ben olmak istiyorum zirvede tek ben; BEN VE SEN...
Su gibi berraksın ama içimdekileri de alıp götürüyorsun,yol gibi senin de sonun yok; yani seni sevmenin sonu yok... Bu böyle nereye kadar sürer bilemem tabi. Bunu ben belirleyemem; ama şunu bil ki seninle ölüme bile varım..!
Sensiz geçen bir gün değil bir saniye bile düşünemez oldum. Sen benim; benliğim, varlığım, hayatım, geleceğim, çılgınlığım, sevincim, mükemmelim, sevdiceğim kısacası her şeyim her şeyimsin... Sensiz bir hayatın oksijensiz yaşamdan farkı yoktur. Aldığım nefes içtiğim su yürüdüğüm yol her şeyde sen ve senden izler var.
Seni seviyorum ,Seni seviyorum,Seni seviyorum,Seni seviyorum,Seni seviyorum...
Özlemin buruk bir tadı var, hele seni özlemenin. Bir kokusu var bütün
çiçeklere degişmem. Bir ışıgı var, bir rengi var seni özlemenin
anlatılmaz
Verdigin bütün acılara dayanıyorsam; seni özledigim içindir.
Beklemenin korkunç zehiri öldürmüyorsa beni; seni özledigim içindir.
Yaşıyorsam;
içimde umut varsa, yine seni özledigim içindir.
Seni bunca özlemesem;
bunca sevemezdim ki !"
Sevgilim özlüyorum seni.. Bir balta indirildi, içimden bir ağaç köküyle devrildi. Gözlerimden akan yaştan belli değil mi, içim kanıyor. Özlem bir bulut gibi sarıyor beni, kuşatıyor . Seni sevmek bir sonsuzluk gibi büyüyor içimde. Haftanın her gününe, geçen her saate senin adını verdim. Senin adınla başlıyor mevsimler, yıllar sen varsan içinde, geçerli...
Özlem bir yağmur gibi yağıyor üstüme. Damlalar yüreğime vuruyor. Gecenin karanlığında bir başınayım.Uykularım bölük pörçük. Bütün rüyalarımda sen.. gözlerim kapanır kapanmaz gözlerin yaklaşıyor. Sonra bir rüzgar alıp seni, benden uzaklara götürüyor.
Geceler boyu sabahlayıp uğruna, boşluğa düştüğüm sevdiğim, bir tanem, gözbebeğim.. Yüreğimden mühürlendim sana.. Şiirler havalanıyor kuşlar gibi, şarkılar ağlıyo r yokluğuna.. Sevgilim hayatı sende buldum ben, tükenirsem sen tüketirsin beni.




Özlemin alev alev yandığı saatler bunlar.Gün çekiliyor,ay parlıyor.Haydi geleceksen şimdi gel.
Umudunla,yüreğinle ,sevdanla gel, yık karanlığımı.Hayata dair kötü olan ne varsa yık onları, beni yeni umutlara sürükle.
Aşkın en koyusuna en tutkulusuna götür beni.

Bin yıldır bekliyor gibiyim seni. Bin yıldır karanlık bir odada tek başıma oturuyorum sanki.
Kim girip çıkmışsa hayatıma, kim talan etmişse yüreğimi hepsini silmek için gel. Bir tek sen kal içimde.
Seni bileyim bundan sonra.Sevdan yetsin bana.Senin aşkınla yaşamak istiyorum artık, öyleyse gel bekleme gel.

Seninle olmak, seni duymak, seni görmek, seni anlamak, seni yaşamaktarifsiz sevinçler yaşatacak içimde biliyorum.
Bu yüzden sesleniyorum sana.Dallarımdaki kurumuş yaprakları tek tek temizlemek için istiyorum artık.
Gelişinle yeniden yeşermek, yeni yapraklar aşmak istiyorum. İster haber ver, ister verme, gel bekliyorum.

İstanbul'u sokak sokak geçip gel. Her sokakta kendi izini göreceksin, şaşırma.Nereye gittiysem senide götürdüm
yoktun; ama, yanımdaydın. Hep yüreğimde, hep aklımdaydın.Seni İstanbul'suz, İstanbul'u sensiz düşünemedim.
Gel bu kentin tarihine en ölümsüz sevdayı yazalım.Nice aşka mezar olmuş İstanbul, bu kez kabul etsin yenilgiyi.
Haydi gel biz İstanbul olalım.
Korkma gel, başkalarında gördüğün ihanetler, iki yüzlülükler, bitmek bilmeyen acılar yok bende.
İlk kez bırak kendini kaygısızca. yarını düşünmeden ' ya sonra ' demeden gel.

Bak günler anlamsızca geçip gidiyor.Oysa ömür dediğin şey üç günlük. Birlikte ve severek tüketmek varken günleri,
böyle koyu karanlıkta kalmak niye? Gel haydi sensiz geçen günlere bir yenisini daha eklemek istemiyorum.
Özlem yanıyor alev alev. Özlemin ateşini söndürüp aşkın ateşini yakmaya gel. Bekleme artık, geleceksen şimdi gel.
Gel ki... Adın eksilmesin dilimden...




Ben hayatım boyunca hep sewdiğimi sanmıştım.bunu sen hayatıma girince anladım.sen geldiğin günden itibaren düne ait ne varsa silindi gitti aklımdan.çünkü sana aşık olmuştum.çünkü ilk defa kalbim böyle delicesine atıyor ve ilk defa birisini kıskanıyor sabahlara kadar onu düşünmekten uyuyamıyordum
sen geldikten sonra başladı tüm güzel şeyler.sen varsın diye artık kötü olan şeyler bile güzel geliyordu gözüme.çünkü sen benim hayata bakış açımı değiştirdin.gerçektende mutlu olabileceğimi öğrettin bana..çünkü sen bana tekrardan yaşamanın güzelliğini öğrettin bana.bende karşılığında aşkımı verdim sana,yüreğimi verdim sana...
Aşk sendin,sen yüreğimdin..kalbim her atışında senin tek hecelik ismini fısıldardı.bunu senin anlamanı beklerken sen anlamadın sana olan aşkımı,inkar ettin sewgimi.haketmişmiydin bunuböyle derin bi aşkla sewilmeyi haketmişmiydingeç kalmış bi soru bu.artık herşey için çok geç ben seni sewiyorum ama sen yoksun.aşık oldum bir kere.bu sewgi bu aşk ben yaşadığım sürece hep benimle.yemin ederimki hep benimle...
Yüreğimi teslim etmemiş olsaydım "aşk"olmazdı bunun adı.hep böyle yaşadım aşkı ben.ne verirsem ne alırımsorularını soranlardan olmadım hiç..olmamda..senin için attı yüreğim,bunu söylemektende hiçbizaman korkmadım bak hala söylüyorum""SENİ SEWİYORUM BALIM""...haykırdım herkese seni sewdiğimi,dünyadaki bherkes bilsin istedim sana olan sewgimin ölümsüzlüğünü...herkes duydu ama bi sen duymadın sesimi bi sana anlatamadım...bi sana duyuramadım.belkide anlamak istemedin.korktun belkide sewgimin büyüklüğünden...

umutlarımı verdim sana ,hayallerimi verdim.bi gelecek düşledim seninle hatamıydı
yüzük istemem hatamıydıaşkım hep yanımda kal ne olur neolur hiç bitmesin diye haykırışlarım hatamıydıYarım aşkları,kaç kovala oyunlarını ,göstermelik kolpa dargınlıkları bırakıp bi kenara,bugünü dolu dolu yaşarken,yarına dair umutlar besledim hep...hepsinde"sen" vardın.sensiz olmayacaktım.ASLA OLMAYACAKTIM...

Oğlumuz en az senin kadar yakışıklı,kızımız ise en az benim kadar güzel olacaktı.bugünüde yarınıda seninle yaşayacaktım...bu hayatta ne olacaksa iyi yada kötü birlikte karşılayacaktık.birbirimize güç vericektik,hayata karşı direnme gücünü birbirimizden alıcaktık...

hayatımı verdim sana ."can "deseydin onuda alırdın benden.gözümü bile kırpmazdım.sewdiğine dokunduğunda "ölsem umrumda olmaz"demek diilmidir aşk
bunu demiyorsan eğer neden yaşayasın aşkı

bütün bunlar yetmedi sana biliyorum.yetseydi eğer şimdi sana bunları yazıyor olmazdım.seni suçlaığımı sanma.ben suçu kendimde arıyorum.belkide küçücük bişey yeterli olucaktı beni sewmen için..aslında beni sewdini debiliyorum bütün bu gitmelerin korkaklıından..gönüllüydün yoldan çıkmaya,çıktında..sonunda acı çeksemdekabullendim gitmeni.şimdi benim sana verebildiklerimden daha çok şey verebileceğine inandığın insanların yanına git...

herzaman mutlu ol hayatım.kalbin benim için değil bi başkaları için atıyor olsada her zaman mutlu ol hayatım..şimdi yoksun yanımda biliyorum olmayacaksında...çünkü yüreğinin sesini dinledin ve oraya yöneldin.ama ben seni yaşadım seni yaşıyorum ve seni yaşayacağım...

hergün güneş senle doğdu senle battı.ben her doğan güneşe senin adını verdim.ve herzaman böyle olucak.sen varmışsın gibi yaşayacağım senden tek ricam beni ve yaşadığımız ogüzel günleri unutma....ben seni herşeyden çok sewiyorum...

BİLİRSİN BENİ VEDA ETMEM BEN BU AŞKA....

Kullanıcı avatarı
Amras_Elanesse
Tecrübeli Üye
Tecrübeli Üye
Mesajlar: 81
Kayıt: 24 Ağu 2010 [ 16:58 ]

Sevdiğinize Mektup mu Yazmak İstiyorsunuz?

Mesaj gönderen Amras_Elanesse »

Bazen Gitmek!

Her gidiş insanı yeni bir duruma hazırlar aslında; yitirdiklerimizle insanızdır biraz da!.. Ters gibi geliyor ama öyle işte...

Yitirdiğimiz her değer yeni şafaklara uğurlamaz mı bizi? Elimizin çukurunda sıkı sıkıya tutamayız ki suyu; zaman da böyle işte, parmak aralarından akıp gidiyor!..

Birinin gidişine çok üzülecek kadar sevmek ne güzel bir şey!.. Bu kadar insan hissetmek kendini, daha da güzel!..

Öğrendiklerimin, biriktirdiklerimin sağlamasını yapıyor zaman gidişlerle, terk edişlerle, bırakışlarla!..

Bir de gitme duygusu var ki; hepimizin içine önceleri misafir sonra ev sahibi yaptığımız o gitme duygusu!..

Bazen gitmek o nu çok sevdiğini kanıtlamaktır!..




Hayata gözlerinden tutundum; Sıcacık, bal köpüğü gözlerinden sarıldım umuda. En çaresiz anlarımda çarem oldun, umudum

oldun umutsuzluğumda, mutluluğum oldun. Ben bu şehri varlığınla kutsandığı için sevdim. Yalnızlığımdın gittiğinde,

geldiğinde bayramlarımdın, kaybolduğunu sandığım... Her şeydin anla işte! Öyle birikmiştin ki içimde her şeyden daha

öteydin, her şeyden daha fazla. Öyle ki kimse seni benden alamaz sanırdım. Kimsenin gücü yetmezdi aşkıma... Hayata

gözlerinden tutunmuştum... Ve bir gün gözlerinden silindim nasıl oldu bilmeden. Sen ve hayat önce uzaklaştınız, sonra yok

oldunuz. Tıpkı gözlerinden silinen zavallı ben gibi!...




SEVEREK AYRILMAK

Severek ayrılmak, tel örgüye takılarak pantolonunu yırtmaktır.

Severek ayrılmak, ulaşılmaz aşkların tartışılmaz üstünlüğüdür.

Severek ayrılmak, "Sen benim erişilmezim, vazgeçilmezim, unutulmazımsın" diyenlerin dayandıkları bir payandadır.

