İslam büyüklerinin tatil anlayışları! / Ahmed Şahin / Zaman

Köeş yazılarını ve makaleleri bu bölümümüzde paylaşabilirsiniz...
Cevapla
Kullanıcı avatarı
dikenüstünde
Süper Yetkili
Süper Yetkili
Mesajlar: 2285
Kayıt: 14 Eyl 2007 [ 07:06 ]

İslam büyüklerinin tatil anlayışları! / Ahmed Şahin / Zaman

Mesaj gönderen dikenüstünde »

İslam büyüklerinin tatil anlayışları!.. (29.06.2010)

Tatil anlayışımız atıl kalmak, vakit öldürmek, mevsimi boşa geçirmek... şeklinde oluşuyorsa çok kötü bir tatil anlayışımız var demektir.
Çünkü tatilde israf edip boşa geçirdiğimiz vaktimiz, aslında harcamaktan kaçındığımız nakdimizden de kıymetlidir. Ha nakdini israf edip boşa harcamışsın, ha vaktini... Hatta, vaktin nakitten de kıymetli olduğunu söyleyen İslam büyükleri demişler ki: "Vakitle nakdi kazanabilirsiniz, ama nakitle vakti kazanamazsınız. Para vererek dünkü boşa harcadığınız vaktinizi satın alıp geri getiremezsiniz. Öyle ise vakit nakitten de kıymetlidir. Onu boşa harcamaktan titreyin, tıpkı paranızı boşa harcamaktan çekindiğiniz gibi.

Sahabenin tatil anlayışlarına şahit olan Basra'nın büyük velisi Hasan Basri Hazretleri der ki: "Ben öyle zatlara eriştim ki, onlar sizin paranızı boşa harcamaktan çekindiğinizden fazla vakitlerini boşa harcamaktan çekiniyorlar, dakikalarının dahi değerini düşünüyorlardı!" Özellikle İmam-ı Şafii Hazretleri'nin tatil anlayışı fevkalade düşündürücüdür. Der ki bu büyük mezheb sahibimiz:

"Tatil, nakitten de kıymetli olan vakti boşa harcamak değildir! Belki tatil, meşgul olduğun işi bırakıp yeni bir işle meşgul olmak, yani usandığın bir işten uzaklaşıp usanmadığın yeni bir işe başlamak demektir. Bu sebeple tatili fırsat bilip değerlendirmeli, en azından kalbî, ruhî, fikrî mânâda kazançlar sağlamaya yönelik kitaplar okumalı, tefekkürde bulunmalı, nakitten de kıymetli olan vakit böylece israf edilmemelidir."

Selef alimlerinden Abdullah bin Âmir'e gelen bir adam; "Biraz vakit ayır da seninle havadan sudan şöyle bir sohbet edip vakit geçirelim." demişti de şu karşılığı almıştı: "Tut Güneş'i gitmesin, seninle oturup havadan sudan konuşup vakit öldürelim." Adam şaşırmış: "Ne demek bu?" deyince Âmir:

- Çünkü demişti, güneş durmuyor gidiyor, böylece vakit harcanıyor; ya vakti durdur seninle muhabbet edelim ya da geriye çekil, akıp giden vakti değerlendirelim. Nakitten de değerli olan vakti boşa harcama vebaline girmeyelim...

Sahabeden sonra gelen selef alimlerinin vakit değerlendirme konusundaki titizlikleri çok dikkat çekicidir. Basralı alim Halil bin Ahmed'in bu konudaki bir sözü kitaplara şöyle geçmiştir. Diyor ki:

- Ah şu yemek saatleri... Bana en ağır gelen saat, yemek saatidir. Çünkü onda mideden başka bir şeyle meşgul olamıyor insan!.. Hayatı boyunca hiçbir vaktini boşa geçirmemiş olan İmam-ı Ebu Yusuf Hazretleri ise vefatı anında bir ara bayılarak gözlerini yummuştu. Neden sonra gözlerini açtı, başında durana hemen bir ilmi mesele sordu. O da, "Şimdi mesele halletmenin zamanı değil, biraz istirahat eyle." deyince şu tarihi cevabı verdi:

- Keşke ilimle meşgulken gelse bana gelecek olan. Ben de öylesine değerli bir meşguliyet içinde iken gitsem öbür tarafa! Ne büyük şeref olur benim için ilimle meşgulken gitmek...

Vakti en iyi değerlendiren alimlerden biri de Hammad bin Seleme idi. Ya namaz kılar, ya halka hadis rivayet eder ya da öğrencilerine ders verir, gençlerle meşgul olurdu. Yani boş vakti hiç yoktu onun. Nitekim vefatı da namaz kalırken vâki olmuş, secdede iken ruhunu Rahman'a teslim etmişti. Anlaşılan, tatillerde bizim en kolay harcadığımız değerimiz, maalesef vakitlerimizdir. Hem de etek dolusu nakit harcasak da geri getiremeyeceğimiz vaktimiz. Onun için Efendimiz (sas) ikaz etmiştir bizleri:

- İki nimet vardır ki insanlar kıymetini bilmiyorlar. Biri sıhhatleri, diğeri de boş vakitleridir!.. Evet hem sıhhatin hem de boş vaktin kıymetini tam olarak bildiğimiz söylenemez... Bu konuda halk arasında vaktin değerini ifade etmek için rivayet edilen bir menkıbeyle bağlayalım bahsimizi. Efendimiz (sas) yolda giderken kenarda bomboş oturan bir adam görmüş, selam vermeden geçip gitmiş. Sonra dönüşte aynı adama bu defa selam verip geçmiş. Bunun sebebini sormuşlar. Gerekçesini şöyle anlatmış:

- Geçerken bomboş duruyordu. O yüzden selam vermeden geçtim. Dönüşte ise hiç olmazsa eline bir çöp almış toprağı karıştırıyor, boş oturmuyordu. O yüzden selama layık gördüm.

Boş durmakla bir işle meşgul olmanın farkını anlatmak için söylenmiş bir misal bu...



Cevapla