yitik aşklar koleksiyoncusu

Aşk ve sevgi ile ilgili herşey....
Cevapla
Kullanıcı avatarı
düş
Tecrübeli Üye
Tecrübeli Üye
Mesajlar: 63
Kayıt: 11 Kas 2006 [ 02:19 ]

yitik aşklar koleksiyoncusu

Mesaj gönderen düş »

Yitik Asklar Koleksiyoncusu
Fotograf dükkanindaki siradan günlerden biriydi.Acele bir isi oldugu için dükkani çiraga birakip dükkandan çikmak için kapiya yönelmisti genç adam. Nasil olduysa o anda kapidan girmek üzere olan genç bir kizi fark etmemisti. Genç kizda elinde tuttugu notu incelediginden ikisi de bir birinin farkinda degildi ve çok siddetli olmayan bir biçimde çarpistilar. Önce genç kiz “pardon” dedi ve yere düsen defterlerini toplamaya basladi.Genç adam da ona yardim etmek için yere egildiginde göz göze geldiler.Genç adam gözlerine inanamiyordu çünkü kendi hayalinde çizdigi kadin portresine bire bir benziyordu bu geç kizin yüzü. Her zaman hayatta herkes için tek bir kisinin olduguna inaniyordu.Bu ona göre, gök yüzündeki yildizlarin birinin de onun oldugunun ispatiydi ve bikmadan, usanmadan gökyüzündeki yildizinin yeryüzüne inecegi zamani bekliyordu.
Genç adam içinden “acaba bu deniz gözlü kiz, benim yildizim olabilir mi?” diye tekrar ederken genç kiz onunla konusmaya baslamisti:
- “pardon, özür dilerim benim hatamdi”
- “hayir, aslinda benim hatamdi önüme bakmam gerekiyordu.asil ben özür dilerim sizden”
- “sey, ben fotograf çektirmek istiyorum ama fazla zamanim yok. Bu yüzden hemen çekebilirmisiniz.”
- “tabii, siz hazirlanma odasina geçip hazirlanin. Istediginiz özel bir renk var mi, arka fon olarak ”
- “hayir, yok. Tesekkür ederim.”
Genç kiza hazirlanma odasini gösterdikten sonra, genç adam stüdyoda hazirliklara basladi.Arka plana en çok sevdigi gök yüzü fonunu yerlestirdi, flaslari, isiklari ve spotlari ayarladiktan sonra genç kizin hazir olup olmadigina bakmak için basini yan odadan tafara çevirdi.gelen müsterilerin hazir olup olmadiklarini bakmak için stüdyo tarafindan ufak bir pencere açmislardi hazirlanma odasindan.Genç adam hazirlanma odasindaki genç kizi izlerken hala gözlerine inanamiyordu. Içinden tekrar “acaba bu deniz gözlü kiz, benim yildizim olabilir mi?” diye sormustu kendisine. Tekrar genç kizi incelemeye koyuldu.Önce saçlarinin parlakligi dikkatini çekti.Yer yüzündeki en parlak selaleleri kiskandiracak kadar parlakti saçlari.Sonra yaradanin dünyadaki en güzel gül rengini verdigi dudaklari dikkatini çekti.Boynu çok narin bir ceylanin boynu gibi ince ve uzun, sanki ayin bir parçasiymis gibi olan ten rengi ve genç adami beklide içinden tekrarladigi o cümlenin cevabindan emin olmasi saglayan genç kizin gözleri son olarak dikkatini çekti.Ruhunun bütün inceligini,sefkatini,güzelligini ele veren deniz mavisi gözlerine bakti uzun uzun.Biraz sonra genç kiz da hazirlanmis bir sekilde fonun önündeki ufak tabureye oturmustu.Genç adam objektiften kizin gözlerine derinlemesine bir kez daha baktiktan sonra flastan çikan pariltili isiklar odanin içini kisa süreligine kapladi.

