Ufolar gerçek mi..??

Gözlerinize inanamayacağınız "nasıl olur ya?" dedirten garip olaylar bu bölümde...
Cevapla
Kullanıcı avatarı
En[G]in
Fanatik Üye
Fanatik Üye
Mesajlar: 1740
Kayıt: 19 May 2018 [ 23:12 ]

Ufolar gerçek mi..??

Mesaj gönderen En[G]in »

Sizce Ufolar gerçek mi..?? Aşağıdaki video'da japonya'da en Net Ufo görülmüş..!!

[youtube][/youtube]

01 Ekim 2006'de Diyarbakır'dan dönmekte olan Eskişehir 1. Ana Jet Hava Üssüne bağlı Binbaşı Hakan Erten komutasındaki 4 adet Fantom tipi askeri jetlerimiz havada bir UFO ile karşı karşıya geldiler…
Olay, geçen Ctesi'yi Pazar'a bağlayan gece saat 01:00/ 01:30 sularında meydana geldi. Diyarbakır'dan dönmekte olan 4 uçaktan oluşan Fantom filosu, uçaklarının radarlarında tanımlanamayan bir cisim tespit ettiler ve filoya komutalık eden Binbaşı Hakan Erten'nin talimatıyla 4 Fantom'da bu garip cismi tespit etmek için cisme doğru yönelirler. Işıklı cisme yaklaştıklarında cismin oval biçimli otobüs büyüklüğünde ve çok parlak ışıklar saçan bir cisim olduğunu gözlemlediklerini belirten Binbaşı Hakan Erten, UFO'nun bir sure Fantomlarımızla yanyana uçtuğunu, daha sonra ise inanılmaz bir süratle, birkaç saniyede ufukta gözden kaybolduğunu belirtmiştir.
Cismin kanadı, kuyruğu, motoru..vs yoktur ve hiçbir ses çıkartmadan, çok parlak ışıklar saçarak uçan bu cisim dünyada hiçbir aracın yapamayacağı olağanüstü bir hızla hareket ederek gözden kaybolmuştur…
Başta Pilot Binbaşı Hakan Erten olmak üzere, 4 Fantom savaş uçağı pilotlarımız tarafından gözlemlenen ve yaşanan bu olayda karşılaşılan cismin gerek yapısı, gerek manevraları ve gerek tüm karakteristik özellikleri; meteor, uydu, uçak, helikopter, hava balonu ya da Venüs gibi her hangi bir kategoriyle uygunluk göstermediği çok açıktır. Cismin özellikleri bunun kesinlikle atmosferik ya da doğal bir fenomen olmadığını da açıkça göstermektedir.
Ayrıca, aynı gece ve aynı saatlerde (01 Ekim 01:00/ 01:30) tanımlanamayan cisim gördüklerini söyleyen Türkiye'nin değişik bölgelerinden yüzlerce vatandaşımız, gerek Araştırma Merkezimizi gerekse basınımızı arayarak benzer ifadelerle gözlemlerini ihbar etmişlerdir...
Bu çok önemli yakın karşılaşma olayı Kurumumuz tarafından incelenmeye devam edilmektedir

K.F.H


Kanada Başbakan Yardımcısı UFO' ların Gerçek Olduklarını İtiraf Etti!
Michael E. Salla, PhD' nin yazısı; "Paul Hellyer UFO fenomeninin doğruluğu hakkındaki ifadelerini cesurca sürdürüp herkesi şaşırtmaya devam ediyor. Aşağıda, geçen gün Fox News' la yaptığı röportajın bir kopyası bulunmakta."

JARRETT: "Gezegenimiz ile başa çıkmak bugün en önemli problemlerden biri haline geldi. Ortada uzaylılar ile yaşadığımız ilginç bir galaktik savaş var." Bu, Paul Hellyer' ın (Kanadalı eski Savunma Bakanı ve Yardımcı Başbakan) Eylül ayındaki son konuşmalarından biri. Şimdi, Kanada Parlamentosundan yabancı medeniyetlerle olan ilişkilerimiz hakkındaki söylentileri önemsemesini istiyor. Şu an Paul Hellyer bunları açıklamak için bizimle birlikte bulunuyor. Bize katıldığın için çok teşekkür ederiz…

PAUL HELLYER, Eski Kanada Savunma Bakanı: Benim için bir zevk.

JARRETT: Daha önce söylediğiniz bir cümleyi aktarmak istiyorum. "UFO' lar üzerinizden geçen uçaklar kadar gerçekler." Wow, bunu nerden biliyorsunuz?

HELLYER: Eh, çünkü gerçekler ve her zaman da üzerimizden geçip gidiyorlar.

JARRETT: Peki, onlar uçak değiller mi?

HELLYER: Hayır, uçaklar sürekli uçarlar, fakat bunu diğer galaksilerin araçları da yapıyorlar.

JARRETT: Bunların sadece uçak olmadıklarını nasıl biliyorsunuz?

HELLYER: Çünkü birçok insan bunları gördü. Birleşmiş Milletler hükümetlerin bünyesinde bunlardan en azından 1-2 adet bulunmakta. Halkın birçoğu Roswell olayındaki enkazı da gördü ve bulunan bazı parçaların üzerinde Birleşmiş Milletler endüstrisinin yararı için yeniden tasarım uyguladılar.

JARRETT: Bana, Amerikan bilim adamlarının 1947 de New Mexico'da yaşanan Roswell UFO kazasında bulunan parçaları tasarım için yeniden incelediklerini mi düşündüğünüzü söylüyorsunuz? Ne yapmak için? Bir çeşit modern teknoloji harikası üretmek için mi?

HELLYER: Evet, kesinlikle. Mikroçiplerden atom silahlarına, lazerlere, modern harikalar gibi görünen her çeşit şeyin gelişimine kadar… Bunların birçoğunun gelişim projesi Roswell' deki enkaz sayesinde inanılmaz derecede hızlandırıldı.

JARRETT: Bu enkazı hiç kendiniz gördünüz mü?

HELLYER: Hayır, görmedim fakat bunları gördüklerini söyleyen insanları tanıyorum, buna Beyaz Saray' ın tabanındaki bazı kişiler de dahil.

JARRETT: Öyle mi? Peki hiç UFO gördünüz mü?

HELLYER: Hayır, görmedim.

JARRETT: Peki, muhteşem deneyiminizle insanların gözü önünde olmadan önce bir UFO' yu yakından görüp " Bakın, söylentileri önemsemeliyiz, uzaylılar geliyor!" demek istemez miydiniz?

HELLYER: Hayır, çünkü itibarlı insanların yazdıkları birçok kitap okudum, buna Yarbay Corso'da dahil ki o Roswell kazasındaki uzaylı cesetlerinden birini gördü . 10 sene sonra ise Birleşmiş Milletler donanması için çalışıyorken kişisel olarak oradaki bazı endüstrilerde enkazı incelemekle görevliydi.

JARRETT: Zamanımız kısıtlı olduğu için birkaç soru daha sormama izin veriniz. Birleşmiş Milletler askeriyesi, uzaylılara karşı kullanılabilecek silahlar hazırlıyorlar ve bizi galaksiler arası bir savaşa sokabilirler. Bush yönetimi sonunda askeriyenin Ay' da bir üs kurmasına izin verdi ki bu, onların uzaydan gelen ziyaretçilerin gidiş gelişlerinden haberdar olmaya yardımcı olacak ve onları vurmaya da.

HELLYER: Evet, sanırım bu da planlara dahil. General Trudeau' nun bu fikri aslında 40 - 50 yıldır planlara dahildi.

JARRETT: Bay Hellyer, süremiz bitmek üzere fakat belki de sizin çılgın olduğunuzu düşünen birçok belki birkaç veya sadece bir kişi olabilir. Onlara ne söylemek istersiniz?

HELLYER: Onlara tamamen gerçeklerden uzak olduklarını ve araştırma yapmak için hiçbir çaba göstermediklerini söylemek isterim. Eğer biraz zahmete katlansalar şüpheleri tamamen ortadan kalkacak ve sonuçtan en az benim olduğum kadar emin olacaklar.

JARRETT: Peki, Paul Hellyer, eski savunma bakanı, ve Kanada'nın Yardımcı Başbakanı. Teşekkürlerimizi sunuyoruz.

K.F.H


İNGİLTERE SAVUNMA BAKANLIĞI İSTİHBARATININ "UFO'LAR GAZDIR" YALANI!

"İngiltere Savunma Bakanlığı İstihbaratının 'UFO'lar Gazdır ve Göz Yanılmasından İbarettir' Şeklindeki Yanlış ve Yalan Açıklaması"
Birkaç gündür yazılı ve görsel basınımızda yer alan ve İngiltere Savunma Bakanlığı İstihbarat birimince (DIS) yapılan ve 4 yıl süren araştırmada, UFO'ların göz yanılsamasından başka bir şey olmadığı sonucuna varıldı açıklaması ve bu araştırmaya göre, gaz kütlesinin elektrikle yüklenmesi sonucu belirli koşullarda bir parlama meydana geldiğini belirten savunma bakanlığı yetkilileri bunun ardından hava akımının plazmaları olağanüstü hızlarda uçar gibi görünen aerodinamik biçime soktuğunu kaydetmeleri ve bu oluşumların UFO sanıldığı açıklaması, kamuoyunu "UFO Gerçeği" konusunda tamamen yanıltmaya ve yanlış bilgilendirmeye yönelik bilinçli olarak yapılan manüpülatif bir açıklamadır.

( Unutulmamalıdır ki, yine İngiltere ve Amerika Hükümetlerine ait aynı istihbarat birimleri, Irak savaşı öncesi Saddam'ın kitle imha silahlarına sahip olduğunu ileri sürerek tüm kamuoyuna yalan söyleyerek Irak'ı işgal etmişlerdir. Ayrıca son dönemlerde ortaya çıkan İstihbarat birimlerine ait dünyadan sakladıkları işkence kamplarıda bu kurumların ne kadar güvenilir olduklarını yine gözler önüne sermektedir.)

