Ali Radıyallahu Anh'ın Menkıbeleri

Sahabeler, Alimler, İslam Büyükleri.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
dikenüstünde
Süper Yetkili
Süper Yetkili
Mesajlar: 2285
Kayıt: 14 Eyl 2007 [ 07:06 ]

Ali Radıyallahu Anh'ın Menkıbeleri

Mesaj gönderen dikenüstünde »

Cem'u'l-Fevâid - Rûdânî'den:



ALI RADIYALLAHU ANH'IN MENKIBELERİ

8680- Câbir radiyallahu anh'dan: (ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"İnsanlar muhtelif ağaçlardandırlar. Ali ile ben aynı (tek) ağaçtanız."

[Taberânî, Mu'cemu'l-Evsat.)

8681- Taberânî, Mu' cemu' l-Kebîr'de: "O, Alî bin Ebî Tâlib bin Abdi'l-Muttalib bin Hâşim'dir.

Zübeyr bin Bekkâr: 'Ali'nin annesi; Fâtı-ma bİnt Esed bin Hâşim bin Abdi Menâf'tır. Deniliyor ki: Onun bir Hâşimî'ye çocuk do­ğuran ilk Hâşimî kadının olduğu söylenir Müslüman olup Medine'ye hicret etmiştir. Orada ölmüş, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onu orada defnetmiştir."

8682- Enes radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem pazartesi günü peygamber olarak gönderildi, Ali ise salı günü namaz kıldı."

8683- Zeyd bin Erkam radiyallahu anh'dan: "İlk müslüman olan Ali'dir."

Amr bin Murre dedi ki: "Bunu ben, İbrâ-hîm en-Nahaî'ye anlattım; kabul etmedi ve şöyle dedi: İlk müslüman olan Ebû Bekr'dir."

8684- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve~ sellem

ashabı arasında kardeşliği tesis ettiğinde, Ali gözleri yaşla dolu olarak geldi ve şöyle dedi: 'Ey ALLAH'ın Resulü! Ashabın arasında kar­deşlik tesis edip herkesi birbirine kardeş yap­tın, beni hiç kimse ile kardeş yapmadın.' Bu­nun üzerine ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in ona şu cevabı verdiğini duydum: "Sen benim hem dünyada, hem de âhirette kardeşimşiri." [Tirmizî]

8685- Sa'd radiyallahu anh'dan:

"Muâviye ona dedi ki: 'Ali'ye hakaret et­meni engelleyen nedir?'

'ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sel­lem'in ona söylemiş olduğu şu üç şeyi hatır­ladığım sürece ona hakaret edemem. O üç hasletten birine sahip olmam, benim İçin kızıl develere sahip olmamdan daha İyidir. Çıktığı harplerden birinde ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem onu kendi yerinde bırakmış­tı. Ali İse ona: 'Ey ALLAH'ın Resulü! Beni ka­dın ve çocuklarla geride bıraktın' demişti. Bu­nun üzerine o, şöyle buyurdu:

'Harun Musa'ya göre ne ise sen de bana göre öyle olmaktan hoşnut olmaz mısın? Yal­nız benden sonra peygamberlik yoktur.'

Hayber günü onun şöyle buyurduğunu duydum: 'Bugün sancağı ALLAH'ı ve Resulünü seven, ALLAH ve Resulü tarafından sevilen bir adama vereceğim.' Biz hepimiz o sancağı al­mak istedik. Ondan sonra: 'Haydi bana Ali'yi çağırın!' dedi. Gözü ağrıyarak geldi, gözüne

tükürüğünü sürdü ve sancağı ona verdi. ALLAH felhi onun elinde müyesser kıldı.

'Bizim ve sizin çocuklarınızı çağıralım' mealindeki âyet (Âl-i İmran, 61) indiği za­man, ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, AH, Fâtima, Hasan ve Hüseyin'i çağırdı ve şöyle dedi: 'ALLAHım! işte bunlar benim ehlim

(ailem)dir'." [Müslim ve Tirmizî]

8686- Hubşî bin Cünâde radiyallahu anh'-dan: (ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Ali bendendir; ben de Ali'denim. Benim namıma (olan taahhütleri) ancak ben ya da AH yerine getirir," [Tirmizîl

8687- Enes radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in yanında bir kuş eti vardı. ALLAH Resulü sallal­lahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

'ALLAHım/ Mahlûkatın içinde en çok sevdi­ğin kimseyi getir de benimle birlikte bu kuşun etini yesin!' Çok geçmeden Ali geldi ve onun­la beraber o kuşun etini yedi."