Severek ayrılmak, ulaşılmaz yıldızların parlaklığının daha parlak, yakamozların daha parıltılı, martı çığlıklarının gitar mırıltısı olduğunu sanmak ve dalgaların kumsalı öptüğü yerdeki doğal büyünün tarifsiz kederine, derin acısına kapılmaktır.


Severek ayrılmak, erişilmezin yürekteki sancısı, yalnızlığın dinmeyen acısıdır.

Severek ayrılmak, bir kabukta iki badem içinin dış etkenler karşısında kabuklarından çıkması ve bir daha kabuklarına dönmemesidir.

Severek ayrılmak, bir zamanlar taptığınız birinin yabancısı olmak, gözlerinizde acısını görmek, yüreğinizde sancısını duymaktır.

Severek ayrılmak, elele bir çift gördüğünüzde, ayrılıkla biten bir film izlediğinizde yüreğinizde duyduğunuz derin sızıdır.

Severek ayrılmak, yıllar sonra,"öyle değil, şöyle davransaydım sonuç daha değişik olurdu"nun muhasebesini yapmaktır.

Severek ayrılmak, dua çiçeklerini ağlatmak, gökkuşağının canlı renklerini soldurmaktır.

Severek ayrılmak, bir başkasıyla asla derken, sevdiğinizi bir başkasıyla gördüğünüzde, bu kadarı da fazla demektir.

Severek ayrılmak, yeryüzündeki bütün yolların denize çıkmadığını, bütün nehirlerin ummanına akmadığını öğrenmektir.

Severek ayrılmak, içinde derin bir hüzün, kumsalda yürürken uzun uzun, bir sarhoşun kafasında geçmişteki sancıların bilançosunu hesaplarken bu med ve cezir bileşkesinin kimyasını bir simyacı gibi düşünmektir.

Severek ayrılmak, önünü görmeden hep geriye bakmaktır.

Severek ayrılmak, istasyonda oturup, giden trenin dönmeyeceğini bile bile dönmesini beklemektir.

Severek ayrılmak, zaman zaman duyduğu kalbindeki sancının ezikliğinin başka, vuruşlarının bambaşka olduğunu anlamaktır.


Severek ayrılmak,"Bir dönüp baktım ki geçmiş seneler, içimde birikmiş neler neler olmuş kördüğüm, aynadaki gözlerimde gördüğüm, hala senin için yanmakta ve ağlamaktayım," demektir.

Severek ayrılmak, boş bir şişe içinde başarı kutlamaktır.

Severek ayrılmak, en yaşlı totemi bu gece yaşantımdan çıkaracağım derken, tapınağa her zamankinden daha çok gitmektir.

Severek ayrılmak, milyonların yaşadığı bu kentte, yamaçtan inen huzursuz akşamların koynunda yalnızlığını paylaşacak bir dost bulamamak, caddeden geçen araçların motor gürültüsüyle sabahlamak, yeni bir güne başlarken, bir gün döneceksin diye kaç yıl aç ve muhtaç kaldım sevgiye demektir.

Severek ayrılmak, yeryüzündeki bütün nehirlerin sevgidenizine akmasıyla ve sevgi denizinin ummanına kavuşmasıyla son bulacaktır. Ancak, ne zaman, nerede ve nasıl? İşte düşündüren budur asıl! Bak şimdi ileride kurulmuş bir fasıl. Hadi, ayrılsak ta sen de gel, söyleyelim birlikte unutulmaz şarkımızı:
"Ben kumsalına geldiğim zaman,
Sen deniz olursun, ben umman!"





Sana yasmak çok zor geliyor sebebini galiba biliyorum
içimdeki senin gittigini wee kül olmuş bi aşkın
sonu olmadıgını taaa başından beri farkındaydım..
seni öylece gördügümde bişeylerin hayaline kapılıp bırakmıştım
kendimi olucağna....olmayan bişeylerin olucağı olurmu?
geçmiştee güsel kokulu bi aşk yaşadım…bidaha böyle bi fırsatım olmayıcağını biliyorum
kendi cıkarlarımıs için,bencilllik yapıp bu aşkı bitirdik gecen aylar…
ben koptum...sen gurur yaptın...
kendimi sana veremiyorum...geçmişi unuttup ileri bakamıyorum
bu aşk çoktan bitti bebegim biz dewamını getirmeye çalışıyorus
sana son isyanım bu ....son mektubum...
elimden bişeyler gelmiyo
senin bana anlattıgın o harikaa günler
hiç gelmicekti bunu biliyordum
sırf sen üzülme diee sana bişeyler diemiyordum...
günlerce düşündüm seni daha fasla yormanın anlamı yok...
acı cektirmeye hakkım yok….
sakın üzülme...hep dik dur ki seni yıkmaya çalışan engeller
nekadar güçlü oldugunu görsün...tıpki ben senden giderken senin bana arkamdan el bile sallamadıgın gibi.....
allah'ıma emanet ol böcügüm...
iyi kaL... sözünde durmayıda unutma...





GİT

Git.Yüzüme öyle bakma git.Hiç durma, bir gidenin bir daha asla giremeyeceğini kapı orada git.Hiçbir şey açıklamak zorunda değilsin.
Giderken söyleyecek şey bulamaz insanlar.Sen bahanelerin arkasına sığınanlardan olma, git
(Oysa daha doyamadım sana….Kokunun yeterince çekmedim içime…
Yapacağımız ne çok şey vardı…Neler planlamıştık.Şimdi ben ne yapacağım ben Nasıl duracağım ayakta
“Kal” dersem kalır mısın yar Nasıl istiyorum
Yalan bile olsa “Bu gidiş sadece zorunluluktan, bekle beni döneceğim”demeni)

Her aşk biter, sen de git.Hem zaten biteceği daha baştan belli bir aşktı
bizimkisi.Sen gitmesen belli ki bir gün ben gidecektim.Herkes kendi tercihini
yaşar ve sen tercihini yaptın.Rahat ol, git.Aklın kalmasın burada.
Dramatik vedaların kahramanları olmayalım git.

(Benim aklım sende kalacak.Sadece aklım değil yüreğim de…Bitmezdi
bizim aşkımız.Asla terk etmezdim seni.Benliğimi, varlığımı, hayatımı adamıştım ben bu aşka.
Beni tercih etmeni isterdim, benimle yaşamanı isterdim.
Şimdi kimi ya da neyi seçtiğinin ne önemi var artık Ağlayacağım ardından,
kahretsin ağlayacağım…

İstersen dost olabiliriz, haberleşiriz birbirimizle.Mutlu olmanı isterim.
Sen mutluluğu hak eden bir insansın.Elbette bende mutlu olacağım merak etme,
git.
Hayatımıza başkaları girecek ve biz belki de birlikte yaşadıklarımızı bir
süre sonra hatırlayamayacağız bile, git.Hangi yara kabuk bağlamamış ki bugüne
kadar Hangi ateş sönmemiş ki Yapman gerekeni yap, git
(Sensiz mutlu olabilir miyim be yar Unutulabilir misin bu kadar kolay

Yaşadığımız onca şeyi silebilir miyim Mümkün değil, seni içimden çıkartıp atmam mümkün değil.
Biliyorum hiçbir ilaç iyileştirmeyecek senin
açtığın yarayı.Senin yaktığın sevda ateşi hiçbir zaman sönmeyecek.Senin
mutlu olmanı istediğimde de yalan.Mutlu olma yar, benim gibi sen de mutlu
olma.Belki o zaman, yeniden dönersin bana…

Haydi zaman geçiyor artık, git.Hem neden suratın asık Sevinmelisin gittiğine.Aslında sana teşekkür etmeliyim.
Beni bu aşkın yükünü taşımaktan kurtardığın için.Rahatladım biliyor musun Bende kalan birkaç para eşyanı da gönderirim ardından.
Fırsat buldukça ararım seni, haydi git

(Gitme benim güzel sevdalım, gitme.Beni bu aptal dünyada bir başıma
bırakıp gitme.Gidip de yüreğimi öldürme.İçim acıyor, kalbim sıkışıyor.Ben
asıl sensizliğin yükünü taşıyamam gitme.Ne olur, gitme…)

Kullanıcı avatarı
Amras_Elanesse
Tecrübeli Üye
Tecrübeli Üye
Mesajlar: 81
Kayıt: 24 Ağu 2010 [ 16:58 ]

Sevdiğinize Mektup mu Yazmak İstiyorsunuz?

Mesaj gönderen Amras_Elanesse »

Canısı aşkım seni ne kadar özlediğimi bilemessin nerelerdesin bilemiyorum. Hep önüme iki yol çıkıyor sana gelirken. Koşuyorum,biliyorum bunlardan biri sana geliyor, birisini ne ben biliyorum nede başkaları. Yanıma çantamı aldım içinde mutluluk var ama o yol ayrımında hangisinde sen varsın onu bir türlü anlayamıyorum ve bu konuda el uzatmanı bekliyorum hep .Ve içinden uzat artık şu elini nolur diye yalvarıyorum ama ne beklediğim eli bulabiliyorum nede kendim bir şeçim yapabiliyorum o yol ayrımında. Bazen düşünüyorum el uzatmasan bile bir ses duyayım senden.Bazen duyar gibi oluyorum ama hep yüreğim engelliyor beni aklım "git diyor" kendimce yüreğimse "dur " aklım "gitsene ses geliyor " diyor yüreğimse "dur bilemessin ya hikayeyse gelen ses ve beklenen o diilse" diyor bazen aklıma kanacagım an dönüyorum adımlarımdan gitmiyorum. Bekliyorum olduğum yerde. Aslında yüreğime inanıyorum biliyorum bir gün olcak ve beklediğim noktada el uzanacak bana ama tek sorun canısı zaman, zamanmı daralıyor yoksa günlermi kısa bilemiyorum. Seninde dediğin gibi herşeyi zamana bıraktım ama ya zaman dar gelirse bana ve el uzattığın zamanda ben yoksam orada... işte en büyük korkum bu ve biliyorum ki hiç biran zamanı ellerine alıp her mutlu anda geriye saramıyor insan yada zamanı durdurmayı beceremiyor. Lütfen canısı yüreğimin beklediği eli uzat bana aklım ve zamana karşı kaybetmeyeyim seni çok ama çok seviyorum. Hayallerin bittiği yerde gerçekler başlar unutma canısı sen hayal diil sen benim gerçeğimin ta kendisisin...





Günler son sürat tükeniyor avuçlarımızda. Yeni bir yıla girerken geçmişten
bize gülümseyen anıları, dostları, dostlukları anımsıyoruz. Okula ilk
başlayışımız, birinden ilk hediye alışımız, ilk defa hayal kırıklığına
uğrayışımız ve belki de ilk defa hayatı bir kenara savurarak ağlayışımız...

Geçmişimizde kaç insan bıraktık? Geçen her günle kaç sevgiyi gömdük
günlüğümüzün yıllardır el değmemiş sayfalarına? Hayatın karmaşasında bir
müddet el ele tutuşup birlikte yol aldığımız insanlar şimdi nerde?

Bazen bir simidi, bazen bir sırayı, bazen bir odayı bazen de bir hayatı
paylaştığınız o insanlardan söz ediyorum. Oturup sabaha kadar hiç sıkılmadan
sohbet ettiğiniz, birlikte hayaller kurduğunuz dostlar... Sevincinizi soluk
soluğa anlattığınız, sırlarınızı mezara dek saklasın diye, sıkıntılarınızı
sizi rahatlatsın diye açtığınız o can yoldaşlarını hatırlayın.

Okul çıkışlarında dışarıdaki soğuk havaya aldırış etmeden kar topu
oynadığınız bir çocukluk arkadaşı.. Gecenin bir vaktinde sığınacak bir liman
bulma ümidiyle telefon edip dertleştiğiniz vazgeçilmez dost... ‘Acaba yalnız
mıdır, yalnızlıktan şikayeti var mıdır?’ diye düşünmediğiniz bir büyükanne,
bir amca.. Ya da kilometrelerce uzakta yaşayan bir kuzen..