DIS'in açıklamasında belirtilen iyonize olmuş elektrik yüklü partiküllerin oluşturduğu plazma formundaki ateş topları havada sadece kısa süreli ( birkaç dakikayı geçmeyen) kalabilirler ve hemen dünyanın manyetik alanına çekilirler. Oysa ki gece gözlemlenen UFO olaylarındaki ışıklı cisimler bazen havada saatlerce asılı kalarak, bazende olağanüstü manevralar ve renkler değiştirerek hareket etmektedirler.
Kaldı ki, UFO'lar açıklamada belirtildiği gibi sadece geceleri bir ışık hüzmesi veya parlaması olarak gözlemlenmemekte, gündüzde gözlemlenmektedirler ve bu gözlemlerde de, bu cisimlerin bir ışıktan ibaret olmadıkları, fiziksel formları ve maddesel yapıları olduğu tanıklar tarafından çok net bir biçimde görülmekte ve filme alınmaktadırlar..
Ayrıca, bu gözlemleri yapanların birçoğu hava objelerini ve atmosferik fenomenleri çok iyi bilen sivil ve askeri uçak pilotları, astronomlar ve üstdüzey askeri ve sivil yetkililerdir..Yine ayrıca, UFO'ların indikleri bölgelerde bıraktıkları birçok yanık izleri, yüksek radyasyon ölçümleri, ekin çemberleri olayları, düşen UFO olayları ve eski çağlara ait arkeolojik kanıtlar da, bu gerçeğin artık birçok üniversite ve araştırma birimlerince incelenmesi ve araştırılmasını sağlayan bilimsel kanıtlardır…

Ufoloji konusunda artık dünyanın en önemli üniversitelerinde kürsüler açılmakta, ayrıca üst düzey emekli askeri ve sivil yetkililer ( devlet başkanları, senatörler, astronotlar, bilimadamları, askeri kuvvet komutanları, generaller, savaş uçağı pilotları, radar operatörleri, CIA ve FBI gibi gizli servis eski üst düzey yetkilileri, eski savunma bakanlığı yetkilileri) UFO'larla ilgili ele geçen kanıtları belgeleriyle sunarak açıkça itiraflarda bulunmaktadırlar.

T.C. Askeri İstihbarat Servislerine'ne ve MİT'e ülkemizde yaşanan resmi uçan daire gözlemleri ve karşılaşma olaylarını kamuoyunun ve Dünyanın bilgisine sunmaları için açık çağrıda bulunuyoruz.

İnsanlık için son derece büyük önem taşıyan ve gezegenimizin tarihindeki dönüm noktalarından birini başlatacak bu resmi açıklamayı
İlk olarak Türkiye yaparak tüm Dünya'ya öncü olsun!

Türkiye'nin öncülüğünde gerçekleşecek ve dünya tarihinde görülmemiş bir zamanı başlatacak olan bu açıklamanın dünya insanlığını bir araya getireceğine, bizlerin artık birer dünyalı olarak gezegenimizde yeni bir barış, birlik ve beraberlik bilinci doğuracağına ve tüm insanlığı galaksiler arası bir iletişim ve bilgi çağına taşıyacak dev bir süreci başlatacağına inanıyor ve ülkemiz yetkililerinden bu büyük misyonu insanlık adına üstlenmesini bekliyoruz.


K.F.H


Brezilya Hava Kuvvetleri Gizledikleri UFO Dosyalarını Açıklıyor!!
20 Mayıs 2005' te Brezilya Meksika Savunma Bakanlığından sonar, dünyada UFO gizliliğine resmi olarak son veren ikinci ülke oldu. Brezilya Hava Kuvvetleri Brezilyalı araştırmacılara, içlerinde son elli yılın en büyük üç olayının raporlarının da bulunduğu UFO dosyalarını açtı. 1997 yılındaki tek bir rapor bile sadece 100 den fazla Hava Kuvvetleri fotoğrafı içeriyor.
Brezilya Ufolojiyi ciddi bir aktivite olarak kabul etti. Bu yüzden askeriye UFO' ların doğasını ve uyruğunu tamamıyla anlayabilmek için büyük çaba sarf etti. Brezilya Hava Kuvvetleri İletişim Merkezi başkanı Tuğgeneral Telles Riberio "Onlarca yıldır bizim tarafımızdan saklı tutulan konu hakkındaki tüm bilgileri UFO komitesi aracılığı ile halka açıklamak istiyoruz." şeklinde konuştu.

20 Mayıs' ta Hava Savunma ve Hava Trafik Kontrol Entegre Merkezlerinde sivil UFO araştırmacıları ve ordu arasında iki toplantı düzenlendi. Cindacta' da gerçekleştirilen toplantıda araştırmacılara prosedürler ve Hava Kuvvetleri personelinin UFO' ları nasıl tespit ettikleri hakkında konferans verildi. İkinci ve en önemli toplantı ise daha hassas tertibatıyla tüm hava savunma bölgesini kontrol eden Brezilya Hava Savunma Komutanlığında gerçekleşti.

Komutan, Tuğgeneral Atheneu Azambuja UFO araştırmacılarına, Brezilya ordusunun UFO fenomeni hakkında ne kadar ilgili olduğunu açıkladı. Comdabra prosedürleri hakkında bilgi de veren Azambuja, 1954' ten bu yana ülkede sistematik olarak tespit edilip kaydı bulunan ve "H Traffic" olarak adlandırılan UFO' lar olduğunu da belirtti.
Tuğgeneral Atheneu Azambuja, tarihte ilk defa sivil UFO araştırmacılarının 1954, 1977 ve 1986 yıllarında yaşanan çok özel UFO olaylarının 3 farklı dosyasını detaylı şekilde araştırmalarına izin verdi.


K.F.H

İşte Sümerler tarafından açıklanan ufolar

[img]LİNKİ GÖREBİLMEK İÇİN LÜTFEN KAYIT OL VEYA GİRİŞ YAP![/img]

[img]LİNKİ GÖREBİLMEK İÇİN LÜTFEN KAYIT OL VEYA GİRİŞ YAP![/img]

TANRIÇA INANNA (Sağdaki resminde ilginç bir başlık takıyor)

ESKİ MISIR - PİRAMİTLER

PİRAMİTLER'in sayısı 80'e yakındır. Hepsi Nil’in sol kıyısına kurulmuş ve vadide 40 kilometrelik bir uzunluk içine yayılmışlardır. Bazıları ayrı olmakla birlikte çoğu grup halindedir.

[img]LİNKİ GÖREBİLMEK İÇİN LÜTFEN KAYIT OL VEYA GİRİŞ YAP![/img]

Piramitler içinde en çok ilgi çekenleri üç büyük piramit olarak bilinen Giza şehri civarında bulunan abidelerdir. Bunlar varsayılan kurucularının adlarına göre ayrılmaktadır: Keops (Kufu), Kefren ve Mikerinos. Bu üç Giza Piramidinin geometrik ve gözlemsel ilkelere dayalı bir plana göre inşa edildiği ve bu planın da doğrudan astronomik gözlemlere dayandığı ileri sürülmektedir.

[img]LİNKİ GÖREBİLMEK İÇİN LÜTFEN KAYIT OL VEYA GİRİŞ YAP![/img]

Kufu ya da Keops diye de adlandırılan Büyük Piramit, üç büyük piramidin ilki ve en kuzeydekidir. 137 metre yüksekliğindeki ve yaklaşık 6.5 milyon ton ağırlığındaki Büyük Piramit, şimdiki Kahire şehri yakınlarında tam olarak Nil Deltası’nın tabanına yerleştirilmiştir. Mısır astronomi bilgini Mahmut Bey, Keops’un binlerce yıl önce dolanımının en yüksek noktasına varmış Sirius yıldızı ışınlarının piramidin güney tarafı üzerine diklemesine düştüğü bir devrede inşa edilmiş olduğunu söyler.

Piramidin yapım planında sık sık karşımıza çıkan 286,1022 sayısı anahtar sayı olarak kabul edilir, çünkü bu sayı güneş ve yıldız yılının değerini, güneş ile yeryüzü arasındaki uzaklığı, yeryüzü ile yörüngesi arasındaki ilişkiye göre yerçekimi kanununu ve yeryüzü yörüngesinin merkezkaç değişimlerinin sınırlarını belirlemeye olanak sağlamaktadır. Görüleceği üzere Piramit gerçek bir geometri ve ölçü harikasıdır. Birçok bilim adamı ve yazar Giza’daki Keops Piramidi’nin bugünkü bilim bilgileri ve makinelerle bile yapılamayacağını ısrarla söylemektedirler. Büyük Piramit, hiçbir zaman anlaşılmamış olan bir tekniğin ve dehanın gözle görülür tanıklığını yapmaktadır.

[img]LİNKİ GÖREBİLMEK İÇİN LÜTFEN KAYIT OL VEYA GİRİŞ YAP![/img]

Peki Keops Piramidi’nin yüksekliğinin bir milyara çarpımının yaklaşık olarak güneşle dünyamız arasındaki uzaklığı vermesi bir rastlantı mıdır? Piramidin üstünden geçen meridyenin karaları ve denizleri tam eşit iki parçaya bölmesi bir rastlantı mıdır? Taban çevresinin, yüksekliğin iki katına bölünmesinin Pi sayısını vermesi bir rastlantı mıdır? Piramitte dünya ağırlığını gösteren hesapların bulunması bir rastlantı mıdır? Piramidin kurulduğu kayalık alanın büyük bir özen ve doğrulukla düzeltilmiş olması bir rastlantı mıdır? Bugünkü teknoloji ile yapılamayacak bir şeyi, eski Mısırlılar basit teknoloji ve sade aletleriyle nasıl yaptılar? Mısırlılara dünya-dışı zeka, ‘dışardan yardım’ mı geldi? Yoksa bu yapılar Dünya dışı Ziyaretçiler tarafından mı yapıldı.

Büyük Piramit ( Khufu, Keops ) dünya karalarının tam ortasında bulunmaktadır. İnşası sırasında böyle dev bir yapının dünya karalar topluluğunun tam merkezine oturtulması için , yörenin , hatta dünyanın uzaydan görülmüş olması gerekirdi. Bu bakımdan ya uzaylılar ya da uzaylıların yetiştirdiği kimseler tarafından inşa edilmiştir. Araplar, Büyük Piramidin “Uzaydan Gelen Ruhlar “ tarafından inşa edildiğine inanırlar.