[İkisi de Tirmizî'ye ait.|

Rezîn şunu ekledi:

Enes, Ali'ye dedi ki: "Benim için Al­lah'tan mağfiret dile de sana bir müjde vere­yim." O da onun teklifini kabul etti. Bunun üzerine ona Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in bu hadisini bildirdi.

8688- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Hayber günü şöyle dedi: 'Bu sancağı mutla­ka, ALLAH ve Resulünü seven, ALLAH ve Resulü tarafından da sevilen bir adama vereceğim ve Hayber onun elinde fethedilecektir.' Bunun üzerine Ömer dedi ki:

'Kumandanlığı ancak o gün istedim, çağı­rılırım ümidiyle ona uzandım. Fakat ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem Ali'yi çağı­rıp sancağı onun eline vererek şöyle buyurdu: 'Yürü, ALLAH elinde fethi müyesser kılıncaya kadar geriye dönüp bakma!' Sonra Ali biraz yürüdü, sonra durdu, fakat geri bakmadı. Şöy­le haykırdı: 'Ey ALLAH'ın Resulü! ^Onlarla ne üzerine savaşacağım-?' Şöyle buyurdu: 'Al­lah'tan başka hiçbir ilah olmadığına, Mu-hammed'in de ALLAH'ın Resulü olduğuna şe-hadet getirmelerine kadar onlarla savaş! Bu şehadeti getirirlerse, senden hem kanlarım hem de mallarım korumuş olurlar. Tabii hak ederlerse başka. Bu takdirde hesapları Al­lah'a ait olur'." [Müslim]

8689- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: "Biz Ensâr topluluğu, münafıkları ancak, Ali'ye karşı olan kin ve nefretlerinden tanırdık."

8690- Ümmü Seleme radiyallahu an-hâ'dan: (ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Ali'yi hiçbir münafık sevmez, hiçbir mii'min de Ali'den nefret etmez."

8691- Ali radiyalİahu anh'dan: (ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Ben ilmin şehriyim, Ali ise onun kapısıdır."

8692- Ebû Saîd radiyalİahu anh'dan: (ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Ey Ati! Benden ve senden başkasının bu mescidde cünüp olarak bulunması helâl olmaz."

(Dırâr b. Surad bunu) "Benden ve senden başkasının mescidden cünüp olarak geçmesi helâl olmaz" şeklinde tefsir etti. |Tirmb.î|

8693- Câbir radiyalİahu anh'dan: "ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Tâif günü Ali'yi çağırıp kulağına bir şey söy­ledi.

İnsanlar : 'Amcasının oğluyla fısüdaşma-sı amma uzun sürdü.' dediler. Bunun üzerine ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöy­le buyurdu: 'Ona gizli bir şeyi ben söyleme­dim, ALLAH söyledi.' |Tirmi/.î|

8694- İbn Abbâs radiyalİahu anh'dan: "ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Ali'nin kapısının dışında, (Mescide açılan) tüm kapıların kapatılmasını emretti." |Tirmizî.|

8695- Bureyde radiyalİahu anh'dan: "Ebû Bekr ve Ömer, Fâtıma'yi Peygam­ber sallallahu aleyhi ve sellem'den istediler; ancak onlara şöyle buyurdu:

'O daha küçüktür.' Daha sonra AH isteyin­ce, onu Ali ile evlendirdi." [Nesâî]

8696- Ali radiyalİahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in

nezdinde benim, hiç kimsede olmayan bir kıymetim vardı. Ona seher vakti gelirdim. 'Esselâmü aleyke yâ Resûlallah!' derdim. Eğer öksürürse, geri aileme dönerdim, aksi takdirde yanma girerdim."

[kisi de Nesâî'ye ait. Daha önce geçen "İzin isle­me" başlığı altında bundan başka bir rivayet geçmiştir.]