Herkes geçmişinizde kaldı, öyle değil mi? Hayatınıza giren her ismin,
geçmişin silik sayfalarında kalmasına izin verdiniz, başardınız işte!
Unuttukça unutuldunuz.

Günler avuçlarımızda son sürat tükeniyor....ve ben yeni yıla girerken
gelecek her yeni yılla birlikte dostlarımın kalbinde ve hayatında geleceğe
taşınmayı, geçmişte kalmamayı, paylaşılan tüm güzel şeyler adına
unutulmamayı diliyorum.

Gelen yılı, yazılıp çizilmemiş bembeyaz bir sayfa gibi görüp o beyaz
sayfaya tüm dostlarımın adını yazıyorum sevgiden ve vefadan harflerle...

Evet, dostlarım! Bu mektup size... Bu mektup, geçmişimde kalmayan,
kaybolmayan, geleceğimde daima yeri olan sizlere...





Ayrılık 4 mevsim gibidir
Önce baharı yaşatır sana
Öyle ya;her bitiş bir başlangıçtır aslında..
Yaralarını sarmaya,dimdik durmaya zorlarsın kendini..
Sonra sonbahar gelir döker yapraklarını..
Çırılçıplak kaldığını hissedersin ve üşüdüğünü
Artık ellerini ısıtacak elleri yoktur yanında
Garip bir hüzün doldurur benliğine sonbahar
En çok işte o zaman yenilirsin yalnızlığa..
Gözlerinden damlalar önce teker teker,sonra bir sel misali..
Her damla bir kartanesi,herkartanesi o olur durur karşında.
Nedenler,keşkeler,pişmanlıklar..beynindeki bütün hücreleri kemirmeye başlar yavaşca..
Neden sevmiştir?neden gitmiştir?
Bir şarkı yağmurlarını yağdırır ,bir fotoğraf bütün bedenini dondurur..
İki mevsim sonbahar ve kış bir arada
Nihayetinde yaz yaklaşmaktadır artık artık
Aradan size bir ömür gibi gelen uaun zamanlar geçmiştir ve gözleriniz gözyaşlarıyla yapmış Olduğu savaştan zaferle çıkmıştır artık
Kalbinizin hala attığını,güneşin yine hergün oldğu gibi doğduğunu farkedersiniz
Artık ne yağmurlar vardır,nede sizi donduran bir kışınız..
Ayakta kalmanın ve kendinnizin ne kadar değerli olduğunu keşfedersiniz
Büyük bir şavaştan galip çıkmanın haklı gururu vardır artık gözlerinizde
Eser kalmamıştır artık keşkelerden ,nedenlerden,pişmanlıklardan..
Yaşanması gerekiyordu ve yaşandı der ve küçük bir tebessüm kaplayı verir dudaklarınızı
Değerli olan,sevgiliyi vazgeçilmez yapanın kendiniz olduğunu biliyorsunuzdur artık
Daha güçkü,daha tecrubeli bir aşık olursunuz yarınlarda..




SANKI YASAMIMI YILLARDIR SENIN IÇIN BEKLETMISTIM...