Genç adam gerçek bir sanat eseri gibi özenerek çekmisti kizin resmini.Stüdyodaki isleri bittikten sonra genç kizla birlikte giris odasina geçtiler.
Genç kiz:”fotografi ne zaman alabilirim?” dedi.
Genç adam içinden: ” yarin gelmesini söylersem ona karsi olan hislerimi nasil açiklayacagimi düsünebilecek zamanim olur.” diye içinden geçirdi.
- “yarin bu saatte gelip alabilirsiniz.”
- “peki, tesekkür ederim”
Daha sonra genç kiz usulca kapidan çikip uzaklasti ve genç adamda o gözden kaybolana kadar arkasindan genç kizi izledi.
Genç adam o gün deniz gözlü yildizi gittikten hemen sonra dükkani üzerinden kilitledi, çiragi evine yolladi sonra ne yapacagini bilmeden aksama kadar stüdyoda bir o tarafa bir bu tarafa gidip geldi. Genç kizin dokundugu her seye dokundu,oturdu küçük taburede saatlerce oturdu.Genç kizin hazirlanma odasindaki aynanin önünde saçinin tek telini buldu ve saatlerce o tek saç telini kokladi. Daha sonra eline bir kagit ve kalem alarak deniz gözlü yildizina hislerini nasil açacagini yazdi sildi,yazdi sildi.
Kendi kendine: “bu böyle olmuyacak.en iyisi o an içimden ne geçiyorsa onu söylemek ” dedi ve evinin yolunu tuttu.
O gece genç adami bir türlü uyku tutmuyordu. Hep gözlerinin önüne genç kizin yüzü geliyordu. Artik kesinlikle emindi bu kiz oydu. Geceler boyu hayalini kurdugu, kendisi için yatilmis olan kizdi. Simdiye kadar yaptigi iyiliklerin bir karsiligi olarak yaradan deniz gölü yildizini vermisti ona.Evet artik kesin emindi bu kiz oydu.Daha adini bile bilmedigi bu kiz oydu.
Sabah oldugunda günesin ilk isiklari yüzünü göstermeye baslamisti. Günes bir baska aydinlatiyordu gökyüzünü o sabah, balkonda kendi eli ile özenerek yetistirdigi çiçekler bir baska gülümsüyordu, dünya bir baska dönüyordu o sabah genç adam için.
Kahvaltisini yapmadan evden çikti ve fotograf dükkanina dogru yola koyuldu.Her zaman onu çileden çikaran trafik bile genç adamin nesesini kaçiramiyordu.Kendini bulutlarin üstünde gibi hissediyordu.
Genç adam dükkana girdikten sonra fotograflari banyo ettikleri odaya girdi.Genç kizin resmini dün banyoya birakmisti. Resmi özenle çikardi,kuruttu ve dikkatlice genç kizin resmini inceli.Bu güzelligi birkaç saat sonra tekrar görebilecegini düsünmek genç adamin içine hos bir ürperti saliyordu. Genç kizin gelmesine daha birkaç saat oldugu için genç adam stüdyonun arkasindaki ufak bahçeye diktigi çesit çesit çiçeklerle ugrasmak için bahçeye geçti. Bos zamanlarini genelde hep bu bahçede kendi eliyle yetistirdigi Güller,kasimpatilar, laleler, orkideler ve en çok sevdigi papatyalarla ugrasarak, onlarla konusarak geçirmeyi çok severdi. Papatyalarina daha bir özen gösterirdi diger çiçeklerine nazaran. Papatyalar genç adam için; safligin, masumlugun çiçekleriydi. Eger bir gün evlenirse ve küçük bir kiz çocugu olursa ona bu papatyalardan taç yapacakti. Kizini prensesi, tabi esini de sultani yapacakti. Önce çiçeklerin sularini verip, sonrada uzun uzun deniz gözlü yildizindan bahsetti onlara. Safligini, dogalligini ve güzelligini anlata anlata bitiremiyordu bir türlü.
Genç kizin gelecegi saat yaklasmisti, genç adam çiçeklerinden onun için sans dilemelerini istedikten sonra hazirlanma odasindaki boy aynasinda son kez kendine göz attiktan sonra giris kapisinin tam karsisindaki divanda yerini aldi. Elindeki resimden gözlerini hiç ayirmadan ve durmadan içinden nazim hikmet’in bir siirini tekrarliyordu.
Ne hasta beklerdi sabahi
Ve ne genç ölüyü mezar
Nede seytan bir günahi
Seni bekledigim kadar.

