Uzun okuyamam demeyin. Gerçekten durup düşünceksiniz okuyunc

Gözlerinize inanamayacağınız "nasıl olur ya?" dedirten garip olaylar bu bölümde...
Cevapla
Kullanıcı avatarı
En[G]in
Fanatik Üye
Fanatik Üye
Mesajlar: 1740
Kayıt: 19 May 2018 [ 23:12 ]

Uzun okuyamam demeyin. Gerçekten durup düşünceksiniz okuyunc

Mesaj gönderen En[G]in »

Okuyacağınız bu metin, yaşamınızın çok önemli bir sırrını içermektedir.

Bu metinde anlatılanlar, farklı bir yaklaşım yada herhangi bir felsefi düşünce değil, bilimsel olarak kanıtlanmış kesin birer
GERÇEKTİR..!!!

Yaşamın boyunca bir maddesel gerçeklik üzerine şartlanmışsındır. Bu şartlanma içinde büyür ve tüm hayatını bu bakış açısı üzerine kurarsın. İnsan doğduğu andan itibaren 5 duyuya bağımlıdır ve dış dünyayı bu duyuların tanıttığı şekli ile tanırız. Oysa dış dünya dediğimiz kavram hakkında yapılan bilimsel araştırmalar sanıldığından tümüyle farklı gerçekleri ortaya koymuştur..!

Bazı düşünürlerin “ insan bir hayaldir, aslında bütün yaşananlar geçici ve aldatıcıdır, bu evren bir gölgedir ” şeklindeki sözleri, günümüzde bilimsel olarak kanıtlanıyor gibidir.!!!

Frederick VESTER

Görüyorum derken aslında gözümüze gelen ışınların elektrik sinyaline dönüşerek beynimizde oluşturduğu etkiyi görürüz.. görüyorum derken aslında beynimizdeki elektrik sinyallerini seyrederiz…

Bu arada beyin, ışığa kapalıdır ve içi tamamen karanlıktır. Dolaysıyla beynin ışığın kendisiyle muhatap olması asla mümkün değildir.
Şimdi.. Karşına bir yanan mumu alıp onun ışığını seyrettiğini düşün. Mumun ışığını seyrettiğin süre boyunca kafatası ve beynin içi karanlıktır. Mumun ışığı hiçbir zaman beynimizi ve görme merkezimizi aydınlatmamaktadır. Fakat biz karanlık beynimizin içinde son derece aydınlık ve renkli bir dünya seyrederiz.. Ses, dokunma, tat ve koku bunlarda beyinde yalnızca birer elektrik sinyali olarak algılanır. Dolaysıyla beynimiz maddenin bizim dışımızdaki aslı ile değil sadece elektriksel bir kopyası ile muhatap olmaktadır. Bizse bu kopyaları dışımızdaki gerçek madde zannederek yanılırız…!!!

Bu gerçekler inanılmaz bir sonuç çıkartıyor. Gördüğümüz, duyduğumuz, dokunduğumuz yada adına madde, dünya, evren dediğimiz kavramlar sadece beynimizde yorumlanan elektirik sinyalidir.
Örneğin dış dünyada bir kuş görürüz, fakat gerçekte bu kuş dış dünyada değil beynimizdedir. Eğer beyne giden görme sinirini kesersen kuş görüntüsü de bir anda yok olur. Aynı şekilde kulaktan beyne giden siniri de kesersen geride kesersen geride hiçbir ses kalmaz. Kısacası şeklini gördüğümüz sesini duyduğumuz kuş, beynin elektrik sinyallerini yorumlamasından başka bir şey değildir.
Üzerinde düşünülmesi gereken başka bir noktada uzaklık hissidir. Uzaklık ( yani ekranla arandaki mesafe ) boşluk hissinden başka bir şey değildir. Bir insanın kendisinden çok uzakta sandığı maddelerde aslında beyinde tek bir noktada toplanmış görüntülerdir.
Örneğin insanlar göğü seyreder ve yıldızların kendinden milyonlarca ışık yolu uzakta olduğunu sanır, gerçekte ise yıldızlar onun içinde beynindeki görüntü merkezindedir. Sen bu yazıyı okurken içinde oturduğun mekanında aslında içinde değilsin aksine salon senin içinde. Bedenini görmen seni mekanın içinde olduğun hissine kaptırır, ancak unutma bedeninde beyninde oluşan bir görüntüden ibarettir.
Buraya kadar bir dış dünyadan virde bizim gördüğümüz ve beynimizde oluşan bir algılar dünyasından söz edildi, ama dış dünyaya hiçbir zaman ulaşamadığımıza göre böyle bir dünyanın gerçekten varolduğunu bilebilir miyiz ..?
Elbette bilemeyiz, çünkü bizim muhatap olduğumuz tek gerçek zihnimizde yaşadığımız algılar dünyasıdır..!!!
( GERÇEK ŞU Kİ, MADDENİN ASLI İLE MUHATTAP OLMAMIZ İMKANSIZ )
( BU BİLİMSEL BİR GERÇEK )

“ Nesnelerin varlığına, kendilerini gördüğümüz ve dokunduğumuz için, bize algılarımızı verdikleri için inanırız. Oysa algılarımız sadece zihnimizde var olan fikirlerdir.. Bütün bunlar mademki zihinde var olan şeylerdir, öyleyse evreni ve maddeyi zihnin dışında varlıklar olarak hayal ettiğimizde, büyük bir yanılgının içine düşmüş oluruz ”

