10.Sınıf Edebiyat DersiKitabın Cevaplari(sayfa100-202 arası)

Ödevler için artık tek bir adres var aktuelbilgi.net...
Cevapla
Kullanıcı avatarı
raven111
Bölüm Yetkilisi
Bölüm Yetkilisi
Mesajlar: 1181
Kayıt: 23 Kas 2008 [ 10:47 ]

10.Sınıf Edebiyat DersiKitabın Cevaplari(sayfa100-202 arası)

Mesaj gönderen raven111 »

100. sayfa

1)a*Melik Danişmend'in Haraşna'da uyurken bir rüya görmesi,
*Melik Danişmend'in otağına bir elçinin gelip ona Kara Tigin tarafından gönderilen mektubu sunması,
*Mektup okunduktan sonra Abdurrahman Tokati'nin otağa gelmesi,
*Melik Danişmand'in yirmi bin erle Tokat'a doğru yola çıkması,
*Tokat önlerinde konaklayan düşmanla savaşılması,
*Melik Danişmend'in düşman beylerini dine davet etmes, o gece bir rüya görmesi,
*Melik Danişmend'in okuduğu dua ile Gümenek Irmağı'nın suyunu kesmesi,o gece bir rüya görmesi,
*Melik Danişmend'in askerleriyle Cincife ovasında konaklayarak savaş hazırlığı yapmaları,
*Melik Danişmend'in savaşı kazanması.

b.Tema:Melik Danişmend'in kahramanlıkları.

4.Etkinlik
1)a.Danişmendname'deki kahramanlık teması ile dönemin sosyal özellikleri örtüşmektedir.
b.1)Ağaçların aşılanması,
2)Savaşta at,silah ve zırhların kullanılması,
3)Kalelerde yaşanılması,
4)Elçilerin mektup getirmesi,
5)Seferlerde alem,sancak taşınması;davulların çalınması,
6)Savaş için otağ kurulması,
7)Sevinçli haberlerde müjde davullarının çalınması,
8)Savaşta esir ve ganimet alınması,
9)Esirlerin bağlanması,
10)İpek kumaş kullanılması,
11)At sürüsü beslenmesi,
12)Fethedilen yerlerin imar edilmesi(mescit,medrese...),
13)Haber almak için casusların kullanılması,
14)Düşmanı hazırlıksız yakalamak için gece baskınlarının yapılması.

2)Kahramanlık temasının tüm dünyada en çok işlenen kavram olduğu göz önünde bulundurulursa ,işlenen temanın evrensel olduğu sonucuna ulaşabiliriz.

3)*Kısa cümleler kullanılmıştır.
*Özgün metinde kullanılan bazı seslerle günümüz Türkçesindeki sesler arasında farklılaşma olduğu görülmektedir.

4)Metnin yapısını oluşturan ögeler:Olay örgüsü,kişiler,mekan,zaman.
Metnin yapısını oluşturan ögeler arasındaki ilişki:Olay örgüsü,kişiler,mekan ve zaman temayı ifade etmede ve somutlaştırmayı sağlamada birer araçtır.

5)mekanın ve zamanın geçtiği cümleler
mekan: Eflanis kalesine ulaştı.
Bir çadır içine girdi.
Niksar ırmağının kenarında...
Gümenek ırmağı kenarı...
Göçüp yüksek dağlara çıktılar.
zaman:..bir gece Haraşa'nda..
O gece Melik dinlendi.
Akşama yakın geri döndüler.
Seher vakti olunca gözünü uyku aldı.
mekanın ve zamanın anlatımı:
mekan: yerler verilmiş tasvir yapılmamıştır.
zaman: yaklaşık zamanlar kullanılmıştır.

6.TASVİR CÜMLELERİ
yüksek dağlara çıktılar.
şiddetli bir savaş oldu.
rengarenk alemler götürdüler.
METİNDEKİ İŞLEVİ
tasvirlerin amacı metni anlamlı ve canlı kılmaktır.

7.herşeyi bilen bi kişi tarafından yazılmş ilahi bakış açısı kullanılmştır

8.ikiside hayatlarını kötülüklerle mücadele etmeye adamış kahramanlardır.cesurdur.islam dinini yayma için savaşlar yapan kahraman insanlardır.

SAYFA 104

DANİŞMEND GAZİ
TİP NASIL BİR İNSANDIR?
kahramanlık yönü bulunan,cesur ve yiğit bir insandır.
TİP DURAĞAN MIDIR DİNAMİK Mİ?
hikayenin başından sonuna kadar hareketlidir.(dinamik)
HANGİ KISIM BÖYLE DÜŞÜNMENİZE NEDEN OLDU?
hikayenin bütün kısmı
SOSYAL ORTAM ÇEVRRE.....
kahramanlık yönünün ortaya çıkması bakımından etkilemiştir.
BU TİPİN SİZİN SOSYAL VE TOPLUMSAL.........
çağın gereklerinden dolayı fark vardır.
DİĞER KAREKTERLER ÜZERİNDE ETKİSİ.........
ana kahraman olduğu için vardır.
TİP KENDİ KİŞİLİĞİNİN FARKINDA MIDIR........
farkındadır.yaptıkları bunun göstergesidir.
SİZCE GERÇEK HAYATTAA...........
gerçek hayatta böyle olağanüstülükler taşıyan bir karekterle karşılaşmak mümkün değildir.

107

1.Cemşidin rüyasında gördüğü kıza aşık olması
2.Cemşidin bu kızın anadoluda olduğunu öğrenmesi ve önce çine oradan anadoluya geçmesi
b.Bu olaylar hayal gücünün ürünü olduğu için yaşanamaz.
c.Cemşidin rüyası
5.etkinlik:
a.Yazıya geçirildiği dönem ile tema arasında bir bağ yoktur.Bu durum temanın iran edb.alınmasından kaynaklanır.
b.Kişiden kişiye değişir.
3.Aşk teması çok sık işlendiği için evrenseldir diyebiliriz.
4.Metnin yapısını oluşturan ögeler;Olay örgüsü,mekan,zaman,kişiler
Metnin yapısını oluşturan ögeler arasındaki ilişkiler;Ögeler metnin temasını vermede birer araçtır.
5.Kişiler;Cemşi,Hurşid,Kayser
Kişilerin özelikleri;Çin hükümdarının oğlusur.Zorlu yollardan geçip Hurşid için mücadele veren kahramandır.
Hurşid;Cemşidin rüyasında görüp aşık olduğu kız.
Kayser;Hurşidin babası
Kişilerin işlevi;Cemşid;Mesnevinin baş kahramanı
Hurşid;Baş kahraman
Kayser;Yardımcı kahraman.
b.Değişen hayat şartları nedeniyle etkisi yoktur.
6.Cemşid için derdinin dermanı yoktur onu nasıl anlatayım.
7.Kayser///sarayına///gelince mekanların sadece adı verilmiştir.Belirsiz bir zaman anlayışı vardır.
8.Hindistandan çıkıp çine geldi.
9.Kahramanların mekanın ve zamanın ayrıntılı tasvirleri yapıldı.Metnin tamamı nesir şeklinde olurdu.
10.Günümüze gelinceye kadar bazı söz değişiklikleri oluşur.
bazı yabancı sözlü kelimeler kullanılmıştır.
11.Sade bir dil kullanmıştır.
Klasik türk edb.şairidir.

sayfa 115

1.üstteki paralel çizgiler; akıl,utanma-haya,ilim,iman
alttaki paralel çizgiler;öfke,aç gözlülük,haset,şüphe
Ana düşünce;İman rahmani,şüphe şeytanidir.
2.Dönemin tasavvuf ve hayat anlayışını ilahi aşkı ve bu aşkın verdiği coşkuyu,islam inancının kaynaklarını öğretmek amacıyla yazmıştır.
3.Makalatın Özellikleri:
Eserde sade,anlaşılır bir dil ve kısa cümleler kullanılmıştır.Bazı sözcüklerin günümüze gelinceye kadar bazı ses değişikliklerine uğradıkları görülmektedir.

sayfa 116

4.13. ve 14. yüzyıl öğretici metinleri==>>*manzum metinler(şiir)
*mensur metinler(düz yazı)
5.Tasavvuf Geleneğine bağlı kalınarak oluşturulmuştur.

sayfa 117

6.olay örgüsü;Nasrettin Hoca günün birinde ölür.
Birilerinin cenazesini kaldıracağını düşünür.
Kimsenin oralı olmadığını görür.
Yardımcı kavram ve düşüncelero paralel çizgilere yazılcak olan kelimeler..)
*vefasızlık,yalnızlık,ilgisizlik
Ana düşünce;İnsan her işini kendisi yapmalı başkalarına güvenmemelidir.

sayfa 119

a.KONULARI BAKIMINDAN ÖĞRETİCİ METİNLER
*Tıp metinleri * dini metinler * İslam menkıbeleri * öğüt ve bilgi verici metinler
b.Sade ve anlaşılır bir dil kullanılmıştır.Cümleler kısa ve açıktır.Bu dönem öğretici metinleri din tasavvuf tıp ve tabiat konularında yazılmıştır.Bu yüzyılda yazılan öğretici metinler aydınlatıcı ve yol gösterici metinlerdir.

ÖLÇME DEĞERLENDİRME
1.a
2.T A S A V V U F
3.e
4.Makalat adlı eseri...Hacı Bektaş Veli...yazmıştır.
14.yy öğretici metinleri anlatım biçimleri bakımından...manzum..ve...mensur...olmak üzere iki gruba ayrılır.
5.D,Y,D,D,Y,D,Y

sayfa 123

BİRİM DEĞERİ:beyit
BİRİM SAYISI:beş
ŞİİRİN TEMASI:aşk
BİRİMLERDE ANLATILANLAR;
1.şair sevgilisinin yüzünü açıp salınarak yürümesini,bağdaki çiçek ve ağaçların da bunu görmesini istemektedir.
2.şair,bu aşk hastalığına sevgilinin aşkından düştüğünü,bunun da nasıl amansız bir hastalık olduğunu herkesin görmesini istemektedir.
3.şair sevgilisinin aşkından perişan olduğunu,vücudunda yaralar açıldığını söylemektedir.
4.şair,aşk derdinden dolayı kemikleri sayılacak kadar zayıfladığını ,bu hali ve inlemeleriyle tıpkı Musikar'a benzediği söylemektedir.
5.şair güzellere yumuşak huylu değiller,demenin yanlış olduğunu,gördüklerinde hemen yumuşak huylu olduklarını söylemektedir.

Ç. gazeldeki beyitlerin yerleri değiştirilerek okunduğunda gazelin anlamında herhangi bir değişiklik olmamaktadır.Çünkü gazelin birimleri olan her beyit kendi içinde bir bütündür.Bu nedenle anlam aynı birim içinde başlar,aynı birim içinde biter.Dolayısıyla bir beyitteki anlam diğer beyitlere bağlı olmadığı için beyitlerinin yerlerinin değiştirilmesi gazelin anlamında herhangi bir değişikliğe sebep olmamaktadır.

D.Şiirde anlatılanların gerçek hayatta yaşanılması mümkün değildir.gazeldeki sevgili ve aşık tipleri,şairin hayal gücünün ve bağlı bulunduğu Divan şiiri geleneğinin tipleridir.

E.Gazel nazım şeklinin özellikleri;
*Divan şiirinin nazım şekillerindendir.
*5-15 beyit arasında yazılır.
*İlk beytine matla,son beyitine makta,en güzel beyitine beytü'l-gazel,şairin adının veya mahlasının geçtiği beyte mahlas beyti denir.
*İlk beyit kendi arasında kafiyelidir.
*Genellikle aşk,kadın ve içki konuları işlenmiştir.

F.Her iki şiirde gazel nazım şekli,beyit nazım birimiyle ele alınmıştır.Kafiye şeması Baki'nin gazelinde olduğu gibi aa/ba/ca... şeklindedir.Her iki gazelinde teması aşktır.Anlatılanlarda gerçek hayatta yaşanması mümkün değildir.Hoca Denhani'nin gazeli 7 birim iken ,Baki'nin gazeli 5 birimdir.

2. ETKİNLİK
Aşk temasıyla bulduğunuz şiirleri sınıfta okuyunuz.((arkadaşlar buna Özdemir ASAF'ın --LAVİNİA-- şiiri örnek verilir.))

2.Gazelde aşk teması işlenmiş ve bir aşığın durumu gözler önüne serilmişti.Burada ise aşığın durumu yine gazelin bütünündeki durumuna eşdeğerdir.Verilen sözcükler okunduğunda yine halini anlatan ve sitem eden aşığın durumu ortaya çıkmaktadır.