Genç adamin siiri besinci tekrarlayisinda genç kiz kapida belirmisti. Genç kizin üstünde yine beyaz, bogazli balikçi kazagi ve ekoseli, diz alti baklava desenli etegi vardi. Yüzünde yine ayni çocuksu safligi ve muzipçe bir gülümseme vardi. Çünkü genç adam deniz gözlü yildizinin geldigini görür görmez ayaga firlamis ve yüzünde bir gülümsemeyle genç kiza dogru yaklasmaktaydi.
- “Hos geldiniz.”
- “tesekkür ederim. Hos bulduk, resimler hazir mi?”
Genç adam heyecandan ne yapacagini bilemiyordu ama bir an önce kendini toplamasi gerektiginin farkindaydi çünkü genç kiz resmini almak istedigini belirttigi halde, genç adam hala hiçbir sey söylemeden sadece gülümseyerek genç kizin gözlerinin içine bakiyordu. Genç kiz sorusunu yinelediginde, genç adam heyecani bastirmaya çalisarak sadece ;
- “evet” diyebilmisti.
Genç adam elinde tuttugu resmi genç kiza belli etmeden cebine koyduktan sonra çekmeceden genç kizin diger resimlerini çikartip ona uzatti.Genç kiz ücreti ödemek istediginde genç adam;
- “hayir, sizden para alamam”
- “ama neden? Hayir lütfen” diyerek elindeki parayi genç adama israrla uzatiyordu.
- “size bir öneride bulunacagim. Bu parayi bana vermek yerine, su köse basindaki çay bahçesinde bana bir çay ismarlaya bilirsiniz. Emin olun pisman olmayacaksiniz. Benim çok sik gittigim, harikulade bir yerdir”
Genç kiz bu öneri karsisinda çok sasirmisti. Basini hafif yana egerek düsünmeye basladi. Karsisinda duran bu genç adam gerçekten iyi niyetli bir insana benziyordu. Çünkü gözleri sadece iyi niyetli bir insanda bulunabilecek bir piriltiyla bakiyordu. Genç kizin bu hali onu daha da saf,masum bir sekle sokuyordu ve genç adam karsisinda duran güzel kizin bu halinden çok etkilenmisti. Bir taraftan da deniz gözlü yildizinin önerisini kabul etmemesinden korkuyordu.
Genç adamin korktugu gibi olmamisti ve genç kiz önerisini kabul etmisti.Ama fazla zamaninin olmadigini, sadece yarim saat ona zaman ayirabilecegini söylemisti. Genç adam buna da raziydi. Sevdigiyle yarim saat bile geçirmek onun için bir ömre bedeldi. Dükkandan birlikte çikip sokagin kösesindeki distan çok güzel görünen ama içi disindanda güzel olan çay bahçesine dogru yola koyulmuslardi.
Yol boyunca genç adam, genç kizin adinin sevi oldugunu ve … üniversitesi tip fakültesi son sinif ögrencisi oldugunu ögrenmisti. Çay bahçesinin önüne geldiklerinde genç kizin dikkatini önce çay bahçesinin tabelasi çekmisti. Tabelada etrafi papatyalarla çevrelenmis “Yitik Asklar Koleksiyoncusu” yaziyordu ve birbirinden parçalanircasina ayrilmis iki kalp parçasi duruyordu. Genç kiz çay bahçesinden içeriye ilk adimini attiginda büyülenmis gibiydi. Burasi bir çay bahçesinden çok bir çiçek bagina benziyordu. Her tarafta çesit çesit saksilarin içinde yine çesit çesit çiçekler vardi. Her masanin üzerinde farki bir çiçek vardi ama sadece tek bir dali olan çiçeklerdi. Daha sonra genç adamin önerisi üzerine bahçe tarafina bakan camekanin önündeki masaya oturdular. Bu masanin üzerinde de bir vazonun içinde tek dal bir papatya vardi. Disarida hafif hafif yagmur çiselemeye baslamisti. Bu arada genç adam buranin bir arkadasinin oldugunu ve burayi birlikte bu hale getirdiklerini anlatiyordu ve arkadasinin burayi asil açma nedenini anlatmaya baslamisti. Arkadasinin bir kizi çok sevdigini ama ailelerinin zoruyla ayrildiklarini ve ayriliga dayanamayan kizin canina kiydigini, kiz çiçekleri çok sevdigi içinde arkadasinin sevdigi kizin anisina burayi açtigini ve adini da “Yitik Asklar Koleksiyoncusu” koydugunu, sevdigi kizin ölümünden sonra arkadasinin soguk ve karli bir gecede kizin mezarinin basinda sabaha kadar bekleyerek öldügünü, genç adam gözleri dolarak seviye anlattiginda genç kizin gözlerinde de yaslar birikmisti.
Genç adam sesi titreyerek;
- “Bu dünyada ola masalarda, simdi cennete birlikte ve mutlu olduklarindan eminim.” dedi.
Aralarinda kisa bir süre sessizlik yasandiktan sonra genç kiz sessizligi bozdu:
