TÜRKİYE'DEN EGE,EGE'DEN AYDIN

Gezip gördüğünüz yerleri bizimle paylaşmak veya kendi memleketinizi bize tanıtmak mı isityorsunuz?? Daha ne duruyorsunuz.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
BHR
Bölüm Yetkilisi
Bölüm Yetkilisi
Mesajlar: 467
Kayıt: 09 Nis 2009 [ 21:49 ]

TÜRKİYE'DEN EGE,EGE'DEN AYDIN

Mesaj gönderen BHR »

Resim

TÜRKİYE'DEN EGE,EGE'DEN AYDIN

Yüzölçümü: 8.007 km²
Nüfus: 950.757 (2000)
İl Trafik No: 09


Binlerce yıl önce B.Menderes Irmağının suladığı bereketli ovalar üzerine kurulmuş Aydın doğanın kültürle kucaklaştığı ve Türkiye’de turizmin başladığı ilk illerden biridir. Aydın, eşsiz nitelikteki antik çağın kent ve tapınakları ile muhteşem doğal güzelliklere sahiptir. Kent coğrafi konumundan ötürü çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapmış ve her bir uygarlık bölgede kendi izlerini bırakmıştır. Antik çağın Afrodisias, Milet, Alinda, Didyma, Nysa, Priene, Magnesia gibi önde gelen kentlerinde doğa filozofları Thales, Anaksimender ve Anaksimenes’i, tarihçi ve coğrafyacı Hekatais’u, şehir plancısı ve mimar Hippodamos ile İsidoros’u yetiştirmiş olan Aydın; Kuşadası ve Didim gibi sahil ilçeleriyle turizm açısından Türkiye’nin önde gelen kentlerinden biridir.

Günümüzde yüz binlerce turist ilimizi ziyaret etmekte, antik çağ kentlerinde geçmişin izleriyle buluşmakta, eşsiz flora ve faunasıyla doğayı olabildiğince gözlemlemektedir.


KUŞADASI

Resim
ResimResim


İzmir, Selçuk, Pamucak, Meryem Ana, Pamukkale, Didim, Bodrum, Marmaris gibi turistik ve tarihi yerlerin merkezi durumunda oluşu, ayrıca Sisam Adsıyla karşı karşıya bulunuşu nedeniyle en önemli turistik merkezlerden birisidir. İstanbul’dan sonra ikinci büyük deniz kapısıdır.
Kuşadası İonya tarihi ile birdir. Yılancı Burnu denilen yerde Efes’e bağlı Neopolis ismi ile kurulduğu sanılmaktadır. Burada Etiler, Kayralılar hüküm sürdüler. M.Ö. 5. yy başlarından itibaren sırasıyla Persler, Atinalılar, Makedonyalılar ve Selevkosların egemenliğine giren Kuşadası, M.Ö. 64’de Roma’ya bağlandı. M.S. 395 yılında Bizans egemenliğine giren Kuşadası, Efes limanının Menderes nehrinin getirdiği alüvyonlar yüzünden kapanması ile Efesli tüccarların yeni limanı olmuştur. Venedik ve Cenovalılarla ticaretin yapıldığı dönemlerde, yeni iskele anlamına gelen “Scalanova” ismi ile anıldı.
13. yy. ikinci yarısında Selçuklu türk Beylerinin idaresi altındayken, 1413’de Osmanlı egemenliğine girmiş, Sadrazam (Öküz) Mehmet Paşa tarafından imar edilmiştir.Müslüman Türkler önceleri Kuşadası yakınlarında Pilavtepe eteklerinde Andızkule’de otururlardı. İlçenin simgesi olan Güvercin Ada’daki kale 1834’de yapıldı. Kuşadası adı buradan gelmektedir.
İlçe ekonomisindeki temel sektör hiç şüphe yok ki turizm ve buna bağlı olarak gelişen ticaret ve hizmetleridir. Söke ve Selçuk karayolları ile her iki yönde bağlı oluşu, Adnan Menderes Hava limanına yakınlığı, kruvaziyer turizmine uygun limanı ve uluslar arası yat limanının bulunması Kuşadası’nı turizm yönünden daha önemli hale getirmiştir.