8697- Enes radiyalİahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve seîlem, beraati Ebû Bekr ile gönderdi, sonra onu geri çağırıp şöyle buyurdu: 'Bunu tebliğ etmek an­cak ailemden birine layıktır.' Sonra Ali'yi ça­ğırıp onu ona verdi." [Tirmizî]

8698- Ümmü Atiyye radiyalİahu an-lıâ'dan:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, içlerinde Ali'nin de bulunduğu bir ordu gön­derdi. Ardından onun şöyle dua ettiğini duy­dum: 'ALLAHım! Ali'yi tekrar bana gösterince-ye kadar beni öldürme!'" [İkisi de Tirmizî"yeait.|

8699- Muhammed bin Kâ'b radiyalİahu anh'dan:

"Ali, Abbâs ve Şeybe bin Abdiddâr arala­rında birbirlerine karşı iftihara kalkıştılar. Ab­bâs dedi ki:

'Ben, Beytullah'a gelen hacılara su dağıtı­yorum.' Şeybe ise şöyle dedi:

'Ben de ALLAH'ın mescidini imar ediyo­rum.' Ali ise şöyle söyledi:

'Ben ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem ile hicret ettim.' Bunun üzerine: 'Siz hacı sulamalarını, Mescid-İ haramın imarını, Al­lah'a iman edenlerle bir mi tutuyorsunuz?' mealindeki âyet (Tevbe, 19) nazil oldu."

[Rezîn.]

8700- Zûeyb radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, ölüm doşeğindeyken, Safıyye dedi ki: 'Senin başına bir şey gelirse, benden başka bütün ha­nımlarının sığınacağı bir ailesi var. Ben kime sığınacağım?' Şöyle buyurdu: 'O zaman sen de Ali'ye sığınırsın'."

(Taberânî, Mıı'cemu'l-Kebîr'de]

8701- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: "Biz aramızda, ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in hiç kimseye vermediği yetmiş kadar özelliği Ali'ye verdiği hakkında konuşurduk."

[Taberânî, Mu'cemus-Sağîr'de hafi" bir senedle.]

8702- Enes radiyallahu anh'dan:

(ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Aratın efendisi kimdir?"

"Sensin ey ALLAH'ın Resulü!" dediler. O da bunun üzerine şöyle buyurdu: "Ben Âdemo-ğullarının efendisiyim. Arabın efendisi ise Ali'dir."

[Taberânî, Mu'remıı'I-Evscıt'ta zayıf bîr senedle.]

8703- İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: (ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Ali'ye bakmak ibadettir."

[Taberânî, Mu'cemu'l-Kebir'tie leyyin bir senedle.]

8704- Onun (Taberânî'nin) zayıf bir se­nedle. Târik bin Muhammed'den rivayeti:

"İmrân bin Husayn'in Ali'ye keskin bir ba­kışla baktığını gördüm. Ona bunun sebebi so­rulduğu zaman, şöyle cevap verdi: 'ALLAH Re­sulü sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyur­duğunu duydum: 'Ali'ye bakmak ibadettir'."

8705- Ali radiyallahu anh'dan:

Ona denildi ki: "Çok sıcak günde üzerin­de kış elbisesi; kışın soğukta ise yaz elbisesi giydiğini ve buna rağmen terleyip terini sildi­ğini görüyoruz. " Şu cevabı verdi: "Gözlerim ağrıyorken Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem gözlerime tükürdü. Bugüne kadar bir daha hastalanmadım. Sonra bana şöyle dua buyurdu: 'ALLAHım! Ondan sıcaklığı ve soğuk­luğu gider!' İşte o günden bugüne kadar ne sı­caklık ve ne de soğukluğu hissetmedim."

ITaberânî, Mu'cemu'l-Evsat'ta]

8706- Ali radiyallahu anh'dan:

"Ben ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in yanında, karnıma açlıktan taş bağla-mışımdır. Oysa malımın zekâtı, kırkbin dina­rı buluyordu."

8707- Diğer rivayet:

"Bugünkü zekâtım ise kirkbindir." |Ahmed.|

8708- Ali radiyallahu anh'dan:

"Ben ALLAH'ın kuluyum. ALLAH Resulü sal-lallahu aleyhi ve sellem'in kardeşiyim. Ben Sıddîk-i Ekber'im. Kim bunu benden soma iddia edip söylerse, o yalancıdır. Ben ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile namazı, halktan yedi sene önce kıldım." |İbn Mâce. tb-nü'l-Medinî bu rivayetin münker olduğunu söylemiştir.]

