Bana Verilen Desteğe Gollerle Cevap Vereceğim

Bütün Beşiktaşlılar buraya....
Cevapla
Siyah_Beyaz
Kurucu Yetkili
Kurucu Yetkili
Mesajlar: 1424
Kayıt: 22 Kas 2005 [ 12:52 ]

Bana Verilen Desteğe Gollerle Cevap Vereceğim

Mesaj gönderen Siyah_Beyaz »

Hürriyet Gazetesi’nin Beşiktaş yazarı Vedat Okyar sordu, Brezilyalı golcümüz Mert Nobre yanıtladı. Beşiktaş Dergisi Eylül 2006 sayısındaki Vedat Okyar-Mert Nobre sohbeti için tıklayınız...
Bir tarafta Siyah-Beyaz forma ile 24 sene futbol oynamış Beşiktaşlı Gazeteci-Yazar Vedat Okyar, diğer tarafta Takımımız’ın şampiyonluk yolundaki en önemli transferlerinden ve Türk vatandaşlığına geçen oyuncularımızdan Mert Nobre... Okyar ve Nobre’nin sıcak sohbeti eminiz sizlere de keyifli dakikalar yaşatacak.

Bu sezonun en flaş transferlerinden Mert Nobre ile Hürriyet Gazetesi Beşiktaş Yazarı Vedat Okyar’ı buluşturmak üzere BJK Nevzat Demir Tesisleri’ne gittiğimizde henüz Takımımız’ın idmanı devam ediyordu. Güneşin etrafı cayır cayır yaktığı öğle saatlerine denk gelen idmanda, sıcaklığa aldırmayarak canla başla çalışan futbolcularımızı görmek içimizdeki heyecanı daha da artırdı. İdman sonrasında röportaj için dakikaları sayarken, en sevilen yazarlarımızdan Vedat Okyar kapıda göründü. Onunla biraz sohbet ettikten sonra, röportaj yapacağımız yere şık kıyafetleriyle gelen Nobre’yi de alıp, fotoğraf çekimini yapmak için idman sahasına indik. Sohbete burada başlayan ikilinin yüzündeki gülümseme röportajın hemen hemen her dakikasında devam etti. İşte bu keyifli röportajın ayrıntıları...

V.Okyar: Öncelikle “hoş geldin” demek istiyorum...
M.Nobre: Çok teşekkür ederim.

V.Okyar: Türkiye’de santrfor olarak en beğendiğim oyuncu sensin. Bir Beşiktaşlı olarak da Takımımız’a transfer olduğun için çok mutluyum.
M.Nobre: Ben de burada olduğum için çok memnunum. Burada çok güzel karşılandım ve ilk geldiğim günden beri herkes bana çok iyi davrandı. Ben de bu mutluluğumu saha içinde elimden geldiğince göstermek istiyorum.

V.Okyar: Benim seninle ilgili şöyle bir inancım var; Nobre öyle bir futbolcu ki, şu an üstünde bulunan elbiselerle bile bir mahalle arasına gitse, oradaki çocuklarla da aynı iştahla oynar. Bu özelliğini de gerçekten çok beğeniyorum...
M.Nobre: Bu benim içimden gelen, doğamda olan bir özellik. Her neyle uğraşıyorsam başarılı olmak istiyorum. Eğer futbol oynuyorsam hangi maç olursa olsun, sonucunda ne olacaksa olsun mutlaka kazanmak isterim.

V.Okyar: Ben de bunu seni izlerken çok güçlü bir şekilde hissediyorum. Umarım çok daha yükseklere çıkarsın...
M.Nobre: Teşekkür ederim. Bu benim işim ve oynadığım takım için elimden gelenin en iyisini yapmak benim görevim. Bunun bilincindeyim. Beni izleyenler de bunu fark edeceklerdir. Sahada konuşmak en iyisi.

V.Okyar: Futbolcu olarak kendini nasıl tanımlarsın?
M.Nobre: Öncelikle kaybetmeye asla tahammülüm yok. Gol atmayı çok seviyorum ama kesinlikle egoist bir oyuncu olduğumu düşünmüyorum. Benim için öncelikle takımın başarısı gelir. Yeter ki, Beşiktaş başarılı olsun. Yoksa benim kaç gol attığım hiç önemli değil.