SÖKE

Resim
Resim
Resim
Resim

M.Ö. 5000 yılından itibaren yerleşim alanı olmuştur. İlk olarak Hititlerin egemenliğine giren bölge, M.Ö. 1200’de Kayralıların yurduydu. Sırasıyla İonlar, Lidyalılar ve Perslerin yönetimine girdi. Büyük İskenderin Anadolu’ya gelmesiyle Makedonyalıların, peşinden Roma ve Bizans egemenliklerinde kaldı. Malazgirt Zaferin’den sonra Türk dönemi başladı. Aydınoğulları beyliği zamanında yerleşen Türkmen Boylarından birinin beyi olan, Süleyman Şah tarafından dedesi Söke Bey adı bölgeye verildi. Yöre 1451’de kesin olarak Osmanlı topraklarına katıldı.

1891’de Belediye olan Söke; Türkiye’nin en önemli pamuk üretim alanlarındandır. Çevresindeki zengin ve tarıma elverişli topraklardan elde edilen ürünlerin pazarlandığı önemli bir ticaret merkezidir. Zeytin ve incir halkın geçim kaynakları arasındadır. El sanatları oldukça gelişmiştir. Dağ köylerinde ormancılık, arıcılık, Bafa gölünde ise balıkçılık yapılmaktadır. Sanayi yönünden büyük ölçekli fabrikalara sahiptir.

DİDİM

Resim
ResimResim

Merkez ilçeye 123 km. uzaklıktadır. Büyük Menderes delta ovasının güneyinde, Altınkum Plajlarına çok yakın antik Didyma kentinin kenarındadır. Tarihi belgelere göre, Atina Kralı Kadros’un oğlu Neleus önderliğindeki bir grup İon tarafından kuruldu. Yöreye sırası ile Selevkoslar, Bergamalılar ve Romalılar hakim oldu. Kent,; Roma imparatorluğu ikiye bölününce Bizansın elinde kaldı. Selçukluların yöreye egemen olmasından sonra XII. Yüzyılda Menteşeoğulları Beyliği sınırları içinde kalan kent, bu beyliğin başkenti oldu. 1415 yılında Osmanlıların hakimiyetine girdi.
Mayıs 1990’da ilçe ünvanına kavuşan Didim’de turizme yönelik el sanatları oldukça gelişmiştir. Küçükbaş hayvancılık, tarım, kıyı şeridinde her mevsimde balıkçılık yapılabilmektedir. Didim gerek denizinin, plajlarının güzelliği ve gerekse tarihi zenginlikleri nedeniyle yılın her ayı yerli-yabancı turistlerin ilgisini çekmektedir. 1960’lı yıllarda küçük bir yerleşim merkezi olan ilçe; turizme verilen önemle birlikte büyük bir gelişme ve nüfus artışı göstermiştir. Eski ismi “Yenihisar” olan ilçe, yöre halkının isteğine uyularak 9 Nisan 1997 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan kararla Didim olarak değiştirilmiştir.
Apollon Tapınağı Artemis’in ikiz kardeşi Apollon adına, Brankhid kahinleri için yapılmıştır. Strabona göre; “Dünyanın en büyük tapınağı olduğundan çatısı örtülememiştir.” MÖ 494’te Persler tarafından tahrip edilen, büyük Aleksander, Seleukhoslar, Bergamalılar ve Romalılar zamanında yeniden kurulan ve eklemeler yapılan tapınak antik dünyanın en ünlü kehanet merkeziydi.

