Makrobiyotik Beslenme: Daha Sağlıklı Olmanın Yolları

Sağlık ile ilgili tüm bilgileri bu bölümümüzde bulabilirsiniz...
Cevapla
Kullanıcı avatarı
HeRa
Bağımlı Üye
Bağımlı Üye
Mesajlar: 216
Kayıt: 24 Ağu 2007 [ 19:52 ]

Makrobiyotik Beslenme: Daha Sağlıklı Olmanın Yolları

Mesaj gönderen HeRa »

Makrobiyotik Beslenme: Daha Sağlıklı Olmanın Yolları
Makrobiyotik beslenme, egzersiz ve yaşam tarzı sizin ve ailenizin daha sağlıklı olmasına yardımcı olur. Makrobiyotik beslenme tarzını seçtiyseniz ve bu kitaptaki önerilere uymaktaysanız daha aktif, daha sağlıklı ve enerjik bir yaşamın getireceği ödülleri almaya hak kazandınız demektir. Karmaşık dünyamızdaki felaketlere ve baskılara rağmen, doğanın ne kadar zengin ve uyum içinde olduğunu göreceğinize de inanıyoruz.
Makrobiyotik felsefesi, sağlığa yararlı (wholesome) bir diyetin sağlıklı bir yaşama giden en doğrudan yol olduğunu öğretmektedir. Bu nedenle de kitabın ilk bölümünde makrobiyotik felsefede beslenmenin rolünü irdeleyeceğiz. Diğer pek çok diyetin tersine, makrobiyotik beslenme kişilerin farklılıklarına önem verir ve yaşanan yer, yaşam tarzı ve halihazırdaki sağlık durumu gibi konulara göre öneriler getirir.

Denge ve uyumun felsefi kanunlarına dayanan beslenme diyeti aslında çok basittir: yaşadığınız iklim ve coğrafi bölge, hareketlilik düzeyiniz ve fiziksel durumunuz beslenme ihtiyaçlarınızı belirler. Diyetinizi seçerken bu faktörlere genel beslenme önerilerinden ve kalori tablolarından daha çok önem vermelisiniz.

Buna ilaveten, makrobiyotik beslenme uzmanları, günümüzdeki yiyecek işleme ve rafinasyon yöntemlerinin fiziksel ve zihinsel sağlığımız üzerindeki zararlı etkilerine de dikkat çekerler. Makrobiyotik beslenmede sadece geleneksel yöntemlerle hazırlanmış tam ve doğal yiyecekler kullanılır.

TAM-İŞLENMEMİŞ BESİNLER

Yaşadıkları bölgede yetiştirilmiş tam tahıl ve bakliyatlarla taze sebze ve meyveyle beslenen Hunza, Vilcabamba ve diğer geleneksel kültürlerin insanlarından farklı olarak, Amerikan insanı hemen hemen tümüyle kimyasal katkı maddeleri eklenip işlemden geçirilmiş yiyeceklere bağımlıdırlar. Alex Schauss, Diyet, Suç ve Suçİşleme (Diet, Crime, and Delinquency) adlı kitabındaşöyle der: “Amerika Birleşik Devletleri, 1971 yılında, diyetinin %50’sinden fazlası işlemden geçmiş yiyeceklerden oluşan ilk ulus olma ayrıcalığına sahiptir.” Kanser Politikaları (Politics of Cancer) kitabının yazarı Dr. Samuel Epstein de ortalama bir Amerikalının yılda 4.5 kilo kadar kimyasal katkı maddesi tükettiğini söylemektedir, ki bu katkı maddeleri arasında koruyucular, yapay renklendirici ve tatlandırıcılar ile koyulaştırıcılar sayılabilir. Bu tipik “Amerikan” diyeti, aynı zamanda diğer endüstrileşmiş ülkelerin de diyetidir. Diyetinde daha az işlenmiş yiyecek bulunan insanların yaşam süresi ve genel sağlık durumunun doğruladığı gibi, sağlıklı bir yaşam sürdürmek için kimyasal katkı maddelerine ihtiyaç yoktur.

Aşırı kalori ve doymuş hayvansal yağlar, katkı maddeleri ve işlemler geçtiği için besin değeri düşen yiyecekler, pek çok Batılı toplum için sağlık problemlerinin artışından sorumludur. Sağlıkİstatistikleri Ulusal Merkezi (The National Center for Health Statistics) tarafından yayınlanan Mevcut Sağlık Görüşme Araştırması (Current Health Interviews Survey)’na göre yaklaşık her iki Amerikalıdan birinde herhangi bir hastalığa yol açabilecek kronik bir duruma rastlanmıştır. Bu durumu düzeltmek için makrobiyotik beslenmede önerilen genelde bitkisel ve doğal haline yakın durumda tüketilen tam tahıllara ağırlık verilebilir. Makrobiyotik beslenmede önerilen gıdalar aynı zamanda daha düşük kalorili, daha az doymuş yağ içeriklidir, kimyasal katkı maddeleri içermezler ve rafine edilmeleri gerekmez.