Her ne kadar okullarımızda okutulan tarih kitaplarında hala mezar anıt olarak yazılıysa da , Büyük Piramidin Firavun mezarı olarak yapıldığıyla ilgili bilgi , geçerliliğini gün geçtikçe yitirmektedir. Onun yerine onun bir inisiyasyon merkezi hatta güç elde etmekte kullanılan bir enerji üretici olarak yapıldığı konusundaki bilgiler gün geçtikçe güç kazanmaktadır. Çok değişik alşimik çalışmaların yapıldığı ve bu çalışma ve denemeler için gerekli enerjinin üretildiği bir jeneratör olarak yapıldığı daha kuvvetli olasılık halinde karşımızda bulunmaktadır. Gerek bilinen ölçüleri, gerekse biçimiyle büyük Piramit ve ötekiler , mezardan çok bir güç üretici olarak yapılmış olabileceklerini düşündürmektedir. Böyle olunca da böyle bir yapının inşa bilgisinin kaynağı Raymond Drake’in belirttiği gibi ya uzaylılardır ya da onların öğretisinden yararlanmış seçkin kişilerdir.

[img]LİNKİ GÖREBİLMEK İÇİN LÜTFEN KAYIT OL VEYA GİRİŞ YAP![/img]

Ruhsal yetenekleri gelişmiş kişilerin ifade ettiklerine göre , Büyük Piramit manyetik güç yayımını hala devam ettirmektedir. C.H. Williamson ‘un “Other Tongues , OtherFlesh “ ( Başka Diller , Başka Bedenler ) isimli eserinde belirttiğine göre , dünya dışı kökenli insanlar yapıyı meydana getiren çok iri taşları antigravitasyon ya da sonik yöntemlerle ilgili bilgileri uygulayarak yerleştirmişlerdi. Belki de bu insanlar aynı güçleri kendi uzay araçlarını hareket ettirmede de kullanıyorlardı.

[img]LİNKİ GÖREBİLMEK İÇİN LÜTFEN KAYIT OL VEYA GİRİŞ YAP![/img]

Yakın zamanda Mısır'daki Büyük Piramitin hemen üstünde fotograflanmış disk biçiminde bir UFO
Keops Piramidi ya da Büyük Piramit , Kahirenin 16.km. kadar batısındadır. Taban yüzeyi yaklaşık 53.000 m2’lik bir alanı kaplar. Orijinal yüksekliğinin 146 ile 148 m. arasında olduğu tahmin edilir. İnşa edildiği dönemde üzerinde bulunması gereken Kapak Taşı’nın artık olmaması nedeniyle şimdiki yüksekliği 137 metre kadardır. Yapılan hesaplara göre Büyük Piramit İngiltere’de Hz. İsa’dan bu yana inşa edilmiş olan tüm katedral , kilise ve şapellerden daha fazla taş kütlesine sahiptir.

Keops Piramidinin yapımında 2.600.000 adedi aşkın granit ve kireçtaşı blok kullanılmıştır. Blokların ağırlığı 2 tondan 70 tona kadar değişir. Santimetrenin 40’da birine kadar bir hassasiyetle kesilen bloklar o kadar hassas bir şekilde birleştirilmiştir ki , aralarındaki derzlerin açıklığı hiç bir zaman santimetrenin 20 de birini aşmaz.

Arap tarihçisi Abu Zeyd el Balkhy. Eski bir yazılı kaynağa dayanarak Büyük Piramidin “ Çalgı Takımyıldızı (Lyra ) Yengeç burcundayken , yani hicretten 2 kere 36.000 yıl önce “ inşa edildiğini yazar. Bu da yaklaşık olarak günümüzden 73.000 yıl öncesine denk gelir. Ayrıca piramit üzerinde yapılan Karbon-14 tarih belirleme çalışmaları da yine M.Ö 71.000 yılını göstermektedir.

Kefren Piramidi de Büyük Piramidin hemen yanında yükselir. Yüksekliği ilkinden biraz daha azdır. Ancak daha yüksek bir taban üzerinde inşa edildiğinden Büyük Piramitten daha yüksekmiş gibi görünür. Taban kenarı 216 metredir.

Mikerinos Piramidi ise , 70 metrelik yüksekliği ve 108 metreyi bulan taban kenarı ile diğerlerinin yanında çok küçük kalmaktadır. Giza düzlüğünde yer alan bu üç piramidin önemli ortak özellikleri vardır Şöyle sıralayalım :

Yapıların yüzleri yere 52 derecelik açı yapar.

Giriş yerleri kuzey yüzlerinde açılmıştır ve giriş geçitleri yerle 26 derecelik bir açı yapar. Bu doğrultudan gök kutbuna bakarlar.

Bu gün için astronomi ve matematik sayesinde çözülebilen karmaşık bir mimari yapıya sahip piramitler hakkında şöyle bir örnek fikir verebilir:

52 derecelik açı , piramitlerin inşaatçıları için “dairenin kare haline getirilmesine ilişkin Kutsal Geometri probleminin çözümünü sağlayan bir unsur olmuştur. Bu eğimde , yani 51 derece 52 dakikalık bir açıda yapılmış bir piramidin yüksekliği ile tabandaki çevre uzunluğu arasındaki oran , bir dairenin yarıçapı ile çevresi arasındaki orana eşittir. Bu oran ½ değerindedir. Sonuçta Gize piramitlerinin inşasında pi = 3.1415 değerinin kullanılmış olması günümüz bilim adamlarının şaşırtıcı bulduğu bir gerçektir.

Eski Mısır’ın D.D uygarlıklarla kurdukları bilimsel, sanatsal ve kültürel bağları örneklerken üzerinde durmak istediğimiz konu Piramitlerin mimari, arkeolojik ve matematiksel yönlerinden çok , kozmik anlamları. Bu nedenle şimdi birazda Giza Piramitlerini okült açıdan inceleyelim.

Teozofist A.P. Sinnett, Büyük piramidin yapımıyla ilgili şunları söylüyordu:

“ Keops Piramidinin yapımında kullanılan taşların manipülasyonu, ancak ve ancak , daha sonraları insanların yitirdikleri belirli bir doğa bilgisinin bu işte kullanılmış olmasıyla açıklanabilir. Doğanın gizemiyle ilgili o bilginin Veli bekçileri , ağır cisimlerin fiili ağırlığını istedikleri gibi değiştirebilecek şekilde maddenin çekimini kontrol edebilirler ve daima da edebilmişlerdir."

"Dev yapılar mimarisinin harikaları işte böyle açıklanır. Piramitlerin yapımını yöneten üstatlar , kullanılan taşları kısmen levite etmek şekliyle bu işlemi kolaylaştırmışlardı. Majik asalar... Üstatlara eski çağlarda , doğanın kudretini açığa çıkaran anahtarlar teslim edilirdi. Gizli kelimeler ve vibrasyonel motor... Dalga boyları ve dev granit blokların levitasyonu.”

Okültist Annie Besant ise şöyle diyordu:

“ Mısır’daki taşlar ne sırf kas kuvvetiyle, ne de modern teknolojiyi aşan hünerli cihazlar kullanılarak dikilmişti. Bu taşlar , dünyasal manyetizmin güçlerini anlayan ve kontrol edebilen kişilerce dikilmişti. Neticede , taşlar ağırlığını kaybediyor ve tek bir parmağın temasıyla yönetilmek suretiyle havada yüzerek, belirlenen yerlerine oturuyorlardı.”

Annie Besant “ Dünyasal manyetizmanın güçlerini anlayan ve kontrol edebilen “ kişilerden söz ederken acaba kimleri kastediyordu?...

Çağlar boyunca sırlarını hiçbir uygarlığa açmadan , günümüze kadar gelen piramitler , dünya bilim ve teknolojisini aşan bir teknik, mimari bilginin ürünüdürler. Bu bilgi D.D kaynaktan gelmiş ve hala dünya bilim adamları tarafından çözülememiş olabilir mi ?

Çok eski efsanelerde piramit inşasında kullanılan “majik çubuklar”dan söz edilir. Bu çubuklarla belirli bir dalga boyunda olmak üzere , önceden tespit edilmiş bir vibrasyonel ses tonu oluşturulabiliyordu. Walter Owen 1947 yılında sesin ezoterik kullanımı hakkında şunları yazmıştı: “ Ses herkesin düşünemeyeceği türden imkanlar taşıyan bir kudrettir. Ve bu kudretin kullanımı , kadim ermişlerin bildikleri , fakat günümüzün emekleyen biliminin yitirdiği ve ya karşısına geçip dudak büktüğü bir bilimdir. Kozmosun çevresi ve dokusu ses kudreti sayesinde ayakta durmaktadır ve yine ses kudreti sayesinde çözülerek yok edilebilir. Mısırlı rahipler bu bilgiye sahiptiler.”

İster istemez akla şu soru geliyor ; Mısırlı rahipler bu bilgiyi nereden almışlardı?,

Mühendis Rudolph Gantenbrink’in 1993 yılında Büyük Piramitte gerçekleştirdiği buluş da aynı ölçüde ilgi çekicidir. Gantenbrink ve ekibi “UPUAUT 2” ismini verdikleri küçük bir robot aracı Kraliçe Odası’ndaki hava kanalının içine yollamış ve bugüne kadar hiç bilinmeyen 60 metrelik bir tünel bulmuştu (Altta). Gantenbrink, iki haftalık bir çalışmadan sonra 4500 yıllık metal bir kapıya ulaştığını söylüyor ve bu kapının bilinmeyen bir alana açıldığını iddia ediyordu. Fakat ne yazık ki kapının keşfinden sonra geçitlerdeki tüm araştırmalar Mısırlı yetkililer tarafından durdurulmuş ve yeniden başlatılmasına izin verilmemiştir. Yani yine bişeyler örtbas edilmeye çalışılmaktadır...

[img]LİNKİ GÖREBİLMEK İÇİN LÜTFEN KAYIT OL VEYA GİRİŞ YAP![/img] [img]LİNKİ GÖREBİLMEK İÇİN LÜTFEN KAYIT OL VEYA GİRİŞ YAP![/img]

PIRAMITLER'IN ESRARI







Keops piramitinin 12 ton ağırlığında iki buçuk milyon kat

bloktan oluşmuştur. Günde on blok yerleştirilmesi halinde yapımının 664 yıl sürer.. Ve bu taslarin temin edilibilecegi en yakin mesafe yüzlerce km. uzakliktadir. Bu taslarin nasil getirildigi bilinmemektedir.