V.Okyar: Futbolu bu kadar severek oynayan Nobre’nin hayatında futbol olmadığı günleri de öğrenmek isterim...
M.Nobre: Açıkçası bu sorunun cevabını vermem çok zor. Küçük yaştan beri futbol oynuyorum ve hayatımda futbolun olmadığı bir an bile düşünemiyorum.

V.Okyar: Benim diğer spor yazarlarından bir farkım var. Babam iki dönem boyunca Beşiktaş’ın ikinci başkanlığını yaptı. Yani hepimiz fanatik Beşiktaşlıyız.
Ayrıca ben 42 yaşıma kadar futbol oynadım ve sadece Beşiktaş
forması giydim.
Mesela bana Fenerbahçe’yle ya da Galatasaray’la ilgili görüşlerimi de sorarlar ama ne konuşurum ne yazarım...
M.Nobre: Evet, sizin hikayeniz de oldukça ilginç. Hem babanız hem de siz uzun yıllar kulüp içinde hizmet vermişsiniz. Ayrıca 42 yaşına kadar futbol oynamış olmanız beni çok etkiledi.

V.Okyar: Utandım da bıraktım. Aslında daha oynayacaktım (gülüyorlar). 18 yaşındaki çocukları transfer etmişlerdi ve neredeyse çoğu çocuğum yaşındaydı. O zamanki Başkanımız Mehmet Üstünkaya’ydı ve rahmetli benden bir yaş küçüktü... Bir de babam ikinci başkan olduğu için para da almıyordum...
M.Nobre: O zaman işler zorlaşıyor tabi ki (gülüyor)... Gerçekten çok hoş bir durum. Ben Brezilya’da 42 yaşına kadar oynayan bir futbolcu görmedim.

V.Okyar: Beşiktaş’ın havasını nasıl buldun?
M.Nobre: Beşiktaş’ta çok güçlü bir yapı var. Yeni yeni kurulan bir takımız. Daha önce de söylediğim gibi herkes beni çok iyi karşıladı. Bu nedenle de Beşiktaş’ın havasına çok çabuk alıştım. Tabii ki önceden Kleberson ve Bobo’yla arkadaşlığmın olması da benim için avantajdı. Kleberson’u beş senedir tanıyorum. Brezilya’da karşılıklı oynadığımız çok maç oldu. İstanbul’da ailecek görüşüyoruz. Takımımız da gün geçtikçe iyiye gidiyor. Büyük bir hızla kaynaşmaya devam ediyoruz. İnanıyorum ki; yakın zamanda her açıdan üst seviyede bir takım olacağız.

V.Okyar: Sahada başarılı olabilmen için nasıl bir taktikle oynanması senin için daha avantajlı olur?
M.Nobre: Benim gibi ceza sahası içinde oynamayı seven bir futbolcunun orta sahadan çok pas alması gerekir. Ama tabii ki bu konudaki takdir hakkı Teknik Direktörümüz Jean Tigana’nın. Zaten onun da bu konuda değişik alternatifleri ve taktikleri var. Bu nedenle taktiksel olarak herhangi bir sorun yaşayacağımı zannetmiyorum.

V.Okyar: İnönü Stadı’ndaki ilk maç olan Gaziantepspor maçında tribünlere çağrılan ilk futbolculardan birisi de sendin. Taraftarlar da seni bağırlarına basmış gibi görünüyor. Ne dersin?
M.Nobre: Camia içinde iyi karşılanmamın bir devamı gibi oldu bu taraftar desteği. Gerçekten adımı duyduğumda çok mutlu oldum. Eskiden rakip futbolcu olarak geldiğim İnönü Stadı’nda tribünlere çağrılmak çok heyecan verici. Taraftarımızın da çok cefakar olduğunu düşünüyorum... Bunu maç içerisinde her zaman gösteriyorlar. Takımın kazanması için, yenik durumdayken bile takımı sonuna kadar destekliyorlar. Gerçekten “12. adam” görevini çok iyi yerine getiriyorlar. Bana verdikleri bu desteğe ben de sahada oynayacağım iyi futbol ve atacağım gollerle cevap vereceğim.