Georgei POİTRER


Maddeyi zihin dışında bir varlık sanmak yanılgıdır. İzlediğin algılar bir yapay kaynaktan geliyor olabilir.
Bunu şöyle bir örnekle zihnimizde canlandırabiliriz.
Önce beynimizi vücudumuzun dışına çıkarıp cam bir küpün içinde yaşattığımızı varsayalım, birde bunun yanına her türlü bilginin kaydedilebildiği bir bilgisayar yerleştirelim. Sonra herhangi bir ortama ait, görüntü, ses, koku gibi verilerin elektrik sinyallerini bu bilgisayara yükleyelim. Bu bilgisayarı elektrik kablolarıyla beynimizdeki algı merkezlerine bağlayalım ve bilgisayara yüklediğimiz bilgileri beynimize gönderelim. Beynimiz bu sinyalleri algıladıkça bunların karşılığı olan ortamı görecek ve yaşayacaktır. Bu bilgisayardan beynimize kendi görüntümüze ait sinyalleri de gönderebiliriz. Bu durumda beynimiz ( örn ) kendisini bürosunda oturmakta olan iş adamı sanacaktır. Bilgisayardan gelen uyarılar devam ettikçe de bu hayali dünya devam edecektir… Kısacası maddesel karşılıkları olmayan algıları gerçek sanarak aldanmamız çok kolaydır, nitekim rüyada olan şeyde budur.

Bizim için gerçek elle tutulur gözle görülür şeylerdir. Oysa rüyamızda da elimizle tutar gözümüzle görürüz. Ama gerçekte ne elimiz vardır ne gözümüz nede görülüp tutulacak bir şey. Bütün bunları beynin dışında sağlayan hiçbir maddi gerçeklik yoktur. Ancak rüyamız da algıladıklarımızı da maddi gerçekler sanıp açıkça yanılırız.
Rüyasında farklı mekanlara gidip, dostları ile görüşebilir, sohbet edebilir, yiyip içebilir. Tüm bunlar maddesel karşılığı bulunmayan birer algı olduğu halde, çok gerçekçi bir biçimde yaşanır. Kişi gördüklerini birer algı olduğunu ancak rüyadan uyandığında anlar.
Rüyada gerçek olmayan bir dünyada rahatlıkla yaşayabiliyorsak, aynı durum, içinde bulunduğumuz dünya içinde geçerlidir. Rüyadan uyandığımızda gerçek yaşantı dediğimiz daha uzun bir rüyaya başladığımıza düşünmemize engel hiçbir mantıksal gerçek yoktur.
Rüyayı hayal, dünyayı saymamızın nedeni, sadece alışkanlıklarımız ve önyargılarımızdır.
Ve bu durum şu anda yaşadığımızı sandığımız dünya bir gün aynen rüyadan uyandığımız gibi uyandığımızın hiç de uzak olmadığını gösterir…

Asıl önemli soru; bildiğim tüm varlıklar algı ise beynim nedir..?
Oda diğer maddeler gibi bir algı olmalıdır. Örneğin ; onu beynimizin sinirlerini uzatarak kafatasımızın dışına çıkararak gözümüzün gördüğü bir yere koyduğumuzu var sayalım. Bu durumda beynimizi de gözümüzle görüp parmağımızla ona dokunabiliriz. Bu şekilde beynimize yine görme ve dokunma duygularının oluşturduğu bir algıdan başka bir şey olmadığını anlayabiliriz.
Peki duyan, gören ve diğer tüm duyuları algılayan irade beyinde değilse nedir..?
Ve daha da ötesi ben benim diyen bu varlık kimdir ..?

“ Yunanlılardan beri, filozoflar ‘makinenin içindeki hayalet ’ yada ‘ küçük insanın içindeki küçük insan ’ üzerine düşünüp durmuşlardır ‘ BEN ’ yani beyni kullanan varlık nerededir..? Asıl bilmeyi gerçekleştiren kimdir..? Aradığımız şey bakanın ne olduğudur..! ”

Karl PRİBİRAM


Beyni kullanan, bakan gören ve hisseden bu madde ötesi varlık ruhtur. Maddesel dünya dediğimiz şey işte bu ruh tarafından seyredilen, hissedilen algılar topluluğudur.. Gerçek olan ruhtur. Madde ise sadece ruha hissettirilen hayallerden ibarettir.

Filozoflar tüm nesnel gerçekleri algıların bir gölge dünyası haline getirirken, bilim adamları insan duygularının sınırlarını korku ve endişe ile sezdiler..

Lincoln BARNEİT
( evren ve EINSTAIN )

Allah… yarattığı varlıkların vücutlarını yokluktan başka bir şey yapmadı..Tüm bunları his vehim ( yani algı ) derecesinde yarattı. Alemin varlığı his ve vehim derecesinde olup, maddi derecede değildir…
Gerçek manada dışarıda Zat’ dan ( yani ALLAH’TAN ) başkası yoktur…

İmam RABBANİ Hz.
MEKTUBAT


Yoksa hileli bir düzen mi kurmak istiyorlar..? Fakat ( asıl ) o inkar edenler hileli düzene düşecek olanlardır…

KAF SURESİ



Cevapla