Piramitin üstünden geçen meridyen karaları ve denizleri tam eşit iki

parçaya böler ve piramitin dünyanın ağırlık merkezinin tam ortasında

bulunur.



yüksekliğinin (164 m.) bir milyarla çarpımının güneşle dünyamız arasındaki

uzaklığı verir.



Taban alanının, yüksekliğinin iki katına bölünmesinin pi sayısını

verdiğini,



Piramit kimin adina yapildiysa, onun bulundugu odaya, yilda

sadece 2 kez günes girmektedir.(dogdugu ve tahta çiktigi günler)



Mumyalarda radyoaktif madde bulundugundan; mumyalari ilk kez

bulan 12 bilim adami kanserden ölmüstür.



Piramitlerin içerisinde ultra sound, radar, sonar gibi cihazlar

çalismamaktadir.



Kirletilmis suyu, bir kaç gün Piramit'in içine birakirsaniz;

suyu aritilmis olarak bulursunuz.



Piramit'in içerisinde süt, bir kaç gün süreyle taze kalir ve

sonunda bozulmadan yogurt haline gelir.



Bitkiler Piramit'in içinde daha hizli büyürler.



Piramit'in içine birakilmis su, 5 hafta süreyle bekletildikten

sonra yüz losyonu olarak kullanilabilir.



Çöp bidonu içindeki yemek artiklari hiç koku nesretmeden Piramit

içinde mumyalasir.



Kesik, yanik, siyrik gibi yaralar büyükçe bir Piramit'in içinde

daha çabuk iyilesme egilimi gösterir.



Piramitlerin bazi odalarinin içinde ne oldugu hakkinda bir bilgi

yoktur. Arastirmacilarin çogu ya içinde kayboldu yada ayni yerde bir kaç

tur attilar, fakat içlerini göremediler.



Piramitlerin yazin içi soguk, kisin içi sicak olur...


NASA ve UFO' LAR
ASTRONOTLARIN U F O GÖZLEMLERİ

[img]LİNKİ GÖREBİLMEK İÇİN LÜTFEN KAYIT OL VEYA GİRİŞ YAP![/img]
Apollo 16 Astronotu John W. Young'ın Ay'ın yörüngesinde görüntülediği disk biçiminde bir UFO
“Geçmişteki şanlı günlerimizde ,söylemek istemediğimiz şeyleri söylememek ve diğer herşeyi inkar etmek mecburiyetinde bırakıldığımızda çok rahatsız olurdum. Bazı insanlar orada uzayda yalnız olup olmadığımızla ilgili sorular sorarlardı. Orada bir şeyler görürdük , garip şeyler.. Ama onlara hiç bir zaman doğruları söylemedik . Oysa biz ne gördüğümüzü biliyorduk ve bu konuda gerçekten hiç bir şey söyleyemiyorduk. NASA’daki Patronların “Dünyalar arası Savaş” çıkacağı ya da sokaklarda panik yaşanacağı gibi korkuları vardı. Bu yüzden sessiz kalmak zorundaydık. Ve şimdi , bu tür şeyleri yalnızca kabuslarımızda ya da belkide filmlerde görüyoruz ve bunlardan bazılarıı gerçeğe oldukça yakınlar.”

Uzaya ilk giden ABD’li Astronot ve Senatör John Glenn’in NBC’de yayınlanan “Frasier” adlı programdaki canlı yayın konuşması 2001- NBC

GEMINI VE MERCURY UÇUŞLARI Nisan 1964’te , Kennedy Burnu’ndaki iki radar teknisyeni, Gemini Uzay kapsülünün iki UFO tarafından takip edildiğini açıklamıştır. Bundan önce, Ocak 1961’de, Burun’daki otomatik izleyici donanımının, Güney Atlantik yönünde uçan gizemli bir cisim tarafından kilitlendiği rapor edilmiştir.

Astronot Lovell’ın, Gemini 7 ile uçuşunun dökümü alındığında, Lovell’ın olağanüstü bir cisimle karşılaşmış olduğu görülmüştür. İşte uçuş sırasında kaydedilen telsiz konuşması;

Uzayaracı: Garip bir şey, saat 10 yönünde

Capcom: Burası Houston. Tekrar edin 7,

UA: Saat 10 yönünde garip bir cisim var dedim

CC: Gemini 7, uçağın bir kademesi olmasın? Dikkatli bakın.

UA: Burası enkaz gibi, onlardan çok var. Bu gerçek bir gözlemdir.

CC: Yaklaşık uzaklığı ve ebatları?

UA: Bir tane daha var...

James McDivitt de, 4 Haziran 1965’de Gemini 4’le uçuşu sırasında tanımlanamayan bir cisim gördüğünü onaylamıştır.

McDivitt şunları söylemiştir: “Gemini 4 uçuşu sırasında, aracımın camının dışında bir cisim fark ettim. Silindir şeklindeydi, kalem gibi görünüyordu. Boyutlarının ya da uzaklığının ne kadar olduğu ile ilgili bir fikrim yok. Araçta bulunan iki kamerayla da cismin fotoğrafını çekmeye çalıştım. Cisim kısa bir süre benim yönümde durduğundan, ben kamera ayarlarını yapana kadar o gitti. Sadece birkaç fotoğraf çekebildim.Uzay aracı uçuşta olduğundan ve güneş parladığından dolayı, penceredeki cisim gözden kayboldu. Başka bir yere yerleştiremedim, uzay aracının duruşu da buna engeldi ve onu bulmak için ne tarafa manevra yapacağımı da bilemiyordum.

İndikten sonra, Gemini 4’ten gelen film acilen, benim ve Ed White’ın 3 gündür içinde olduğu taşıyıcı uçakla Houston’a uçuruldu. NASA Film teknisyenleri, araçta çekilen filmi incelediler ve bir açıklama yapmadılar"

UFOları Mercury 8 uçuşu sırasında astronot Wally Schirra da gözlemlemiştir. Mercury 8 kapsülünde bulunan Schirra olaydan şöyle bahsetmiştir:

“... İşte oradalar...Bana arkadaşlık ediyorlar...”

Astronot Gordon Cooper 1973’te New York’ta katıldığı bir toplantıda şunları söylemiştir:

“Astronotluğun zorunluluklarından biri olan gizlilik nedeniyle yıllarca sırlarla yaşadım. Şimdi Amerika’da her şeyi açığa vurabilirim. Radar ekipmanımız, tanımlanamayan cisimler tespit etmişti. Bu olayla ilgili binlerce şahidin raporu ve kanıt niteliğindeki çok miktardaki dokümana rağmen, kimse bunu halka açmak istemiyordu. Neden? Çünkü, otoriteler tanrı bilir ne korkunç bir istiladan korkuyorlardı. Yani anahtar sözcük hala aynı: Halkın paniğe kapılmasını önlemeliyiz.

Ben daha sonra, dünya üzerinde olağanüstü bir olaya tanık oldum. Bu olay birkaç ay önce Florida’da oldu. Bahsedilen bölgede kendi gözlerimle alevler tarafından küle çevirilmiş bir arazinin orta yerinde uçan bir cismin yere indiğini gördüm. Araçtan bazı canlılar çıktı. Topoğrafya üzerine çalışma yapılıyor gibi görünüyorlardı, bir parça toprak alıp büyük bir hızla gözden kayboldular. Biliyorum ki hükümet, halkın panikle verebileceği bir reaksiyondan ötürü, bu olayı tüm basın kuruluşlarından gizledi".

Cooper 1978’de Birleşik Ulusal Genel Topluluk’taki Özel Politik Komitesi’ne UFO’ları tartışmak üzere çağrılmıştır. Daha sonra bir başka toplantıda, Cooper’ın yolladığı aşağıdaki mektup okunmuştur:

“... İnanıyorum ki, dünyadakinden daha gelişmiş teknolojiye sahip diğer gezegenlerdeki dünya dışından varlıklar, bizi ziyaret ediyorlar. Ayrıca, 1951’de 2 gün boyunca onların pek çok uçuşunu gözlemledim. Hepsi farklı boylarda, savaş uçağı formatındaydılar ve genelde doğu Avrupa’dan batıya doğru uçuyorlardı.”

1979 yılında Mercury astranotu Donald Slayton, Paul Levy ile olan ropörtajı sırasında 1951 yılında test uçuşu yaparken UFO gördüğünü açıklamıştır:

“P-51 tipi bir araçla Minneapolis üzerinde test uçuşu yaparken bu cismi gördüm. Açık, güneşli bir öğle sonrasında ve yaklaşık 10 bin fit yükseklikteydim. Cismin uçurtma olduğunu düşündüm, fakat daha sonra uçurtmanın böyle bir yüksekliğe çıkamayacağının farkına vardım. Ona yaklaştıkça bana meteoroloji balonu gibi göründü. Gri renkte ve yaklaşık 3 fit çapındaydı. O şeyin arkasına doğru geçtiğimde onun bir meteoroloji balonundan çok bir tabak, bir disk gibi göründüğünü fark ettim.

O anda, ben saatte 300 millik bir hızla seyrederken, cisim aniden benden uzaklaşmaya başladı. Onu kısa bir süre takip ettim sonra cisim aniden havalanmaya başladı. 45 derece tırmandıktan sonra döndü ve hızlanarak gözden kayboldu.

Olaydan birkaç gün sonra, ofis şefimle bira içerken ve cismin ne olduğunu düşünürken, şefime olaydan bahsetmeye karar verdim. Bahsettiğimde bana rapor hazırlamamı söyledi. Dediği gibi yaptım fakat bir daha konuyla ilgili hiçbir bilgi alamadım.”

NASA eski çalışanlarından olan Otto Binder, kendi amatör telsizleri ve VHF alıcılarıyla NASA’nın yayınını alabildiğini söylemiştir. Apollo 11 uçuşu sırasında yapılan ve Binder’ın sözünü ettiği telsiz ve alıcılar sayesinde duyulan konuşma şöyledir:

Kontrol Kulesi: "Orada ne var? Kontrol Kulesi Apollo 11’i arıyor. " Apollo 11: "Bu bebekler çok büyük efendim.. Kocaman.. Tanrım, inanmayacaksınız.. Burada başka uzay araçlarının olduğunu söylüyorum... Kraterin öte tarafından bizi izliyor."