3. İMGELER
GÜL VE NESRİN:rengi dolayısıyla sevgilinin yanağı
SERVİ VE SANAVBER:uzunluk ve salınış sebebiyle sevgilinin boyu ve yürüyüşü.
GÜLNAR:rengi ve şekli dolayısıyla aşığın vücudundaki yaralar.

4.SÖZCÜK: Gülnar
GERÇEK ANLAMI: nar çiçeği
ŞİİRDEKİ ANLAMI:yara
GERÇEK ANLAMDA ÖRNEK KULLANIM:Gülnar bu mevsime yakışıyor.
MECAZ ANLAMDA ÖRNEK KULLANIM:Bu dertten gülnarlar açtı her yanımda.
SÖZCÜK:muhabbet(gülşeni)
GERÇEK ANLAMI: gül bahçesi
ŞİİRDEKİ ANLAMI:vücut
GERÇEK ANLAMDA ÖRNEK KULLANIM:Gül bahçesi rengarenkti
MECAZ ANLAMDA ÖRNEK KULLANIM:Yanımdayken kendimi gül bahçesinde hissediyorum.
SÖZCÜK:Musikar
GERÇEK ANLAMI:efsanevi kuş
ŞİİRDEKİ ANLAMI:vücut
GERÇEK ANLAMDA ÖRNEK KULLANIM:Musikar efsanevi bir kuştur.
MECAZ ANLAMDA ÖRNEK KULLANIM:Öyle güzel sesi vardı ki Musikar'ı andırdı.

6. Açıl bağun gül ü nesrini ol ruhsarı görsünler
Salın serv ü sanavber şive-ı reftarı görsünler.
yukarıdaki dizelerde istiare(eğretileme)sanatı vardır.
Kapunda hasıl itdi bu devasuz derdi hep gönlüm
Ne derde mübtela oldu dil-i bimarı görsünler.
yukarıdaki dizelerde teşhis(kişileştirme)sanatı vardır.
Açıldı dağlar sinemde çak itdüm giribanum
Muhabbete gülşeninde açılan gülnarı görsünler.
yukarıdaki dizelerde teşbih(benzetme)sanatı vardır.Vücut sevgilinin gül bahçesine yaralar ise nar çiçeğine benzetilmiş
Ten-i zarumda pehlum üstühanı sayılur bir bir
Beni seyr itmeyen ahbab Musikar'ı görsünler
yukarıdaki dizelerde teşbih sanatı vardır.Aşık kendini ve inlemelerini Musikar'a ve onun gagasından çıkan seslere benzetmiştir.
Ey Baki
bu ifade de nida(seslenme)sanatı vardır.
Yalvarı görsünler
yukarıdaki ifadede iham sanatı vardır. yalvar sözcüğü hem yalvar- hem de bir çeşit para anlamında kullanılmıştır.Her iki anlamda beyte uygun olduğu için iham sanatı vardır.

7.*gazel nazım şeklinin kullanılması
*beyit nazım biriminin kullanılması
*aruz ölçüsünün kullanılması
*sanatlı bir şöyleyiş olması
*arapça ve farsça sözcüklerin kullanılması

8.örnek yazı:
Bakinin gazeli yapı bakımından divan şiir geleneği yansıtmaktadır.Anlatımdaki sanatlı ve manzumlara dayalı ifadelerin yanı sıra ahenk bakımından da çok güçlü olan gazelde aşk teması işlenmiştir.şair aşk temasını aşık ve verfasız sevgili etrafında işlemiştir.temanın işlenmesinde manzumların yanı sıra şairin hayal gücünün de etkisi vardır.

9.Baki;
*şiirlerinde tasavvufi unsurları kullanmıştır.
*şiirleri nazım tekniği yönünden kusursuzdur.
*şiirlerinde çok güçlü sanatlı bir söyleyiş vardır.
*divan şiirinin en güçlü şairidir.

Sayfa129
SU KASİDESİ

1) Ey göz, gönlümdeki ateşlere, gözyaşından su saçma, böylesine tutuşan ateşlere su çare kılmaz.
Bu beyitte Fuzulî gönlünde aşk ve ıztırabı ateşlere, gözyaşını ise, suya benzetmiştir. Su ile ateş birbirine zıttır. Su ateşi söndürür. Fakat gönül atşi maddî değil, manevîdir. Bundan dolayı gözyaşları insanın içindeki ateşi söndürmez. Bu beyit bize Fuzulî'nin muztarip, duygulu bir insan olduğunu gösteriyor. Bu beyitte tekrarlanan (s, g, d, k) konsonantları (ünsüzleri) ile (o, ö, u) vokalleri (ünlüleri) bir ahenk vücuda getirmektedir.

2) Dönen günbedin rengi mi mavidir, yoksa gözümden akan su mu onu çepçevre çevirmiştir, bilmiyorum.
Bu beyitte geçen "âb-gûn" kelimesi hem suya benzer, hem mavi renk mânâsına gelir. Fuzulî gözyaşlarının gök kubbeyi çepçevre kuşattığını söylemekle mübalağa sanatı yapıyor, gökyüzünün renginin mavi mi, yoksa gözyaşlarından dolayı mı böyle göründüğünü bilmediğini söylemekle "tecahül-i arifane" de bulunuyor. Gökyüzü, için "günbed-i devvar" (döner kubbe) tamlamasını kullanmakla da şair, gökyüzü ile göz arasında bir münasebet kuruyor. Bu beyitte tekrarlanan (n ve g) konsonlarıyla ince ve kalın yuvarlak vokaller hususî, bir âhenk vücuda getiriyor.

3) Kılıcının zevkinden gönlüm parça parça olsa, şaşılmaz, zira su zamanla duvarda yarıklar bırakır.
Fuzulî'nin bu beyitte "zevk-i tîg-kılıcının zevki" tamlamasını kullanması psikolojik bakımdan dikkati çekicidir. Fuzulî sevgilisinin verdiği acıdan şikâyet etmez, tam tersine zevk duyar. Burada söz konusu olan kılıç sevgilinin keskin bakışıdır. Şair, senin kılıca benzeyen bakışlarının yerdiği acı' bana zevk" verir fikrini "zevk-i tîg" tamlaması ile özetlemiştir. Divan şairleri bu nevi kısa, özet veya yoğun sözlerden hoşlanırlar. Onları okuyucunun çözümlemesi lâzımdır. Şair, kılıcın gönlünü çak çak (parça parça) etmesi ile suların duvarda yarıklar hâsıl etmesi arasında bir bağlantı kuruyor. Divan şairleri çok defa kılıç deyince suyu hatırlarlar. Bunun sebebi kılıcın imal edilirken su ile çelikleştirilmesidir. Bir klişe olarak kullanılan "âb-ı tîg" (kılıç suyu, kılıcın parlaklık ve keskinliği) tamlaması da onlarda su hayalini uyandırır.

4.Yaralı gönül senin (peykân)ından korka korka bahseder. Yaralı olan suyu ihtiyatla içer.
Bu beyitte geçen "peykân" sözü okun ucundaki demir mânâsına gelir. Bu da sevgilinin kirpiklerine tekabül eder. Sevgilinin oka benzeyen kirpikleri âşığı yaralar, yaralılar da suyu ihtiyatla içerler.

5.Bahçıvan boşuna zahmet çekmesin, gül bahçesini suya versin, bin gül bahçesine su verse, senin yüzün gibi bir gül açılmasına imkân yoktur.
Bu beyitte sevilen varlığın yüzü ile gül arasındaki benzeyiş dolayısıyla ikisi arasında bir mukayese yapılmıştır. Fuzulî su redifi vasıtasiyle hayali genişletiyor. Araya bahçıvanı da katıyor. Sevgili, güzellik ve başka vasıfları bakımından gülden üstündür. Şair, su vermek ile de oynuyor. Birinci mısrada "suya vermek" sözü mecazî olarak yok etmek mânâsına kullanılmıştır.

6. Yazı yazan (hattat) kalem gibi gözlerine kara su inse de, senin yüzünün hattına benzer bir hat yazamaz.
Bu beyitte "gubar,' muharrir, hat, hâme ve kara" kelimeleri arasında tenasüb sanatı vardır. Bu kelimeler birbirleriyle ilgilidir. Hat, yazı sanatıdır. Gubar, hat sanatında bir yazı çeşididir. Şair, kalem, kara ve muharrir kelimelerini hat sanatı ile münasebeti bakımından zikrediyor. Divan şairleri sevgilinin yüzündeki ince tüyleri hatta (yazıya) benzetirler. Sevgilinin yüzünün hatları, hattatın yazdığı yazılardan çok daha güzeldir. Hattat, gözlerine kalem gibi kara su ininceye dek, yani kör oluncaya kadar yazı yazsa, senin yüzünün hattına benzer bir yazı yazamaz. Şair "okşamak" kelimesini hem benzetmek, hem yüz dolayısıyle sevmek mânâsında kullanmıştır. Kalem (hame) gibi gözüne kara su inmek sözü, mecazî olarak kör olmak mânâsına gelir.

7.Yanağını hatırlarken kirpiklerim ıslansa bunda şaşılacak ne var? Gül yetiştirmek isterken, dikene verilen su boşa gitmez.
Fuzulî bu beytinde gözyaşını tatlı bir alayla yumuşatıyor. Beyit, birbiriyle ilgili şu benzetmelere dayanıyor: Yanak-gül, kirpikler-diken, gözyaşı-su. Bu beyitte eskilerin "leff ü' neşir" (sarma ve açma) dedikleri bir sanat vardır. Bu sanat, aralarında münasebet bulunan iki veya üç şey zikrederek karşılıklarını (benzerlerini) söylemek suretiyle yapılır.

8.Gam günü hasta gönülden kılıcını (kirpiklerini, bakışını) esirgemek gecede hastaya su vermek hayırlı bir iştir.
Fuzulî, burada da ok (kılıç) -su-yaralanma mazmununa dayanıyor. Karanlık gece ile sevgilinin kara gözleri arasında da münasebet vardır.

9.Gönül, ondan ayrı olduğun zaman, onun peykinin (oka benzeyen kirpiklerini) isteyerek, hasretini teskin etmeğe çalış. Susuzum, git bu çöl de benim için su ara.
Kılıca olduğu gibi peykâna (ok ucuna) da su verilir. Şairin "git bu çölde benim için su ara" demesi demirin kuruluk bakımından çöle benzemesinden, demirde ve çölde gizli olarak su bulunmasından dolayıdır. Şairin asıl özlediği sevgilisinin bakışlarıdır.

10. Ben dudağına karşı büyük bir arzu duyuyorum. Kuru sofular ise, kevser istiyorlar; böylece sarhoşa şarap,' ayık insana da su hoş gelir.
Bu beyitte dudak kırmızılığı dolayısıyle içkiye benzetilmiştir, ve sarhoşa (aşığa) uygun görülmüştür. Kevser Cennet'te bir havuzun adıdır. Dîvan şairleri aşk ile kendinden geçenlerle kuru sofuları karşılaştırmaktan ve aralarındaki tezadı belirtmekten hoşlanırlar. Aynı beyitte birbirine paralel olan dudak-şarap, âşık-sarhoş, kevser-su, zahid-ayık insan benzetmeleriyle Fuzulî bir leff ü neşir sanatı yapmıştır.

11. Su, durmadan senin mahallendeki bahçeye doğru akıyor. Galiba o, hoş yürüyüşlü sevgiliye âşık.
Fuzulî'nin küçük bir tablo teşkil, eden bu beyti de birtakım gizli benzetmelere dayanır. "Serv-i hoş-reftar"dan maksat uzun boylu, güzel yürüyüşlü, sevgilisidir. Sevgilinin bahçesine doğru akan su âşıktır. Dîvan şairleri sevgilinin boyu için "revan" (akıcı) sıfatını da kullanırlar. Servi kelimesi, şairde su çağrışımı uyandırmıştır.

12. Toprak (set) olarak sevgilinin köyüne giden suyun yolunu kessem gerek. Zîra o benim rakibimdir. O köye gitmesine engel olmalıyım.
Şair burada yine servi dolayısıyle rakibini suya benzetiyor. Toprak olmak kelimesi mecazî olarak, ölmek mânâsına gelir. Fuzulî, bu kelimeyi hem, hakikî, hem mecazî mânâda kullanıyor.