Bugün yandaki apartmanin önüne bir ambulans geldi... Iki hastabakici indi içinden... Bir adami indirdiler asagi. Bileklerini baglamislardi. Kollarindan sikica tutuyorlardi... Yüzünde derin çizgiler vardi adamin... Gözleri paramparçaydi ve hiç bir yere bakmiyordu sanki... Durmadan, hepiniz bana karsisiniz, bense tek basinayim, siz hepiniz bana karsisiniz, diye bagiriyordu... Bu sözler sanki binlerce kez yankilandi kalbimde... Sanki birisi kendi yokluguna giderken beni anlatiyordu... Hepiniz bana karsisisiniz, bense tek basinayim...
Adam ambulansa bindirilirken bir an direndi, binmek istemedi. O direnince ben de elimi uzattim pencereden asagi, bosluga dogru, öylesine... Iste tam o sirada geriye dönüp bana bakti.Göz göze geldik... Masumiyetimi gördüm onda. Bir an. Iyiligi özleyen yanimi. Alninda derin çizgiler, gözlerinin alti derin morluklarla kapli çocuklugumu gördüm onda... Onca yogun, onca hissederek yasamasina ragmen yine de bu hayattan hiçbir sey anlamamis kalbimi gördüm onda...
Ambulans çekti gitti... Ardindan bagirmak istedim. Sesim çikmadi... Çok istedim o adam gibi kiskivrak baglanip gÖtürülmeyi... Çok istedim o adam gibi sokagin ortasinda korkusuzca, hepiniz bana karsisiniz, bense tek basinayim, diye bagirmayi... Ama yapamadim... O adam gibi hissettigim halde, bagiramadim...
Tipki sana birkaç gece önce bagirmak istedigim halde bagiramayisim gibi... Rahatsiz olmussun seni aramamdan. Yakinlarina, durmadan beni ariyor, sevgi dileniyor, diyormussun... Sana gönderdigim mesajlari uluorta onlara gösteriyormussun... Ben senin önemli ve pahali bir kölenim ya, köle pazarinda beni insanlara teshir ediyormussun... Simdi ben ona ne söylemeliyim, ben bir insana bu iliski bitti diyemem ki, bunu onun anlamasini beklerim, diyormussun...
Bu hayatta kölelerin sözüne kimse inanmaz ki. Istedigini söyleyebilirsin onlara benim hakkimda, çünkü sen efendisin, hep sana inanacaklardir... Sana güveneceklerdir... Seni teselli edeceklerdir...
Benimse bir köle oldugum bu karanlik ormanimda en sadik duygularim bile ansizin yirtici hayvanlar gibi çikacak karsima... Ve ben bu yalnizlikta en çok, en çok kalbime sasiracagim... Sevgimi küçümseyen o yabanci, o yirtici kalbime...
Beni senden çok duygularim küçümseyecek, beni senden çok o yabanci kalbim hirpalayacak... Ben en çok buna sasiracagim...
Bu ne haksizlik, bu ne basitlik, ne bayagilik, diye sana öfkeyle bagirmak için telefona sarildigimda, sesini duyar duymaz beni sen degil, beni önce duygularimin, beni önce bana yabanci olan o kalbimin yendigini hissedecegim aciyla...
Adimi söyleyeceksin sonra, tutulup kalacagim o an; orada misin, konussana benimle, diyeceksin... Iyi misin, seni merak ettim, diyeceksin... Yüzüm ürperecek o an... Mutlu bir ölüm dolasacak içimde. Birden yasadigim her seyi unutacagim... Yasli bir köle, yasli bir çocuk gibi sorularini uysallikla yanitlayacagim...
Bana bunlari neden yaptin, beni neden onlara teshir ettin, sevgimi neden ayaklar altina aldin, diye soramayacagim...
Sevgime onca haksizlik ettigin, askimin önünü acimasizca kapattigin halde sesini duyar duymaz sana duydugum o derin öfkem birden sonsuz bir hayranliga dönüsecek yine...
Ikimiz de hiçbir sey olmamis gibi yapacagiz... Sen benim sevgimi ayaklar altina almamis, ben sana kimseye olmadigi kadar derinden bir öfke duymamis gibi olacagim...
Bu hep böyle olacak... Sense sana duydugum bagliliktan emin o gece kendine hayran, yaralarini biraz olsun sarmis olarak uyuyacaksin... Sana duydugum ask, ruhunu besleyen bencil bir arzu olarak dönecek sana...
Biliyorum seni sevdikçe hep kendi sevgime haksizlik ettim ben... Seni sevdikçe seni sana hapsettim... Sevdikçe, seni o hep sana dönük bencil arzularina, o sadece baskalarinin kanindan beslenen hayranligina hapsettim... Benim gibi kölelerin sevgisi seni böyle yapayalniz, seni böyle kendine tutkun yapti... Bir köle efendisi için üzülür mü, ben senin için üzülüyorum sevgili... Bir kölenin üzüntüsü bu hayatta ne kaçar geçerliyse o kadar üzülüyorum sana...
Bazen kaçmak istiyorum bu duygulardan, sadece senden degil, bütün insanlardan kaçmak... Içinde sen oldugun için hayatla ilgili bütün meraklarimi öldürüp kendime kapanmak ve orada yaralarimi sarmak istiyorum...
Iste böyle zamanlarda aklina düsüyorum. Köleni merak ediyorsun... Sesimden sana akan kana, o köle hayranligima, o kimsesiz tutkuma ihtiyaç duyuyorsun... Gecenin kör bir vakti beni ariyorsun: Biliyor musun, aslinda ben hep seni özlüyorum, sana haksizlik ettigimi biliyorum, ama ne olur izin ver bana, bir seyleri tüketmek istiyorum, hiçbiri bana ait degil, ama böyle bir zaman bu. Sen benim kötü zamanima denk geldin. Savruluyorum belki, ama kim oldugumu biliyorum. Belki de kendimden öç aliyorum ben, ama biliyorum bir gün seninle olacagim ben. Kendimi bildigim kadar bunu da iyi biliyorum...
Ve sonra telefonu kapatiyorsun...Ve kölen için hayat yeniden basliyor bütün o derin sizisi ve bütün o zavalli vaatleriyle...
Yo hayir, sana sasirmiyorum, onca terk edilisten, onca asagilanmadan sonra hiçbir sey olmamis gibi süren ve sen engel çikarttikça giderek artan bu sevme heyecanima sasiriyorum ben... Düsecegini bile bile onca agir kayalari yüksek bir dagin tepesine çikartip durmama sasiriyorum... Dibi delik testilerle bilmedigim uzakliklara durmadan su tasima inancima sasiriyorum...
Bana bütün bunlari söyledikten sonra arkadaslarina, yakinlarina, beni durmadan ariyor, ona bu iliskinin bittigini nasil söylemeliyim, demene degil, sana böyle gecelerin sonunda, sonraki günlerde ve gecelerde o köle heyecaniyla gönderdigim mesajlari baskalarina göstermene degil, ben en çok kendime sasiriyorum sevgili... Bunlari bile bile, seni o ilk günkü heyecanla sevmeme sasiriyorum...
Oysa bir yanim çok aydinlik, çok berrak... Aci verecek kadar aydinlik... Seni bu aydinlikta çok gördüm... Sen benim degilsin, bunu en çok bu aydinlikta gördüm... Senin de efendin var, seni sonsuz üzen, seni hiç anlamayan, sevgini durmadan küçümseyen bir efendin var, sen onu seviyorsun durmadan... Seni benim gibi birileri öyle yaralamis, öyle kirmis ki, sana iyilik ve sefkat göstereni degil, seni küçümseyenleri, sana durmadan engel çikartip, seni durmadan asagilayanlari seviyorsun...
Iste hayat bu sevgilim... Ben senin kölenim... Sen baskalarinin...
Bu hayatin acimasizligini anlatmak için baska bir örnege gerek yok... Birileri niye daha fakir, neden bunca sefalet, neden durmadan savasiyor ülkeler, neden bu acimasizlik, bu nefret... Bunlari baska yerde aramaya gerek yok... Gerek yok onca politik ve ekonomik tahlile... Ikimizin arasindaki fasizm anlatmaya yeter her seyi.. Ikimizin arasindaki fasizm anlatmaya yeter bu hayati...
Bir yanim çok aydinlik, bir yanim çok berrak... Orada görüyorum her seyi... Bir yanin sevgini uçurmak istiyor, bir yanin onu soluksuz birakiyor... Kendinden kurtulmadigin için yapayalnizsin, bu yüzden baskalarinin hayranligina, o köle ilgilerine muhtaçsin... Arzularin hep sana dönük... Kendine gömülmüssün... Ama birileri seni sevmese, birileri seni aramasa, sana hayran olmasa, gizlendigin o yerde havasizliktan ölürsün... Baskalarinin o zavalli enerjileriyle, o kimsesiz kalmis sevgileriyle besleniyorsun... Benim gibilerinin o saf, o köle heyecanlariyla kendine inaniyorsun... Ask senin için baskalarini cezbetme oyunu haline dönüsmüs... Dünyanin en yalniz panayiri kalbin... Susuz biraktigin kölelerinin varligindan hayat kazaniyorsun... Birilerini sana muhtaç biraktikça zaman kazaniyorsun...
Yasadigina inanmak için yakinlarina benim sesimi dinletiyorsun, onlara sana yazdiklarimi gösteriyorsun... Kendi yalnizligini gizlemek için sana duydugum o köle askimi sergiliyorsun karsina ilk çikanlara...
Bu garip aydinlikta görüyorum seni... Gizli gizli moda dergilerini, o çok satan magazinleri okuyorsun... ***, gözalici, kusursuz mankenlerin vücutlarina bakip iç geçiriyorsun... Kendinden çikip onlardan birine benzemek, hem bütün hayranliklari üstüne çekmek, hem de kaybolmak istiyorsun... Kendine bunca hayran, kendinden, o bencil arzularindan çikmamaya bu denli uzakken bile bir baskasi olmak, dahasi hem en çok arzulanan, hem de ebediyen kaybolmak istiyorsun...
Keske yasadigin onca aci bu doyumsuzluklarin yüzünden olsaydi... Hiç düsünmeden unuturdum seni... Keske o derin yüzeyselliklerinin disinda bir baskasi olmasaydin sen... Seni o halinle görüp bitirseydim... Keske söyledigin her seye inanabilseydim...
Oysa öyle ürkek ki sevgin, seni kim anlamak istese de ister istemez derin boslugunu sürüyorsun öne... O derin kimsesizligini... Çünkü seni böyle tanimalarindan delice korkuyorsun... Ne zaman biri sana sevgiyi hatirlatsa o derin bosluk açiliyor önünde... O sana yabanci bosluk...
Iste bu yüzden seni gören aydinligim aci veriyor bana... Çünkü senin imkansizliginda kendimi görüyorum...
Sen ne kadar kendi içinden çikmasan da ben senin içindeki karanlikta yüzüyorum çünkü... Öyle bir köle sevda ki bu kendimi unuttukça seni hatirliyorum...
Sen beni sevmek için bir kez olsun içinden çikmadin, biliyorum, ama ben seni sevmek için kaç kez çiktim kendimden... Kaç kez senin boslugundan çaresiz kendime geri döndüm...
Seni öyle ürpertirdi ki içindeki kimsesizlik, öyle çekerdi ki içindeki bosluk seni diplere, bu yüzden hep bir baskasi olmayi düsleyerek yasadin. Kendinden uzakta, kendinden baska biri olmayi... Seni hep bir baskasi olarak tanisinlar istedin... Iste sevgili, sen kendine nasil bir yabanci gibi davrandiysan seni sevenlere de öyle davrandin... Bu yüzden baskalarinin hayranligina derinden muhtaçtin... Kendine saygi duyabilmek için birilerinin köle sevgilerine ihtiyacin vardi...
Bütün bunlari bile bile sevdim seni... Bir yanim o aci veren aydinlikta senin o üsüyen, o dipsiz bosluklarini görüyor, buradan bir çikis olmadigini hissediyor, ama bir yanim beni durmaksizin sana, bosluklarina, o durmadan üsüyen kimsesizligine çekiyordu... Ve ne yapsam engel olamiyordum bu yanima... Aci çekmekten zevk almak miydi bu bilmiyorum... Ama seni kendim gibi hissediyordum böyle anlarda... Seni yalniz ben kurtarirmisim gibi geliyordu o dipsiz bosluklarindan... Bu duygu, bu sana sevgiyle atilma hissi, çok soylu ve kutsal geliyordu bana... Sanki onca yil kendimi bunun için bekletmistim...Yapmam gereken en basit, en siradan seyleri yapmamis, yasamimi onca yil bunun için mahvetmistim... Sanki bu yüzden onca yil, yasamaktan çok oynamis, kendimi disardan seyretmistim... Sanki onca yil beklettigim yasamimi bir tek sende dogrulayabilecegimi hissetmisim... Iste bu yüzden bu sana dogru akan köle sevgimi durduramiyorum...
Iste ne oluyorsa o zaman oluyor, kimseden tiksinmedigin, kimseden uzaklasmadigin kadar benden tiksiniyor, benden uzaklasiyorsun... Bu yasadiklarimizi ne kendine ne bana itiraf edemeyecek kadar güçsüz oldugun için seni hiç tanimayan, bütün bu duygulardan uzak birine dogru soluk soluga kaçiyorsun... O yabanci, o uzaginda yasayan kalbini gözünü kirpmadan ona uzatiyorsun...
Ve sen yine benim yikimim oluyorsun...
Ve o zaman ben yine geriye, kendime dönüyorum...
Daha fazla aci çekmemek için kendimi alkolle uyusturmaya, arzularimi yok etmeye, kendimi hissizlestirmeye dönüyorum...
Ve en acisi seni unutabilmek için olmadik insanlarla küçük ölümler deniyorum... Küçük sevgi oyunlari... Tipki senin beni sevdigin gibi kendimden çikmadan sevmeye çalisiyorum onlari...
Seni bana unuttursunlar diye ben de senin gibi kendi uzaginda yasayan bir baskasi olarak seviyorum onlari...
Iste o zaman anliyorum ki kölelerin de acimasiz oldugunu sen ögretmissin bana... Senin o kimsesiz, o zavalli efendiligin ögretmis...
Onlarin sevgisine kayitsiz kalmayi, onlari arzulasam da arzulamiyormus gibi yapmayi, zaman kazanmayi, kayitsiz kaldikça, sinsilik yaptikça askta kazanildigi sen ögretmissin bana... Onlari beni aramaya mahkum etmeyi, beni her aradiklarinda bana biraz daha mahkum olduklarini... Sevgilerini o karanlik ormanda benden kurtarmak için beni durmaksizin aramaya mahkum olduklarini sen ögretmissin bana... Bu yirtici hayvanlarla dolu karanlik ormanda ayakta kalmayi, yaralarimi kimsesiz yalamayi sen ögretmissin...
Sevginin zayiflik oldugunu, ve bu zayifligi küçümsedikçe büyüyen bütün o sevgilerin durmadan içimizdeki o kimsesiz yaralari sardigini sen ögretmissin bana...
Oysa o yaralar sarilmiyor sevgili... Senden bana geçen kötülük baskalarina yayiliyor... Aramizdaki fasizm baskalarini da içine aliyor... Sen benim köle sevgimle içindeki boslugu dolduruyorsun, bense senin imkansizliginla açilan yarami baskalarinin o köle sevgileriyle dolduruyorum... Sen kendini tanimak için bir kez daha savruldukça, ben senden uzaklasip iyi ve yoksul insanlari sevmeye adiyorum kendimi... Sen beni unutmak için savruldukça , ben seni unutmak için o iyi ve aci çeken insanlari sevmeye çalisiyorum...
Bu yüzden her sey birbirine karisiyor... Sana duydugum o imkansiz sevgim yoksul insanlara, yoksul insanlarin bana duydugu sevgi sana duydugum nefrete karisiyor...
Sahip çikilmayan her sevgi, her ask iste bu yüzden kötülüge dönüsüyor... Her yenik sevgi, her imkansiz ask derin bir kötülük olarak karsimiza çikiyor...
Gel, küçümseme sana duydugum zayifligi... Kendini bu denli önemseme, bu denli önemseme o isiksiz kalmis arzularini...
Bu hayat, bu sahte vaatler, o kimsesiz kalmis arzularin sana seni unutturdu... Sen öyle bir saplandin ki karanligina yargi yeteneklerin köreldi... Öyle ki kendini unutup o derin bosluguna taptin sen... Kendini orada aradin... Bu yüzden seni gören aydinligim hiçbir ise yaramadi, aydinligimi bir yana biraktim, o derin körlügümle gördüm seni... Bu moda kötülügün içinden gördüm... Öylesine
kirmisti ki umutlarini bu sana ait olmayan hayat, öylesine küçümsemisti ki seni... Kime baglandigini hissetsen önce içindeki o yabanci kalbin küçümsemisti seni...
Seni sevenleri ne denli köle yaptiysan o denli köleydin içindeki korkulara... Kendini ne denli kapattiysan, o denli kapatmistin, asklara, dostluklara, seni gerçekten sevebilecek olanlara...
Olmayan, hayali, kendi yarattigin seylere köleydin sen...
O sahte vaatlerde ara yalnizligini, ben senin gerçeginim. Saklandigin boslukta degil hayat, gizledigin korkularinda... Bosluguna sarildikça büyür korkularin, sen o boslugun yani basinda gizlenensin... Sana tapan kölene gizlendigin yeri göster..
Bir kez egil onun önünde... Hem gizlendigin yere, hem de kölene....
Gel bir kez, hepiniz bana karsisiniz, bense tek basinayim, dedirtme, bana... Aramizdaki asktan yayilmasin fasizm, bir kez seni yanimda hissedeyim... Benim cesaretim sensin... Seni yok sayarak baskaldiramam... Ben bunca eksikken baskalari adina konusamam... Ben seninle bunca doluyken o iyi ve yoksul insanlari yürekten sevemem...
Sevmek insanin kendine çekilmesidir... Sevmek insanin çekildigi yerde sevdigine bas egmesidir... Sevmek, insanin yillardir unuttugu kendisine dönmesidir... Sevmek insanin yillar sonra döndügünde gördügü seye gönül rahatligiyla inanmasidir...
Öyleyse bir kez olsun bak o susuz kalmis dudaklarima...
O kirli, o her yerden yara alan hayatima bak... Seni görmek için baska hiçbir sey görmeyen gözlerime bak...
Göze al, sana asik kalbimin kani bulassin üzerine, göze al...
Bana bak demiyorum, ama seni sevdigi için kimsesiz kalan ömrüme bak ve bir kez gör kendini orada...





Inanmasan Da Biliyorsun


Herhangi birsey beklemiyorum kelimelerim karsiliginda... Kelimelerden dahi birsey beklemiyorum, hissettiklerimin tercümani olabilmelerinin haricinde...

Neden...

Nedenini benden daha iyi biliyorsun... inanmasan da biliyorsun...

Ben iyi bir tiyatrocu degilim... Ben iyi bir yalanci da degilim... Hissettiklerimi birbirinden ayirmayi becerememis olmamin sebebi çok fazla olmalari sana dair... Birbirine sarmas dolas dügüm olmus 7 farkli yün yumagini birbirinden ayirmayi denedin mi hiç? Hiç beyaz yün yerine siyah yünü çektigin olmadi mi?

Ben bunu yaptim... Ve bedelini sen ödedin... Elimde 7 yumakla geride kaldim... Onlarla oynayabilecegim oyunlari paylasabilecegim kimse olmadan, 77 yumakla uzaklasmani izledim uzaktan... Ve arkami döndüm...

Bos bir sokakta kendi adimlarimi dinledim, rüzgar gecenin karanligini dagitmaya çalisirken... Aslinda hersey ayni, isikta da olsa karanlikta da olsa... Sadece farkli görünüyor insan gözüne... Aslinda her adim bir öncekinin aynisi; Sadece ayaklarin altinda ezilen yolu degistiriyor insan fikirlerinin arasinda...

Atilan her adim, bir öncekinden biraz daha yavas... Gittikçe yavasladi zaman... Gittikçe gidememeye basladim... Geride birseyler kalmis gibi... Konusulmamis, kapanmamis birseyler var gibi...

Yoksa neden islansin gözler, geçen her saatte biraz daha... Neden burkulsun insanin içi zaman geçtikçe... Neden uçussun etrafta korku yumaklari daha fazla kirmaya dair... Ve neden bir baraj olup önünü kessinler akmak isteyen kelimelerin...

Sana, beni gülümseyerek hatirlayabilecegin anilar birakamadim... Veya siyah yumaklar, agir geliyor dudaklarina; asagiya çekiyor onlari... Oysa ben odama girip kapiyi her kapattigimda, duvarima sana dair astigim seylere bakiyor ve bir kez gülümseyebiliyorum kendi içimde... Bunca zaman sonra bile... Bana hediye ettigin melekler zaman zaman yüzlerini, zaman zaman sirtlarini çeviriyorlar... Ama... Artik o kadar parlak degil sanki isiklari... Atesböcekleri dolusmuyor artik etraflarina... Orada durup içime birseyler katmiyorlar artik... içimdekilerle hayatta tutmaya çalisiyorum onlari... Beraber sevdigimiz kediler ise hala eskisi kadar sevimliler, herhangi birseyden haberleri yok gibi sanki...