1979’da NASA İletişim Sistemleri eski şefi, bilim adamı Maurice Chatelain Armstrong’un UFO gördüğünü bildiren raporunun gerçek olduğunu bildirmiştir. Chatelain, “Karşılaşma NASA’nın ortak bilgisidir, fakat şimdiye dek kimse bununla ilgili bir şey söylemedi” diye konuşmuştur.

APOLLO UÇUŞLARI

Apollo uzay uçuşları, dünyaya Ay hakkında en doğru cevapları verecek bilgilerle doludur. Bu uçuşlarda astronotlar sayısız UFO filmi ve fotoğrafı çekme imkanı bulmuşlardır. Resimlerde UFO’lar açıkça gözlemlenebilmektedir. Astronotlar bu gözlemler üzerine büyük bir heyecana kapılmışlardır. Eğer gördüklerini dünyaya döndüklerinde açıklayacak olurlarsa, birçok kurulu düzeni, pek çok inanç biçimini kökünden değiştireceklerini bilen astronotlar, görevleri gereği susmayı tercih etmişlerdir. Ama yine de bazı kaynaklardan sızan haberler ve ele geçen birtakım belgeler sayesinde Apollo uçuşlarında gerçekte neler olup bittiği ortaya çıkmıştır.

Apollo 7: 11-22 Ekim 1968. Astronotlar; Walter Schirra, Donn Eisele ve Walter Cunningham.

Yakın zamana kadar sorumlu çevrelerin gizlemeyi başardıkları bir haber, rastlantısal olarak 12 Ekim 1968 gecesi saat 22.15’de ilgililerin kulağına erişti. Haber İsviçre Telgraf Merkezi’nden, UFO inceleme grubu G.E.C.O.C.N.I.’nın direktörü M. Francis Schafer’e iletilmekteydi. Ele geçen metne göre, Apollo 7, Avustralya üzerinden uçtuğu sırada, astronot Cunningham, uzay aracının yanından uçarak geçen meçhul cisimlerin varlığını merkeze bildirip talimat istemişti.

İsviçre Telgraf Merkezi, haberi Cape Kennedy’de bulunan İngiliz Haber Merkezi Reuter’den almıştı.

Apollo 8: 21-27 Aralık 1968. Astronotlar; Frank Borman, James Lowell ve William Anderson.

Houston Uzay Merkezi ve milyonlarca TV izleyicisi büyük bir heyecan yaşarken, dünyadan uzaya doğru şu alarm dolu ses yayılmaktaydı:

"-Houston merkezi, Apollo 8’i arıyor. Apollo 8 cevap ver. "

10 dk. sonra Lovell’in sesi kulaklara geldi:

-"Merkez burası Apollo 8.. Uçan daireler.. Kaç tane mi? Belki 5, çok heyecanlıyım. "

"-Kahretsin! Lovell neler söylüyorsun?"

Ve birden bire televizyondaki yayın sona eriyor...

Halk, Apollo 8 ile merkez arasındaki konuşmaları asla öğrenemedi. Çünkü UFO’larla ilgili gerçeğin Dünya insanları tarafından öğrenilmesi bilim adamlarının hayatta isteyecekleri en son şeydi. Araştırmacılar bununla da yetinmeyerek uzayda çekilen fotoğrafları sıkı bir sansürden geçirdikten sonra dünya basınına verdiler. Apollo-8 uzaydan geldiğinde beraberinde 1500 tane fotoğraf getirmişti. Bunların sadece 380’i basına verildi, geri kalan 1100 fotoğraf sakladıkları sır nedeniyle arşivlere kaldırıldı.

Apollo 9: 3-13 Mart 1969. Astronotlar; James Mc Divitt, David Scott ve Russel Schweickart.

Dünya yörüngesinde 9 milyon km. den daha fazla bir mesafe kateden bu misyon, Ay İniş Modülü’nün -astronotları Ay’ın yüzeyine indirmek için yapılmış olan, örümceğe benzeyen araç- uzaydaki ilk işleyiş kontrolünü de kapsamaktaydı. Astronotlardan Schweickart, Apollo uçuşlarının ilk uzay yürüyüşünü yaptı.

Apollo 9, hakkında en az doküman toplanabilen misyon olmuştur.NASA her defasında olduğu gibi olayları sansürlemiş ve yalanlanmıştır. Fakat, NASA’nın elinde Apollo-9 ve UFO’larla ilgili pek çok döküman bulunmaktadır.

Apollo-10: 18-26 Mayıs 1969. Astronotlar; Thomas Stafford, Eugene Cernan ve John Young.

Ay yörüngesinde yaklaşık 62 saat geçiren astronotlar, insanlı ilk Ay inişinin tam teşekküllü provası olarak anılan bu uçuş sırasında, Ay İniş Modülü’nün, Apollo Yörünge Kumanda Modülü’nden ayrılarak Ay yüzeyinin 13 km. kadar yakınına uçmasını sağladılar.

Apollo 10 astronotları, uzay uçuşu sırasında UFO’ların Apollo’ya refakat ettiklerini bildirmişlerdir. Yetkililer Apollo 10’un Ay yörünge uçuşu sırasında UFO’ları gördüğünü belirtmekte ve bunun kanıtı olarak da Apollo ile Ay arasındaki parlak cismin fotoğraflarını göstermektedirler. Ayrıca Apollo-10’un UFO gözleminin gerçekliğini kanıtlayan bir de film mevcuttur. Bu filmin ilginç yanı Ay’a ilişkin bölgeler filme alınırken bir UFO’nun görüntüye girmesi değil, astronotun Apollo ile Ay arasında hareket eden parlak ve uçan cismi kamera ile izlemesidir. Bilim Araştırma Grubu’nun da arşivlerinde bulunan filmde, söz konusu uçuş halindeki UFO gayet belirgin bir şekilde görülebilmektedir.

Halen NASA’nın gizli arşivlerinde, UFO’ların dış uzayda ve yörüngelerde Apollo’lar ile çeşitli uzak-yakın temaslarının çekilmiş filmleri mevcuttur. Yakın zamanlarda bu filmlerden bazıları, bir UFO araştırmacısına verilmiştir. NASA için, en tehlikesiz addedilerek verilen bu filmlerde dahi UFOların gayet bariz bir şekilde uçmakta oldukları bu araştırmacı tarafından ifade edilmektedir.

Apollo 11; 16-24 Temmuz 1969.Astronotlar; Neil A. Armstrong, Edwin E. Aldrin ve Michael Collins.

8 yıl önce saptanan hedefe ulaşarak Ay’a inen Neil Armstrong ve Edwin Aldrin, Ay’ı inceleyen ilk insanlar oldular. Sea of Tranquillity’ye (Durgunluk denizi) inildiğinde Armstrong tarihte daima anılacak olan şu sözleri söyledi: “Kartal inmiştir.” Apollo 11 mürettebatı Ay taşlarında çeşitli örnekler topladılar ve tarihin en büyük televizyon seyirci kitlesi tarafından canlı yayınla dünyadan izlendiler.

Apollo-11 uzay aracı Dünya’dan ayrılalı henüz birgün olmuştu ki mürettebat, araç ile Ay arasında olağandışı bir obje gördü. Önce bunun Satürn-IV yardımcı roketi olduğunu düşündüler. Ancak Houston, Apollo-11 astronotlarına, yardımcı roketin 9000 km. den daha ötede bulunduğunu bildirdi. Bu konuda astronotların yaptığı açıklama:

Aldrin- "Gördüğümüz ilk olağandışı şey, sanırım bir gün uzaklıkta idi ya da Ay’ın oldukça yakınında bulunan bir şeydi. Oldukça iri boyutlara sahip olduğundan tek gözlü dürbünü üzerine ayarladık."

Collins- "Bu cismi nasıl görmüştük ki? Öylesine pencereden dışarı bakarak mı görmüştük? "

Aldrin- "Evet. SIVB(Satürn roketinin 3. katı) olup olmadığından emin değildik. Yer’e sorduk ve S-IVB’nin 9,000km. ötede olduğunu öğrendik. O sırada yüksek randımanla ilgili bir sorunumuz vardı. "

C- "Bir şey vardı. Bir şeyin tosladığını hissettik, ya da bana öyle gelmişti. "

A-."...sonra, geçip giden bu parlak objeyi gördük. L biçimindeymiş gibi duruyordu. "

Armstrong-"Açık bir bavul gibi."

Aldrin- "O sırada PTC’de olduğumuzdan hepimizin teker teker gözlemleyebildiği bu cismin kesinlikle, civarımızda bulunduğu ve oldukça hacimli boyutlara sahip olduğu kanısı doğuyordu. "

Armstrong- "Çıplak gözle tam olarak seçilemiyordu. Nasıl bir biçime sahip olduğunu söylemek, menzilini ya da boyutlarını kestirmek zordu".

Collins- "Önce, içi boş bir silindire benziyordu. Fakat sonra, silindir yerini açık duran bir kitap şekline bıraktı. Gerçekten de tuhaftı. "

Bu konuşmalar dışında, Apollo 11 uzay aracı Ay’a yaklaşırken astronotlar tuhaf radyo parazitleri işitmeye başladılar. Bu durumdan şaşkına dönen yer kontrol- “Orada sizinle birlikte başkalarının da bulunmadığından eminmisiniz?” diye sordu.

Bu radyo sinyalleri Apollo 11 uzay aracının dışından geliyordu. NASA uzay programının eski üyelerinden Otto Binder, Yer Kontrol-Apollo 11 konuşmalarının önemli bölümlerinin çıkarılmış olduğunu ileri sürmektedir.

19 Temmuz 1969’da Apollo 11, Ay’ın etrafında dönerken Aldrin Ay yüzeyini filme almaktaydı. Bu sırada ufukta kimliği bilinmeyen disk şeklinde, ışıklı uçan nesneler ortaya çıktı. Bazen arka arkaya uçuyorlar, bazen birbirlerinden uzaklaşıyorlar, sonra gene yaklaşıyorlardı ve dünya yapısı hiçbir uzay aracının yapamayacağı manevraları yapıyorlardı. Neil Armstrog, “Gerçekten böyle bir şeyi beklemiyordum, ama onları gözlerimle gördüm” şeklinde konuşmuştur. Daha sonra, Aldrin ve Collins daha küçük bir UFO’yu filme almışlardır. Sözkonusu filmler NASA’da saklanmaktadır.