- “Beni buraya getirdigin için çok tesekkür ederim. Burasi gerçekten tipki bir çiçek bagi gibi.Ama anlayamadigim bir sey var. Her masanin üstünde sadece tek dali olan bir çiçek var. Neden?”
- “Buranin tabelasinda bir birinden ayri iki kalp var. O kalplerden birisini bu tek dal çiçek, diger yarisini da baska bir yerdeki tek dali olan bir çiçek temsil ediyor. ”
Sevi’nin gözleri önünde duran vazonun içinde sadece tek dali olan bir çiçege kaymisti.Içinden “acaba bu hangi kalbin yarisini temsil ediyor” diye geçirdi.
- “ Isminin anlami nedir?”
Genç kiz gözlerini tek dal papatyadan ayirmadan cevap verdi.
- “Ask demek”
Genç adam içinden “ne kadar güzel bir ismi var ve ne kadar da güzel bir anlami ” diye geçirdi.
Disarida yagan yagmur siddetini biraz daha arttirmisti ve yagmurun toprakla birleserek olusturdugu o hos koku genç adam ve genç kizin oturduklari masanin etrafini sarmalamisti. Ikinci çaylarini yudumlamaya baslamisken aralarinda yeni bir sohbet baslamisti.Genç adam doktorlugun çok güzel bir meslek oldugunu, insanlara dogrudan yardim etme imkani sagladigini ve bu yüzden doktorlarin hepsinin olmasa da bir çogunun cennete gitme ihtimallerinin yüksek oldugunu, Eskiden kendisinin de insanlara dogrudan yardim edebilecegi bir meslek aradigini ama daha sonra simdiki meslegi olan fotografçiliga basladigini yinede yardima muhtaç bir insan gördügünde elinden gelen her seyi yaptigini söylüyordu. Genç kizda ona katildigini ve kendisinin de aslinda bu meslegi seçmesinin ilk nedeninin insanlara yardim etme isteginden kaynaklandigini söyledi.
Sevinin gidecegi zamanin yaklastigini, genç kizin saatine bakisindan anlamisti genç adam. Bu yüzden elini çabuk tutmali ve seviye bir an önce duygularindan bahsetmeliydi.
Genç adam ne söyleyecegini kafasinda toparlamaya çalisirken, aralarindaki hos sohbetten sonra yerini neseye birakan heyecani tekrar ve bu sefer daha fazla olarak geri dönmüstü.
Seviyi ilk gördügü andaki gibi; önce elleri terlemis, sonrada kalbi yerinden çikacakmis gibi delice çarpmaya baslamisti. Genç adam derin bir nefes alip önemli bir sey söyleyecegini belli eden bakislarla dogrudan sevinin gözlerinin içine bakiyordu. Sevide anlamisti genç adamin içinden geçenleri ona söylemeye hazirlandigi, birden içini hos bir heyecan kapladi genç kizinda. Aslinda gitmesi gereken zamani çoktan asmisti ama nedense gitmeyi hiç istemiyordu.
Birden genç kizin çalan cep telefonunun sesiyle ikisi de irkildi. Arayan sevinin okuldan bir arkadasiydi, on bes dakika sonra baslayacak olan çok önemli derslerini haber veriyordu.Genç kiz “tamam. Hemen geliyorum” diyerek telefonu kapatti ve çok önemli bir dersinin on bes dakika sonra baslayacagini bu yüzden hemen gitmesi gerektigini söyledikten sonra genç adamdan izin isteyip kalkmak için ayaklanmisti ki genç adam kizin kolu kolunu tuttu. Kendisi için çok önemli bir sey söyleyecegini, bu yüzden en kisa zamanda tekrar bulusmak istedigini söyledi ve kizin kolunu birakti. Genç kizin dersi iki saat sonra bitecekti ve okuluyla bu çay bahçesinin arasi on bes dakikaydi. Genç adama iki buçuk saat sonra burada bulusabileceklerini söyledikten sonra baska hiçbir sey söylemeden kapinin önünde semsiyesini açip hizli adimlarla yagan yagmurun içinde gözden kayboldu.
Genç adam bu iki buçuk saati, masanin üzerindeki tek dal papatyanin bulundugu vazoya deniz gözlü yildizinin resmini dayayip, güzel yüzünü gözlerinin önünden ayirmadan geçirdi. Saatin akrebi genç kizin söyledigi saati yarim geçtigi halde genç kiz hala gelmemisti. “dersi uzadi herhalde” diye içinden geçirdi genç adam. Saniyeler dakikalara, dakikalar ise saatlere dönüstügü halde genç kiz hala gelmemisti. Saatin akrebi her ilerleyisinde genç adami bir fare gibi içten içe ve yavas yavas kemiriyordu. Içindeki bu sikintidan kurtulmak için, daha sonra devamini da yazacagi siirin ilk misrasini yazdi:



“Elimde senin resmin
Hani vardi ya benim çektigim
Gözlerimin önünde o anki halim;
Ellerimin titreyisi,
Kalbimin yerinden çikacakmis gibi delice çarpisi.
Ve o anda bir yildirim gibi kalbime düsen sevgin.”

Bu siiri kaçinci kez tekrarlayisiydi bilmiyordu, onu içiten içe kemiren fareye bir kez daha bakti, genç kizin gidisinin üzerinden tam 10 saat geçmisti ve o hala yoktu. Kulagina hos bir melodi geliyordu. Caminin hocasi yatsi ezanini okuyor olmaliydi. Içini birden bir ferahlik duygusu kapladi genç adamin.
“Belki de gerçekten önemli bir isi çikmistir onun için gelememistir.Telefon numarami bilmedigi için bana haberde verememistir.Eminim yarin dükkana gelecektir.” Kendi kendine bunlari söyledikten sonra evine dogru yola çikti. O gece deniz gözlü yildizinin ertesi gün geleceginden emin olarak derin ve huzurlu bir uyku uyudu, bir önceki gününde acisini çikararak.
Genç adam sabah uyandiginda gözlerinde bir islaklik oldugunu fark etti. Elini gözlerine sürdügünde, bu sivinin göz yasi oldugunu anladi.Neden ve neye agladigini bilmiyordu. Uykusunda gördügü bir rüyada aglamis olmaliydi ama bir türlü nasil bir rüya gördügünü hatirlayamiyordu. Ona böyle gözyasi döktürecek nasil bir rüyaydi bu? Iyimi, yoksa kötü bir rüyamiydi? Bu göz yaslari mutluluk gözyaslari mi, yoksa üzüntü gözyaslari miydi? Mutsuz degildi, seviyle görüsecegi için çok mutluydu halbuki ama bu gözyaslarinin nedeni neydi? Daha sonra sevinin güzel yüzü gözlerinin önüne gelince bu düsüncelerden siyrildi. Bugün ona çok güzel görünmeliydi, bu yüzden banyoya girip sinek kaydi bir tiras oldu, hos kokan bir losyonu yüzüne sürdükten sonra yatak odasindaki gar dolabindan kendisine en çok yakistirdigi giysilerini çikardi. Keten siyah bir pantolon, üstüne füme renkli bir gömlek ve onun üstüne de yine keten, koyu kahve rengi tonlarinda, üstünde küçük küçük gri renkte benekler olan hos bir ceket giydi. Bu takimi tamamlayacak son parça olarak da marka olmamasina özen göstererek aldigi ama kaliteli, önünde iki siyah püskülü olan siyah ayakkabisini giydi. Daha sonra hafif kokulu bir parfüm sikindi. Saçlari her zaman düzgün oldugu için saçlariyla hiç ugrasmadan koridordaki boy aynasinda kendisine bir kez daha baktiktan sonra sabah kahvaltisini yapmak için evden çikti.Evinde kahvalti yapmayi pek sevmedigi için genelde oturdugu binanin altindaki pastaneden ikisi sade, üçü peynirli olan bes tane pogaça aldir ve dogru “Yitik Asklar Koleksiyoncusu”na gider ve kahvaltisini mis kokulu çiçekler arasinda ederdi. Eskiden beri hep bes tane pogaça alirdi. Ikisi kendine, diger üçü de “Yitik Asklar Koleksiyoncusu”nun sahibi olan arkadasina olurdu. Pogaçalar genç adamdan, çaylarda arkadasindan olurdu hep. Çocukluklarindan beri çok iyi iki arkadastilar. Bazen genç adam iki pogaçayla doymazdi, o zaman arkadasi bir pogaçasinin yarisini genç adama verirdi. Genç adamin arkadasinin sevgilisi öldügünde onu bir an bile yalniz birakmamisti ve hep destek olmustu genç adam arkadasina. Sanki genç adam arkadasi hala “Yitik Asklar Koleksiyoncusu”nda dört gözle onun getirecegi pogaçalari bekler gibi, her sabah bes tane pogaça alir ve her sabah “Yitik Asklar Koleksiyoncusu”nun yolunu tutardi kahvaltisini yapmak için.
O sabahta her zaman oturdugu masaya oturdu, büyük boy bardaklardan birine demi yeni çökmüs bir çay doldurdu ve sicak pogaçalarin oldugu posetten iki sade pogaçasini çikardi. Doymadigi için posetteki peynirli pogaçalardan birinin yarisini aldi ve kalan pogaçalari, arkadasi öldükten sonra çay bahçesini isletmeye baslayan arkadasinin yegenlerinden en küçügü olan daha biyiklari yeni yeni terleyen çocuga verdi.Genç adam kahvaltisini bitirdikten sonra seviyi beklemek için dükkanina dogru hizli adimlarla yürüdü.