Bütün bunlari neden yazdigimi merak ediyorsun... Senden ne istedigimi merak ediyorsun...

Artik senden herhangi birsey isteme hakkini kendimde göremiyorum ne yazik ki...

Sadece çok, çok üzgün oldugumu bilmeni istiyorum... Seni kirdigim her kelime için... Sana aci çektirdigim saniyelerin her biri için... Hayatina girmesine yol açtigim bulutlarin her bir zerresi için... Canini yakan gözyaslarinin her bir damlasi için... Birseyler söylememi istedigin zamanlardaki suskunlugumun her ani için... Sicakligima ihtiyaç duydugun haftalardaki soguklugumun her bir günü için... Duygularimi incelemekten daha önemli herhangi bir isim olmadiginda baska seylerle ilgilendigim her bir dakika için... Sana ayirabilecegim zamanin baska yerlere harcanmis her bir zerresi için...

Ve tesekkür ederim... Kedileri, melekleri ve seni hüzünle de olsa hala içten bir gülümsemeyle hatirlayabildigim için...

Ve beklenmedik bir zamanda dökülen bu kelimelerin kendi içten ve mahçup gözyaslarimla islandigini bilmeni istiyorum...

Ve bilmeni istedigim birsey daha var... Ama onu zaten biliyorsun... inanmasan da biliyorsun...

Kullanıcı avatarı
Amras_Elanesse
Tecrübeli Üye
Tecrübeli Üye
Mesajlar: 81
Kayıt: 24 Ağu 2010 [ 16:58 ]

Sevdiğinize Mektup mu Yazmak İstiyorsunuz?

Mesaj gönderen Amras_Elanesse »

Zaman izini sürerek kirli bir sabahla soluklanıyor.
Tenim su tomurcuklarında ıslanıyor.
Yaşlıydı bu kent ve rüzgar.
İnsanlar yalanlarla yıkanıyordu.Yangına durmuştu yürek ve bu yangında su suçsuzdu.
Yaren zaman yeşile dokundukça sarartıp döküyordu.
Acılar tozlu raflarda yerlerinden alınıp tozları silinip yerlerine konuluyordu.
Denizler, dalgaları gizlenerek seviliyordu.
Giyinmiş kuşanmış ağaçlar dayamış alnını güne, dallarında kuşları dinliyordu.
Sesler geçiyordu kıyılarımdan.Tanıdık değildi çoğu. Ve kimliksizdi.
Nendeler niçinler yaren. Bir baykuş yalnızlığında öterken, yıldızlar tutuşuyordu gök tavanında.
Koyu karanlıktı. Karanlıkta tanınmıyordu gül. Yaren karanlık gizliyor kirlenen her şeyi.
Çocukları düşündüm.
Süt kokan ağızlarında taşıyorlardı sevgilerini.
Ve istedim yürek yurtlarına girmesin yokluğun elleri
Yaren bu kimlikler neden kimsesiz.. Bu nedenler niçin siz.Yarınlar neden bensiz.
Dağ doruklarında soluklanıyorum yaren.
Esen duru yellere söylüyorum düşlerimi. Düşlerim de bitti yaren.
Düş satıcıları da gelmez oldu.Bekliyorum. Beklemek boşlatıyor yüreği.
Gözlerim gördükçe ağlıyor. Uykular kokuyor gecelerde.
Ayaklarımda toprağın izi çoğalıyor.
Düşündüm yaren her taze gün batımında bir kıyıya atıp yüklerimi gitmeyi.
Yurtlar yurtsuz yaren.Hangi deltaların yüreği sıcak.
Bilmek nedir ey bilge. Suskunluğum saklanmaz oldu artık bende.
Gül veriyorum yaren güle.Gül benzemiyor güldekine.
Ağırım yaren hem de çok ağır. Bir kumru ötüyor az ötede sesi kimliğinde yaren.
Puşttu ağızda kokan soluklar. Satıcılar bekliyordu omuzlarda. Haindi.
Gizli kıyıların da yılanlar tıslıyordu. Yaren bu yolculuk çok uzun be.
Soluk yeter mi bilmiyorum. Öfkeliyim kinliyim yaren. Kendini bilmeyen haldan bilmeze.
Tutunmağa çabalıyorum solmadan yediverenlere. Direniyorum yaren. Yaşamak bu ise.
Sırça köşklerinde oturuyor yağ yığınları. Benim kınalı kuzumun sütü yok be yaren.
Ellerim çıldırıyor. Kırıyor kapıları. Kapılar neden yapılır yaren.
Su önüne koça dağlar neden kalır. Koça kartal neden uçmaz artık mavide.
Yaren neyi tartışır bu insanlar. Neden soluklarını tüketirler. Neden zamanı harcarlar kendileri gibi.
Ömürlerine taktıkları keser her gün yontuyor onları yaren.
Küflü odalarda zamanın son notasını bekliyor yaşlılar.Ve bebeler ilk notaya konarken.
Sırlıyım yaren.
Yokluğum göçmen kuşlar olacak her şeyde. Mekanlar var yaren.
Tuzu kokmuş mekanlar. Yaren ucuz değil hiçbir mısra. Ucuz değil bir kan damlası.
Yürüyen ayak. Sallanan kol olmak var kaldırım suskunluğunda.
Yazmak yalnızlığıma vurduğum bir neşter yaren. Yazdıkça kanıyor sol göğsümün altındaki yumru et parçası.
Gitme yaren. Sen gidersen yıkılır bu kent.Ölü kuşlar satılır çiçekçilerde. Fesleğen kokusuz kalır.
Gülde güneş batmaz olur.
Gitme yaren. Daha yan yana gelecek kelimler var. Ve anlatacak çok şeyleri olan kelimeler.
Yaren şimdilik hoşça kal sen bana demeden.




Bekleyişlere yüklemişsen aşkini, senin için en tanidik sözcük yarın'dır... Aslında "o" yoktur ve seninde beklemekten başka çaren yoktur. Bu yüzden yarin senin için hiç bitmeyen bir umuttur. O olmadan geçirdigin hiç bir gün yaşanmiş sayilmaz. yaşamadigin günler eklendikçe birbirine, yarina olan özlemin dahada artar.

Hergece gözlerini "yarın olsun" diye kaparsın, hergece o günü değil yarını düşünerek uyursun. Uyuyuyabilirsen tabii...
Gün ışığı varken daha çabuk geçer zaman. Gündüzdür, bir uğraşın vardır, " o ve yarın " yine aklındadır ama yolların, sokakların kalabalığında daha az hissedersin yalnızlığını. Ama gece... Kahrolası Gece... Bir çöktümü kentin üzerine geçmek bilmez saatlerde seninledir artık. Ne yapsan olmaz ne yapsan tüketemezsin dakikaları. Oysa senin istediğin bu gecenin bir an önce bitmesi ve " yarın " olması. Bu gün yoktu ya "o" belki yarın olacaktır. Günlerdir beklediğin telefon belki " yarın" gelecektir. Günlerdir hasret yüzünü belki "yarın" göreceksindir.
Kadehlere sığınarak ve kendini sarhoşluğun kollarına bırakarak bitirmek istersin geceyi. Yapamazsın çünkü seni içki uykuya değil yine "yarın" lı düşüncelere taşır. İki satır kitap okuyamazsın. Sözcükler çoktan anlamını yitirmiştir, anlamazsın. Belki bir iki şarkı daha çekilir kılar geceyi dersin ama dinlediğin her şarkı yine "o" nu anlatır sana...
Umudun vardır ya içinde "yarın" a dair birtek ona sarılırsın. Yüzünde beliren gülümsemeyle kaparsın gözlerini. Zaten ne kalmıştırki şurada "yarın" olamasına...
Sabahın ilk ışıkları yüzüne çarpar çarpmaz açarsın gözlerini. heyecanla kalkarsın yataktan. "Yarın" olmuştur ya geceki sıkıntıdan eser kalmamiştir. Telefonlarini kontrol edersin arayan, not birakan varmi diye... Yoktur... yine yalnizsindir... Işte bu duygu bir biçak gibi keser yüregini... Ince ince bir sizi hissetmeye başlarsin, tipki dün sabah hissettigin gibi... "Yarın" bugün olmuştur ve senin önünde yine sadece "yarın" olmasını beklemekle geçecek. bir gün daha vardır. Daha kaç gün geçecektir "yarın"ı bekleyerek bilinmez... Daha kaç gün geçecektir yaşanmadan bilinmez...
Bekleyişlere yüklemişsen aşkini ve "yarın"ı bekliyerek tüketiyorsan zamanı, bekleme...! o "YARIN" hiç gelmez...!







Sen "bitti" dediginde !
Biliyorum konusacak birseyimiz kalmadi , paylasacak hiçbirseyimiz yok...Yinede
yüregimden , gücümün yettigi yere kadar sana sesleniyorum ,seninle
konusuyorum...
Üsüyorum , bu üsüme yalnizligimdan geliyor ve sariyor her tarafimi....
Tutunabilecegim hiçbir güzellik yok , hatirlamaktan usanmayacagim anilarim
disinda... Isinabilmek için onlara sariliyorum ... Anlamsiz ve cevapsiz sorular
hinzirca siritiyor , ben görmemeye çalisiyorum... Düsler uzak gibi görünüyordu
ama yakindi... Belki de görmeyi istemek gerekiyordu... Gözlerini aç desem
kapatacaksin ama kapatma gözlerini...!

Kendimi kandirdigimi anladigimda agliyordum.... Eskiden kimi sarkilarin ne kadar
anlamli oldugunu düsünürken , simdi ayriligin ardindan çalinan her sarki
umutsuzlugumu ve sevgimi anlatiyormus gibi geliyor... Sevdigim ne çok sarki
varmis , bunu senin gidisin gösterdi bana ... Her sarkida sen varsin , her yerde
, her gördügüm insanda , denizde , gecede , uykumda... Nasil beceriyorsun her
yerde olabilmeyi ... Bu bir marifetse eger , neden benim yanimda degilsin
ki....?

Inanamadigin , yenemedigin , üzerinden atlayamadigin korkularin oldum...
Agladigin , bagirdigin ya da sustugun isyanin oldum , sessizce bosalan
gözyaslarin , birikmisligin oldum.... Yüregindeki kisi ben olmak isterken
yüregine siginan ve tozlanacak olan bir ani oldum... Haketmediklerin , artik
yeter dediklerin ve herseyin olmak isterken belki de hiçbir seyin oldum...
Söylesene , ben gerçekten senin neyin oldum..? Sesin hep uzaklari çagiriyordu ,
ben üstüme alindim , sana geldim... Bilseydim , bana ait olmayan bir seslenisi
sahiplenirmiydim...? Simdi bir mevsimlik ask kaldi avuçlarimda sadece bir mevsim
yasanan ama bir ömür gibi gelen ask...Kalbime henüz söyleyemedim gittigini
ögrenirse onun da aci çekmesinden korkuyorum... Seni halen benimle biliyor ve
seviyor ama ben kalbime ilk defa yalan söylüyorum.... Gittin..!

Sen " BiTTi " dediginde yagmur yagiyordu.. Su an oldugu gibi.....





BENİM HİÇ SENİM OLMAMIŞ GİBİ!