Bilindiği üzere, Apollo 11 Ay’a iniş programında astronotlardan Armstrong ve Aldrin’in Ay yüzeyine indikten sonra 10 saat süre ile kapıları bile açmadan, her an kalkışa hazır bekleyen Ay İniş Modülü’nün içinde kalmaları öngörülmüştü. Neden? NASA’nın açıklaması, “Astronotların dinlenmesi lazımdı” şeklindeydi.

Mayıs 1969’da, Das Beste’de yayımlanan haberde astronotların Ay’a ayak basmalarından itibaren davranışlarını şöyle anlatılmaktaydı: “Acil dönüş zorunlu olduğu takdirde buna sürekli hazır durumda bulunarak ve Ay’dan sadece fotoğraflarla dönmeye razı olarak, çantalarını acele topladıkları taş ve toz örnekleriyle dolduruyorlardı.”

NASA hiçbir zaman bu acil geri dönüşün nedenini açıklayamamıştır.

Aya iniş sonrası, Apollo-Houston

Armstrong- "Burası sessizlik denizi "

Armstrong- "Kartal sessizlik denizinde bulunuyor."

Houston- "Houston sessizlik denizinde. Kontrol sistemlerinizde tüm araçların en iyi biçimde çalıştıkları görülüyor. "

Armstrong- "Bizimkiler de öyle."

Aldrin- "Varış noktasının koordinatlarını tam olarak bilmiyoruz, fakat araştırıyoruz. Kısa bir zaman sonra bunu size bildireceğiz. "

Houston- "Bununla oyalanmayın! Bunu biz saptayacağız. "

Armstrong- "Etrafımızda küçük kraterler var. Büyüklükleri 6 ile 15m. arasında. Yaklaşık yarım mil uzaklıkta izler var, sanki tırtıllı bir traktör tarafından bırakılmış gibi! Bunun dışında, Ay’ın çekimi oldukça iyi, insan kendini sanki uçaktaymış gibi hissediyor. "

Konuşma daha sonra Aldrin tarafından sürdürüldü. Aldrin, tanımlamalarında Armstrong’tan daha dikkatliydi, fakat buna karşılık kullandığı kelimeler karışık anlamlar içeriyordu.

Aldrin- "Çevrede renkler az, fakat herhangi bir taş bloku olabilir. Lütfen şimdi Yörünge Kumanda Modülü’nü her an ulaşabileceğimiz bir yakınlığa yöneltin."

Bunların dışında, iki astronotun yer merkezi ile yaptıkları direkt konuşma da son derece ilginçti. NASA, bu konuşmaları dünya haber ajanslarına verirken sansürlemiştir. Ama konuşmaların bir kısmı başka dinleme merkezlerince tespit edilebilmiştir:

Astronot- "Neydi o? Ne biçim şeydi? Anlamak isterdim... "

Houston..............(Sansür)

Astronot- "Bebekler kocamandı beyim... Kocaman..."

Houston- "Ne? Ne oluyor yukarıda? Size ne oluyor Allah aşkına?"

Astronot- "Evet evet oradaydılar.. Bazı ziyaretçiler vardı. Size söyleyeyim, orada başka uçan daireler var. Bir hat şeklinde sıralanmışlar. Kraterin kenarında bekliyorlar. "

8 Ağustos 1969 tarihli LIFE dergisinde yayımlanan bir fotoğraf bu konuşmalara delil olarak gösterilebilir. Fotoğrafta, Modül’ün solunda ve uzak planda, parlayan iki uçan daire açıkça görülmektedir.

11 Ağustos’ta Kanada Minuit gazetesi büyük puntolarla Amerikan astronotlarının Ay’da canlılar görmüş olduklarını yazıyordu!

20 Temmuz saat 10:56’da, yani Armstrong’un Ay’a ayak basmasından hemen sonra göz kamaştırıcı bir ışık görüldü. Armstrong tam konuşmaya başlamıştı ki, Houston kontrol merkezi derhal konuşmayı kesti.

Minuit gazetesinin yazdığına göre, Armstrong yumurta biçiminde bir araç görmüştü. Aracın içinden kendilerini izlemekte olan ve kabarcık biçiminde başlıklar taşıyan insan benzeri iki yaratık çıkmıştı.

Armstrong bu konuda Houston’a bilgi vermek isterken, kendisine bu olayların filmini çekmemesi ve derhal gizli bir kanala bağlanması emredilmişti.

Apollo-12; 14-24 Kasım, 1969 astronotları; Charles Conrad Jr., Richard F. Gordon Jr., Alan L. Bean

Apollo 12- "Sürekli aynı yerde kalan ve takla atıyormuş gibi görünen bir obje ile birlikteyiz. Dünden beri bizimle beraber ve sanki bizimle birlikte gelmekte... Dönüş açımız 35 kadar olduğunda çoğunlukla, merkezi lumbomuzdan görülüyor... belki de bu size bir ipucu verebilir ve biriniz, gerçekte veya kalmakta olduğumuzu...... bulabilir."

Houston- "Tamam. Çizim masamıza döneceğiz."

Apollo 12- "Obje çok parlak ve takla atan bir şey olduğu aşikar. Saniyede birbuçuk devirlik taklalar atıyor ya da bu oranda yanıp sönüyor. Bu adoptör panolarından birini, yüksek bir hızla bölgeyi terkederken gördüm ve bana sanki saniyede 30 cm.den daha hızlıymış gibi geldi. "

Houston- "Pekala, bölgeyi nasıl terk ettiklerini ya da yörüngelerinin ne olabileceği hakkında bir fikrimiz yok, bunun ne olduğunu söylemek zor. "

Apollo 12- "Tamam. Yine de iyi niyetli olduğunu farz edeceğiz, tamam mı? "

Houston- "Eğer herhangi bir gürültü yaparsa, muhtemelen aracın donanımındaki rüzgardır."

Astronotların kendi aralarındaki konuşmalar;

Bean- "Pete, fonda epeyce gürültü işitiyor musun? "

Conrad- "Statik cinsinden ya da öyle şeyler mi? "

Bean- "Sürekli bir ıslık sesi işitiyorum"

Conrad- "Benim işittiğim de bu, tamam."

Gordon- "Houston, fondaki bu arkası kesilmeyen bip sesini iştiyormusunuz? "

Houston- "Evet. Son 45 dakikadır işitmekteyiz."

Gordon- "Nedir bu? "

Apollo 12- "Dünya’nın tam merkezinde, şimdi gerçekten parlak bir ışığın parladığını görüyoruz. Dick dürbünle bakıyor. Gerçekten parlak. "

Ve ardından obje birkaç dakika içinde kayboldu.

Apollo mürettebatının başından geçen esrarengiz macera dünya basınını sansasyonel ayrıntıları ile günlerce meşgul etti. “Gemide gergin bir hava hüküm sürüyor” şeklinde yazdı gazeteler. Üç astronot uzaydaki düşmanlardan ve esrarengiz objelerden söz etmeye başladılar.

Apollo-13, 11-17 Nisan 1970, Astronotlar; James A. Lowell Jr., John L. Swigert Jr., Fred W. Haise Jr.

Bu uçuş en çok sansüre uğramış olan uçuşlardan biridir. Apollo 13’ün uçuş amacı hakkında çok fazla spekülasyon ortaya atılmıştır.

Apollo 14- 14;31 Ocak-9 Şubat 1971; Astronotlar; Alan B. Shepard, Jr. Stuart A. Roosa, Edgar D. Mitchell.

Apollo 14’ün uçuşu sırasında, çeşitli uçuş koordinatları içerisinde astronotlardan A. Chepard ve E. Mitchell, kendi uzay araçlarını izleyen bir UFO gözlemlemişlerdir ve bunu Yer Kontrol’a bildirmişlerdir. Bu bildirim, özel UHF kanallarından ve her zaman olduğu gibi şifre kelime ve ifadeler ile yapılmaktadır. Fakat astronotlar bazan aşırı heyecanla boş bulunarak Uçan Daireler! Diye çığlık da atmaktadırlar.

Apollo 15; 26 Temmuz- 7 Ağustos 1971. Astronotlar; David R. Scott, Alfred M. Worden, James B. Irwin.

1 Ağustos 1971’de kaydedilen Apollo 15 irtibatında Scott ve Irwin tuhaf izler gördüklerini rapor etmişlerdi.

Irwin- "Hey, şu beyaz renkli dağa bak. Diğerlerinin yanında uç kısmında bir boya lekesi varmış gibi gözüküyor."

Scott- "Evet, koyu gri bir dağ, fakat gerçekten 5 köşeli bir yıldız gibi görünüyor- tepesinde küçük gri ve beyaz değişiklik ile. Beş köşeli yıldız 15cm. çapında ve 10 ya da 12,5cm. yüksekliğinde ölçümlendi. Uç kısmında açı şeklinde, 5 yada 7.5 cm. ....(tahrif) bir ışık ile ortadaki gri taşların bulunduğu yerden. Gerçekten bir çıkınrt teşkil ediyor. Çok şaşırtıcı. "

Bu izler nedir? Bunları kim yaptı? Nereden geldiler? NASA’nın bunlar için bir yanıtı var mı?

Apollo 16 uçuşu; 16-27 Nisan 1972. Astronotlar John W. Young, Thomas K. Mattingly, Charles M. Duke Jr.

Astronotlar gezi sırasında Apollo-16 modülü çevresinde uçan beyaz objeler gözlemlemişlerdir:

Houston: "Esrarengiz bir şeyden söz ettin…"

Orion: "Tamam Gordy, pitch hareketi yaptığımızda Ay iniş modülü çevresinde gördüğümüz birşeyden bahsetmek istedim. 9 ya da 12 metre kadar dışarıya doğru kayıyorduk ki, uçarak gezinen bir sürü obje belirdi. Sanki sevkedilmekte ya da fırlatılmaktaydılar. Ancak bundan emin değilim. "

Houston: "Bunu kaydediyoruz Charlie. "

Apollo-16 keşif gezisi sırasında başka esrarengiz şeyler de olmuştur. Astronot Mattingly, Ayın çevresinde dolanırken uzayda parlayan bir ışık görmüştür. Obje daha sonra gözden kaybolmuştur. Mattingly, yer kontrol kayıtlarında Ay üzerinde gördüğü bir ışık ve cam kubbeden de söz etmektedir:

Houston: "Oradaki sisli bölgeye bakıp yüzeyde ne gördüğünü söyleyebilir misin? "

Duke: "Kubbelerin karşısında arazi yapısı bir geçide dönüşüyor. Diğeri ise tepeye doğru gidiyor. Geçidin kuzeydoğu tarafı gözükmüyor, tanımlayamayacağım. Kuzeybatıda tüneller var."