8709- Ebû RâfF radiyallahu anh'dan: ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem

Ali hakkında şöyle buyurdu:

"Kim ondan nefret ederse, benden nefret etmiş olur, kim de benden nefret ederse, Al­lah'tan nefret etmiş olur. Kim onu severse be­ni sevmiş olur. Kim beni severse ALLAH'ı sev­miş olur." [Bezzâr leyyin bir isnadla.l

8710- Ebû Abdillah el-Cedeîî radiyallahu anh'dan:

"Ümmü Seleme'nin yanına girdim; bana dedi ki:

'İçinizde ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e hakaret ediliyor mu?'

'Maazallah!' dedim.

'ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sel­lem'in şöyle buyurduğunu duydum: 'Kim Ali'ye hakaret ederse bana hakaret etmiş olur'." |Ahmed.|

8711- Ümmü Seleme radiyallahu an-hâ'dan:

(ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Ali, Kur'ân iledir. Kur'ân da Ali iledir. Havuz(um)'a gelinceye dek bunlar birbirle­rinden ayrılmayacaklar." [Taberânî, Mu'cemu'l-Evsat ves-Sağîr'de zayıf bir isnadla.|

8712- Ebû Zer radiyallahu anh'dan: (ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Ey Ali! Kim benden aynlırsa ALLAH'tan ayrılmış olur. Ey Ali! Kim de senden aynlırsa benden ayrılmış olur." [Bezzâr.l

8713- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: (ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Ey Ali! Kıyamet gününde, elinde cennet asalarından bir asa bulunacak, onunla müna­fıkları benim havzumdan kovacaksın."

[Taberânî, Mu' cemu' I-Evsat'ta leyyin bir senedlej

8714- Suheyb radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Alî'ye dedi ki:

'Önceki milletlerin en kötüleri kimdir?' 'Ey ALLAH'ın Resulü (Salih aleyhisselâ-mın) devesini kesenler!' dedi. 'Doğru söyledin' buyurdu. 'Peki sonrakilerin en kötü ve bedbahtı kimdir?'

'Bilmiyorum, ey ALLAH'ın Resulü!' Onun çenesini göstererek: 'İşte senin bu­rana vuranlardır' buyurdu.

Ondan sonra Ali Iraklılara şöyle derdi: "İsterim ki en kötü ve bedbahtınız kalkıp gel­sin. -Çenesinini göstererek elini başının ön kısmına koydu:- Şuramdan şuraya kadar, be­ni kana bulasın!'"

[Taberânî, Mu'cemu'I-Kebir'de leyyin bir.senedle.|

8715- İsmail bin Râşid'den:

"(Ali'nin katili) İbn Mülcem (ALLAH ona lanet etsin), el-Berk bin Abdullah ve Amr bin Bekr et-Temimî Mekke'de bir araya gelip hal­ka baştakileri kötülediler ve dediler ki: 'ALLAH hakkında kınayanların kınamasından korkma­yan Nehrevân ehlinden olan kardeşlerimizi A1İ öldürdükten sonra artık vallahi yaşamanın tadı tuzu kalmadı. Varıp dalâlet içinde olan o liderleri öldürelim de biz de, ülke de rahata kavuşsun.'

Mısırlı olan İbn Mülcem dedi ki: 'Ali'yi bana bırakın, onun hakkından ben gelirim!'

el-Berk ise: 'Muâviye'yi de ben haklarım* dedi. Amr ise şöyle dedi:

'Amr bin el-Âs'ın hakkından ben geli­rim.' Böylece aralarında sözleştiler, kılıçlarını zehirlediler. Ramazan'ın onbeşinde her biri hasmını öldürmeğe karar verdiler. Ali sabah namazına çıktı. 'Haydin namaza haydin na­maza!' diye seslendi. Bu (îbn Mülcem) de gizlice arkasından gidip başına bir darbe İn-

dirdi ve kaçtı, ardından koşup yakaladılar ve Ali'nin yanma getirdiler. Ali ona dedi ki: 'Ey ALLAH'ın düşmanı! Sana benim ne kötülüğüm oldu? Sana iyilikte bulunmadım mı?'

'Evet, ancak ben tam kırk sabah onu (kılı­cımı) biledim. ALLAH'tan onunla öldürülen ki­şinin en kötü kişi olmasını diledim ve bu işi yaptım' dedi.

Ali şu cevabı verdi:

'Bunun karşılığında mutlaka sen öldürüle­ceksin ve yaratıkların kötüsü de böylelikle sen olacaksın.'

