Dilimize Yerleşen Hatalı Sözler
Dilimize Yerleşen Hatalı Sözler
Dilimize Yerleşen Hatalı Sözler
İskender Pala
XVI. yüzyılın ünlü şairlerinden Hayalî Bey’in dillere peleseng olmuş bir beyti vardır.
Şöyle:
Cihân-ârâ cihân içindedir ârâyı bilmezler
O mâhîler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler
Bu beytin ikinci dizesindeki “O” zamirini çok zaman “Ol” biçiminde, “içredir” kelimesinin de “içredirler” şeklinde söylendiğini duyarız. Oysa her iki türlü okunuşta da şiirin ölçüsü (vezin) bozulur. Hani halk arasında bir beyit dolaşır,
İnsanoğlu hîlebazdır kimse bilmez fendini
Her kime iylik edersen sakla ondan kendini
Burada da iylik kelimesini iyilik diye okuduğumuzda aynı durum ortaya çıkar. Fakat yine de halk iylik demeyi yanlış sayar ve beyit galat-ı meşhûr biçimiyle söylenmiş olur.
Şairleri belli olduğu halde güzel beyitlerin zaman içerisinde bir halk deyişi, bir atasözü, bir kelâm-ı kibar haline dönüşmesi işte bu küçük değişiklikler yoluyla oluyor. Halbuki vezin ve kafiye, sözün orijinalini saklamak için önemli birer delildir.
Halk dilinde yaşayan pek çok özlü sözün aslı, haddizatında bir ayet veya hadis tercümesi olabildiği gibi bir şairin hikmet içeren bir beyti de olabilmektedir. Bu durumda sözlerin asılları daha farklı olsa da, halkın kullandığı biçimiyle pek çoğu başka bir şekle girmiş, bazan ayrı anlamlar bile ifade etmeye başlamış olabilir. Mesela Yunus’un ünlü bir ilahisi bugünün müzik piyasasında şu şekilde terennüm edilmekte ve okunmaktadır:
Yan yüreğim yan
Gör ki neler var
Bu halk içinde
Bize güler var
Eğer bu dizeleri kafiye yönünden inceleyecek olursak ilk iki dizede herhangi bir kafiyenin söz konusu edilemeyeceğini görürüz. Oysa Yunus çapında bir şair bu ilk dizeyi “Yar yüreğim yar” şeklinde söylerdi. Nitekim o böyle söylemiş ama bilahare halk bunu “yan yüreğim yan” şekline koymuştur. Çünkü “Yâr, yüreğim yar” biçimi hem anlamı hem de kafiyeyi düzeltir. Yunus ilk “yar” kelimesini “sevgili” anlamıyla, ikinci yar kelimesini de “yarmak, ortadan ayırmak” anlamıyla kullanarak demek ister ki “Ey yâr! Hele yüreğimi yar da bir bak, gör ki neler var!” Bu durumda ilahi bir kat daha güzelleşecek ve Yunus’a yakışır hal alacaktır. Keza onun,
İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsen
Bu nice okumaktır
dörtlüğünde de biz ilk dizenin “İlim ilim ilmektir” olması gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü ilim, “ilim ilim ilinerek, yani iğneyle kuyu kazar gibi” elde edilir. Hem zaten Yunus gibi bir şair “bilmektir” kelimesini her iki dizenin sonunda acemice tekrarlayarak şiirini neden kafiyeden yoksun bıraksın ki!?..
Halk arasında kullanılan bazı tekerleme ve deyişlerin doğru şekilleri için belki de onları vezne vurmak, tartıya koymak, kafiye kontrolünden geçirmek vs. gerekir. Buyrunuz mesela;
Tahsil cehaleti alır
Eşeklik baki kalır
Hece değeri yönünden buradaki kelime “Eşeklik” değil, “Eşekliği” olmalıdır.
Delidir
Ne yapsa yeridir
Burada da delidir kelimesini iki kez tekrarlayarak “Delidir delidir” şeklinde söylemek gerekir. Ama söz gelimi birisi böyle söylese, birileri çıkıp “delidir” kelimesinin bir defa söylenmesi gerektiğine dair tashih yapabilir. Lugat-ı fasihten evla bir galat.
Bir tane daha:
Kokmuş ete tuz neylesin
Anlamayana söz neylesin
Keza ikinci dizedeki “Anlamayana” kelimesi “Anlamaza” olmalıdır. Ve nihayet,
Keser döner sap döner
Gün gelir hesap döner
tekerlemesinin ikinci dizesinin de “Bir gün gelir hesap döner” şeklinde söylenmesi taraftarıyız biz.
Teklif bizdendir!..