Houston: "Oranın hemen yanında manyetometre göstergesi sapıyor, şimdi 313 gama’yı gösteriyor. Bu şimdiye kadar Ay’da ölçümlediğimiz en güçlü sapma!,"

Young: "Bu büyük yapı tıpkı saplanmış bir mermi gibi onun manyetik alanını değiştiriyor. "

Astronomlar son yıllarda Ay üzerinde 200’den fazla, beyaz, yuvarlak ve kubbe biçiminde yapılar gözlemlemiştir. Bunlar bilinmeyen esrarengiz sebeplerle birden ortadan kaybolmakta ve başka yerlerde yeniden ortaya çıkmaktadırlar.

Apollo 17: 6-19 Aralık 1972. Astronotlar Eugene Cernan, Ronald E. Evans, Harrison H. Schmitt.

Astronotlar, Oriantale Krateri’nin doğu kenarında ışıklar saçan bir obje gördüklerini rapor etmişlerdir. Uzay araştırmalarında oldukça deneyimli bir bilim adamı olan Dr. Garry Henderson şöyle söylemektedir: “Bütün astronomlarımız bu objeleri (UFO’lar) görmüşlerdir, ancak gözlemlerini herhangi başka bir kimseyle tartışmamak yönünde emin almışlardır.” Henderson NASA’da bu araçların elle ve sine-kamerayla yakın mesafeden çekilmiş birçok gerçek fotoğrafları bulunduğunu ileri sürmektedir.

Apollo-17 uçuşu sırasında astronotlardan Ron Evans iki, Harrison Schmitt ise bir UFO görmüşlerdir. Astronotlar ayrıca Ay üzerinde kubbeler de gördüklerini rapor etmişlerdir.:

Evans: "Ayın arka tarafından rapor etmek istediğim büyük şey, güneydeki o kubbe. "

Houston: "Kaydediyoruz Ron. Kubbenin rengi ile oradaki Aitken denizi arasında bir fark var mı? "

Evans: "Evet, var. O Condor, Condorsey ya da Condorecet Oteli (UFO şifresi), ne adla anmak isterseniz, döşemesinde baklava biçiminde bir dolgu var…Ya üzerine kaydı, ya da kuzeybatıdaki duvarın diğer tarafına… "

Houston: "Tamam. Concordet A’nın kuzeybatı duvarını kaydediyoruz."

Evans: "Alanın şekli oval ya da eliptik. Elips yukarıya doğru yer alıyor."

Artık Apollo uçuşlarına devam edilmesi öngörülmemektedir; bu da NASA’nın Ay hakkında öğrenmek istediğini öğrenmiş olmasından ve Ay'ın başka varlıklar tarafından kullanılıyor olmasındandır. Günümüzde Ayın yörüngesinde son derece pahalı uydular dönmektedir. Bunlardan RAE uydusunun amacı Dünya gözlemevlerine kaliteli fotoğraflar sağlamak, Galaksi ve Galaksi dışının alçak frekansla taranma işlemleri, ya da Ay’da bulunan sondalar aracılığı ile uzaylılarla kontakt kurmak.

Hem NASA’nın hem de dünyanın çeşitli ülkelerinden UFO araştırmacılarının ellerinde Ay'daki varlıklarla ve UFO'larla ilgili sayısız belge, film ve fotoğraf bulunmaktadır. Bunları yalanlamakla UFO gerçeğini kimse değiştiremez. Vazgeçmek istemedikleri tutucu yaklaşımlar ise, insanların UFOlar konusunda meraklarının giderek artmasına ve bu konuda bireysel de olsa araştırmalar yapılmasına neden olmaktadır.

VARLIK TİPLERİ

Andromedalılar

Spiritüel varlıklar olan Andromedalılar, Andromeda galaksisinden gelen çok eski, meleğimsi enerjisel bir ırktır. Bu varlıklar, Pleiadeslilerin ve tüm insan evriminin öncüleridir. Aynı zamanda tamamen farklı bir evrim kolu olan ve hem suda hem de karada yaşayabilen Cygnusian ırklarını da yönetmektedirler.

Arcturuslar
Bootes takım yıldızındaki kırmızı dev yıldız Arcturus, Dünyadan yaklaşık 36 ışık yılı uzaklıkta bulunmaktadır ve olağanüstü parlaklığı sayesinde Mart-Kasım ayları arasında kuzey yarım küreden görülebilmektedir.

Arcturus uygarlığı, galaksimiz içindeki en gelişmiş uygarlıklardan biridir. 5. Boyutta bulunan Arcturus uygarlığı dünyanın gelecekteki prototipi olarak kabul edilmektedir.

Arcturuslular, fiziksel olarak kısa boylu ve zayıftırlar. Boyları 90-120 cm. arasındadır. Birbirlerine çok benzeyen bu varlıklar, bu durumun birbirleriyle kıyaslanmayı önlemesinden dolayı memnundurlar. Tenleri yeşilimsi renktedir. Büyük, badem biçimli gözleri vardır. 3 parmaklıdırlar.

Arcturusluların gözleri, koyu kahverengi ya da siyahtır. Fakat görmelerini sağlayan ana organları, gerçekte gözleri değil telepatik bilinçleridir. İşitme duyuları ise telepatik özelliklerinden bile daha ileridir. Bu varlıkların ortalama yaşam süreleri 400 yıldır.

Man In Black (SİYAH GİYEN ADAMLAR)

" Kara Adamlar " olarak da bilinirler. Bunlar insan gibi görünen , ve dış etkenler tarafından kontrol edilirler. MIB'lerin çoğuna UFO gözlemlerinden sonra rastlanır. Gözü korkutulan tanıklar , çoğunlukla gördükleri şeyler konusunda sessiz kalırlar. Tehdit ederler , tanıklara psikolojik savaş olarak gözdağı verirler. Bu insanlar , MIB'ler tarafından kontrol altında tutulurlar. Çoğunlukla büyük siyah arabalarla görülürler. Kaliforniya'da dağların içindeki kanyonlarda , tünellerde yada havada kayboldukları anlatılır. İnsana benzeyen MIB'lerin çoğu belkide sentetik androitlerdir.

Dr. Herbert Hopkins , 1976 senesinde bir hipnozcu olarak çalışıyordu ve Maine'deki UFO'lar tarafından kaçırılma vakasında araştırmalar yapıyordu. Bir gün evinde çalışırken , New Jersey UFO araştırma gurubundan olduğunu söyleyen kişiden bir telefon geldi. ( Daha sonra böyle bir gurup olmadığını öğrenecekti. ) Telefondaki kişi kaçırılma olayları hakkında yüz yüze görüşmek istediğini söyler ve Dr. Herbert kabul eder. Fakat o sırada Dr. Herbert , gizemli ziyaretçisi telefonu kapattıktan bir kaç saniye sonra kapının önünde olmasına rağmen hiç bir şeyden şüphelenmemişti. Gelen adam keldi ve kaşları hatta kirpikleri bile yoktu. Siyah bir takım elbise , siyah kravat ve beyaz bir gömlek giyen adam , daha çok bir cenaze levazımatçısısına benziyordu. Ayrıca suratı bembeyazdı ve dudakları kırmızı ruj sürülmüş gibiydi.

O esnada bu ayrıntılara dikkat etmeyen doktor , yabancıyla oturarak bir süre kaçırılma vakası hakkında sohbet etti . Bir süre sonra yabancının konuşmasının ağırlaştığını gören Hopkins , ayrıca hareketlerininde git gide mekanikleştiğini fark etti . Ayrılmak üzere kalkan yabancı , "Enerjim tükenmek üzere , gitmeliyim " diyerek oradan ayrıldı. Adam gittikten sonra yaşadıklarının garipliğini fark eden Hopkins , oldukça sarsılmıştı.
Bir kaç küçük farklılık dışında Dr. Hopkins'i ziyaret edenin MIB yani Siyah Giyen Adamlar denen ve UFO tanıkları ile araştırmacılarını tehdit ederek engellemeye çalışan garip insanımsı varlıklardan biri olduğu anlaşılıyor.

1950'lerden beri Siyah Giyen Adamlar , UFO gözlemlerinin gizemli ve ürkütücü bir parçası olmuşlardır. Araştırmacılar , 30 dan fazla MIB dosyasını detaylı olarak incelediler... Dr. Hopkins vakasında olduğu gibi solgun beyaz yüzlü olanlarıda görülmesine reağmen MIB'lerin derisi genellikle koyu renkli. Genelde üç kişilik gruplar halinde görülüyorlar ve anlaşılmaz bir şekilde tükenmez kalem yada mutfak malzemesi gibi sıradan eşyaları gördüklerinde çok şaşırıyorlar ve kafaları karışıyor. Garip , derin bir ses tonuyla konuşuyorlar ve konuşma tarzları ya çok resmi yada holywood filmlerinden çıkmış gibi ("Bak evlat , eğer kendine ve ailene değer veriyorsan gördüklerini unutmalısın "şeklinde bir konuşmayı hatırlıyor tanıklardan biri )

Tanıkların raporlarına göre , MIB'ler genellikle robotu andıran şekillerde hareket ediyorlar. Tavırları ne sıcak nede saldırgan. Fakat genede oldukça tehditkar bir halleri var. Dr. Hopkins vakasında olduğu gibi sadece varlıkları bile insanı korkutup endişelendirmeye yetiyor. Her an karşısındakine fiziksel zarar verecekmiş gibi durmalarına rağmen MIB'ler tarafından yaralanan yada zarar gören kimse bildirilmedi.

MIB'ler , UFO tanıkları yada araştırmacılarını beklemedikleri anlarda ziyaret ederek araştırmalarını bırakmalarını , gördüklerini unutmalarını ve bir daha bu konudan kimseye bahsetmemeleri gerektiğini yoksa başlarına çok kötü şeyler geleceğini söyleyerek bu insanları tehdit ediyorlar. Siyah Giyen Adamların ardındaki sır ne olursa olsun günümüzde hala gizemlerini koruyorlar..