İl merkezine uzaklığı 123 km olup, turizmin en yoğun olduğu yörelerden birisidir. Didyma Apollon Tapınağı (resimde) , Milet antik kenti, Altınkumu, temiz denizi, geniş plajıyla yerli ve yabancı turistlerin yoğun ilgisini çekmektedir. Son yıllarda gözlenen çok sayıda otel motel ve sayfiye yapılaşma ile büyük bir gelişme içine girmiştir.





Didyma Apollon Tapınağı

Sten Llyod’un sütunlardan oluşan bir orman dediği Didim Apollon Tapınağı, H.Drerup, R.Naumann ve K.Tuchelt’in yaptıkları çalışmalara göre arkaik yapılaşması MÖ 8.ve7. yüzyıllara kadar gitmektedir. MÖ 6.yüzyılda Zeus’un oğlu ve Ay Tanrıçası Artemis’in ikiz kardeşi Apollon adına, Branhid kahinleri için yapılmıştır. Pausanias , Apollon kutsal mekanının ilk İon yerleşmesinden daha eski olduğunu yazar. Strabon’a göre; “Dünyanın en büyük tapınağı olduğundan çatısı örtülememiştir.” MÖ 494’te Persler tarafından tahrip edilen, Büyük Aleksander, Seleukhoslar, Bergamalılar ve Romalılar zamanında yeniden kurulan ve eklemeler yapılan,antik dünyanın en ünlü kehanet merkeziydi. Panormos limanından denize açılacak tüccar ve askerler burada fal baktırır, tanrılara kurban sunarlardı. Bir söylenceye göre, Büyük Aleksander,Didim’e geldiğinde uzun yıllar önce kurumuş olan bir çeşmeden hırıltıyla fışkıran sular, Büyük Aleksander’in baş tanrı Zeus’un oğlu olduğunu duyurmuştur. Heredot, MÖ 6. yüzyıldan Mısır Kralı II. Necho ile Lidya Kralı Kroisos’un Didim Tapınağı’na adaklar sunduklarını yazar . Strbon’a göre, tapınak en pahalı adak eşyalarıyla süslenmekteydi. Buradaki tapkı heykelini ünlü sanatçı Karnachos, Medus ve boğa başı kabartmalı baştabanlarla öteki heykelleri Aphrodisiaslı yetenekli ustalar yapmışlardır.Kutsal avluya inilen kapıların arasında yer alan 70 ton ağırlığındaki tek parça mermer blok,dünyanın en büyük mimari elemanı olarak tanınmaktadır. Dört yanından basamaklarla çıkılan platform üzerine çift sıra oturtulan 124 adet sütunla çevrili bu anıt eser, çeşitli bölümlerden oluşmaktadır.

Didyma, Milet’e mermer döşeli iki yanında yatan aslan ve oturan adam heykelleri bulunan kutsal bir yolla bağlıydı. 4 km uzaklıktaki denize bağlantısı, büyük gemilerin bile yaşanabildiği Panormos adlı limanıyla sağlanıyordu. Çevresinde koruyucu ve konuk barınakları henüz ortaya çıkarılmış değildir.



Miletos (Milet)

Milet Büyük Menderes ırmağının Ege Denizi’ne ulaştığı yerde yarımada üzerinde kurulmuştur. İonya’nın en eski yerleşimlerinden biridir. Kente ait ören yeri günümüz Didim ilçesinin Eski Balat köyü ören yerinde geniş bir alana yayılmıştır. Milet; mimari, arkeolojik ve kültürel özellikleriyle yerleşim olmasının yanısıra, üretim ve ticaret ilişkileri nedeniyle, ekonomi tarihçilerinin, doğa filozoflarının kenti olması nedeniyle de, felsefecilerin yoğun ilgisini çeken bir metropoldü.

Antik coğrafyacı Strabon’a göre Milet’i ilk kuranlar Giritliler, Homeros’un İliada’sına göre ise Atina Kralı Kodros’un oğlu Neleus önderliğindeki İonyalılar’dır.

