1 Mayıs ve katiller / Ahmet Altan / Taraf / 01.05.2010

Köeş yazılarını ve makaleleri bu bölümümüzde paylaşabilirsiniz...
Cevapla
Kullanıcı avatarı
dikenüstünde
Süper Yetkili
Süper Yetkili
Mesajlar: 2285
Kayıt: 14 Eyl 2007 [ 07:06 ]

1 Mayıs ve katiller / Ahmet Altan / Taraf / 01.05.2010

Mesaj gönderen dikenüstünde »

1 Mayıs ve katiller


En korkunç gerçeklerden biri, otuz üç yıl önce o kanlı 1 Mayıs’ta insanları öldürenlerin hâlâ aramızda dolaşıyor olması.

Mutlaka o katillerden bazıları hayatta.

Ve, biz onların kimliklerini bilmiyoruz.

Ama “kim olduklarını” biliyoruz.

Devlet görevlileri onlar.

Bizim devlet, kendinden başka kimsenin Taksim’de o kadar büyük katliam yapmasına izin vermez.

Eminim, o katliamın planlarını da bir yerlere yazıp arşivlere kaldırmışlardır.

Bir gün o kayıtlar da karşımıza çıkar. Türkiye niye yaşadı o korkunç olayı?

Niye öldürdüler onca insanı?

“Darbe” olgunlaşıyordu çünkü.

Afrika’nın karanlıklarındaki “et yiyen ağaçlar” gibi insan kanıyla semirir darbeler, bütün darbe hazırlıkları kendi halkının ölüsüyle beslenir.

“Derin devlet” dediğiniz ucube, ülkeyi hep bir darbe ortamına hazır tutma amacıyla oluşturulmuştur, devletin elemanları gözlerini kırpmadan kendi insanlarını öldürürler.

Parasını halktan alıp, halkı öldüren bir canavardır “derin devlet” dediğiniz.

Otuz üç yıl önce de bunun bir “derin devlet operasyonu” olduğu tahmin ediliyordu ama ortada belge yoktu, olsa da o belgeleri yayımlayacak birileri bulunmuyordu.

Danıştay Cinayeti’ni işletip kameralardaki görüntüleri silenlerin geçmişteki “kökleri” boşaltmıştı mermileri insanların üstüne.

Bugün “kim kendi camisini bombalar”, “kim kendi uçağını düşürür” diye soranlara verilecek en net cevaplardan biri budur, “Taksim’de kendi insanlarını tarayıp öldürenlerin mirasçıları bombalar camileri.”

Bu ülkenin darbeleri ve darbe hazırlıkları bir “alçaklıklar tarihidir”, yaptıkları vicdanın ve aklın kolay kabul edemeyeceği rezilliklerdir.

“Faili meçhul” dediğiniz her cinayetin, her suikastın, her katliamın ayak izleri devletin gizli dehlizlerinde kaybolur.

Bugün artık o ayak izlerinin peşinden “o dehlizlere” giriyoruz, o karanlıkları aydınlatabiliyoruz.

Gördüklerimizle ürperiyoruz.

Genelkurmay Başkanı’nın “kâğıt parçası” dediği “planın” arkasından çıkanlara bir bakın, “yok” denen belgeler, bizim gazetede haberin yayımlanmasından sonra Genelkurmay’da kâğıt kıyma makinelerine atılarak yok edilmiş.

Hangi belgeleri yok ettiler peki?

Yakalanmasından korktukları planlar neydi?

Neydi o kendi halklarından sakladıkları?

Mahkemeye gönderilip kabul edilen iddianameden de anladığımız gibi bir “darbe planıydı”, içinde olmadık isimlerin bulunduğu büyük bir örgütün sefil hazırlıklarıydı.

Bugün AKP’ye karşı darbe planlıyorlar, o gün CHP’ye karşı, bir başka gün AP’ye, ANAP’a karşı darbe hazırlığı yapıyorlardı, iktidardaki partinin kim olduğunun hiçbir önemi yok onlar için, onlar kendi “gizli iktidarlarını” sürekli besleyebilmek, köklerini daha derine salıp gelişebilmek için kana ve katliama ihtiyaç duyuyorlar.

Geçmişte de böyleydi, şimdi de böyle.

Aradaki tek fark, artık yakalanmaları.

Türkiye’nin ve dünyanın koşullarının bu alçaklıklara izin vermemesi.

Alışkanlıklarını değiştiremedikleri için hep aynı oyunu oynuyor ve yakayı ele veriyorlar.

Bu darbeciler alışkanlıklarını değiştirmedi ama ne yazık ki onların “kurbanlarından” bir kısmı alışkanlıklarını değiştirdi.

Şimdi bu darbecilerle kol kola yürüyen, kendi halkına arkasını dönmüş, kendi halkını darbecilere satmış, darbe hazırlıklarını haklı göstermeye çalışan, esas tehlikenin “halk” olduğunu söyleyen, Ergenekon’u savunan, Balyoz’a destek veren, ele geçirilen cinayet planlarını görmezden gelen, gözlerden saklamaya uğraşan insanlarımız var.

Bir zamanlar “kurbanı” oldukları darbelerin alkışçısı şimdi onlar.

Bir zamanlar “uğruna savaştıklarını” söyledikleri “halkı” şimdi aşağılayıp darbecilere peşkeş çekiyorlar.

Halka düşman, darbeye dost oldular.

Kendi ruhlarını kezzaplayıp kavurdular.

Bazen “ölmeden ölür” kişi, bedeni ortalarda dolaşır ama ruhu ihanetin salıncağında kolan vura vura kurur, halk düşmanlığının çaresizliğinde darbecilerin apoletlerine çirkin bir süs gibi asar kendini.

Katillerimizi tanıyoruz artık, onların “işbirlikçilerini” de görüyoruz.

Onların bir geleceği yok.

Bir daha halkı ezemeyecekler, belki deneyecekler ama her denediklerinde ağır bir sille yiyecekler.

Yeniden belalarla karşılaşabiliriz ama ne bu halk yolundan döner, ne de bu işlere tevessül edenler gün yüzü görür bir daha.



Cevapla