Sonra (oğlu) Hasan'a dönerek, şöyle dedi: 'Yaşarsam, onun hakkında kararı ben verece­ğim. Şayet ölürsem, onu öldürün, fakat azala­rını keserek doğramayın. Çünkü Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in, kuduz köpeğe olsa bile öldürdükten sonra azalarının parça­lanmasından alıkoyduğunu duydum.'

Ali, ALLAH'ın rahmetine kavuştuktan sonra (İbn Mülcem) Hasan'm yanma getirildi. Dedi ki: 'Bana bir iyilik yapar mısın? Aslında ben, Ali ile Muâviye'yi öldürmeğe söz vermiştim. Bırak beni de gideyim Muâviye'yi de Öldürüp başını sana getireyim. Eğer yapmazsam bana istediğini yap! ALLAH için sana söz veriyorum.'

Hasan 'Olmaz vallahi' dedi. Alıp onu öl­dürdü, halk da onun cesedini yaktı.

Berk bin Abdullah da Muâviye'yi gözetle­di. Muâviye de sabah namazına çıktı, duru­mun farkına varınca, kaçtı. Fakat kılıç maka-dma isabet etti. Berk, Muâviye'ye şu teklifte bulundu: 'Bırak beni de sana sevineceğin bir haberim vardır.'

'Nedir o haber?' diye sorunca: 'Bu gece kardeşim, Ali'yi öldürdü.'

'O onu öldüremez ki?'

'Öldürdü, çünkü Ali dışarı çıkarken mu-hafızsız çıkar.' Muâviye hiç aldırmadan em­retti, Berk Öldürüldü. Makadından aldığı ya­rasının tedavi edilmesi için bir hekim getirtti, gösterdi. Hekim şöyle dedi;

'Kılıç zehirliymiş. Yaranda zehir vardır. Ya o yarayı kızartılmış demir ile dağlayayım, ya da bir ilâç içireyim; fakat ilaç içirdiğim za­man bir daha çocuğun olmaz. Ona göre ver kararım.'

Cevabı: 'Dağlamağa tahammülüm yoktur. Çocuklara gelince, zaten, Yezîd ve Abdullah ile onların çocukları var. Bundan sonra ne ya­pacağım çocuğu. Onlar bana yeter de artar.'

Bunun üzerine ilâcı içti, iyileşti. Fakat bir daha çocuğu olmadı.

Ondan sonra Muâviye tedbir aldı, kendisi­ne Özel yerler yaptırdı. Başına da muhafızlar koydu.

Amr bin Bekr de o gece Amr bin el-As'ı gözetledi. Amr, hasta olduğu için o gece dışa­rıya çıkmadı. İnsanlara namazı Hârice bin Habîb'in kıldırmasını emretti. Adam da ona hücum etti, Amr'm yerine Hârice bin Habib'i öldürdü. Nihayet yakalandı ve Amr bin el-Âs'a İletildi.

Gotürenlerin emîre verilen selam gibi se­lâm verdiklerini görünce, sordu:

'Kimdir bu adam?'

'Amr bin el-Âs'tır' dediler.

'Öyleyse ben kimi öldürdüm?'

'Sen Hârice bin Habib'i öldürdün' dediler. Bunun üzerine adam, Amr bin el-As'a döne­rek: 'Ey fasık! Ben senden başkasını Öldür­mek istememiştim ki?' dedi.

'Sen beni öldürmek istedin, fakat ALLAH'ın muradı Hârice oldu' diye cevap verdi ve onu

Önüne alıp öldürdü."(Taberânî, Mu'cemu'l-Ke-bfr'de uzun bir metinle ve mürsel olarak.]

8716- Muhammed bin Ali bin el-Hüseyİn radiyallahu anh'dan:

"Ali, 58 yaşındayken vefat etti."

8717- Yahya bin Bukeyr radiyallahu anh'­dan;

"Ali, hicrî kırk yılında yılının Ramazan ayının oııbeşine tesadüf eden cuma günü öl­dürüldü."

8718- Ebû Bekr bin Ebû Şeybe'den: "Ali, hicrî kırk yılında öldürüldü. Halife­lik süresi, beş yıl, altı aydır."

[Taberânî, Mu'cemu'l-Kelfr'ıle.]



Cevapla