V.Okyar: Aynı maçta kırmızı kartla oyun dışında kalman bence haksız bir yorumdu. Bunu maç yazımda da aynen yazdım. Yeşil sahaları çok iyi bildiğim için söylüyorum; faule maruz kalan her futbolcu için kendini koruma ve o pozisyondan kurtulma anıdır o... O dirsek yüze de, kola da gelebilir. Ama ben kesinlikle o hareketi isteyerek yaptığını düşünmüyorum.
M.Nobre: Sizin gözleminiz çok doğru. Herkesin de gördüğü gibi beni tutan rakip futbolcuydu. İlk darbeyi vuran da oydu. Top bizden çıktıktan sonra hücum yönüne doğru gitmeye çalıştım. O beni hala tutuyordu ve ben de kurtulup oyuna devam etmek için hamle yaptım. Siz de bilirsiniz, bu tip şeyler saha içinde sürekli yaşanır. Kırmızı kart görmem çok ağır bir karardı.

V.Okyar: Bir de şöyle bir yorum var... Tribünde benimle maçı izleyen arkadaşlarım “Eğer Nobre Fenerbahçe formasıyla bunu yapsaydı atılmazdı” dediler...
M.Nobre: Maçtan sonra otele gittiğimde oranın çalışanlarından
birisi de aynı şeyi söyledi:
“Formaların rengi başka olsaydı belki atılmazdın.” Ama bence kurallar herkese aynı şekilde uygulanmalı. Herhangi bir takıma veya futbolcuya ayrıcalık tanınmamalı.

V.Okyar: Konu eski takımından açılmışken, senden özel bir ricam var... Bazı muhabirler seni Fenerbahçe hakkında kötü konuşmaya yönlendirecek sorular sorabilirler. Ama o camiayla ilgili, saygı duyduğunu belirtmek dışında hiçbir beyanat verme.
M.Nobre: Zaten genelde muhabirlerle konuşurken Beşiktaş’la ilgili soru sormalarını istiyorum. Çünkü ben Beşiktaş’ın futbolcusuyum ve burada çok mutluyum. Fenerbahçe’yle ilgili konuşmak istemiyorum. Orada iyi-kötü günlerim geçti. Ama bundan sonra sadece Beşiktaş var. Fenerbahçe kazanmış ya da kaybetmiş beni hiç ilgilendirmiyor.
Beni şu anda ilgilendiren tek şey Beşiktaş. Bunun yanında bazı yorumcuları da kötü niyetli olarak nitelendiriyorum. Oyuncuları takip etmeden kafalarına göre yazılar yazıyorlar. Ama artık bunlara alıştığım için bu tuzağa düşeceğimi sanmıyorum.

V.Okyar: En büyük hayalinin ne olduğunu merak ediyorum...
M.Nobre: Ben hayal kurmayı hiç sevmiyorum. O yüzden bu soruya şöyle bir cevap verebilirim; elimdeki değerli varlıkları kaybetmemek en büyük amacım. Yaptığım iş ve ailemdeki huzur nedeniyle çok mutluyum. Bunun ömrümün sonuna kadar böyle devam etmesini diliyorum. Ama şu andaki en büyük hedefimi sorarsanız, Beşiktaş formasıyla şampiyon olup taraftarlarımızı mutlu etmek diyebilirim.

V.Okyar: Artık sen de bir Türk vatandaşısın ve Türk Milli Takımı’nda oynama şansına sahipsin. Bu konuda neler söyleyeceksin?
M.Nobre: Türk Milli Takımı’nın formasını giyme şansı bulursam son derece mutlu olacağım. Neredeyse üç yıldır buradayım ve bu ülkeyi çok seviyorum. Tatile gittiğimde bile özlüyorum. Bunu yaşayan da sadece ben değilim. Ailem ve evimde çalışanlar bile, buradan uzaktayken Türkiye’nin eksikliğini çekiyor. Benim için Türkiye’nin Brezilya’dan hiçbir farkı yok. Burada dışardan gelen insanlara çok sıcak ve samimi davranıyorlar. Bu durum da benim gibi yabancıların kendini rahat hissetmesini sağlıyor. Sonuç olarak benden Türk Milli Takımı’ın formasını korumam istenirse bunu seve seve yaparım. Ama biliyorum ki, o formayı elde edebilmek için öncelikle Beşiktaş’ta çok iyi performans göstermem gerekiyor. Ve ben de en iyisini yapmak için buradayım.

V.Okyar: Teşekkür ederim, başarılar dilerim.
M.Nobre: Ben teşekkür ederim.



Cevapla