Mars ve Mısır

Gözlerinize inanamayacağınız "nasıl olur ya?" dedirten garip olaylar bu bölümde...
Cevapla
Kullanıcı avatarı
En[G]in
Fanatik Üye
Fanatik Üye
Mesajlar: 1740
Kayıt: 19 May 2018 [ 23:12 ]

Mars ve Mısır

Mesaj gönderen En[G]in »

İnsanlar gökyüzünü izlemeye başladığından beri en çok merak edilen, en çok ulaşılmak istenen ve muhtemelen hakkında en fazla teori üretilen gök cismi Mars olmuştur. Geçtiğimiz günlerde 55 milyon küsur kilometre yakınımıza gelerek gökyüzünü işgal eden ve "Ce-eeee!" diyip uzaklaşmaya başlayan Mars hakkında bir şeyler öğrenmenin zamanı geldi de geçiyor gibi.

Dünyanın en yakın komşusu olma unvanını elinde bulunduran Kızıl Gezegen, son yıllarda yapılan araştırmalar ve yüzeyinde bulunan insan yüzü benzeri yer şekli sayesinde Avrupa ile birlikte en çok merak edilen gök cisimleri listesinin başında geliyor. Yukarıdaki maddelere Mars'ta bir zamanlar su bulunduğunu da eklersek teorilerin sonu gelmiyor tabii.

İşin sansasyonel kısmına geçmeden önce bir ön hazırlık babında Mars hakkındaki temel gerçekleri anlatarak başlayalım ve sonra da Kızıl Gezegen'in gizeminden bahsedelim.

Toprağında bol miktarda bulunan demir oksit yüzünden kızıl renkte olan ve adını Roma Savaş Tanrısı'ndan alan Mars, güneşe uzaklık yönünden (227.4 milyon kilometre) güneş sistemindeki dördüncü gezegendir. Boyutları dünyanın yarısı kadar olan gezegen (Yarıçap: 3200km) güneş etrafındaki bir turunu 687 dünya gününde tamamlar. Mars'ın Phobos ve Deimos isimli iki uydusu da vardır.

Gündüzleri 10 derece civarında bir sıcaklığa sahip olan Mars yüzeyi, atmosferinin ısıyı koruyamaması nedeniyle geceleri -75 derece civarındadır. Gerçi Mars yüzeyinde -140 derecelik sıcaklıklar da kaydedilmiştir, yani günün birinde olur da Mars'a giderseniz "Amaaan, ne var ki sadece -75 derece" diyip uyumayın. Ne olduğunu anlamadan donarsınız maazallah (Yukarıdaki paragrafın ciddiyeti bunalttı bizi kusura bakmayın).

Şimdi gelelim Mars'ın ilginç yer şekillerine. İnsan yüzüne benzeyen şekil ve onun civarındaki Cydonia denilen piramitler bölgesi keşfedilmeden önce Mars üstündeki en bilinen ve tartışmasız en heybetli yer şekli Olympus Mons dağıydı. En bilinen unvanı bugünlerde sarsılmakta olsa da heybetli kısmı sabit duruyor. Neden derseniz, oldukça iri bir yanardağ olan Olympus Mons tam 25 kilometre yüksekliğinde (karşılaştırmalı hesap: 3 Everest) ve 624 kilometrelik bir alana yayılıyor. Etkileyici değil mi? Bizce de öyle, evet. Gerçi endişelenmeye gerek yok (niye endişeleneceksek?!), Olympus Mons'un aktif olduğu günler oldukça geride kalmış ve dağ şu sıralar suskun devi oynuyor.

Gelelim "Mars'ta hayat var mı?" sorusuna. Eğer NASA bizi yemiyorsa Mars'ta bizim bildiğimiz türde bir hayat olması mümkün değil. Gezegen uzun zamandan beri ölü ve atmosferi insan benzeri bir yaşamın gelişmesine müsait değil. Ancak Kızıl Gezegen'de bir zamanlar akarsuların olduğu da biliniyor. Bilim dünyası bu noktada ikiye ayrılıyor. Gruplardan biri Mars'ta bir zamanlar yaşam olduğunu, hatta Mars'ta yaşayan türlerin insansı olduğunu iddia ediyor. İçinde NASA'nın bulunduğu bir diğer grup ise "Mars'ta yaşam olsa izleri bulunurdu" diyor. İşte tartışmanın çetrefilleştiği nokta da tam burası, çünkü ilk gruba göre Mars'ta yaşam olduğunun izleri açıkça ortada, ikinci grup ise "Tesadüf bunlar kardeşim" diyor.

Mars'ta hayat olduğu teorisi Kızıl Gezegen üzerinde yapılan ilk gözlemlerden beri süregeliyor. Mars'ın eksen eğikliği nedeniyle değişik mevsimlere sahip olması gezegenin düzenli olarak renk değiştirmesine neden olduğundan, ilk gözlemciler Mars'ta tarım alanları olduğu sonucuna varmıştı. İlerleyen yıllarda yaşam belirtisi olabilecek bir diğer kanıt bulundu; uzun ve bir dış güç tarafından biçimlendirilmiş gibi görünen su kanalları.

1965'te Mars yörüngesine giren Mariner 4 uzay aracı çektiği fotoğraflarla söz konusu kanalların doğal oluşumlar olduğunu kanıtlasa da, Mariner'dan 11 yıl sonra Mars'a varan Viking araçlarının yolladığı fotoğraflar tartışmaların tekrar alevlenmesine neden oldu. Viking 1'in dünyaya yolladığı fotoğraflardan birinde insan yüzüne benzerliği yadsınamayacak bir yer şekli görünüyordu. NASA'daki bilim adamları, nedendir bilinmez ama, fotoğrafları basına vermemeyi seçtiler ve durumu "Bir gölge oyunu" açıklaması ile hasır altı ettiler. Yıllar sonra söz konusu resimleri tekrar keşfeden iki Goddard Uzay Uçuş Merkezi çalışanı olayı dünyaya duyurdu ve Mars uzaya ya da gizeme ya da her ikisine birden ilgi duyan bütün insanların önem listesinde birinci sıraya yerleşti.

Mars'taki yüzle ilgili en çarpıcı teori, insan ırkının Dünya'ya yerleşmeden önce Mars'ta yaşadığı ve gezegenin başına gelen bir felaketten sonra Dünya'ya taşındığı yönünde. Bu teoriye göre bu resimde görünen yüz ve yüzle beraber düzgün bir eş kenar üçgen oluşturan piramitler, sonradan Mars'a bakacak olanlara bir işaret olması için inşa edilmiş olan yapılar. Bu teoriye inananlar Mars'taki yapıların Mısır piramitleri ile bir ilişkileri olduğuna ve Sfenks'in yapımcılarının Mars'taki yüzü inşa edenlerle birbirine benzeyen veya birbirleriyle akraba uygarlıklar olduğuna inanıyorlar.

Üstteki resimlere baktıktan sonra insanın hayallere daldıkça dalası geliyor. Yok olmak üzere olan Kızıl Gezegenlerinden yakın komşuları olan Dünya'ya doğru göç eden gemiler dolusu insan ve geride "Günün birinde bir bakan olur" diye bıraktıkları yapılar.

Gerçek ne olursa olsun, işin teori ve fantaziye dayanan yanı insanı içine alıyor. Mars çalışmaları hakkında daha detaylı bilgiye buradan ulaşabilir veya bu sayfaya giderek Mars hakkındaki bilginizi artırabilirsiniz.



Cevapla