Japon büyük elçisi!

Galatasaraylıların yeri...
Cevapla
Kullanıcı avatarı
altonax
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 40
Kayıt: 06 Ağu 2006 [ 12:48 ]

Japon büyük elçisi!

Mesaj gönderen altonax »

Japon büyük elçisi!


Galatasaray'da, futboluyla günden güne büyüyen Inamoto, Türkiye'deki ilk Japon oyuncu olmaktan gurur duyduğunu söyledi, "Kendimi kültür elçisi olarak görüyorum. Çünkü futbol, çağdaş kültürün bir parçası" dedi

ÖZEL RÖPORTAJ / ERHAN TELLİ


Galatasaray'ın Japon yıldızı Junuchi İnamoto, sarı - kırmızılı formayla geçirdiği sezonun ilk yarısını Milliyet'e değerlendirdi.
Bir yıllık sözleşme yapılarak Türkiye'ye getirilen, geldiği ilk günden beri sürekli tartışılan, zaman zaman sertçe eleştirilen ve sezon sonunda da mukavelesi son erecek olan yıldız futbolcu, Galatasaray'da mutlu olduğunu ve Türkiye'de uzun yıllar futbol oynamak istediğini söyledi.
İşte Türkiye'deki ilk Japon futbolcu olma özelliğini de taşıyan İnamoto'nun, İstanbul'da yaşadıkları, takımı hakkındaki düşünceleri ve samimi açıklamaları...

Gerets ve Zico yorumu
* Futbolda geleceğin neler getireceğini bilemezsiniz. Kariyerim boyunca yaptığım birçok sözleşme de bir yıllık olmuştur. Ancak Galatasaray'ı seviyorum, İstanbul'u seviyorum, dolayısıyla teknik ekip ve yöneticilerimiz de uygun görürlerse ben de uzun yıllar Galatasaray'da kalmak isterim.
* Alışma devresini artık atlattığımı düşünüyorum. Taraftarlarımıza her geçen gün, her yeni maçta öncekinden daha iyi bir İnamoto izletmeye çalışıyorum. Öncelikli hedefim tabii ki Galatasaray'ın bu yıl lig ve kupa şampiyonu olmasına katkıda bulunmak.
* Hem Gerets ile hem de Zico ile çalıştım. İkisinin de kendine has özellikleri var. Çalışmayı ve kazanmayı çok seviyorlar. Geçmişte her ikisi de örnek alınacak çok önemli oyunculardı. Ve şimdi de önemli başarılara ulaşmış kariyer sahibi, futbol adamları.
* Kader iki teknik adamı da Türkiye'de karşı karşıya getirdi. Ben Galatasaray'ın oyuncusuyum ve takımımın şampiyon olmasını istiyorum. Doğal olarak Gerets'in önümüzdeki dönemde Zico'dan daha başarılı olmasını diliyorum.
* Derbiler hep gerilimli olur. Bu, sporun, mücadelenin bir parçası. Ancak ne yazık ki önemli maçlarda sıklıkla görmeye başladığımız tribün taşkınlıkları futbolun güzelliğine gölge düşürüyor.
* Taraftarlar takımlarına yaptıkları tezahüratın nereye dek pozitif destek olduğunu, hangi noktadan sonra bu tezahüratın taşkınlığa dönüşerek takımlarına zarar verdiğini artık bilmeliler.
* Türk futbolunun Avrupa'dan ya da dünyadan eksik kalır bir yanı yok. İyi, sert ve hızlı futbol oynanıyor, taraftarlar da stada iyi futbol izlemeye geliyor ve takımlarını sonuna dek desteklemek istiyorlar. Futbolcuları iyi tanıyorlar, sevgilerini onlara saha dışında da gösteriyorlar.
* Galatasaray taraftarı gerçekten de çok tutkulu. Bizi deplasmanlarda da evimizde de doksan dakika boyunca coşkuyla destekliyorlar. Maçtan önce her birimizi teker teker tribünlere çağırarak cesaretlendirmeleri ise çok güzel.
* Türkiye'deki ilk Japon oyuncu olmak bana gurur veriyor. Kendimi burada bir kültür elçisi gibi görüyorum. Çünkü futbol, çağdaş kültürün bir parçası. Bu değişimler kültürel yakınlaşmayı hızlandırması açısından çok önemli.
* Türkiye'ye gelmeden önce de Türkiye, Türk tarihi ve kültürü hakkında çok şey duymuştum. Hazırlıksız değildim yani... Ancak İstanbul'a geldiğimde, tahminlerimin de ötesinde güzel bir şehir, sıcak ve iyi insanlar, zengin bir kültürel mirasla karşılaştım. Her gün yeni bir şey keşfediyorum. Müzelere gidiyorum, tarihi İstanbul'da dolaşıyorum, alışveriş merkezlerine gidiyorum.
* Daha önceden kebabı biliyordum. Şimdi Türk mutfağının bilmediğim özelliklerini, tanımadığım yemeklerini de keşfediyorum. Ya da örneğin bu hafta başında takımımızın masörlerinden Ufuk'un nikâhı için düzenlenen gecede takım arkadaşlarımla Türk usulü dans ettik. Yani Türkiye'de bir evlilik töreni görme şansım da oldu.


'Şansı biz yaratacağız'
* Takım arkadaşlarımla da aram çok iyi. Geldiğim ilk günden beri bana büyük bir samimiyet göstererek çabucak içlerine kabul ettiler. Kamplarda çok iyi vakit geçiriyoruz. Birkaç kelime Türkçe öğrendim. Artık hal - hatır sorabiliyorum. Bunu da benim hatırımı soran takım arkadaşlarıma borçluyum'
* Üç puanlı sistemde yedi puanın çok büyütülecek bir önemi yok. Sezonun ilk yarısında şans ne yazık ki bizimle değildi. Ancak bunu çalışarak ve isteyerek kendi yanımıza çekebiliriz. Yani şansımızı kendimiz yaratacağız.
* Çok tecrübeli oyuncularla genç yetenekleri bir araya getiren güçlü bir ekibiz. Devre arasında eksiklerimizi gidermek için çok çalışarak ligin ilk devresinde yaptığımız hataları tekrarlamamak için gerekli önlemleri alacağız.
* Ligin ikinci yarısında daha iyi bir performans göstereceğimizden eminim.

Tek üzüntüsü...
Şampiyonluğun en önemli adayı tabii ki biziz. Bu sezon yaşadığımız tek üzüntü ise Şampiyonlar Ligi'ne erken veda etmemiz... Özeleştiride bulunmak gerekirse, durumun kısaca özeti şöyle: Fırsatları iyi değerlendiremedik ve almamız gereken puanları alamayıp, elendik.

'Bir kişi fazlayız'
Fenerbahçe maçında, aynı Avrupa'da oynadığımız karşılaşmalarda olduğu gibi, rakip takım taraftarına nazaran azınlıkta olan kale arkasındaki taraftarımız, tezahüratlarını maç boyunca sürdürerek kendilerini hep duymamızı sağladılar. Bu, kendimizi sahada bir kişi fazla hissetmemizi sağlıyor.



Cevapla