Genç adam elinde sevinin resmiyle yine kapinin karsisinda yerini almisti.Elinde tuttugu genç kizin resminden gözlerini sadece arada bir açilan kapidan kimin girdigine bakmak için ayiriyordu ve tekrar gözlerinde ayni pariltiyla genç kizin resmine bakmaya daliyordu. Öylece birkaç saat oturduktan sonra artik sikilmaya baslamisti. Zaman geçirmek için önündeki sehpanin üzerinde duran gazetelerden birini alarak göz atmaya basladi.
Gazetenin 1. sayfasinda koca puntolarla “iktidar ve muhalefet yine bir birine girdi!” baslikli bir yazi ve iki millet vekilinin bir birlerinin bogazlarina yapismis bir sekilde resmi vardi. “her zaman ki seyler” deyip bir sonraki sayfaya geçti genç adam.
2. sayfada, 1. sayfaya nazaran daha küçük puntolarla yazilmis “Irakta yine vahset” baslikli bir yazi ve hemen altinda babasinin kucaginda, agzinin kenarlarindan kan sizmis, ölü bir çocuk resmi vardi. Genç adam çocuga bunu yapanlara küfürler ederek bir sonraki sayfaya geçti.
3. sayfadaki yazinin basligi 2.sayfadakinden bile daha ufak yazilmisti. Bir trafik kazasi haberiydi. Baslikta “Trafik canavari yine can aldi” yaziyordu ve basligin yaninda, üzerinde doktor önlügü olan bir genç kiz resmi vardi. Genç adam farkinda olmadan gözlerinden sicim gibi akan yaslarla, haberi birkaç defa okudu.