13. Ey dostlar, eğer onun elini öpme arzusu ile ölürsem, toprağımdan bir testi yapın ve sevgiliye onunla su verin.
Fuzulî ince bir hayale dayanan bu beytinde (s) aliterasyonu ile (u) asonansının doğurduğu âhenkten de istifade ediyor.

14. Servi, kumrunun yalvarmalarına karşı dikbaşlılık ediyor. Su gitsin de onun eteğine sarılıp ayağına düşsün yalvarsın.
Servi ile kumru çok defa bir arada bulundukları için birbirlerine âşık sayılırlar. Servi, güzel boylu sevgiliye, kumru yalvaran âşığa benzer. Şair, servinin uzun oluşu ile dikbaşlılık arasında bir münasebet bulunuyor. Servi ağaçlarının dibinden akan su da bir arabulucuya benzetiliyor. Şair bu beyitte servi, kumru ve suya insana has vasıflar vermek suretiyle "teşhis" ediyor ve âdeta tabiatı masallaştırıyor.
"Servi", vahdeti (Tanrı) "su", peygamberi, "kumru" kulu temsil eder. Beyitte arka planda böyle bir mânâ da vardır.

15. Gül dalı bir hile ile bülbülün kanını içmek istiyor. Su, gül dalının damarına girerek bülbülü kurtarmalıdır.
Renk kelimesi, renkten başka şekil, suret ve hile mânâlarına da gelir. Şairin burada onu kullanması gül ve bülbülün kanı dolayısıyledir. Gül, kendisine kırmızı renk sağlamak maksadıyle bülbülün kanına girmek istiyor. Divan şiirinde gül ile bülbül arasında bir aşk münasebeti olduğundan bahsedilir. Şair bu beytinde de gül, bülbül ve suya insanî vasıflar izafe ediyor.

16. Su temiz tabiatını âleme aydınlık (berrak) kılmış ve Hazret-i Muhammed'in, yoluna girmiştir.
Şair bu beytinde su ile Hazret-i Muhammed'e uyan, onun yolunda giden mümin arasında bir münasebet buluyor. Temizlik dolayısıyle İslâmiyet suya büyük önem verir. Su maddî ve manevî temizliğin sembolüdür. Suyun vasıflarından biri berrak oluşudur. İyi mümin de öyledir. Onun gönlü de su gibi aydınlık, herkese açıktır.

17. Seyyid-i nev'-i beşer (insan ney'inin efendisi, Hazret-i Muhammet) seçkinlik incisinin denizidir. Onun mucizeleri kötülerin ateşi üzerine su serper.
Burada su redifi dolayısıyle Peygamber bir seçkin inciler denizine benzetilmiştir. Onun din denizi seçkin inciler yetiştirir. O, kötülük ateşlerini söndüren bir sudur. Su ile ateş arasında tezat vardır. Burada ateş kötülüğün, su iyiliğin sembolü olarak kullanılmıştır,. Bu beyitte seyyid, ıstıfa, sepmek), (beşer, ateş-i eşrar) kelimelerinde aliterasyon vardır.Hz. Muhammed doğduğu zaman ateşperestlerin ateşleri sönmüştür. Beyitte bu mucizeye de telmih vardır.

18. Peygamberlik gül bahçesinin canlılığını tazelemek için mermer taşı mucizinden (yaratıcılığından) su akıtmış.
Peygamberlik gül bahçesine su verince gül tazeleniyor. Gül Peygamberimize izafe edilen bir çiçektir. Peygamberlik müessesesi onunla taze kalmış, Son peygamber olan Peygamberimizin mucizelerinden biri kara taştan su akıtmak. Bu mucize peygamberliğinin kabulü ve yeni bir gül açılması, peygamberlik bahçesinin parlaklığının tazelenmesidir.

19. Onun mucizi âlemde öyle nihayetsiz bir hidayet denizidir ki, binlerce kâfir tapınağına (Mecusî tapınağına) o denizden hidayet ermiştir.
Peygamber doğduğu zaman vukua gelen harikulade hadiselerden biri de sönmeyen ateşlerin sönmesi (Mecusî ateşlerinin sönmüş olması)dir. Bu hadiseye telmih eden Fuzulî'ye göre peygamberimizin mucizesi öyle sonsuz bir deniz imiş ki, binlerce kâfir ateşgedesindeki ateşi söndürmeğe yetmiştir.
"Yetmiş" kelimesi hem "erişmiş" hem de "kifayet etmiş" mânâlarına gelir. Burada kifayet etmiş mânâsında tevriye!i kullanılmıştır.Ayrıca su-ateş arasında tezat vardır.

20. Şiddet günü Ensar'a parmağından akıttığı suyu kim işitse, hayretle parmağını ısırır.
Tebuk seferinde (şiddet günü) susuz kaldıkları zaman Peygamberimizin parmakları arasından oluk oluk su akmış. Bunu duyan hayretinden parmağını ısırır. Bu hadise de kullara hayret veren bir mucizedir.



Kullanıcı avatarı
raven111
Bölüm Yetkilisi
Bölüm Yetkilisi
Mesajlar: 1181
Kayıt: 23 Kas 2008 [ 10:47 ]

10.Sınıf Edebiyat DersiKitabın Cevaplari(sayfa100-202 arası)

Mesaj gönderen raven111 »

21. Dostu, yılan zehri içse, ebedî hayat suyuna döner, düşmanı su içse mutlaka yılan zehri olur.
Peygamberin dostlarından maksat, hayatında iken, ona uyan sahabelerle, onun yolundan giden Müslümanlardır. Aynı imana sahip oluş, onlara da manevî bir güç verir ve onlar bu manevî güç ile, kötülükleri iyiliğe döndürebilirler. Buna karşılık, düşmanları için iyi şeyler böyle kötü bir mahiyet alır. Şair bu fikri, yılan zehrinin ebedî hayat suyuna veya tersine ebedî hayat suyunun zehre dönüşmesi sembolü olarak ifade ediyor. Burada tezat sanatı vardır.

22. Abdest almak için yanağının gülüne su serpince, her damla sudan bin rahmet denizi dalgalanmıştır.
Şair borada "gül-i ruhsar" tamlaması ile Peygamber'in yanağını güle benzetmiştir. Abdest alınırken yüz yıkanır. Peygamber'in yüzüne değen su, onun manevî gücü ile çoğalıyor, bir damladan bin rahmet denizi doğuyor. Damla ile deniz arasında tezat vardır. Bu tezat ve benzetme tasavvufta birlik (vahdet) ile çokluk (kesret) u belirtmek için kullanılır. Çok, birden doğar. Başlangıçta ilk Müslüman olan Hazret-i Muhammed tek idi. Daha sonra, Müslümanların sayısı yüzlerce milyonu aştı. Tanrı'nın insanlara acıması mânâsına gelen rahmet, Türkçe'de mecazî olarak yağmur mânâsına da gelir. Yağmur milyonlarca damladan oluşur.

23. Su senin ayağının toprağına erişeyim diye durmadan, ömürler boyu başını taştan taşa vurarak âvâre gezer durur.
Her yıl, yüz binlerce Müslüman, dünyanın dört bir yanından Hacc'a giderler. Peygamber'in mezarını ziyaret ederler. Şair, sulara da böyle kutsal bir duygu yüklüyor. Suların başını taştan taşa vurması, hem hakiki, hem mecazî mânâda kullanılmıştır. Hayat ile su arasında münasebet olduğu için şair ömür kelimesini kullanmıştır. Muttasıl kelimesi Arapça "vasl" (ulaşan, kavuşan) kökünden gelir. Bu beyitte teşhis sanatı vardır.

24. Su ister ki, senin dergâhının toprağına zerre zerre nur salsın. Parça parça olsa bile su o dergâhtan dönmez.
Toprak, su ve ışık zerre zerre, parça parça olurlar. Su ışığı yansıtır. Şair, su ve ışığın bu özelliklerine manevî bir mânâ da veriyor. Burada su ve ışığın zerre zerre veya pare pare olması sevginin gücünü ifade eder.

25. Senin na'tını zaman zaman tekrarlamayı hata ehli derman bilir. Tıpkı sarhoşun ayılması için yüzüne su serpmesi gibi.
Hata kelimesi yanlış ve günah mânâsına gelir. "Ehl-i hata"dan maksat, yanlış yola sapanlar, günahkârlardır. Onlar günahlarından kurtulmak için, sarhoşun ayılmak maksadıyle yüzüne su serpmesi gibi senin na'tını tekrarlarlar. Na't, bir şeyi medhederek anlama mânâsına gelir. Hazret-i Mu-hammed'i övmek için yazılan şiirlere de na't denilir. Belli zamanlarda okunan Kur'an cüzlerine ve dualara "vird" denilir.

26. Ey Tanrı'nın sevgilisi, ey insanların en iyisi, sana dudakları yananların su dilemeleri gibi müştakım.

27. Şen o keramet denizisin ki, Miraç gecesi feyzinin şebnemi duran ve gezen yıldızlara su götürmüştür.
Burada Hazret-i Muhammed'in Mirac'ına telmih vardır. Şebnem kelimesinin şeb'i (gece) ile Şeb-i Mîrac'ın "şeb"i aynı mânâya gelir. Şairin iki kelime atasında münasebet kurmasının sebebi budur. Feyiz: suyun taşması, bereket demektir. Şebnem ile bahar arasında tezat vardır. Peygamber'in manevî gücü o kadar kuvvetlidir ki, yeryüzünden götürdüğü şebnemi bütün yıldızlara yetecek su sağlar. Burada sudan maksat, Hazret-i Muhammed'in Miraç gecesi bütün kâinata varlığı ile vermiş olduğu feyizdir.

28. Mezarını yenileyen mimara su gerekirse, güneşin çeşmesinden her dem feyzin saf suyu iner.
Burada güneş, dünyaya feyz ve bereket verdiği için çeşmeye, güneşten akan ışık zülâle (saf su) benzetilmiştir.

29. Cehennem korkusu yanık gönlüme gam ateşi salmış, senin ihsan bulutunun o ateşe su serpeceğini umuyorum.
Mânâ bakımından bütün kelimeleri birbiriyle ilgili olan bu beyitte tenasüb veya müraat-i nazîr sanatı vardır.

30. Na'tının uğuru ile Fuzulî'nin sözleri nisan yağmurundan vücuda gelen büyük inci tanelerine benzemiştir.
Bir efsaneye, göre istiridyeler nisan ayında denizin yüzüne çıkar, yağmur yağarken kabuğunu açar, bir iki damla alır, yeniden denizin dibine inerlermiş. Bunlar zamanla inci haline gelirmiş. Fuzulî yukarıdaki beytinde bu efsaneye telmihte bulunuyor, kendi sözlerini inciye benzetiyor.

31. 32. Mahşer günü gaflet uykusundan uyandığımda ve hasret gözyaşlarından uykusuz gözlerim su döktüğünde (ağladığımda) umduğum odur ki, mahrum olmayayım, vaslının çeşmesi senin yüzüne teşne olan bana su versin.
Divan şairleri umumiyetle fikirlerini bir beyitte sona erdirirler. Fuzuli burada 31. beyitle 32. beyiti birbirine bağlıyor. İki beyitte de mahşer günü bahis konusudur. O gün insanlar Tanrı'ya -hayatlarında yaptıkları iyi ve kötü işlerin hesabını verecekleri için büyük bir telaş ve heyecan içinde olacaklardır. O gün Hazret-i Muhammed kendisini sevenlere şefaat edecektir.

SAYFA 129
1.a.birim değeri:beyit
birim sayısı:32
b.şiirin teması:Hz.peygambere övgü
c.nesib:1-15, methiye:17-29, girizgah:16, fahriye:30, dua:31-32
ç.her beyit kendi içerisinde bir bütündür.beyitlerde başlayan anlam yine diğer beyitlere sarkmadanaynı beyitin içinde bitmektedir.kasidenin bölümlerindeki her beyit o bölümü ifade etmek amacıyla bir araya getirilmiştir.beyitler bir araya getirilirken her beyitin o bölümde anlatılacakları tek başlarına anlatmaları beyitlerin anlam bakımından birbirinden bağımsız olmalarını sağlamaktadır.beyitlerdeki kafiye ve redif olarak kullanılan su sözcüğü beyitler arasındaki ses ilişkisini göstermektedir.
d. "Dest busı arzusıyla ger ölsem dostlar
Kuze eylen topragum sunun anunla yara su" beyiti şairin kişisel duyarlılığını ve hayal gücünü en iyi ifade eden beyittir.şair bu beiytte onun elini öpmek arzusuyla ölürsem toğrağımdan bir testi yaparak onunla yare su verin,böylece mezar toğrağım onun eline değecek ve elini öpmüş olacaktır ifadesini kullanmaktadır.bu hayal gücü ve duyarlılık şairin şiir kudretinin ne kadar güçlü olduğunu göstermektedir.
e. beyit sayısı 31-99 arasındadır.
din ve devlet büyüklerini övmek için yazılır.
kaside 5 bölümden oluşur. (nesib,girizgah,methiye,fahriye,dua)
2.a. "Dest busı arzusıyla ger ölsem dostlar
Kuze eylen topragum sunun anunla yara su"
yukarıdaki beiytte "s" seslerinin tekrar edilmesi ahengi sağlamıştır.
b.yukarıdan aşağı doğru akan suyun görüntüsü ile kasidedeki su sözcüğü arasında ses bakımından bir ilişki vardır.resimdeki şelaleden çıkan su sesi,kasidenin redifi olan su sözcüklerinin okunmasıyla çıkan sesle eşdeğerdir.