Varlığınla yokluğun arasında kalmayacağım artık,sadece olmayacaksın. Sensiz kalma ihtimali olmayacak aleyhine kurulmuş cümlelerimin sonunda. Belki birkaç satır arasında unutulacaksın bir müddet sonra. İçimden olmayacak,boş bir kağıdın gölgesine sığınmayacak sana sitemlerim. Hani hep kızardın ya “Konuş konuş konuş” derdin,
haykırabilir miyim şimdi korkaklığını. Bıraktığın bu mavi düşleriyle avunan yalnızlığı,
artık sahiplenilmeyecek olmanınburukluğunu yaşarken, haykırabilir miyim dersin,
susar mıyım, gülüp geçer miyim yoksa ...?
Aslında alıştırmalıyım kendimi hiç dönmeyecekmişsin,dönülmeyecek bir yerdeymişsin gibi farzetmeli, unutmalı.Seni hiç tanımamış gibi yaşamımı sürdürmeliyim.Var olduğum her yer aşkın şehri olmalı artık, yeniden sevmenin, sevilebilmenin yeri her yer,zamanı yaşanan ve gelecek tüm zamanlar olmalı benim için. Evet, sayfalardan koparıp bir bir savurmalıyım seni yaşanmış tüm zamanlara, uzaklaşan her adımımla hapsetmeliyim bu anılar sokağına. Kopan takvim yaprakları sensiz geçen günleri saymamalı,
yokluğunun güncesini tutmayı artık bırakmalıyım. Her yeni güne seni getirmedi diye isyan etmemeliyim. Kabullenebilmeli, hazmedebilmeli, aldırmamalı
hatta sana hak verebilmeliyim.Bu satırlarla büyümeye başlamalıyım, sırf seni
ve çocuklaşan bir aşkı kolayca unutabilmek için. Zira yoksun. Sanki benim hiç senim olmamış,sanki bizi hiç yaşamamışız, sanki aşk denen o hoyrat şarkıyı mırıldanmış
ve sonra yarım bırakmışız gibi.
Artık yeni bir şarkı söylemenin vakti,Yaşanmışlığına, yitikliğime hiç aldırmadan,
Sanki benim hiç senim olmamış gibi...

Kullanıcı avatarı
Amras_Elanesse
Tecrübeli Üye
Tecrübeli Üye
Mesajlar: 81
Kayıt: 24 Ağu 2010 [ 16:58 ]

Sevdiğinize Mektup mu Yazmak İstiyorsunuz?

Mesaj gönderen Amras_Elanesse »

Bulutlar geliyor karşıdan koşarcasına; kararmış bulutlar, yanık bulutlar...
Gönlümden sel olup taşarcasına, gurbet yollarından dönmüş bulutlar...
Hüzünlerle çile yüklenmiş, umuttan yana sisli bulutlar.
Şafak vaktinde üç kere, beş kere öpüp, güllerden bir demet yapmıştım avuçlarımda.
Ne yazık ki ne söyleyebildim, ne de bir yol bulup gönderebildim sana.
Derdiğim güller yerlere düştü, sevincim mum alevi gibi söndü,
gül bahçesinden ayrıldığımda...
Baktım ki o an, çalı dikenli karanlık bir yoldu uzanan karşımda.
Hiç birşey düşünmeden saptım o yola...
Üstüm başım berbat, saçlarım darmandağınık,
pabuçlarım yırtık, ellerim kan içinde, yürüyordum usul usul zorluklarla.
Yorgundum, soluksuzlanmıştım.
Artık nice şeylerden geçmiştim, bir damla suydu isteğim...
Ne yazık ki bir çeşme bulup, içememiştim...
Sonbaharın rengi gibi, sapsarı çilelerle doluydu ömrümün kalan yolu.
Gönlümün kızaran semalarında;
yalnız bugün değil, dün de olduğu gibi,
sevdama kasteden tayfunlar esmekteydi.
Derdin bana "gelmek için binbir yol var",
var, tabi ki var, var da; töreler gibi engeller de var o yollarda...
Sen kış günümde açan, kardelenim bile olamazdın sevdaçiçeğim.
Oysa ben yaşların zehir olsa da, gözlerinden "çarem" der içerdim.
Duyar mısın feryatlarımı yağmur gözlüm?
Bu dünyada değil, öte tarafta da, biriciğim, tek eşim sensin, sen kalacaksın..
Ben sana gelemiyorken, derdiğim gülleri bile sana gönderemiyorken; kararmış,
çileler yüklü, umudu sönük, sisli bulutlar gelmekte üzerime, üzerime...
Her şeye rağmen, sen gene de sus, bekle beni...
Birşey deme, bozma hayallerini,
düşlerini de yitirme..
Ne birşey sor yazgıya, ne de söyle...
Sus sen, sen söyleme...





Seversiniz bazen...Bir kuşu beslemek misali,karşınızdaki insanı sevginizle beslersiniz.
Farklıdır sevmesi insanların...Kimi kafese tıkar kuşunu öyle besler,alır özgürlüğünü elinden, seviyorum sanır.Öyle sandıkça sıkar karşısındakini, bunaltır.Ufacık bir fırsat bulsa kaçmak,kurtulmak ister artık kuş.
Aslında korkularından yapar insan bunu,karşısındaki insana anlatamaz, anlatmasını bilmez.Bir başka insana gitmesini istemez.
Her koca devin koca korkuları vardır, kimse bilmez.Kimi de serbest bırakır kuşunu.
Salıverir gökyüzüne,döner gelir elbet der, döner gelir seviyorsa.
Alır riski çekinse de birşeylerden.Bilir ki; koysa kafese bir gün kesin kaçıp gidecek,
bir gün kesin terkedecek.Serbest bırakır!Döner gelir o da karnı acıktıkça,
yüreği sevgiye acıktıkça.Ne kadar çekinse de bilir geri döneceğini adam.Bilir başka yerlere, başka kişilere gitse debir gün, bir şekilde geri döneceğini...
Kuş ta bilir daha iyisinin olmadığınıama bazen nankörlüğü tutar.Unutur onun için yapılanları,uğramaz olur bir zaman...
Başka kapılarda, başka pencerelerde aynını arar.Ama bilmez başkalarda hiç aynılık bulunmaz.Pişman olur, geri döner bir zaman sonra.
Öyle yenik, öyle mağlup döner ki hem de...Artık kafese girmeye bile razı olmuştur.
Şanslıdır...Eğer geri döndüğünde açık bir pencereveya aynı evde, aynı kişileri bulabilirse...Eğer terkettikleri taşınmamış,Aynı yerde kalabilmişse...





Anlamalıydım ben üzüldüğümde kılını kıpırdatmamandan, sadece işin düştüğünde aramandan. "N'aber, nasılsın" lâfının arkasına"Bir görüşelim mi?" ekleyememenden, anlamalıydım sevgisizliğini...Ben, seni görmek için sınırlarımı zorlarken,senin umursamamandan, alaycı konuşmalarından,ya da senden vazgeçerim diye korkup
önüme bir parça yem atmandan anlamalıydım...
Ben, hayatta hiç kimseye bu kadar sabırlı bu kadar mülayim davranmamıştım oysaki.
Severdim özgürlüğümü, asi olmayı, bir bardak suda fırtınalar koparmayı, kimseye hesap vermemeyi...Bir bunları severdim bir de seni sevdim...Sevgilin değil sevdiğin olmayı istedim....
İlk defa biri benden hesap sorsun istedim, bir açıklama beklesin.Bu biraz açık değil mi ya da "Hayır bir yere gitmiyorsun,evde oturuyorsun" dan başka bir şeydi bu...Beni sorgula, duygularımı sorgula istedim. Olmadı...
Ne kadar da kolaydım senin için, ne kadar da zahmetsiz...Tabiiki, bocalardın, emindin düzgün insan olduğumdan hayatında hiç karşına çıkmamış kadar düzgün,emindin seni çok sevdiğimden ve düşündüğümden öyle olmasaydı her probleminde ilk beni arar mıydın?
Nedenleri, niyeleri merak etmedim hiç, inan etmedim...Bu kadar sevgisizliğinde seni nasıl bu kadar sevdim, onu merak ettim.Benim için ne düşündüğünü, beni nasıl gördüğünü,
sendeki beni merak ettim...
Artık hayal kurmuyorum, geçmişe bu kadar bağlı olmamın sebebi;o zaman çok mutlu olmam bunu biliyorum... Şimdi tekrar başlasak da, yalnızlığı paylaşsak da sana gönlümü açabilir, gözüm kapalı güvenebilir miyim sanıyorsun?
Şimdi artık tek başınayım...Hiç değilse hakkını veriyorum yalnızlığın.iki kişilik kocaman bir boşluktansa sensizliği ve yalnızlığı yeğlerim...
Artık kendimi görmemek için aynalara bakmıyorum,üşürüm diye kazağını giymiyorum,
ağlarım diye türkü söylemiyorum.Belki de sen haklısın!Artık ben bile kendimi sevmiyorum..




Gecenin karanliginda yildizlarla tek tek konustum seni.Yüzyillardir bildigimiz ya da bilmedigimiz bütün büyük asklarin yükünü tasiyan yildizlar anlatti seni bana ilk defa.Yagmurun yagdigini küçük bir su birikintisine bakarak anlamaya calistigimiz gibi kimi zaman,seni sevdigimi ayin gökyüzünde sakli duran yalnizliginda anladim.Vurdukça aydinligi sokagimdaki islakliga mehtabi sandim gözlerinin denizinin ve geç anladim belki de ayin isigindaki sahteligin çok daha uzaktaki yildizlari kapatamadigini.
Paylasilmayan bir yildiz aradim o gece;seni,yalnizca seni saklayabilecegim.Yoktu;zaten her biri yikilmisligini anlatmiyor muydu asklarin,isiklarini bir yakip bir söndürerek.
Ask ve ölüm vardi seni saklayabilecegim içinde.Ask,her gün agzimizda dolanan anlamli-anlamsiz sarkilarda, bütün duruluguyla türkülerde ve duygulari bir yürekten alip ötekine
konduran siirlerde yasar bana göre.Çagin tüm yozlasmisligindan büyük bir pay kapan yine ask olmustur bütün direnmisligine ragmen.Kirli sulara meydan okumaz mi saniyorsun kiyiya vuran baliklar?Tipki onlar gibi ask da kiyiya vurmustur artik.Ve Kiz Kulesi'nin bekçileri olan martilar neden kendilerini teker teker birakirlar kuleye çarpan
her dalganin önüne?Martilar gibidir ask da;bize çarpan her dalgada ölür bizi korumak isterken.Seni tüm safliginla,artik yok olmak üzere kirlenen askta saklayamazdim.
Ölüm ise hiçbir canlinin karsi koyamadigi bir anlamsizliktir. "Dogal dengenin gerekliligi" derken anlamsizlastirmisizdir zaten ölümü.Oysa o tüm esitsizliklere,haksizliklara aldirmadan karsilar her insani korkunç bir soylulukla kendi yasamina ya da baskalarinin yasamina son verenler ise artik sasamaz ayarini bozmustur ölümün saatinin.Ve seni
bu düzensizligiyle ölüme teslim edemezdim kendi ellerimle.simdi bir yanimda ask,bir yanimda ölüm...Ikisi de acimasizliklariyla,zamansizliklariyla beni beklemekte.Ben,seni seçiyorum,masallarda bile rastlayamadigim ama su an tüm gerçekligiyle karsimda duran seni.Yildizlardan ögrensem de duygularinin çiplakligini, ay isigiyla anlasam da yalnizligin çirpinisini seni senden dinlemek üzere seni seçiyorum.Askin ve ölümün yalanciliginda senin dogrularinla sana asik olarak ve senin için "ölmeden" tasiyorum benim dogrularima seni.Seni sevgilim degil,bir gün mutlaka bitecek olan askim degil,
GÖKYÜZÜM YAPIYORUM NEREDE OLURSAM OLAYIM SENI HER ZAMAN GÖREBILMEK
iÇiN VE YILDIZLARLA AYI SENiN SAKLAMAN iÇiN ...