Maviler

Maviler de Nordikler gibi hangi yıldızdan geldiklerini açıklamamaktadırlar. Kısa boylu varlıklardır ve yarısaydam, mavimsi bir tenleri vardır. Gözleri büyüktür ve badem biçimindedir. Oldukça spiritüel varlıklardır ve her insanın kendi yolunu takip etmesi gerektiğine ve özgür irade yasasına inanırlar.

Nordikler

Nordikler, geldikleri yıldız sistemini hiçbir zaman açıklamamışlardır. Oldukça güzel görünümlü varlıklardır; sarı saçlıdırlar, bu yüzden çoğu kez “sarışınlar” olarak adlandırılırlar. Gözleri koyu mavi renktedir. Boyları 1.70-1.90 cm arasında değişmektedir.

Nordikler, Dünyadaki sorunları aşmaları için insan ırkına yol göstermeye çalışan pozitif varlık grubundandırlr. Kendilerine değil de başkalarına odaklanan varlıklarla çalışmayı tercih ederler.


Orionlar

Orionlu varlıkların yaklaşık %75’i insan benzeri bir görünüme sahiptir; geri kalan %25 ise insanlara benzememektedir., bunlar Reptilian lar denilen sürüngenimsi varlıklardır, bazı ırklarda insect denilen böceğimsi varlık gruplarına girerler.

Orionlu insanımsı varlıkların en belirgin özelliği gözlerinin benzersizliğidir. Oldukça keskin mavi gözlere sahip Orionlu varlıklarla temasa geçmiş pek çok insan bulunmaktadır. İnsan benzeri Orionluların %90’ı açık kahverengi tene sahiptir; geri kalan % 10 ise Kafkas tipli, açık renk saçlı varlıklardır.

Orion Sistemi çok büyük bir yıldız sistemini barındırır.. Orion Sisteminden gelenler negatif varlıklar olarak bilinseler de , tüm sistem negatiflerle kolonileşmiş değildir..Özellike humanoid yani insanımsı varlıklar, hem teknolojik hem de spritüel açıdan çok gelişmiş pozitif varlıklardır...


Pleiadesliler

Pleiadesliler, Dünyamızdan 400 ışık yılı uzaklıkta bulunan ve Yedi Kardeşler olarak da anılan Pleiades takımyıldızındaki Erra gezegeninden gelmektedirler. Bu varlıklar, fiziksel görünüş itibariyle insan ırkına çok benzemektedirler.

Alfa Draconis'den gelen sürüngene benzer varlıklar tarafından işgal edilen gezegenlerde yaşıyorlar. Pleiadeliler , teknolojilerinin bizim uluslararası teknolojimizden binlerce yıl ötede olduğunu ve kendilerinin , Andromeda takımyıldızının içinde bulunan , Andromeda Konseyinin bir parçası olduklarını belirtiyorlar. İsviçreli çiftçi Billy Meier'in ilişkide olduğunu iddia ettiği uzaylılar bunlardır. Tam bir insan görünümünde olan Pleiadesliler genelde sarışın olmakla beraber, bazıları koyu renk saçlıdır. Gözleri genelde açık mavi ya da açık kahverengidir. Pleiadesliler arasında yaklaşık 1.50 cm. boylarında çok narin yapılı varlıklar olduğu gibi, 2 m. boyunda olanlar da bulunmaktadır. Bazıları kızıl saçlı ve açık tenlidir.

Pleiadesliler insanlarla en çok ve sık temas kuran varlık tipidir. İsviçreli ünlü temasçı Billy Meier gibi pek çok insan bu varlıklarla telepatik ya da fiziki iletişim halindedir.

Pleiadesliler pozitif odaklı; teknolojik ve zihinsel açıdan ileri varlıklardır.

Santorlar

Santorlar, Dünyamızdan yalnızca 4.2 ışık yılı uzaklıkta bulunan Alfa Centauri Merkezi Sistemi’ndeki en yakın komşularımızdır. Santorlar, teknolojik ve ruhsal açıdan bize yakın güneş sistemlerindeki en gelişmiş medeniyetlerden biridir. Siriuslular, Pleiadesliler ve Venüslülerle aralarında yakın bir bağlantı bulunmaktadır.

Alfa Merkezi Sistemi, 3 yıldızdan oluşmaktadır; bunlar astronomik literatürde Alfa A,B,C olarak adlandırılmaktadırlar. Bunlardan Alfa C yıldızı güneş sistemimize en yakın olanıdır.

Santorlar, diğer medeniyetlerle birlikte, özellikle son 4000 yıldır dünyadaki evrimi izlemekte, ve insanlara evrimlerindeki bir sonraki adım olan Yeni Çağa geçişlerinde yardım etmektedirler.

Santorların teknik yetenekleri hayal edebildiğimizin çok ötesindedir. Devasa uzay gemilerinin yapımı ve yıldızlar arası seyahat, ancak Santorlar’ın da sahip olduğu maddeleşme ve madde boyutundan ileri bir boyuta geçme yeteneği ile mümkündür.

Ayrıca Proxima Centauri yıldızından gelen insana çok benzeyen pozitif motivasyonlu çok gelişmiş ırklarda vardır...


Siriuslar

Dünyamızdan 8 ışık yılı uzaklıkta bulunan ve köpek yıldızı olarak da bilinen Sirius, ileri bilince açılan boyutlararası bir kapı niteliğindedir. Siriuslular teknolojik ve spiritüel açıdan bizden binlerce yıl ileridir.

Siriuslular Pleiadesliler’e göre daha koyu renkte bir tene sahiptirler; ten renkleri açık kahverengiden çok koyu kahverengiye varan bir çeşitlilik göstermektedir. Çarpıcı bir göz yapısına sahiptirler; gözleri büyüktür ve hafifçe kesişmektedir.

Siriusluların atalarından bazıları uzak geçmişte gezegenimizle etkileşime geçmişler ve genetik projenin bir parçası olmuşlardır. Hatta bazıları kendi içlerinde genetik değişimlere uğramışlardır. Bu değişimler sonucu bazıları daha açık bir tene sahip olurlarken, bazıları ise genetik açıdan diğerlerinden çok daha farklı hale gelmişlerdir.

Siriusluların bazıları insana hiç de benzemeyen varlıklardır; daha çok böcek ve sürüngenleri andırırlar. Bunlar insan gibi memeli yaratıklar olmalarına rağmen, farklı bir görünüşe sahiptirler. Hem teknolojik hem de spritüel anlamda müthiş gelişmiş olumlu varlıklardır.

Sirius , geçmişte sibernetik varlıkların türevi olan sasquatch ( kocaayak ) , benzeri varlıkların bölgesidir. Siriuslar , geçmişte Orion imparatorluğu ile savaşıyorlardı. Genetik kaynakların , hayvan , bitki , mineral ve kozmik su vahası olan stratejik yıldız sistemlerinin yani sol ve özellikle Dünya (terra) yada Shan gezegenini kapsayan 21 yıldızlık sistemi içine alan bölgenin sakinleri olduklarını iddia ederler.


Vegalar

Vegalar, Dünya dan yaklaşık 26 ışık yılı uzaklıkta bulunan Lyra takımyıldızındaki en parlak yıldız olan Vega’dan gelmektedirler. Bu varlıklar 1.80-2.10 cm boylarındadırlar. Kalın ve dayanıklı derileri vardır. Vegaların temel saç renkleri siyahtır; fakat aralarında koyu kahverengi saçlılar da bulunmaktadır. Bazı Vegaların ise çok az saçı vardır ya da hiç saçı yoktur.

Vegalar iki sınıfa ayrılmaktadır. İlk sınıftaki Vegalar insan benzeri varlıklardır. Oldukça çarpıcı gözleri vardır, fakat Zetalardan farklı olarak gözkapakları mevcuttur. İkinci tür Vegalar ise insana benzememektedirler. Böcek ve sürüngenleri andıran bir görünümleri vardır. Bu sınıftaki Vegaların saç renkleri genellikle yeşilimsidir. Derilerinde ve kanlarında bulunan bakır, vücutlarına yeşil bir renk vermektedir.


Zetalar

Bu insan benzeri varlıklar, Reticulum adını verdiğimiz güney takım yıldızındaki Zeta 1 ve Zeta II ikiz yıldızlarından gelmektedirler. Zeta Retucililer 1 m.-1,5 m. boyundadırlar; genelde zayıf görünümlü, vücutlarına oranla büyük kafalı ve saçsızdırlar. Gözleri büyük ve kapaksızdır. Ağız, burun ve kulakları çok küçüktür. Zetalar, türlerini değiştirmek ve bugünkü hallerine gelebilmek için genetik mühendislik ve klonlamadan yararlanmışlardır.

Zetalar dünyamızı sıkça ziyaret etmekte ve insanlar tarafından genellikle “gri varlıklar” olarak adlandırılmaktadırlar.

Zeta Reticulilerin türlerinde değişime gitmeden önceki temel genetik özellikleri insan ırkına benzemektedir. Zetalar, dönüşümleri sırasında beden yapılarını da değiştirmişlerdir. Bu, onların neden dünyayı ziyaret ettiklerini ve genlerimizle ilgilendiklerini de açıklamaktadır. Dönüşümleri sırasında kendilerini duygulardan arındırmakla hata yaptıklarını düşünen Zetalar, yeni bir değişim için orijinal genlerini aramaktadırlar.



Kullanıcı avatarı
bitter çikolata
Acemi Üye
Acemi Üye
Mesajlar: 4
Kayıt: 27 Şub 2007 [ 10:53 ]

Mesaj gönderen bitter çikolata »

ilginçti ;)

Kullanıcı avatarı
Ak_23
Fanatik Üye
Fanatik Üye
Mesajlar: 1068
Kayıt: 03 Şub 2007 [ 16:48 ]

Mesaj gönderen Ak_23 »

evet ilginç

Kullanıcı avatarı
sparrow
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 48
Kayıt: 29 Oca 2007 [ 11:42 ]

Mesaj gönderen sparrow »

anaaaaaa sonradan ekleme falandır belki desem kendi kendimimi kandırmış olurum? :D

Kullanıcı avatarı
En[G]in
Fanatik Üye
Fanatik Üye
Mesajlar: 1740
Kayıt: 19 May 2018 [ 23:12 ]

Mesaj gönderen En[G]in »

:nono: ;) :huh: :?: :?:

Cevapla