Sayfa130

ç-her beyitin sonunda su sözcüğünün tekrarlanması ses ve ahenk ahenk yönünden anlamı güçlendirir.
d-13. beyit
e-nazım birimi beyittir.
-en az 33 beyit, en çok 99 beyitten oluşur.
-giriş bölümü nesib, asıl konuya giriş bölümü fahriye, devrin büyüğünü övdüğü bölüm medhiye, son bölümüne ise dua denir.
-ilk bölümüne matla, son bölümüne makta denir.
-uyaklanışı aa, ba, ca, da.... şeklindedir.
-ele aldıkları konuya göre isimlendirilir.bunlar:tevhit,münacat,naat,medhiye, fahriye,hicviyye,mersiye
sayfa 131

6. HİSSETTİKLERİM
samimiyet
sevgi
özlem
arzu
heyecan

7.FUZULİ
divan şiirinin en güçlü şairlerindendir.
şiir tekniği çok güçlüdür.
şiirlerinde tasavvufi konuları ele almıştır.
şiirlerinde azeri türkçesinin özellikleri görülür

Sayfa 133

BİRİMLERDE ANLATILARLAR
Şiirin teması: Aşk
1.Şair, aşıkların ayrılık acısına sabredemeyeceğini anlatıyor.
Birim Değeri: Dörtlük - Birim Sayısı: Bir
2.İlahi aşk
3.Dilek (dua)
4.Aşk

ç)1.Rubai: Ayrılık - Aşk
2.Rubai: Aşk Ateşi - İlahi Aşk
3.Rubai: Duam - Dilek
4.Rubai: Sevgili - Aşk

d)Gerçek hayatla ilişkilendirilebilir. Aşk ve aşkın halleri ile dua insan hayatında yer bulabilen durumlardır.

e)Rubai nazım şeklinin özellikleri:
-Nazım birimi dörtlüktür.
-Tek dörtlükten oluşur.
-aaxa şeklinde kafiyelenir.
-Özel bir vezinle yazılırlar.
-Yoğun bir fikir örgüsü vardır, bu da ahengin sağlanmasını zorlaştırır.
-Tasavvuf, felsefe, dünya görüşü gibi pek çok konuda yazılırlar.
-Asıl söylenmek istenen 3. ya da 4. dizede söylenir.

2)1.Rubai
söyler imiş: redif
-an: tam kafiye

2.Rubai
ûr: tam kafiye

3.Rubai
-dan sakla: redif
â: yarım kafiye

4.Rubai
dime ana: redif
-z: yarım kafiye

3)"vâdi" ve "sanem" sözcükleridir.
Vadi: Ihlara Vadisi'ne düzenlenen geziye katıldık.
Şiir vadisinde o da kalem oynatmıştı.

sanem: Puta tapınma ilkel kabilelerde de görülmektedir.
Put kadar güzel bir insanmış, dedi.

4)1. Rubai: dil (gönül), bir insan gibi düşünülmüştür. Kişileştirme sanatı vardır.

2.Rubai
dil-i bi-karar: teşhis
fevvare-i nur: teşbih
ateş-i aşk: teşbih

3.Rubai
Ya Rab: nida (seslenme)
reh-i vadi-i rubai: teşbih
ta'n-ı har-ı nadan-ı dü-pa: teşbih

4.Rubai
sanema: nida
sanem: istiare

5)Nazım şekli, nazım birimi, mazmun ve sanatlar divan şiiri geleneğine aittir.

139

4- a) kalıbı:feilatun feilatun feilatun failun
b)ahengi sağlamıştır. şairin içinde bulunduğu ruh halini belirtmiştir.

5- a)teşbih sevgilinin yüzü itiariyle güle benzetilmiştir.
teşbih sevgilinin saçı kokusu dolasıyla yasemine benzetilmiştir
teşhis(kişileştirme) aşığın gönlü insan gibi düşünülmüştür.
nida gönle seslenilmiştir
teşhis aşığın gönlü insan gibi düşünülmüştür
istiare aşığın gönlü heva yolı'na benzetilmiş fakat söylenmemiştir.
b)aşk kopuzunu......, aşk neyi ilşe gam çengine......, name-i aşk..., came-i aşk....

6-toprak etmek, peşinde dolaşmak, yar etmek, ayaklar altına almak, rüzgar gibi koşmak, feda etmek, feleğin zehrini içmek, hançerlerle doğramak, aşk kopuzunu kırmak, sırdaş olmak...

7-bentlerle yazılmıştır.
-aruz ölçüsü kullanılmıştır.
-ağır ve süslü bir dil kullanılmıştır.
-söz sanatları ve mazmunlar kullanılmıştır.
-mahlas kullanılmıştır.
-arapça ve arapça kelimeler kullanılmıştır.

8-kendi duygularınızı yazın

9-15. yüzyıl sanatçısıdır.
-devlet adamlığı da yapmıştır.
-kasideleriyle ünlenmiştir.
-eserlerinde beşeri aşkı işlemiştir.
-bir ''Divan''ı vardır.

141

birim değeri:bent
birim sayısı:yedi
BİRİMDE ANLATILANLAR
-şair, gönlüne seslenerek feleğin ne yapacağının belli olmayacağını söylemektedir
-gönlün arzu ve isteklerinden vazgeçmesini istemektedir.
-şair,bu dünyanın kimseye kalmayacağını belirtmektedir
-şair, gönlün feleğin güzelliklerine aldanmaması elindekilerle yetinmesini kanaat etmesini söylemektedir
-şair, feleğin kendisine gaddarlık ederek sevgilisinden ayırıp gurbete attığını ifade etmektedir
-şair,her şeyini sevgili uğruna feda ettiğinden bahsetmektedir
-şair,nefsin ve dünyanın isteklerinden vazgeçmek gerektiğini, gönül aynasının böyle temizleneceğini ifade etmektedir
şiirin teması:aşk, dünya nın geçiciliği
c. beşer dizelik bentlerden oluşur
ilk bent kendi arasında kafiyeli diğer bentlerin son dizesi ilk bentle kafiyelidir(aaaaa bbbba....)
2.acele etme, acele etmek kınama getirir
dünya için boş yere ıstırap çekme
arzularına, heveslerine sabır ve tahammülden bir örtü çek
feleğin kaderindeki şerbet zehirlidir,sakın içme
dünya mülkünün saadetini bir rüya zannet
kanaat ederek yalnızlık köşesini seç
nefsinin ve dünyanın lezzetlirini unutarak aşk sarhoşu ol
gönül aynanı tertemiz yap
verilen tasavvufi öğütler, insanı tasavvuftaki anlamıyla olgunlaştırmak içindir.
günümüz şartları düşünüldüğünde bu öğütlerin tam anlamıyla uygulanması mümkün değildir

sy 144
ana birim değeri: bent
alt birim değeri:beyit
malesef birimde anlatılanları yapmadım ama bir kere okursanız yapabilirsiniz
8. bendin teması : cimrilik
13. bendin teması: dünya nın gelip geçiciliği
c. cimrilik, fanili, gelip geçicilik kavramları geçmişten günümüze aynı anlamı ifade etmektedir.
günlük hayatta sık karşılaşılan kavramlardır bunlar

Sayfa 145 2. soru
Son beyitte yani vasıta beyitinde çünkü şair daha önceki beyitlerse sikayet etmiştir.

3.soru a şıkkı
Kafiye ve redifler,aruz ölçüsü ve ses tekrarları.

4. soru
ciğerpare=ciğer parçası-------->Mal,mülk anlamında kullanılmıştır.
merg oku=ölüm oku----------->Şiirde ölüm anlamında kullanılmıştır.
siper=gizlenip savaşılacak yer veya şey------>şiirde altın ve gümüş anlamında kullanılmıştır.

6.soru a şıkkı Tablo
Nida-------->ey hace,ya rab
Tezat------>Dert-çare,vefa-cefa,cahil-kamil
Mübalağa--->Evci feleğe bastı kadem cah ile cahil erva Erbab-ı kemâlün yiri yok zîr-i felegde
Tenasüp---->fena,ayan,adem,paşa ifadedeki anlam bakımından birbiriyle ilişkili olan aynı beyit içinde kullanılan sözcüklerdir.
İstiare------>ciğerpare=mal mülk,mülk-i fena=dünya,mezbele=dünya benzetmeleri yapılmış fakat benzeyenler söylenmemiştir.
İstifham--->Ya rab bize bir er bulunup himmet ider mi Yoksa günimüz böyle felaketle geçer mi

6. soru b şıkkı
Şiirde söz sanatlarının az kullanılmasının sebebi şairin üslubu yanında işlenen tema ile de ilişkilendirilir.Çünkü şiirin amacı sanat yapmak değildir.

7. soru Bağdatlı Rûhî
Şiirlerinde toplumsal konuları işlemiştir.
Dönemin sosyal özellikleri ve yaşayışı şiirlerinde görülür.
Dili çağdaşlarına göre sadedir.
Şiirleri edebi bakımdan zayıftır.

Sayfa 146 1.soru a şıkkı (Tablo)
Mısra örgüsü Kafiye Düzeni Tema
Gazel Beyit aa/ba/ca Aşk,ayrılık,özlem,kadın,şarap
Kaside Beyit aa/ba/ca Din ve devlet büyüklerini
övmek için söylenir
Rubai Tek dörtlük aaxa Dünya görüşü
felsefe,tasavvufi düşünce
Şarkı Dörtlük aAaA/bbba/ccca Aşk,sevgi,ayrılık,eğlence
Murabba Bent aaaa/bbba/ccca Dini ve ddidaktik konular,
övgü ve yergi
Muhammes Bent aaaaa/bbbba/cccca İlahi aşk,tasavvufi ve felsefi
düşünce
Terkibibent Beyit aa/xa/xa/xa/bb Dini,felsefi,tasavvufi,toplumsal

1. soru b şıkkı(Tablo)

Mısra Örgüsü Kafiye Düzeni Tema
Gazel Gazel Gazel
Kaside Kaside Şarkı
Terkibibent Terkibibent Kaside
Terkibibent
Rubai
Murabba

Sayfa 148 3. soru
Divan Şiirinde Brimler bir bütün olduğu için birimdeki anlam o birimde başlar ve diğer birimlere sarkmadan o birimde biter.

4.soru
Ortak manzumlar şunlardır.
gül (gazel,murabba,kaside)
serv (gazel,şarkı,kaside)
dil (gazel,kaside,rubai,şarkı,murabba,muhammes,terkibi bent)
zülf (murabba,muhammes)
felek,dünya (murabba,terkibibent)
hak (kaside,murabba)
sanem (rubai,muhammes)

5. soru a şıkkı
Verilen gazeller ritimleri dikkate alınarak okunduğunda Baki'nin gazelinin ritminin daha kuvvetli olduğu görülmektedir.Bakinin gazelinde kullandığı dil,Nesimi'nin şiir dilinden daha ahenklidir.Bunun yanında gazellerin yazıldıkları yüzyıllara bakıldığında 16. yy.da şiir dilinin daha oturmuş olması Baki'nin gazelinin ritmini ve ahengini daha üstün kılmaktadır.

5. soru b şıkkı
Şöyleyiş ve ritim bakımından Baki'nin gazeli daha başarılıdır.Nesminin gazeli osmanlı devletinin kuruluş döneminde yazılmıştır.Bakinin gazeli ise yükselme dönemi ürünüdür.Nesiminin gazeli divan şiirinin kuruluş dönemi ürünü olduğu için gazelde bazı kusurların,ritim ve ahenk eksikliklerinin olması son derece doğaldır.yükselme dönemine gelindiğinde ise herşey yerli yerine oturmuş,her alanda en parlak örnekler ortaya konulmuştur.