Milet, İon’lar tarafından geliştirilmiş ve MÖ 7. yüzyıldan itibaren Ege’nin önde gelen ticaret, kültür, sanat ve bilim merkezi olmuştur. Bu dönemde yetenekli Miletli denizci tacirler ve kolonizatörler, 90 adedi Karadeniz’de olmak üzere, Ege, Marmara ve Akdeniz’in dört bir yanında (Mısır’da Naukratis) çok sayıda ticaret kolonisi kurmuşlardır.

Milet’te ilk kazıları 1899 yılında Th.Wiegand başlatmıştır. Daha sonra 1838’de C.Weickert, G.Kleiner, M.Wiener ve günümüzde Prof. Dr. Volkmar Von Grave’nin başkanlığında sürdürülmektedir. Kalabalık tepede elde edilen ve arkaik döneme ait, bakır, tunç, demir ve kurşun madenine ait curuflar, arkeometalurji alanında önemli ip uçları vermekte, burada seramiğin yanı sıra metal sanayiinin de erken dönemlerde geliştiğini de göstermektedir.

MÖ 546’da Lidya ile beraber Pers egemenliğine giren kent, MÖ 464’te Perslere karşı giriştiği bağımsızlık savaşlarında yenik düştü ve Milet acımasızca yakılıp yıkıldı, halkı tutsak ve sürgün edildi. Kent, MÖ 334’te Büyük Aleksander, daha sonra Seleukhos ve Bergama krallıkları ardından, Roma ve Bizans egemenliğine kaldı. Antik çağlar boyunca bayındırlaşan Milet’in, dört limanı vardı. Özellikle Roma döneminde anıtsal mimarlık yapıları ile donatıldı. Orta Çağlar’da Büyük Menderes akarsuyunun getirdiği bahar taşkını millerle bataklığa dönüşen ve denizle bağlantısı kesilen kent, giderek önemi yitirdi. İlk Miken yerleşimiyle başlayan iskan, Türkler’in Anadolu’ya egemen olduğu Plataia (Balat) yerleşimi ile 18. yüzyıla kadar devam etti. Özellikle 15. yüzyıl başlarında İlyas Bey’in burada yaptırdığı külliye ve kervansaray ile Balat köyü, son dönem önemli yerleşimidir. Balat limanı, Anadolu ve Asya’dan gelen malların ihraç edildiği önemli bir ticaret limanı idi. 14. yüzyılda burada Latin kolonlarına ait konsolosluklar , kilise ve mahalleler bulunmaktaydı. E. Çelebi , 17. yüzyılda Milet ören yeri, farklı uygarlıkların eserlerini bir arada barındıran bir açık alan sergi yeridir diye bahseder.

Milet’te ilk kazılar 1899’da Th. Wiegand tarafından başlatılmıştır.

Tiyatro: Batı Anadolu’daki tiyatrolar arasında Millet tiyatrosunun ayrı bir yeri vardır. En uzun ömürlü olan yapısı ve görkemiyle dikkat çeker. Dört ayrı inşa evresi olan tiyatro bir yamaç üzerinde oturtulmuştur. Denizden yüksekliği 30-40 m kadardır. Diğer antik tiyatro yapıları gibi üç bölümden oluşur. Hellenistik dönemde yapılan tiyatro, MS 200’lerde onarım görmüştür.

Faustina Hamamı: Milet’te ayakta kalan başlıca yapıtlardan biridir.Güney agora ile tiyatro arasındadır. Önde bekleme salonu ve bitişiğinde Muza’lar odası yer almaktadır.

Stadyum: Tiyatro ile limanın hemen önündedir. Dikdörtgen biçimdedir. Roma döneminin sonlarında 15000 kişilik idi.

Serapis Tapınağı: Dört basamaklı bir merdivenle çıkılan tapınak, dikdörtgen biçimindedir. Beşerden iki dizi sütunla üç nefe ayrılmıştır. Girişteki tavan bölümlerinde tanrı ve müz kabartmaları görülür. Tapınakta,oluklu, dört sütunlu korent başlıkları üzerinde yer alan arşitrav (baştaban), onun üzerinde de, Helois Serapis kabartması bulunan üçgen yer almaktadır.