Kuytularında kaybolduğum şehirden sesleniyorum sana..Duy beni!! Dilimin ucunda öbek öbek sevdalar biriktiriyorum sana nice zamandır..Paslı avuçlarımdan 7 iklim döküyorum köprü altlarında titreyen kışların üzerine..Nedense hala titremekte ellerim ; ip üstünde acemi cambaz gibi...tutuversen elimi aşka çağırırcasına ve durdursan kalbim hariç bedenimdeki tüm titreşimleri sonsuza dek..Soluklayıp yüzyıllık özlemleri saniyelerin sonsuzluğunda eritsek..Bir olsak,bir sen bir ben olsak..ve başka hiç bir şey olmasa dünyada....
Altını çizdiğimiz bir sürü süslü cümlenin satır aralarında kalmış,fark etmeden üstünden geçtiğimiz nice yolda kavuşsa birbirine gözlerimiz tüm ayrılıklara inat....Güneş tutulması kadar güçlü olmalı göz bebeklerimizin tutulması ama kalabalık olmamalı onun kadar....
Öyle gelmelisin ki bir ben anlamalıyım geldiğini...Ürpermeli şehir....Sokaklar ürpermeli,hatta kaldırımlar,elektrik direkleri...Hayata dair ama hayattan öte olmalı adımların bana yaklaşırken..Gürültü olmamalı sesi sevdanın; sessiz ,derin ve inceden yaklaşmalı kalbimin tenhalığına........
Bir güz günü ,gönül kuşlarımı göç etmekten alıkoyacak kadar sıcak olmalı yüreğin,ardında puslu gülüşler bırakıp gelmemeli yolların bana...
Yani sağlam olmalı yüreğin bana aşkı getireceksen , aşkla geleceksen eğer...
Kısacası elden düşme sevdalar değil benim istediğim; ya yüreğinin sahibi olmalıyım ya da hiçbir şeyin....




Senden arda kalan yıkıntılar arasındayım... Yar gitti arkasına bakmadı, ağlamaklıyım! Be günle yaşamıştık, neler paylaşmıştık, bu kadar kolay mıydı sevgili terketmek!

Ah sevgili(!)

Sen benim her şeyimdin, benim sevdiğimdin, çok severdin hani, nasıl da gittin. Öksüz çocuklar gibi beni nasıl da sensizliğe mahkum ettin ya da kim bilir, belki de bırakmak zorunda kaldın. El ele tutuşup, hiç ayrılamayacağımızı terkedirdik, ayrılacağımızı bilircesine, her gittiğimiz yerde şarkımızı söylerdik..... Biz seninle hep gülerdik, ağlamayı beceremedik! ben ne kendimi sensiz düşünebilirim, ne de seni bensiz...
Olmaz olamaz. O zaman güneş doğar mı gökyüzüne, aynı güzellikle, ya çiçekler açar mı, hayat devam ediyor dercesine...
sende yapamazsın bensiz. gel bekliyorum.seni çok seviyorum...

Kullanıcı avatarı
Amras_Elanesse
Tecrübeli Üye
Tecrübeli Üye
Mesajlar: 81
Kayıt: 24 Ağu 2010 [ 16:58 ]

Sevdiğinize Mektup mu Yazmak İstiyorsunuz?

Mesaj gönderen Amras_Elanesse »

Seni Düşlemek ?

Yeni bir sonbahardı mevsim-herseyi sarıya boyan-,cıvıl cıvıl bir yazı hayallerinle süslemiştim oysa, ama gittin ve yaz bitti.... Gittin... Artık ne sen dönebilirsin, ne de ben açabilirim gönlümü ne sana, ne de bir başkasına... bir zamanlama hatası mıydı? Ne dersin? Yoksa sadece mekanlar mı uymadı bu aşka? Bilmiyorum... Oysa ne sen bana erken ,ne de sen bana
geçtim... zamanlamalar tutsa da, hayaller tutmadı, bunu geç olsa da fark ettim...

Hersey baslar ve biter dediğin o anda anlamıştım, benim sana sonsuz, senin bana geçici bağla bağlanmanın yüreğimde açacağı derin yarayı...Oysa ne sen bana erken, nede ben sana geçtim... sadece ne sen, ne de ben cesaret edemedik mekanlar ötesi bir aşk yaşamaya...Gittin ve o yaz gibi aşkımızda bitti...

Gittiğinde farklı mevsimler yasıyorduk, ben kışa girerken, cıvıl cıvıl bir yaz ve yakışı güneş miydi senin aklını çelen ,beni TERK ETTİREN ve bunca acıya iten?... Mevsimler ve mekanlar mı karar verdi aşkımızın sonuna, ne sen bana geç ,ne de ben sana erken olmadığımız zamanlamamızda... Her ne ise sen gitti ve yaz bitti....

Komik biliyor musun? Bittigini bile bile hala beni kıskanman, hala seni sevmemi beklemen ve hala benim seni düşünmem bunca acıya rağmen...

Seni düşünmek? Seni düsünmek nasıl birsey biliyor musun? Bazen bir kanat çırpışı gibi bir kuşun özgürce, bazen bir tüyün yere süzülüşü gibi yavas yavaş, bazen hızlandırılmış bir flim seridi gibi seri ve akıcı, bazen bir balığın can çekişmesi gibi caresiz ve acınacak bir sey, seni düşünmek...

Seni düşünmek: Bazen bir çınarın altında sıcak yaz gecesinde hayaller kurmak gibi, bazen bir derin maviliklerde kaybolmak gibi, bazen bir çölde vaha bulmak gibi... Düşünürken ağzındaki lokmayı yutmayı unutmak gibi, ulaşamadıkça bir seraba peşinden ölesiye koşmak gibi, TUTUGUN BİR BALIGI AĞDAN KURTARIP, DERİNLİKLERE SALI VERMEK GİBİ, İÇİNİ HUZURLA DOLDURAN, adın geçtiğinde daldığın hayallerden bir çırpıda gerçeklere donuvermek gibi...DÖRT NALA KOSAN BİR TAYDAN DÜSÜVERMEK GİBİ DÜŞLERİN KOYNUNA... İşte böyle bir şey seni düşünmek...Eğer sende beni böyle düşleseydin, böyle kolay ve zalimce olmazdı gidişler, değil mi birtanem?

Gidişinde gelişin gibi sadece hayaldi belki... düşlediğim düşlerim gibi...hani her gece düşü veren rüyalarıma.. Ve lacivert sisli bir gecede geleceğine inanmak, aslında hiç gelmeyeceğini bilmek gibi....

Gidişinde aslında üzmedi beni yokluğun kadar , yoktun ki aslında... Yokluğun kadar sevdim seni, yokluğun kadar özledim, yokluğunda hayal ettim... şimdi ancak yokluğun kadar nefret edebiliyorum senden.... ne acı!!!!

Gittin, yoktun, hiç olmadın....

Seni düşlemek mi?Yinede güzeldi... kızgın bir çölde bir serapın bilinçsizce ardından koşar gibi...





Slm sevdiğim;
seninle konuşmayalı ne kadar oldu. ya da ne kadar zamandır sana yazmıorum. sen bilio musun? ben artık unuttum zamanı. hani her özlediğimde, korktuğumda, sana ihtiyacım olduğunda, düştüğümde ve "GEL" dediğim zman koşa koşa gelecektin. hani hiç gitmeyecektin. bırakmayacaktın beni bu kurtlar sofrasıda. senden başka kimse bana bakamayacaktı hani. hani nerdesin yalancı.
şu an ne durumdayım, ne haldeyim umursuyo musun acaba? acaba sende benim gibi şuanda ne yapıodur. benim gibi canı hiç acıo mudur die düşünüo musun? acaba sende gecelyin üzerin açıldı mı benim gibi beklio musun gelip örtmemi.
hiç kabullenemedim gittiğini. hala yanıbaşımda oturup beni seyrettiğini düşünüorum. sen benim paşamdın ya merak etme kimseye vermiorum koltuğunu. sen gelsen de gelmesen de o koltuk hep senin olucak biliyosun.
ya anlamıorum ne istedin benden. neden herşey yolunda giderken, ikimşz için güzel bi dünya kurmuşken o dünya yı başıma yıkıp gittin. ne yaptım sana. tamam biliorum yine o senin bile kendine açıklayamadığın işlerin dimi. yine kaçmak zorundasın dimi. ama galiba bu sefer çok büyük bi belaya girdin ki beni bile bırakıp kaçtın. şu an nerdesin? bulgaristan da mı? yunanistan da mı? yoksa türkiye de mi? yada dünyanın başka bi yerindesin bilmiorum. senin beni hala sevdiğinde bile emin değilim artık. tek bildiğim beni sana en ihtiyacım olduğu bi zamanda bırakıp gitmiş olman. ne istedin benden. ne istedin duygularımdan. ne istedin tertemiz yüreğimden. ne ne sölesene. hani her şeyi bilen sen bunu da bilirsin sölesene hadi beni en kötü günümde yüzyüze bile değil küçücük bi mesajla nasıl bırakıp gittiğini söyle bana. şimdi yanımda olsan bunu bende bilmiorum diye cevap verirdin. cevabını bulursan bana da söyle ki o içimi kemiren kuşkularıma anlatayım.
hani biz hiç ayrılmayacaktık. beni bu yüzden mi yani bi gün bırakmak için mi? annenle ve diğerleriyle hemde gelinleri olarak bu yüzden mi tanıştırdın. bu yüzdenmiydi bunca kıskançlıklar. bu yüzdenmiydi söylesene. hep lafı ağzıma tıkardın. hadi yine tık bütün lafları ağzıma. ama bu soruların cevaplarını da kelime aralarına sıkıştır.
allah' ım her şeyini özledim. ne olur bir defa daha göster onu bana. biliyorum bu saatten sonra geriye dönüş yok. biliorum ki hiç bişey eskisi gibi olmayacak. biliyorum....
ama ne var biliyo musun bitanem seni deli gibi özledim. sana ayrıldıktan sonra okadar çok adım attım ki o kadar çok mesaj çektim ki sen hiç birine cevap vermedin. sadece bekle dedin. tamam beklerim ama bi açıklama. çok mu senden bi açıklama beklemek. bekledim her şeye rağmen kara gözlüm. ama bu seferde dedin benim hayatım biiti bana benden bile hayır yok. tek tesellim rakı sofrasında ki alemci karılar unut beni.
peki sence bunu hakkettim mi? bide bana bağır, çağır ama ne olursun bişi söyle diyosun. söylenecek herşeyi zaten sen söylemedin mi? ben sana bu saatten sonra ne deyim. ne dememi beklersin ki zaten.sen hayatını seçmişsin banda bu kararına saygı göstermek kalıyodu. bende öyle yaptım. senin kararına saygı gösterdim.
ama şunu hiç bi zaman unutma karşıma çıkmanı, sana son kez bakmak için istemiorum. kinimi, öfkemi gör istiyorum. hani sevdam bi ateşmiş ya sen öyle diyosun ya o ateşin bana ne kadar zarar verdiğini ama sonunda söndürmeyi başardığımı görmeni istiyorum. sadece bu bitanem. sen belki bunu hiç bi zaman okumayacaksın. belki de okuyacaksın ama kendine yazıldığını hiç bi zaman anlayamayacaksın. ama yine de okursan sana söyleceğim tek bi kelime kaldı o da sen adinin tekiymişsin. bu mektubuda haketmiyosun ya neyse.
HOŞÇAKAL KARA GÖZLÜM........