Sayfa 149 6. soru a şıkkı
Pir Sultan Abdal tarafından söylenen koşma "aşık tarzı halk şiiri"örneğdir.bu nedenle islamiyetten önceki türk edebiyatı döneminin sözlü edebiyat devresinden itibaren süregelen bir geleneğin ürünü olan koşma da dil,son derece sadedir.halka hitap ettiği için halkın dilinden uzaklaşmamış,onların duygu ve düşüncelerini dile getirmiştir.

6. soru b şıkkı
Pir Sultan Abdal'ın koşması ile Baki'nin gazelinin okuyucu kitlesi aynı değildir.koşma halka hitap ederken gazel yüksek zümreye hitap etmektedir.

7. soru
Divan şiirinde işlenen konular her bakımdan birer kusursuzluk örneğidir.Aşk tam anlamıyla aşktır,sevgili her yönüyle hayal gücünün zirvesinde yer alır.Bu nedenle divan şiiri "ideal"olanın ifadesini bulduğu yerdir.herşey"idealize" edilerek anlatılır.Divan şiirinin bu özelliği yani "yüce" ve "yüksek" olana yönelik olması,onun "somut" yerine "soyut"un sahasında kalmasına sebep olmuştur.

8. soru
Divan şiirinin Arapça ve Farsça kelimelerin sıkça kullanılması İslam medeniyetinin etkisinin yanı sıra asıl aruz ölçüsü dolayısıyladır.Türkçede uzun ses olmaması seslerin uzunluk ve kısalık esasına dayalı olan aruz ölçüsünün uygulanmasını zorlaştırmıştır.Çıkış yolu olarak aruza uymayan türkçe sözcükler yerine uzun ve kısa seslerin bulunduğu arapça ve farsça sözcükler kullanılmaya başlamıştır.

9. soru

Koşuk
Tema:aşk
Ahenk:hece ölçüsü kullanışmıştır.
Yapı:nazım şekli;koşuk nazım birimi;dörtlük
Dil:eski türkçe dönemini yansıtan öztürkçe bir dil kullanılmıştr.
Söyleyiş:aşk temasının belirlediği vurgu ve tonlama şiirin söyleyişini belirlemektedir.

Gazel
Tema:aşk
Ahenk:Aruz ölçüsü kullanılmıştır.
Yapı:nazım şekli;gazel nazım birimi;beyit
Dil:arapça ve farsça sözcüklerin kullanıldığı bir dildir.
Söyleyiş:aşk temasının belirlediği vurgu ve tonlama şiirin söyleyişimi belirlemektedir.

Sayfa 150 (Ölçme Değ. Cevapları)
1.C
2.A
3.C
4.E
5.E
6.E
7.E
8.A
9.D
10. D-Y-D-Y
11.*Gazelin son beyitine..makta...şairin mahlasının bulunduğu beyite..taç beyit...en güzel beyitine ...beytü'l gazel... denir.
*Diva şiirinde kullanılan kalıplaşmış nükteli ve sanatlı güzel sözlere...mazmun...denir.
12.
...makta...
...taç beyit...
... Nedim...
.. vasıta...
...aruz...
...mazmun...
...tecahül-i arif....
..benzeyen...ve ...benzetilen....
...tenasüp...

Sayfa 152 13. Etkinlik
Vardar Ovası Türküsü dilden dile geçerek günümüze ulaşmıştır yani anonimdir.

2. soru a şıkkı
Derleyen sözcüğü;bu türkünün söyleyeninin bilinmediği,kuşaktan kuşağa atlanılarak günümüze geldini ve Suat Batur tarafından yazıya geçirildiğini gösteriyor.

2. soru b şıkkı
Türkülerin yazıya geçirilerek kuşaktan kuşağa aktarılarak günümüze ulaştığını anlıyoruz.

Sayfa 153 1. soru a şıkkı
1.mani
....derede -de:redif
....nerede -ere:zengin uyak
....dedim 7'li hece ölçüsü
....pencerede

2.mani
Erkek
....Mesdi yar yar:redif
....mesdi yar
....arasında
....esdi yar
Kız
....maniciyim -m:redif
....gemiciyim 7'li hece ölçüsü
....alma
....alıcıyım

3.mani
....dildim -dim:redif
....sildim -il:tam kafiye
....kıymetin 7'li hece ölçüsü
....bildim

4.mani
....çağlar gibi -lar gibi :redif
....dağlar gibi -ağ:tam uyak
....yaralıyım 7'li hece ölçüsü
....sağlar gibi

5.mani
....alma beni -ma beni:redif
....salma beni -al:tunç uyak
....göster 7'li hece ölçüsü
....alma beni
....gül ister
....bağlar gibi

....aldım seni -dım seni:redif
....salma beni -al:tunç uyak
....göster 7'li hece ölçüsü
....alma beni

6.mani
....ayna güzel ayna güzel:cinaslı uyak
....ayna güzel ay ne güzel:cinaslı uyak
....görenler 7'li hece ölçüsü
....ay ne güzel
....tarar
....ayna güzel

1. soru c şıkkı
''Ayna güzel'' ve '' ay ne güzel'' ifadelerinin birlikte kullanılmasıyla cinas yapılmıştır.Cinas,maninin ahengi bakımndan önemlidir.Cinaslı manilerde ses ve söyleniş aralarında cinas bulunan kelimelerle sağlanır.

2. soru a şıkkı
Duygu ve düşünceler 1.manide 2,3 ve 4. dizelerde;2.manide ilk dörtlükte 2,3 ve 4. dizelerde,ikinci dötrlikte ise 3ve4. dizelerde; 3.manide 3 ve 4. dizelerde ;4 ve 5.manide bütün dizelerde; 6.manide 3,4,5 ve 6. dizelerde dile getirilmiştir.

2. soru b şıkkı
Duygu ve düşüncelerin ifade edildiği bölümlerin dışındaki dizeler ''doldurma'' dizelerdir.Bu dizeler asıl anlamının bulunduğu dizelere hazırlık yapılmasını sağlar.Doldurma düzeler anlam bütünlüğünü sağlar.

3. soru
1,2,5 ve 6. manilerin teması aşktır.3.maninin teması ayrılık 4.maninin teması derttir.

4. soru a şıkkı
Manilerde geçen deyimler şunlardır:
-Serin yeller esmek:darılmak ve incinmek.''Aramızda serin yeller esiyordu.''
-Kıymetini bilmek:değerini bilmek.''Kıymetinin bilinmemesinden şikayetçi.''
-Dağ gibi=çok büyük
-Dillere sarmak:Her yerde söz etmek.''Her yerde ondan bahsedip dillere saldı.''

4. soru b şıkkı
-Yel:Gerçek anlamı rüzgar; manideki anlamı dargınlıktır.
Sanki,aramızda serin yeller esiyordu.
Bu yel sizi hasta eder dedi.
-Ciğer:Gerçek anlamı organ;manide gönülden, içten anlamında kullanılmıştır.
Haberi alınca,ciğerim yandı.
Ciğerlerinden rahatsızlanmıştı.
-Altın:Gerçek anlamı değerli bir maden;manide kıymetli anlamında kullanılmıştır.
Onun altın gibi bir kalbi var.

5. soru
1,2,3,5 ve 6. manilerde sevgili ve ona duyulan aşk teması işlenmiştir.4.manide ise çok dertli olan bir kişinin duyguları işlenmiştir.

Sayfa 156 4. soru a şıkkı
Vurgu ve tonlama.Temaları farklı olduğuunda söyleyişi farklıdır.

Sayfa 157 Ölçme Değ. Devapları
1)E
2)C
3)C
4)türkü denir.
artık maniler asıl maniler....
5)Mâni----Deyiş
Türkü----Kavuştak
Ağıt----Sagu

SAYFA 159
Birimlerde Anlatılanlar
1) Şair, baharın geldiğini, bülbüllerin ötmeye başladığını anlatmaktadır.
2) Şair, ağaçların yeşillendiğini, ırmakların coştuğunu, aşıkların da şevke geldiğini ifade etmektedir.
3) Şair, baharın gelişiyle güllerin açtığını, güzellerin salınarak gezindiğini, aşıların buna sevindiğini ifade etmektedir.
4) Şair, baharla birlikte her yerin yeşerdiğini belirterek acaba bu baharın coşkusuyla Allah ağlayanları da güldürür mü diye düşünmektedir.
5) Şair, yeryüzünün güllerle kırmızıya boyandığı şu bahar günlerinde kendisinin ağladığını, dertli olduğunu ifade etmektedir.

Şiirin teması: Baharın Gelişi
Birim Değeri: Dörtlük
Birim Sayısı: Beş

2)aKafiye ve Redif
1. Dörtlük: olduğu zamandır: redif
kul ve yol ' daki l'ler yarım kafiye
2. Dörtlük: -erler: redif
giy uy ve kay ' daki y'ler yarım kafiye
Ölçü: 11'li hece ölçüsüyle söylenmiştir.

2.b
düz yazı gibi okumak bize hiç bir duygu katmaz tamamen anlamsız bir eser olur

160.sayfa
1. dörtlük:
bülbül güle kul olduğu zamandır-----> teşhis sanatı ve tenasüp var (bülbül - gül)
2.dörtlük:
hep ağaçlar uçmak donun giyerler-----> burda da teşhis...ve kapalı istiare...
3.dörtlük:
şevke gelüp figan eder bülbüller----> teşhis + intak sanatı....(bülbüllern figan etmesi)
4.dörtlük:
Yine gürler bu yerlerin çığları----> yine teşhis...(çığların gürlemesi..)
Acep mevlam güldürür mü ağları ? ----> istifham sanatı ( soru sorması...)
5.dörtlük:
Yeryüzünün al olduğu zamandır---> mecaz-ı mürsel sanatı...

ayrıca;
4+4+3 durağı
Nazım türü : Güzelleme
Ölçü: 11'li hece ölçüsü

3b)Söz sanatları; anlama derinlik, yoğunluk katmak eseri daha etkili hale getirmek için kullanılmıştır

3b) Şiirin daha edebi ve coşkulu, aynı zamanda kuvvetli bir biçimde söylenmesini sağlar.

4)Dil Özellikleri: Koşmada sade bir dil kullanılmıştır. Halk söyleyişinin de yansıdığı koşmada ayrıca halkın baharın gelişi karşısındaki duygu ve düşüncelerin ifade ediş biçimi de görülmektedir.
Bağlı Olduğu Gelenek: İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı'nın Sözlü Edebiyat geleneğine bağlıdır.

5)Hissettiklerim: Heyecan - Sevgi - Güzellik - Sevinç - Coşku

6)Asker bir saz şairidir.
Şiirlerinde duru bir Türkçe kullanmıştır.
Katıldığı askeri seferlerle ilgili pek çok şiiri vardır.
Akıcı bir üslubu vardır.

Sayfa 161 ve 162
semai
ilk dörtlükte -mez ler redif
ikinci dörtlükte "-ımız" redif ,"-at" tam kafiye, -mez redif
üçüncü dörtlükte "-acı" tunç kafiye -maz redif
dördüncü dörtlükte "-ahri,-ehri,-ahrı" zengin kafiye -mez redif
son dörtlük "-le" tam kafiye -maz redif

birim değeri:dörtlük
birim sayısı:5
şiirin teması:gurbet
mısra örgüsü:abab cccb dddb eeeb fffb

birimde anlatılanlar
1)Gurbete çıkmanın tehlikeli olduğunu ve her güzeli de sevmemesi gerektiğini dile getiriyor.
2)Gurbet elde kimsenin kıymetimizi bilmeyeceğini belirtiyor
3)Gurbete gönlündeki derdin ilacını bulmak için çıkmıştır ama bulamayacağını belirtiyor
4)Gurbetin çok zor olduğunu ve kahrının çekilemeyeceğini anlatıyor
5)Aşıkların sevdiklerine kavuşamadıklarını dile getiriyor.