Kent Meclisi (Bouleuterion): Güney Agora yakınlarındadır. Tiyatro yapılarını andırır. MÖ 2.yüzyıl yapısıdır.Salon, 1.500 kişilik oturma yerine sahiptir.

Tören Caddesi ve İonik Stoa: Halk meclisi önünden aslanlı limana doğru bir yol uzanmaktadır. 1976 yılında restorasyonuna başlanan bir stoa, tören caddesinin doğusunda yer almaktadır. Bu stoa arkasında 19 dükkanın bulunduğu 35 ionik sütunlu bir sundurmadan ibarettir. Bu caddede törenler yapılırdı.

Anıtsal Çeşme(Nymphaion): Büyük alanın doğusundadır. MS 79 yılında imparator Titus zamanında yapılmış bir Roma dönemi yapısıdır.20 m genişliğinde ve 17 m yüksekliğinde, üç katlı görkemli bir yapıydı. Sütunlar arasına yerleştirilmiş heykellerle doluydu. En alt kattaki eğik anforalardan ve balık heykellerinin ağızlarından sular fışkırırdı.

Delpinion: Tanrı Apollon Delpinus’un tapkı yeri, arkaik dönemden beri kutsal bir yerdi. Kalıntıları olan tapınak, Hellenistik Çağ’da yapılmış, Roma Çağın’da da yenilenmişti. Tapınak alanı Hellenistik Çağ’da Dor, Roma Çağında da Korint düzeninde staolarla çevrilmişti.

Gymnasion: Kuzey agoranın doğusundadır. Dört basamaklı bir merdivenle çıkılır. Büyük bir kapıdan Dor ve İon düzeninde sütunlarla çevrili salonlara girilir. Etrafında beş dersliğin yer aldığı bir avlusu bulunmaktadır.

Serapis Tapınağı: MS 3. yüzyılda yapılmış, iki sıralı beşer sütunun meydana getirdiği üç nefli bir yapıdır. Kesme taştan örülmüş düz duvarları daha eski bir tarihe sahiptir.

Bizans Kalesi: Tiyatronun yaslandığı tepe üzerine Bizans döneminde yapılmıştır.Korsanlar ve Türkler tarafından da kullanılan kalenin bir kısım surları tiyatro sahnesinin üzerine de inşa edilmişti. İlk kazılar sırasında tiyatro temizlenirken bunların pek çoğu kaldırılmıştır.

Büyük Kilise: MÖ 3. yüzyıl yapısı ile MS 2. yüzyıl yapısı bir Heronun temelleri üzerine 534 yılında inşa edilmiş Büyük kilise’nin,üç nefli bir yapı olduğu anlaşılmaktadır.



İlyas Bey Külliyesi

Antik Milet ören yerinde bulunan külliye (1403-1404), Türk Beylikler döneminden önce gelen mimarlık ve sanat eserlerinden biridir.Büyük bir avlu içinde yer alan cami, mimari özellikleri, süslemeleri ve zengin yapı gereçleriyle orijinal olarak günümüze değin gelebilmiş ender ve görkemli bir eserdir. Yapımında Milet harabelerinden devşirilen mermerlerden yararlanılmıştır. Cümle kapısının bulunduğu kuzey cephesi son derece ilgi çekicidir. Eyvan gibi büyük bir kemerle çevrilmiş üç bölümlü süslemeli portal, mermer şebekeler, renkli kakma taşlar ve mermer kaplamalar, Beylikler döneminin özelliklerini yansıtır. Kıble duvarındaki mermer mihrap, erken dönem Türk taş süsleme sanatının güzel ve anıtsal örneğidir.