“… Üniversitesi Tip Fakültesinde ögrenci olan genç kiz geç kaldigi dersine yetismek için aceleyle karsidan karsiya geçerken, hizla gelen bir arabanin çarpmasi sonucu hayati kaybetti. Genç kiza çarpan sürücü çevresindekilere tehditler savurduktan sonra arabasiyla olay yerinden kaçti. Kazaya sahit olanlar, sürücünün sarhos oldugunu söylüyor. Sevi xxx 24 yasindaydi ve bir yil sonra doktor olacakti.”

Genç adam bir den o gece gördügü rüyayi hatirlamisti. Rüyasinda seviyi asfalt bir zeminin üzerine boylu boyunca uzanmis, kanlar içinde görmüstü. Genç adam sevinin yanina gidip, basini soguk asfalttan kaldirmis sonra da dizlerinin üstüne koymus ve saçlarini oksamisti.
Genç adam kizin kulagina dogru egilmis, gözlerinde biriken yaslarla su kelimeleri söylemisti. “Söz veriyorum; Seni sonsuza dek sevecegim,deniz gözlü yildizim.”
Sevinin cenazesinde herkesten fazla göz yasi döken genç adami kimse tanimiyordu. Cenaze defnedildikten sonra genç kizin mezarinin basinda en son yine genç adam kalmisti. Soguk ve karli bir gecede sabaha kadar sevinin mezarinin basinda bir elinde tek dal papatya ve diger elinde seviye yazdigi ilk ve son siirle genç adam sabaha karsi ölü bulundu.
Daha sonra gazetelere çikan bu olayla ilgili haberlerde geçen bu siir:
Deniz gözlü yildizim
Elimde senin resmin
Hani vardi ya benim çektigim
Gözlerimin önünde o anki halim;
Ellerimin titreyisi,
Kalbimin yerinden çikacakmis gibi delice çarpisi.
Ve o anda bir yildirim gibi kalbime düsen sevgin.

Elimde hala senden bana arta kalan tek resmin
Hani vardi ya bana çektirdigin.
Hala hayalimde o anki halin;
Beyaz,bogazli balikçi kazagin,
ekoseli, diz alti etegin.

Sonra o çocuksu yüzün ve bana muzipçe gülümseyisin,
Selale gibi parildayan saçlarin, gül rengi dudagin
Ruhunun güzelligini yansitan o deniz gözlerin,
Ve her an arakani dönüp gidecekmissin gibi olan durusun.

Iste sessiz sedasiz, sanki bir ölü gibi,
Ve beni sensizlige mahkum edip gittin.
Senden bana arta kalan tek seyse;
Önümde duran su tek dal papatyayla
Elimden hiç birakmadigim resmin.

Sana verdigim sözse,
Hala yüregimin en derinlerinde,
Dilimde bir dua gibi tasidigim bu sözse;
Seni sonsuza dek sevecegim.
Deniz gözlü yildizim.



Kullanıcı avatarı
gunce
Ayrıcalıklı Üye
Ayrıcalıklı Üye
Mesajlar: 1297
Kayıt: 01 Eyl 2006 [ 16:28 ]

Mesaj gönderen gunce »

güzel paylaşım için teşekkürler düş,

Kullanıcı avatarı
medcezir85
Bağımlı Üye
Bağımlı Üye
Mesajlar: 318
Kayıt: 06 Oca 2006 [ 21:46 ]

Mesaj gönderen medcezir85 »

iyi güzel hoş da birde okumaya zaman bulabilsem yurt hayatı kahrolsun ev hayatı var olsun yurttan bir çıkayım bende evimde rahat rahat okuyacam biraz okudum güzel gibi duruyor eline sağlık

Kullanıcı avatarı
yaren_
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 37
Kayıt: 07 Ara 2006 [ 16:41 ]

Mesaj gönderen yaren_ »

:cry: :cry: :cry: çok üzüldüm çok fena oldum

Cevapla