2.b.Şiiri şiir yapan vurgu ve tonlamadır.Bu yüzden düz yazı okurken noktalama işaretlerinde yaptığımız vurgu ile şiir vurgusu arasında çok fark vardır

3.a. gönül gurbet ele çıkma(teşhis)
sunam gurbet elin kahrı(açık istiare)
bülbül figan eder güle(teşhis, telmih, tenasüp)
güzel sevmek sarp bir kale(teşbih, tenasüp)
b.ahengi sağlamış ve şiiri çekici hale getirmiştir

4.dil sade, imgeler suna ve bülbül
bağlı olduğu gelenek: sözlü gelenek yani aşık etebiyatı

5.Gurbet ellerin kimsenin yuvası gibi olmadığı ve çok zor olduğu...

6. Divan tarzı şiirler söylemiştir.
Hem hece nem aruzla yazmıştır.
Asıl kişiliği hece ölçüsüyle yazdığı ölçüsüyle yazdığı koşma ve semailerde görülür.
Gazel, murabba, muhammes tarzı şiirlerde yazmış.Ancak çok başarılı sayılmaz.

7.saz şairi; halkın arasında olan bir kişidir. ilhamını halk zevkinden halkın hayal gücünden alır. halk şiirinde, günlük dilde konuşulan kelime ve deyimler yer alır.

Kullanıcı avatarı
raven111
Bölüm Yetkilisi
Bölüm Yetkilisi
Mesajlar: 1181
Kayıt: 23 Kas 2008 [ 10:47 ]

10.Sınıf Edebiyat DersiKitabın Cevaplari(sayfa100-202 arası)

Mesaj gönderen raven111 »

Sayfa 162
6)Erzurumlu Emrah’ın fikrî ve edebî kişiliği
*Erzurumlu Emrah döneminin önemli saz şairlerindendir.
*kendinden sonra gelen şairler üzerinde etkili olmuştur.
*şiirlerinde kullandığı dil sade ve anlaşılır bir dildir.
*şiirlerinde kafiye ve redifler sağlamdır.

2.*halk şiiri ile konuşma dili arasında bir benzerlik söz konusudur.
*saz şairi halkın arasında olan bir kişidir.ilhamını halk zevkinden,halkın hayal gücünden alır.
*halk şiirinde,günlük dilde konuşulan kelime ve deyimler yer alır.

Sayfa 163:

3.etkinlik
Kalem şairleri belli bir eğitim görmüş ve hem aruz hemde heceyle şiir yazabilen halk şairleridir.onların diğer halk şairlerinden ayrılan yönü divan edebiyatı mazmunlarından yararlanmaları ve belli bir eğitim görmüşl olmalarıdır.ayrıca bu şairlerin eserlerindeki dil ve uslup diğer halk şairlerinden farklıdır.kalem şairlerinin en ünlüleri Bayburtlu zihni ve aşık ömerdir.
Halk şairi ise sistemli bir eğitime tabii olmamış usta-çırak ilişkisi ile yetişen şairlerdir.halk şairlerinin şiirleri halk şiirinin bütün özelliklerini tam anlamıyla yansıtır.

1.a)bir halk şairi şiirlerini söylerken öncelikle halkın beğenisine uygun onun anlayacağı bir anlatım tarzı ve konular seçmiştir.bunları kendi birikimini de katarak soyut ve bir kişinin yaşayabileceği bir konu şeklinde ifade eder.

1.b)KOŞMA;

HALK BEĞENİSİ=halkın zevkine günlük yaşamına uygun”baharın gelişi”konusu;anlayabileceği dil ve anlatım ;kulağa hoş gelecek ses ve söyleyiş;günlük yaşamına uygun benzetmeler kullanılmıştır.

SOYUTLUK=aşk,sevinç,çoşku,heyecan

KİŞİSELLİK=şairirn bilgi,birikim ve hayata bakış açısı şiirin oluşmasında etkili olmuştur.şiirde anlataılanlar bir kişinin yaşayabileceği bir konudur.

SEMAİ;

HALK BEĞENİSİ=halkın günlük yaşamına uygun “gurbet”konusu;anlayabileceği dil ve anlatım;kulağa hoş gelecek ses ve söyleyiş;günlük yaşamına uygun benzetmeler kullanılmıştır.

SOYUTLUK=gurbet,gurbet acısı,dert,özlem,sevgiliye hasret

KİŞİSELLİK=şairin bilgi birikim ve hayata bakış açısı şiirin oluşmasında etkili olmuştur.şiirde anlatılanlar bir kişinin yaşayabileceği bir konudur.

5.etkinlik

SEMAİ=Bayburtlu celali
AĞIT;Kağızmanlı hıfzi
SEMAİ;aşık
KOÇAKLAMA;Köroğlu
GÜZELLEME;aşık ömer
VARSAĞI;Karacaoğlan
TAŞALAMA;everekli seyrani
ATALAR SÖZÜ DESTANI;levni

ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME

1=-doğru
-doğru
-yanlış
-doğru
-doğru

2=-doğru
-doğru
-yanlış
-yanlış
-yanlış
3= D
4= -güzelleme / koçaklama / taşlama

5=Koşuk=koşma
Sav=atasözü
Mersiye=sagu

Sayfa 164 ve 165
Bayburtlu celali = semai
Kağızmanlı hıfzı = koşma(ağıt)
aşık= semai
kör oğlu= koşma
aşık Ömer = koşma(güzelleme)
karaca oğlan=varsağı
everekli seyrani= koşma (taşlama)
levni=destan

sayfa 168.
birimlerde anlatılanlar 1-şair pirinin güzelliğinin ve mak**ının güle benzediğini ifade ediyor
2_şair pirinin dergahında herseyin gül gibi olduğunu belirtmekte
3_şair dergahın her yerinin güle benzediğini belirtiyor
4_şair dergahın sularının bile güle benzediğini belirtiyor
5_şair dergahın güllerinin dikenlerinin bile güle benzediğini gül gibi olduğunu söylüyor
6_şair pirinin nefsinin gül gibi olduğunu bülbülünde kendisi gibi gül için figan ettiğini ifade etmektedir
Birim değeri:dörtlük
Birim sayısı:6
Şiirin teması:övgü(methiye)
2_ kafiye ve redif abcb,dddb,eefb,gggb,hıib,jklb
ölçü aruz ölçüsü
ses ve söyleyiş vurgu ve tonl**alar ahengi sağl**ış
3_ hissettiklerim dürüstlük sevinç sevgi bağlılık s**imiyet iyi niyet
5_pir:methiyede tarikat şeyhi anl**ında
taht mak**ı:şiirde şeyhlik mak**ı anl**ında
hak nefesi: şiirde doğru söz anl**ında kullanılmış

169. sayfa
3.soru
HİSSETTİKLERİM: dürüstlük,sevgi ve iyi niyet,samimiyet,bağlılık.....

5.soru
Pir=> Methiyede tarikat şeyhi anlamında kullnılmıştır.
Taht makamı=> Şiirde şeyhlik makamı anlamında kullanılmıştır.
Hak nefesi=> Şiirde doğru söz anlamında kullanılmış.

6.soru
SEYYİT NESIMI
*SADE DİL KULLANMIŞ
*TASAVVUFİ KONULAR İŞLEMİŞ
*MUSAVVUF BİR ŞAİİRDİR.

SAYFA 170
GAZEL
NAZIM BİÇİMİ:GAZEL NAZIM BİRİMİ:BEYİT ÖLÇÜ:ARUZ TEMA:İLAHİ AŞK DİL:ARAPÇA FARSÇA SÖZCÜKLERİN KULLANILDIĞI AĞIR BİR DİL

NUTUK
NAZIM BİÇİMİ:NUTUK NAZIM BİRİMİ:dÖRTLÜK ÖLÇÜ:HECE ÖLÇÜSÜ TEMA:ÖĞÜT DİLADE BİR DİL AMA ARAPÇA VE FARSÇA KELİMELER VAR

TÜRKÜ
NAZIM BİÇİMİ:TÜRKÜ NAZIM BİRİMİ:İKİLİK(İKİ DİZELİK) ÖLÇÜ:HECE ÖLÇÜSÜ
TEMA:AŞK DİL:ARAPÇA VE FARSÇA KELİMELERİN KULLANILDIĞI SADE BİR DİL

2) ANAONİM: HALKIN YAŞAYIŞINI DUYGU VE DÜŞÜNCELERİNİ İFADE ETMEK İÇİN.
AŞIK HALK EDEBİYATIAZ ŞAİRLERİ ARAFINDAN SÖYLENİR.BU ŞİİRLER HALK BEĞENİSİNİN KİŞİSEL DUYARLILIK İLE İFADE ETMEK AMACIYLA YAZILMIŞTIR.
DİNİ TASAVVUFİ HALK EDEBİYATI:ESERLER TASAVVUFİ DÜŞÜNCESİNİ YAYMAK İÇİN YAZILMIŞTIR

SAYFA 171

1.MESNEVİ
2.TÜRKÜ-MANİ-METHİYE-KOŞMA
3.METHİYE
4.*METHİYELER ....bektaşi TEKKELERINDE......
*PİRLKERİN.... taviat erkan ... nutuk .......DENİR.
5.Y-D-Y-Y

Sayfa 176

TAHİR İLE ZÜMRE

=>İnceleme

2-)
Karakter çözümleme tablosu

=karakter nasıl bir insandır?

Tahir= Aşkı sevdiği için ölmeyi dahi göze alan biridir.

Zühre= Aşkı sevdiği için ölmeyi dahi göze alan biridir.

Anne-baba= hırslarına yenilip kızlarını dinlemeyen zalim insanlardır.

Karadiken= Aşkı için kötülük yapmayan zalim bir insandır.


=Karakter durağan mıdır dinamik midir?

Tahir= Olaylara en fazla yön veren karakterdir hikayenin en dinamik karakteridir.

Zühre= Bazı bölümlerde olaylara yön verir hikayenin bazı bölümlerinde dinamiktir.

Anne-baba= Bazı bölümlerde olaylara yön verir hikayenin bazı bölümlerinde dinamiktir.

Karadiken= Bazı bölümlerde olaylara yön verir hikayenin bazı bölümlerinde dinamiktir.


=Hikayenin hangi kısmı sizin karakter hakkında böyle düşünmenize neden oldu?

Tahir= Hikayede birçok olayın Tahir’in başından geçmesi veya olayların yönünü değiştirmesi.

Zühre= Tahir’le buluştuğu bölümler babasının tahirden kaçırdığı ona kötülük yaptığı bölümler.

Anne-baba= Büyü yaptırdığı ve aşıkları birbirinden ayırdığı bölümler.

Karadiken= Tahir ile Zührenin aşkını ve buluştukları haber verdiği bölümler.


=Sosyal ortam ve çevre bu karakterleri nasıl etkilemiştir.

Tahir= Sevdiğine kavuşma konusunda çevresinden bazen yardım alsa da bu yeterli olmamış yaptıklarının hayatına mal olmasına çevresi engel olamamıştır.

Zühre= Sevdiğine kavuşma konusunda çevresinden bazen yardım alsa da bu yeterli olmamış yaptıklarının hayatına mal olmasına çevresi engel olamamıştır

Anne-baba= Yaptıkları konusunda özellikle baba hikayenin başında uyarı alsada bunları dikkate almamıştır.Anne-baba çevreden kimse uyarmayınca yaptıklarında aşırıya kaçmışlar zulmetmişler ancak yaptıklarının bedelini de canlarıylada ödemişlerdir.

Karadiken= zayıf- karakteri çevresine zarar vermesine neden olmuştur.


=Bu karakterin sizin toplumsal yapınızdan farkı var mı?

Tahir= Tahir gibi bir aşığı günümüz toplumumuzda bulmamız zor olsada imkansız değildir.

Zühre= Zühre gibi bir aşığı günümüz toplumumuzda bulmamız zor olsada imkansız değildir.

Anne-baba= Bugünkü toplumsal yapıda görülebilirler.

Karadiken= bu tip insanlar her toplumda görülebilirler.


=Bu karakterin diğer karakterler üzerinde etkisi varmı?

Tahir= Vazgeçemediği aşkı ile diğer karakterler üzerinde etkili olmuştur.

Zühre= Vazgeçemediği aşkı ile diğer karakterler üzerinde etkili olmuştur

Anne-baba= Tahir ile Zühre üzerinde etkileri vardır.

Karadiken= Doğrudan Padişah dolaylı olarak Tahir ve Zühre üzerinde etkisi vardır.


=Karakter kendi kişilğinin farkındamı? Yani sizin düşündüklerinizi kendi hakkında düşünüyormu?

Tahir= Tahir kişiliğinin farkındadır.”aşkı için hayatını ortaya koyan ,sürekli zorluklarla mücadele eden” Tahir güçlü kişiliğinin farkındadır,özgüveni tamdır.