Diğer Türk eserleri; külliyenin avlusu içinde İlyas Bey Türbesi, sadece güney cephe kalıntısı bulunan medrese, Milet tiyatrosu önünde, 15.yüzyılda İlyas Bey’in yaptırdığı Milet Kervansarayı ve antik Milet hamamının bulunduğu yerdeki Türk hamamıdır.



Kullanıcı avatarı
BHR
Bölüm Yetkilisi
Bölüm Yetkilisi
Mesajlar: 467
Kayıt: 09 Nis 2009 [ 21:49 ]

TÜRKİYE'DEN EGE,EGE'DEN AYDIN

Mesaj gönderen BHR »

EFELER

Resim

* Efe, tarihte Batı Anadolu'da ozellikle Aydın ve Muğla illeri ile Ödemiş ilçesinde yaşamış, silahlı ve mevcut düzene değişik nedenlerle başkaldırmış olan kişilere verilen isimdir.

* Efe aynı zamanda günümüzde yiğit, cesur, mert ve sözünün eri olan kişileri tanımlamak için kullanılmaktadır.

* Efe aynı zamanda bir erkek ismidir.

* Efe, Zeybek ve Kızan arasındaki bağıntı.Bir Efe, Zeybek gruplarının başıdır.
Kelimenin anlamı:Zeybekler arasında kahramanlık yapmış cesur ve mert kişiler arasından efe seçilir.Zeybekler, efenin emriyle kızanları yetiştirirler. Zeybeklerden eğitim gören, silahlı onur adamlardan oluşan genç kişilere, kızan denir. Belirli bir zaman kızan olarak zeybeklerden eğitim gördükten sonra zeybek sınıfına alınırlar.


Efe sözcüğünün kökeni hakkında değişik teoriler vardır. Bu sözcüğün kökeni kesin olarak bilinmemekle birlikte benzer bir kelime olan Zeybek hakkinda en bilimsel gorunen tez, Sn Onur Akdogu tarafindan kaleme alinan "Bir Başkaldırı Öyküsü-Zeybekler-Tarihi, Ezgileri, Dansları" adlı eserde belirtilen (2004) "zeybek kavramının eski Türkçede koruyucu zırh anlamına gelen say, sağlam ve sıkı anlamına gelen bek sözcüklerinin birleşiminden doğan bir kavram olduğu" ve "Saybek- Saybak- Zaybak-Zeybak-Zeybek değişim zinciri içinde oluştuğu" savıdır. Efe kelimesinin ise "büyük kardeş" anlamına gelen bir Türkçe sözcük (eke) olduğu düşünülmektedir.

Efeler, Birinci Dünya Savaşından sonra Türkiye'nin işgalinde Yunan kuvvetleriyle karşı karşıya gelmiş ve dağdan inerek Milli Mücadeleye katılmışlardır. Cumhuriyetin ilanından sonra hizmetleri nedeniyle kendilerine ordu rütbesi ve İstiklal Madalyası verilen efeler, bu tarihten sonra yasadışı eylemlerini bırakarak tarihteki yerlerini almışlardır. En ünlü efeler arasında Yörük Ali Efe, Kıllıoğlu Hüseyin Efe, Demirci Mehmet Efe, Mestan Efe, Atçalı Kel Mehmet Efe, Molla Ahmet Efe, Saçlı Efe, Gökçen Efe,Pepe Efe, Kerku Alim Efe ,Çakırcalı Mehmet Efe gibi isimler yer almaktadır.

LİNKİ GÖREBİLMEK İÇİN LÜTFEN KAYIT OL VEYA GİRİŞ YAP!

Kullanıcı avatarı
GiudiZioSo
Fanatik Üye
Fanatik Üye
Mesajlar: 1533
Kayıt: 13 Kas 2007 [ 20:55 ]

TÜRKİYE'DEN EGE,EGE'DEN AYDIN

Mesaj gönderen GiudiZioSo »

emeğine sağlık okumadım ama güzel bi paylaşım olmuş.. ;)
not: yazıları renklendirirsen çok daha iyi olur ;)

Cevapla