YEREL OLARAK YETİŞTİRİLMİŞ BESİNLER

Dünyanın her bölgesinde, o bölgenin coğrafi yeri ve sıcaklık durumuna göre farklı beslenme modelleri görülür. Yaşadığımız bölgede yetişen ürünleri yiyerek çevremizde olan bitene daha rahat uyum sağlayabiliriz. Örneğinİskoçya veyaİrlanda gibi soğuk ve nemli bir iklimde yaşayan biri geleneksel olarak o bölgelerde yenilen yağlı tahıllara diyetinde çokça yer verecektir. ABD’nin güneyinde yaşayan biri ise o bölgede yetişen tatlı mısır ve esmer pirinç gibi tahıllara ağırlık vermelidir.

Soframıza gelen ürünlerin çoğunluğu yaşadığımız bölgeye özgü besinler olmalıdır. ABD’nin kuzeyinde yaşayan biri için Florida’da yetişen portakalları veya Kosta Rika’dan gelmiş muzları yemek vücutla fiziksel çevre arasındaki uyumu göz ardı etmek demektir. Bu da soğuk algınlıkları ve gripal enfeksiyonlar gibi mevsimsel dengesizliklere veya daha ciddi hastalıklara davetiye çıkarmak demektir.

ABD’de yaşayan insanların çoğuılıman iklimde yaşamaktadır. Ilıman iklimin doğal besinleri tam tahıllar, bakliyatlar, tohumlar, sebzeler ve bazı meyvelerdir ki bu bölgelerde yaşayan insanların ihtiyaç duydukları besin değerlerine sahiptirler.

MAKROBİYOTİK BESLENMEYE GENEL BAKIŞ

Makrobiyotik diyet, modern toplumlarda kabul görmüş diyet ve ABDİçin Beslenme Hedefleri (Dietary Goals for the United States) adlı yayında önerilen diyetin karşılaştırmalı tablosunu aşağıda göreceksiniz.

Makrobiyotik diyet tam besinlerden oluşmuştur. Yiyeceklerden aldığımız enerjinin çoğu kompleks karbonhidratlardan gelir. Makrobiyotik beslenmede kullanılan pişirme yöntemleri yiyeceklerdeki besin değerlerini korur ve lezzetlerini ortaya çıkarır. Kimyasal katkı maddeleri, sofra tuz veşekeri içeren rafine gıdalardan uzak durulur. Süt ürünleri, kırmızı et ve kümes hayvanlarının eti iseılıman iklimlerde yaşayan insanlara önerilmez.

Beslenme Hedefleri önerileri katkı maddeleri ve koruyucu elemanlar içeren rafine edilmiş yiyeceklerin diyetten çıkarılması gerektiğini söylemez. Bu nedenle önerilen diyet hala doymuş yağ, kolesterol ve rafine edilmiş bitkisel yağlar açısından zengin bir diyettir. Pişirme yöntemleri hakkında özel önerilerde bulunulmaz, ya da diyetin dengelenmesi gerektiğine ilişkin bir bilgiye rastlayamazsınız. Ancak yine de bu öneriler pek çoğumuzun diyetinde olumlu değişiklikler yapmayı hedefler.

Modern diyet, yoğun olarak rafine edilmiş, sentetik yiyeceklere dayanır. Yüksek oranda doymuş hayvansal yağlar, kolesterol, rafine edilmiş bitkisel yağlar ağırlıklı olarak diyette yer alır, buna karşın kompleks karbonhidratlar, lif ve doğal vitamin-mineral alımı yeterli değildir. Çok miktarda tuz,şeker ve kimyasal katkı maddesi (piyasada satılan ürünlerde yaklaşık 3500 değişik katkı maddesi kullanılır) içeren modern yiyecekler besin kalitesi açısından zengin değildir.

STANDART MAKROBİYOTİK DİYET

Makrobiyotik diyet %50-60 oranında tam tahıl ve bu tahıllardan yiyecekler; %20-30 civarında mümkünse organik, yerel sebzeler; %5-10 bakliyat ve deniz yosunları; %5-10 çorbalar; ve %5 içecekler, balık ve doğal tatlılardan oluşur.Şekil 1.2’de bu oranları grafik formunda görebilirsiniz.

Standart makrobiyotik diyette yer alan bazı yiyecekler size tanıdık gelmeyebilir. Aşağıda bahsedilen bu yiyecekler ve menü önerisi bu kitabı ve kitapta yer alan örnek tarifleri okuduğunuzda size daha anlamlı gelecektir. Makrobiyotik diyette, lezzetli ve sağlıklı besinleri bir yaşam tarzı haline getirirsiniz.

Ilıman iklimlerde yaşayan kişilere kırmızı et, kümes hayvanlarının etleri, süt ürünleri ve bunlarla hazırlanmış yiyecekler önerilmiyorsa da, makrobiyotik beslenme tümüyle vejetaryen olmak zorunda değildir. Makrobiyotik beslenmede az miktarda beyaz etli balıklar ve bazı deniz ürünlerine yer verilir. Ayrıca çok besleyici ve kimyasal katkı maddeleri kullanılmadan işlem görmüş tofu (soya peyniri) ve diğer soya ürünleri de hayvansal gıdaların yerine geçer.

Ayrıca yine hayvansal gıdaların yerine geçen buğdayın özünden oluşan glüten (seitan) adlı ürün de çok besleyici ve zengin bir protein kaynağıdır



Cevapla