Zühre= Zührede mücadeleci bir karakter olarak kişiliğinin farkındadır,özgüveni tamdır.

Anne-baba= Anne-baba kişiliklerinin farkında değildir.çünkü hikayeye baktığımızda Anne-baba hep olumsuz davranışlar sergilerler ve bu davranışlarının olumsuzluğunu kabul etmezler.

Karadiken=karadikende yaptığı kötülüklerin farkında değildir,dolayısıyla kişiliğindeki zafiyetin ve olumsuzluğun farkında değildir.


=Sizce gerçek hayatta bu hikayedeki karakter gibi davranan biri olabilirmi?

Tahir= gerçek hayatta Tahir gibi sevgisi uğruna her şeyini verecek biri olabilir.

Zühre= gerçek hayatta Zühre gibi sevgisi uğruna her şeyini verecek biri olabilir

Anne-baba= gerçek hayatta sevenleri hırsları uğruna ayıran Anne-baba olabilir.

Karadiken= gerçek hayatta sevenlerin arasınada giren “kara dikenler” olabilir.

Sayfa 177

3.a-)

Tahir ile Zühre hikayesindeki kahramanlar;

1.Tahir

2.Zühre

3.Padişah

4.Vezir

5.Zührenin annesi (padişahın karısı)

6.Belliboncuk

7.Karadiken

8.Derviş

9.Zührenin dadısı

10.Bahçıvanbaşı

11.Keloğlan

12.Çöl beyinin üç kızı

13.Ak sakallı piir


KAHRAMANLAR

Çile çeken= Tahir Zühre

Aşık= Tahir, çöl beyinin üç kızı, karadiken

Halk ozanı= Tahir

Sevgili= Zühre, Tahir

Sadık= Tahir, Zühre, Keloğlan

Fedakar= Tahir, Zühre

Düşman= Karadiken, Padişah

Büyücü= Belliboncuk

Kindar= Padişah ve karısı, Karadiken

Zalim= Padişah, karadiken

Güç sahibi= Padişah, derviş, Ak sakallı piir

Vefalı dost=Dadı, Bahcıvan başı

İlahi güç= Allah

Mücadeleci=Tahir, Zühre


b-) Hikayenin baş kahramanları Tahir Zühre ve Padişahtır.hikayede baştan sona iyi-kötü mücadelesi yani Tahir ve Zühre ile Padişahın arasındaki mücadele anlatılır.Hikayede iyi ve kötü tarafında olanlar vardır.Padişahın karısı, Belliboncuk, Karadiken kötülük tarafında olup Padişaha kötülük yolunda yardım eden yardımcı kahramanlardır.
Buna karşılık Derviş, Dadı, Ak aksallı piir, Keloğlan, Çöl beyinin kızları ve Bahcıvanbaşı iyilik tarafında olup Tahir ve zümreye yardım ederler.

c-)Tahir ile Zühre bir halk hikayesidir.”Leyla ile Mecnun,Kerem ile Aslı,Ferhat ile Şirin” hikayelerinde de Tahir ile Zühre hikayesinde geçen kahramanlara benzer kahramanlar vardır.ancak günümüzde bu kahramanların bire bir benzeri olmasada bu kahramanları belli yönleriyle karşılayan kişiler içinde yaşadığımız toplumda ve çevremizde olabilir.

4..a-)
Tahir ile Zühre hikayesindeki mekanlar

-Billurköşk

-Saray

-Hasbağçe

-Köşk

-Mardin kalesi

-Şat nehri

-Tahir’in memleketi

-Tahir’in aşkından dolayı avare gezdiği dağ,bayır

-Hasbahçedeki havuz

-Zühre’nin köşkte kaldığı oda

Mekanın işlevi= hikayede geçen mekanlarla hikayenin konusu birbirine uygundur.hikayenin yapı unsurlarından biri olan mekan diğer yapı unsurları ile birlikte hikayeyi oluşturur.

b-)
mekanların anlatılış tarzı=hikayede mekanlar olayların geçtiği yerlerdir.mekanların özellikleri ayrıntılı şekilde anlatılmamış mekanlar tasvir yapılmadan anlatılmışlardır.

c-)
tasvir edilen mekanlardan “Mardin kalesi” ve “şat(Dicle) nehri” gerçektede vardır.
Ancak bunların dışındaki mekanlar gerçekte olabilecek hayali mekanlardır.

5-)
Zamanın işlevi= hikayedeki zxamanlar hikaye diline uygun olarak genellikle “bir gün,bir akşam,günlerden birgün” şeklinde kesin olmayan zamanlardır.hikayenin diğer bir yapı unsuru olan zaman genellik ifade etse de hikayeyi oluşturan bir diğer unsurdur.

6-)
Mekan zaman ve kişiler olay örgüsünün oluşmasında metnin iletisini ifade etmede ve somutlaşmayı gerçekleştirmede birer araçtırlar.buna göre Tahir ile Zühre nin yapısını oluşturan mekan zaman olay örgüsü ve kişilerden biri bile değiştirilemez ya da atılamaz. Böyle bir şey yapıldığında hikaye “Tahir ile zührenin hikayesi” olma özelliğini yitirir.


Sayfa 178


7.) halk hikayeleri sonradan “aşık” adı verilen saz şairleri tarafından anlatılan hikayelerdir.bu hikayelerde nazım ve nesir karışıktır hikaye genelde nesirle anlatılır ancak çoşkulu yerlerde hikayeci olayları sazı eşliğinde nazımla anlatır.bu şekilde hikaye tekdüzelikten kurtulur, dinleyicinin dikkati hikaye üzerinde yoğunlaşmış olur. Tahir ile Zühre hikayesinde de anlatıcı “duygu yoğunluğu olan bölümlerde olayları duygu ve düşüncelerini manzumelerle anlatmıştır.

8.a-)

ALDI TAHİR
Benim yarim bir tane,
Sarılmış mor mintana
Canım kurban olsun
Senin gibi sultana.

ALDI ZÜHRE
Yalanım yok sözümde
Sevdası var özümde
Tek Tahir benim olsun
Sultanlık yok gözümde

ALDI ZÜHRE
Koncalar açıp doldu
Ne kurudu Ne soldu
Ben seninim Tahir im
Bu benim ahdım oldu

ALDI ZÜHRE
İnan Tahir sözüme
Ateş düştü özüme
Sensiz yalan bu dünya
Zindan olur gözüme



b-)hikayenin teması : uğrunda hayatını dahi ortaya koyabilecek “AŞK” dır.

c-)hikayenin teması (aşk) evrenseldir.çünkü : aşk teması insanoğlu var olduğu günden beri günlük yaşamından edebi hayatına kadar hayatının her alanında vardır.günümüzdede aşk temasının ele alındığı binlerce sinema filmi edebi eser vs.. vardır.

9-)kurmaca özelliklere sahip olan hikayede anlatılan olaylar, durumlar, kişiler günümüzde aynısıyla olamaz.ancak benzer kişilere durumlara olaylara rastlayabiliriz.

10-)
a.)Tahir ile Zühre hikayesi halk hikayeciliği geleneğine bağlıdır.

b.)halk hikayeciliği geleneği özellikleri

-Sonradan “aşık” adı verilen saz şairleri tarafından anlatılır.

-Genellikle aşk yiğitlik gibi konular işlenir

-Nazım ve nesir karışıktır.

-hikayedeki zaman belirsizdir

-mekan çoğunlukla hayel ürünüdür.

-kişiler çoğunlukla kimliği bilinmeyen hayali kişilerdir.

-usta çırak ilişkisi içerisinde kuşaktan kuşağa aktarılır.

-aşk ayrılık gibi konular işlenir

-dil son derece sade ve anlaşılırdır.

-anlatımda halkın günlük diline ait unsurlar sıkça kullanılır.


11-) hikayede anlatılan olaylar, kişiler, mekanlar günümüzden farklı özelliklere sahiptir.
Günümüzde ne padişah ne de sultan vardır. Hikayedeki temel olayın yani sevenleri zorla ayırma olayının niteliği düşünüldüğünde günümüzde de bu gibi olaylarla karşılaşabiliriz.Ancak günümüzde ne bir nehre atma ne de bir kaleye hapsetme söz konusudur. Hikayedeki olaylar hikayenin geçtiği zamana uygun olaylardır, o zamanın gerçekliğini ifade ederler.


12-) İlahi bakış açısı ile yazılmıştır.

İlahi bakış açısı özellikleri

-Anlatıcı her şeyi gören olaylara kişilere hakim durumda olan kişi konumundadır.

-Anlatıcı karakterlerin zihinlerini okuyabilir.

14-)Metindeki halk söyleyişleri ve kalıplaşmış ifadeler;

-diyar diyar gezmek

-sır olmak

-figan etmek

-sözü uzatmak

-günaha girmek

-maniler dizmek

-maşallah maşallah

-(manilerin) kalpten kalbe giden bir yol olması

-kurban olmak

-gönlü (birbirine) açmak

-(kendini) dağlara vurmak

-feleğe kahretmek

-avareliğe vermek

-kalbi dile aşkı tele getirmek

-dağ bayır kır çayır dememek

-mecnun misali

-ah etmek

-dağ başı duman duman

-dünya gözüyle görmek

-başını koltuğuna almak

-kan ağlamak

-derdi bir iken iki olamk

-güvendiği dallar kırılmak

-ah ü vahı yeri göğü tutmak

-yüreği sızlamak

-ömrü günü tükenmek

-Beddua üstüne beddua etmek

-iple çekmek

-el ayak çekilmek

-kulaklarına inanamamak
-yüreği kuş gibi çırpınmaya başlamak

-baş başa konuşmak

-el etmek

buyrun arkadaşlar


Sayfa 183

1.) Leyla ile Mecnun hikayesindeki olayların oluş sıraları;

* Oğlu olmayan kabile başkanının dua etmesi ve bir oğlunun olması

* Kays’ın büyüyüp okula gitmesi ve okulda Kays ile Leyla’nın birbirlerine aşık olması

* Leyla ile Kays’ın birbirlerine aşık olduklarını Leyla’nın annesinin öğrenmesi

* Bu olaydan dolayı Leyla’nın annesi tarafından okula gitmesinin yasaklanması

* Leyla’yı okulda göremeyen Kays’ın mecnun olup, başını alarak çöllere düşmesi

* Kays’ın babasının Leyla’yı oğluna istemesi, ancak Kays deli oldu diye Leyla’nın ailesinin bunu kabul etmemesi

* Kays’ın aşk derdinden dolayı çöllerde güvercinlerle, ceylanlarla, ahularla arkadaşlık etmesi

* Kays’ın babasının iyileşmesi için onu Kabe’ye götürmesi

* Kays’ın aşk derdinin şiddetlenmesi için Kabe’de dua etmesi ve duasının kabul olması

* Nevhel adlı bir yiğidin Mecnun’a (Kays’a) yardım etmek amacıyla Leyla’nın kabilesine savaş açıp Leyla’yı zorla almak istemesi ancak Mecnun tarafından istenmeyen bu olayın gerçekleşmemesi

* İbn-i Selam adlı bir Arap beyinin Leyla’ya aşık olması

* Leyla’nın ibn-i Selam ile evlenmesi

* Mecnun’un arkadaşı Zeyd’den, Leyla’nın evlendiğini öğrenmesi

* Mecnun ile Leyla’nın mektuplaşması

* Leyla’nın ahından dolayı İbn-i Selam’ın ölmesi ve Leyla’nın baba evine dönmesi

* Leyla’nın Mecnun için büyüp ızdıraplar yaşaması

* Mecnun’un İbn-i Selam’ın öldüğünü duyması ve bu olaya üzülmesi

* Leyla’nın çöllerde Mecnun’u aramaya başlaması

* Leyla’nın, ilahi aşka ermiş Mecnun’u bulması ve Mecnun’un Leyla’yı tanımaması

* Leyla’nın evine dönmesi ve ölmesi

* Leyla’nın öldüğünü duyan Mecnun’un Leyla’nın mezarı başında ölmesi.

2.) a

Mecnun = Aşık

Leyla = Maşuk (sevgili)

Nevhel = Yardımsever

Zeyd = Vefalı dost

İbn-i Selam = Aşık

Mecnun’un babası = Şefkatli

Leyla’nın annesi ve babası = Zalim, Anlayışsız


b.

Mecnun = Hikayenin baş kahramanlarından birisidir.Olaylar genellikle Mecnun etrafında gelişir.

Leyla = Hikayenin baş kahramanlarından birisidir.