Bugün veda günü..
Aşka, yıldızlara , sana veda ediyorum. Bu bir veda mektubu değil. Veda yürekte olur mektupta değil. Seninle oluşturduğum yaşantıma da vedadır bu…
Kısacık ömrü vardı aşkımızın öyle kısa ki örneğin nasıl yatarsın yan mı mesela. Hatta araba kullanırken küfreder misin diğer arabalara. Sesin güzel midir, türkü söyler misin mutlu olduğunda bağıra çağıra. Hele hüzün saatlerinde nasıldır gözlerindeki haleler.
Bir veda anında aklına bunlar geliyormuş meğer insanın…

Zordur veda cümleleri. En güçlü zehrini akıtır yüreğine…Sona yaklaşmanın korkusuyla mı sözü dolaştırıyorum, belki de öyledir kimbilir? Sen bilirsin. Sen bilirsin beni…sözcüklerimin her birinin ne anlama geldiğini…
Hep masal kahramanına benzetirdim seni hatırlıyor musun?
Bir masalı yaşadık ikimiz. Ama ayrı masalların kahramanlarıydık. Ben külkedisiydim örneğin sense kurbağa prens. Ne kadar imkansızsa onların aynı masalda bir olayın kahramanları olmaları bizim de mümkün değildi bir araya gelmemiz. Öyle de oldu. Kısacık bir masaldı sevgimiz. Ve en güzel yerinde de bitti. Bir masaldı bitti….
Sana son mektubumu yazıyorum. Oysa söylenecek ne çok şey vardı,paylaşılacak ne çok şey…
Ummadığım bir anda çıktın karşıma. O günlerde bir falcı kadın bana bunları anlatsa saçmalıyorsun derdim… Sana da öyle dedim…
Ama beni dinlemedin. Aslında sen beni hiç dinlemedin. Sana aşık olduğunun ben değil aşkın kendisi olduğunu söylediğimde kızmıştın bana. Ama sonunda sen de kabul ettin . son yazdığın mektupta acı ve hüzün vardı.. ve anlamıştım ki artık yazmayacaktın.. Bir hataydım, bir hataydın bir hataydık….Bir kabulleniş vardı, sessiz bir vedaydı belki. Yüreğime acının zehrinin çöreklendiğini hissettim yavaştan.İlk anda bir şaşkınlık oluştu bende…. Sonra isyan…sonra hesap sorma… sonra kendimle baş başa kaldım ve kendimi suçlamaya başlamıştım.. Şu anda ise sessiz, acı ve hüzne dair ne varsa sırtına yüklenmiş bir kabulleniş içindeyim.
Acım tarif edilemez bir biçimde. Sana yazarak hafifletmeye çalışıyorum…Biliyor musun sana bu güne kadar o kadar çok mektup yazdım ki…Ama hiçbirini gönderemedim…
Bu kadar kısa bir ömre neler sığdırdık farkında mısın? Kavgalar, kıskançlıklar, hüzünler, sevinçler…
En güzeli bir paylaşım oluşturduk senin de dediğin gibi çıkarsız, beklentisiz. Güzel miydi? Güzeldi elbette. Bir imkansızı yaşamanın mutluluğu vardı ikimizin de sevinçlerinde.
Son bir şey… her pazartesi çiçek dikerdin bahçeme. Senin sözlerine, senin gözlerine dair. Ama bugün dikmedim dikemedim elim varmadı..Seni hissedemeyecektim ki, varlığın yoktu ki,benimle değildi ki yüreğin…
Çiçeklerim mi? Onlar eskisi gibi bakmayacaklar bana ,gözlerin yok ki onlarda. Eskisi gibi bakamayacağım onlara sen yoksun ki…Ama hep hatırlayacağım.Zamanla acım hafifleyecek belki daha az hatırlayacağım seni. Ama her çiçek dikişimde, her sabah işe giderken, yada bir dondurmacının önünden geçerken,tartıya çıktığımda, yemek yaparken( belki düşüneceğim sever mi bu yemeği acaba diye), Fenerbahçenin maçı olduğunda, bir rüzgar estiğinde, yıldız kaydığında,bir aşk şiiri okuduğumda, denize baktığımda seni anımsayacağım. Belki karadutlu bir dondurma isterken gözgöze geldiğim dondurmacının gözlerinde arayacağım seni, bir çiçeğin tomurcuğunda, bir şairin acılı dizelerinde, Fenerbahçe maçlarında tribünlerde,deniz kenarına oturup yıldızları seyreden bir adamın yalnızlığında arayacağım seni....




Aslında biz gidenlerin arkasında yaşıyoruz. Sahte bir dünyanın nefesini alıyoruz inanmadığımız ciğerlerimizle. Yarına bakıp sıradan hayallere dalıyoruz. Oysa ki yaşam defterini açıp sıradan alıyor öğrencilerini içeri. Biz ise sıranın kime geleceğini düşünmek yerine aramızda sessiz bir korkuyla konuşuyoruz. Kaç kişi yaşamdan göçtü? Ya da kaç kişi yeni bir hayatı bıraktı arkasında? Kaç kişi ıslak yüzlerine baktı soğuk aynasında? Ya da kimler yürüdü arkasından cansız bedenlerin çaresiz yolculuğunda? Hayat bizi tekrara götüren bir oyun gibi. Her gün farklı bir saat ya da farklı bir tarih gibi ama yaşananlar ve hayaller hep aynı. Ne acılarımız ne de sevinçlerimiz farklı her saat başında. Tek düşündüğümüz bir şeye başlayıp sonundaki sahteliği satın almak. Kim döndü geriye? Kim söyleyebildi yapamadıklarını ya da içindeki nankör isyanları? Kim yüzsüz ve bencil olduğunu kabul etti? Ya da kim hayata isyan etti ikinci defa? Kim cesaret edebildi korkusuzca düşünmeye? Kimler ağlamadan, bağırmadan acısını gömdü içine? Kimler soyabildi katı fikirlerini soğuk rüzgarlara? Hangileri terledi emeğin ta ortasında? Şimdi beklenen her anın bekçisi olan insan kimin gideceğini nereden bilecek? Nasıl anlayacak bugünün son gün, bu nefesin son nefes olduğunu? Bir gün gibi yüz yıl da geçer. Bin yıl gibi bir an da geçmez bazen. Ama hatırladığın her yüz mutlaka bir gün kaybolacak. Unutma ki, yarın bugünden daha fazlasını anlamadıkça aldığın nefesin bir anlamı yoktur....




Sen nesin hala çözemedim, hem dünyanın eşsiz güzelliği hemde en büyük üzüntüsü... Ben seni çok sevdim, ama sen hiç sevmedin. Kızamıyorum ben sana. Kızamıyorum ki! İnsan sevdiğine kızamıyor ki... Sen benim nefes alma sebebim hemde utancım, sen benim gözlerim, sen benim kör kuyularım.

Sen başka yerlerdesin, yanımda olmana rağmen ben senin yanındayken sen başka yerlerdesin. Hep elimi uzatsam tutarım seni, ama bi o kadar da çok uzaksın. Yüzüne bakarken sevdiğinin başka şeyler gelmek ister dudaklarından, dökülen kelimeler başka sözler ama bunu engellemek nasıl bişeydir bilir misin?! Gözlerine

bakarken içinin nasıl ürperdiğini bilir misin? Sen acı çekersin, ama karşındaki bunu bile anlamamaz. Sen içten içe hep ölürsün, yaşarken ölmek nasıl acı verir insana bilir misin? Ama sadece sen bilirsin... Ama sevdiğin için hiç pişman olmadım. İyi ki bu hayatta sen varsın, iyiki tanımışım.

Sen belki çok uzaklarda benden habersizsin. Ama ben senleyim bu da yeter. Sen sevesin diye ben seni sevmedim, sen benim olmadan da ben seni hep sevdim.

Bütün güzellikler seni olsun ömrümün canımın canı sevdiğim...






Gözlerimden akan her damla yaş sana olan sevgimin ifadesidir. Gözlerimde gördüğün, içimden hiç atamadığım
o çocuksu korku, sana olan bağlılığımın göstergesidir. Her gece gözlerimi kapatıp, kollarında daldığım uykunun derinliğini, güzelliğini hayatım boyunca yaşamadım ben. Bütün ilklerimi sende yaşadım ben...

Bu denli tutkudan sonra, sana olan güvenimi, saygımı ve ne kadar olduğunu benim bile bilemediğim sevgimi yazmaya gerek duymuyorum.

Elinin elime değdiği anda duyduğum sıcaklık ilk günkü gibi.
Her sabah senin yanında uyanmak, aldığım her nefesi senin yanında vermek ve hiç bir şeyden habersiz zavallı yüreğimin, ilk günkü gibi aynı heyecanla çarpması ne bir alışkanlık ne de bir heves.

Saçlarımı tararken ellerinin en masum haliyle saçımın her teline değmesi,ateşlendiğim zamanlarda gözlerinin dolu dolu başımda beklemen gibi SAVUNMASIZ SEVİYORUM SENİ.....

Dans ederken, saatlerce sımsıkı sarılman gibi DOYUMSUZ SEVİYORUM SENİ...
Seninle boğuşup, oynadıktan sonra terimi sildiğin anlarda ki gibi SEBEPSİZ SEVİYORUM SENİ....
İyi kötü her zaman yanımda olduğun gibi, bende HERŞEYİNLE SEVİYORUM SENİ....

SEVİYORUM İŞTE......




Hayalini Sevdiğim Yarim

Hani bir duygu vardır, hep özlem duyulan biryere ulaşmak istersin.
Ama bilmiyorsun o yere ulaşamadığın için okadar özlersin
Gel görki yarim o an içinde olan istek bunu düşündüremiyor sana
Hani vardır ya, ağaçların suya, çiçeklerin güneşe olan özlemi,
Nekadar büyüktür değilmi?
Ama hep aynısı olur onlar bile kavuştuktan kısa bir süre sonra ayrılırlar.
Ve ağaçlar kurumaya çiçeklerde solmaya başlar........

Bende ne kadar sana kavuşmak istesemde olmuyor ve inanıyorumki...
Sen benim sevdiğim ve istediğim en büyük özlemimsin
Ve seni bulduktan sonra kaybedeceksem eğer bırak bu böyle kalsın

Hep seni görmeden görmüş gibi olduğum
Ve senin yanımda olmadığını bildiğim halde öyle sandığım
En önemlisi yarim seni hiçbir zaman soldurmayacağım
Çünki seni gözyaşlarımla büyütecek sevgimle ısıtacak
Ve kalbimde saklayacağım...........

Ben bir hata işledim bırakta cezasını çekeyim
Tek istediğim seni sevdiğimi bilmendi ve onuda söyledim.
Divane biriyim belki, ya da ne dediğini bilmeyen biriyim
Ama bildiğim tekşey var yarim, seni sevdiğim.....


Sanki bir hikaye okudun farzet
Yada bir sonbahar esintisi geçince biten
belki bir daha aramam sormam seni bunun için beni affet
Çünki sen hep ulaşmak istediğim o yer gibi kalmalısın
Çünki sen hep benim sevdiğim o kişi gibi olmalısın
En önemlisi yarim sen üzülmemelisin
Çünki sen daima mutlu olmalısın......






Kullanıcı avatarı
VSaBaH
Tasarımcı Yönetici
Tasarımcı Yönetici
Mesajlar: 6135
Kayıt: 21 Kas 2005 [ 23:54 ]

Sevdiğinize Mektup mu Yazmak İstiyorsunuz?

Mesaj gönderen VSaBaH »

Çok teşekkürler... İşe yarayacaktır. :019-happy-smile:
 !
REKLAMLARA YAPILAN TIKLAMA BİZİM TEK GELİR KAPIMIZDIR. LÜTFEN ADBLOCK TARZI EKLENTİLERLE REKLAMLARI ENGELLEMEYELİM. BİZE EN GÜZEL TEŞEKKÜRÜ BU ŞEKİLDE YAPABİLİRSİNİZ. TEŞEKKÜRLER...


Resim

Kullanıcı avatarı
Amras_Elanesse
Tecrübeli Üye
Tecrübeli Üye
Mesajlar: 81
Kayıt: 24 Ağu 2010 [ 16:58 ]

Sevdiğinize Mektup mu Yazmak İstiyorsunuz?

Mesaj gönderen Amras_Elanesse »

Mutlaka :022-thumbsup:

Kullanıcı avatarı
VSaBaH
Tasarımcı Yönetici
Tasarımcı Yönetici
Mesajlar: 6135
Kayıt: 21 Kas 2005 [ 23:54 ]

Sevdiğinize Mektup mu Yazmak İstiyorsunuz?

Mesaj gönderen VSaBaH »

:019-happy-smile:
 !
REKLAMLARA YAPILAN TIKLAMA BİZİM TEK GELİR KAPIMIZDIR. LÜTFEN ADBLOCK TARZI EKLENTİLERLE REKLAMLARI ENGELLEMEYELİM. BİZE EN GÜZEL TEŞEKKÜRÜ BU ŞEKİLDE YAPABİLİRSİNİZ. TEŞEKKÜRLER...


Resim

Cevapla