Nevhel = Olumlu özelliklere sahip bir kahramandır. Hikayenin belli bir bölümünde vardır

Zeyd = Olumlu özelliklere sahip bir kahramandır. Hikayenin belli bir bölümünde vardır

İbn-i Selam = Sevenlerin arasına girdiği için olumsuz özeliklere sahip bir kahramandır. Hikayenin beli bir bir bölümünde vardır.

Mecnun’un babası = Olumlu özelliklere sahip bir kahramandır. Hikayenin belli bir bölümünde vardır

Leyla’ın annesi ve babası = Sevenleri ayırdıkları için olumsuz özelliklere sahip kahramanlardır.


c.) Leyla ile Mecnun mesnevi tarzında yazımlı bir halk hikayesidir. “Tahir ile Zühre, Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin” hikayelerinde de Leyla ile mecnun hikayesinde geçen kahramanlara benzer kahramanlar vardır. Ancak günümüzde bu kahramanların bire bir benzerleri olmasa da bu kahramanları belli yönleriyle karşılayan kişiler içinde yaşadığımız toplumda ve çevremizde olabilir.


3.a) Ahmet Yasevi peygambere duyduğu derin sevgiden dolayı
(hz. Muhammet altmış üç yaşında vefat etmiştir.Bundan dolayı Ahmet Yasevi’de altmış üç yaşından sonra yeraltında bir mahzende yaşamıştır.)
Mahzende yaşamış, Tahir kendini dağa vurmuş, Mecnun çöle düşmüştür.
Ahmet Yasevi nin aşkı ilahi aşk iken, Tahir’in aşkı hep beşeri aşk olmuş, Mecnun’un aşkı ise beşeriden ilahi’ye dönmüştür.
Üç aşığa da baktığımız da aşklarına kavuşamamanın acısıyla yanıp tutuşmuşlardır, bu nedenle kendilerini toplumdan soyutlaştırmışlardır.
Aslında Tahir hariç Yesevi ve Mecnun bu hallerinden memnundur.Çünkü onlar ancak ölünce kavuşacakları bir sevgiliye aşık olmuşlardır.Yesevi ve Mecnun aşk duygusunu tattıkça aşkları artmış, sevgililerine kavuşamadıkça aşkları şiddetlenmiştir.


b.) Mecnun Arap yarımadasında yaşamaktadır.Arap yarımadası topraklarında çok büyük alanlar çöl halindedir.Mecnun “o aşk yolunun üstadı, vasiyetini bitirdi sonra vahşet (yalnızlık) yolunu gözeterek arkadaşları ile ilgisini kesti.” Cümlesinde ifade edildiği gibi aşk çilesini insanlardan uzak bir yerde yaşamak istemektedir.Hikayenin geçtiği yer dikkate alındığında Mecnun’un insanlardan uzak kalabileceği yer çöldür. Bu nedenle Mecnun çölü seçmiştir.
Bu gün Mecnun yaşasaydı nerede olursa olsun aşkını insanlardan uzak yerlerde yaşamak isterdi. Bu yerler dağ, orman, deniz, kutular vs. gibi mekanlar olabilir.


c.) Leyla ile Mecnun hikayesinde geçen mekanlar;

-Mektep ( mektepte onunla birçok melek gibi kız, arkadaş oldu)

-Çöl ( Bütün vaktini çöllerde aşk derdiyle geçirir.)

-Meclis ( Bu arada Nevhel adlı bir yiğit bir mecliste Mecnun’un bir şiirini duyar, çok etkilenir.)

-Geçit ( Bir geçitte o güzele (Leyla’ya) ratladı ve yüzüne bir bakış attı.)

-Leyla’nın babasının evi ( Leyla baba evine döner.)

-Leyla ve Mecnun’un mezarı Mecnun’u derin bir keder içinde Leyla’nın yanına gömerler.Oraya bir mezar taşı dikerler.Zaman içinde hikaye dilden dile yayılır, bu mezar halk arasında kutsal bir yer haline dönüşür.)

-Kabe (“Ey, küçük büyük her cins insanın, çatısı yüce değeri yüksek mihrabı!”;”Ey sevgilinin çadırının kumaşı rengindeki örtüsü vefa tohumunun kabuğu olan!”;”Ey göğsünde Hacer gibi taş basarak gözlerinden zemzem gibi yaş akıtan!”;”Ya Rabbi bu mukaddes beyt hakkı için; bu safalı mabed hakkı için bende aşkın binasını Kabenin temelleri gibi daim eyle.”)


d.) Hikayedeki bazı mekanlar (kabe) gerçekte var olsa da kurmaca unsurlardan oluşan bu hikayede mekan da kurmacadır.Olay zincirini meydana getiren halkalarının niteliği ve ona iştirak eden şahıs kadrosundaki kişilerin içinde bulundukları şartlar Leyla ile Mecnundaki mekanın şekillenmesinde etkili olmuştur.Mekanla eserde anlatılan olay zinciri arasındaki ilgiyi dikkate almak gerekir.Metinde ifade edilen şartlarda belirli mekanlara ihtiyaç vardır.(örneğin çöl).
Hikayedeki mekanlar . Hikayedeki mekanlar bu ihtiyaçtan ortaya çıkar.

4.) Mekan zaman ve kişiler olay örgüsü ile birlikte bir kurmaca etrafında birleşip bu hikayeyi meydana getirmişlerdir.Mekan zaman olay örgüsü ve kişiler metnin iletisini ifade etmekte ve somutlaşmayı gerçekleştirmede bir araçtırlar.buna gör Leyla ile Mecnun’un yapısını oluşturan mekan zaman olay örgüsü ve kişilerden biri bile değiştirilemez ya da atılamaz.Böyle bir ey yapıldığında hikaye “Leyla ile Mecnun hikayesi” olma özelliğini yitirir.

5.a)

“Aşk, vuslat binasını sağlamca kurup mana aleminde seninle beni buluşturdu.”

“Bu görünüşe değer verme perdesi kalktı.Artık hiçbir zaman şekle esir olmam!)

“Bende görünen sensin.Kendim yoğum; var olan şey senden ibarettir.”

“Eğer ben, ben isem sen nesin ey yar? Ve eğer sen, sen isen ben zavallı, neyim?

“Ey vefalı sevgili! Mecnun benim, divaneliğe de ben layığım.”

“Sen halini değiştirme, Leyla ne diye Mecnun olsun?”


b.) hikayenin teması ; “aşk” kendi varlığını unutup, sevgilinin varlığında yok olmaktır.


c.) Hikayenin teması (aşk) evrenseldir.”aşk” teması İnsanoğlu var olduğu günden beri günlük yaşamından, edebi hayatına kadar hayatının her alanında vardır.Günümüzde de aşk temasının ele alındığı binlerce sinema filmi, edebi eser vs. vardır.



8.a) Leyla ile Mecnun hikayesi mesnevi geleneğine bağlı kalınarak yazılmıştır.

b.) mesnevi geleneğini özellikleri

-esas olarak iran edebiyatına ait bir nazım şeklidir.

-Nazım birimi beyittir.

-Kafiye örgüsü “aa bb cc dd ee ff..” şeklindedir.

-Aruz vezni ile yazılır.(genellikle aruzun kısa kalıpları kullanılır.)

-Beyit sınırlaması yoktur.

-Genel olarak bir mesnevide şu bölümler bulunur; Dibace, (önsöz), tevhid, münacat, naat, miraciye, dört halifeye övgü, eserin sunulduğu kişiye övgü, eserin yazılış sebebi, hikayenin başlaması, bitiş.

-Genel olarak aşk, kahramanlık, din, tasavvuf,ahlak, nasihat, şehir güzellikleri, mizah vb konular hakkında yazılırlar.

-Mesnevide olayrın geçtiği mekanlar genellikle belirsizdir.

-Mesnevide olayların meydana geldiği zaman belirsizdir.

-Mesnevide hikayenin bütününe yön veren kahramanlar olduğu gibi ikinci, üçüncü derecede hikayede etkili olan kahramanlar da vardır.


9.)hikayede anlatılan olaylar, hikayenin ortaya çıktığı dönemin gerçekliğinin bir ifadesidir.Bu nedenle Leyla ile Mecnun hikayesinde anlatılan olaylar günümüzden farklı özelliklere sahiptir.
Günümüzde ne Mecnun gibi seven ve davranan ne de Leyla gibi seven biri vardır. Hikayedeki temel olayın yani sevenleri zorla ayırma olayının niteliği düşünüldüğünde günümüzde de bu olaylarla karşılaşabiliriz.Ancak günümüzde sevgiliye kavuşamayınca ne kendini çöle vurma ne de hayvanlara arkadaşlık yapma vardır.Günümüzde böyle davranan bir aşık için tek yer akıl hastenesidir.Hikayedeki olaylar hikayenin geçtiği zamanın zihniyetini bir yönüyle ifade eder.

10.)
İlahi bakış açısı ile yazılmıştır.

İlahi bakış açısının özellikleri
1.)Anlatıcı her şeyi gören olaylara, kişilere dışarıdan bakan ama olaylara ve kişilere hakim durumda olan kişi konumundadır.
2.)Anlatıcı karakterin zihinlerini okuyabilir

186

ÖLÇME DEĞERLENDİRME
1) E
2) D
3) C
4) D D Y D Y
5) E
6) E
7) A
8) E


SAYFA 192

1) İzleyicilere oyunun başladığını bildirmek ve izleyicilerin dikkatini perdeye yoğunlaştırmak amacıyla okunur.

2) Karagöz, söylenenleri yanlış anlayan, neşeli, halktan birisidir.
Hacivat ise okumuş, kültürlü, düzgün konuşan birisidir.
(Hangisini kendinize yakın bulursanız onu seçin)

3.a) Oyunda güldürü yanlış anlamalarla sağlanmaktadır.

b) NOT: K: Karagöz, H: Hacivat
K: Dur Hacivat şaka yaptım
H: Bırak birader sakalımı yordun
H: El-cinni melacinni, kör cini. Estane mestane kuru kuzu kestane
K: Amin, amin… Kabak çekirdeği, sarı leblebi. Amin
H: Aman Karagöz’üm, nedir bu işler
K: Kafanı kırsın geyiklerle keşişler

4) (Kişilik özellikleri 2. sorunun cevabında verilmiştir)

5) HACİVAT: Of…
KARAGÖZ: (Penceresinden)…
HACİVAT: Bir yar-i…
HACİVAT: Maşallah…
KARAGÖZ: Lebbeyk?
HACİVAT: Akşam-ı…
KARAGÖZ: Senin de…

SAYFA 193

6.a) Verilen ifadeler, yanlış anlamanın yanı sıra imparatorluğun bazı milletlerinin de telaffuzları metnin güldürü unsurunu sağlayan ögelerdir.

b) Halk söyleyişleri ve kullanımları ile sadelik açısından bir benzerlik vardır.

7.a) (Karagöz’ün anlatımı forumumuzda mevcut. Bu sorunun cevabı da orda mevcuttur)

b) Osmanlı İmparatorluğu’nun farklı din, ırk ve dillerin bir arada yaşadığı bir yapıya sahip olduğu hakkında bilgi verir.

8) Türk Halk Tiyatrosu geleneğine bağlıdır.

9) Gülüp rahatlamanın ve neşelenmenin yanı sıra hiçbir ağacın kesilmemesi gerektiği kıssadan hisse olarak algılanmaktadır.

SAYFA 195

1) Ali Asker ile Sururi duydukları davul sesinden bir düğün olduğunu zannederler. Sorduklarında da onun bir düğünden değil, bir pehlivan güreşinden gelen davulun sesi olduğunu öğrenirler. Güreşleri izlemek için Pınarbaşı’na giderler ve orada gördükleri pehlivanlar hakkında konuşurlar.

2) Ali Asker (Acem)
Garson (Bursalı Göçmen)
Yahudi

3) Metne göre sesini (taklit) kullanmaktadır. Ayrıca bir mendil ve sopayı da araç olarak kullanırlar.

4) Halk Tiyatrosu geleneğine bağlıdır.

5) Aralarındaki en büyük benzerlik yazılı bir metin olmadan sözlü olarak gösteri yapmalarıdır.


SAYFA 199

1)-Cücenin anahtarı kapının üzerinde bırakması
-Kavuklu'nun düğün alayını yönetmesi
-Kavuklu'nun yeni bir ev araması
-I. Zenne'nin kocasını aramak için gelmesi
-Pişekar'ın Kavuklu ile karısını barıştırması.

2) Pişekar'dır.

3) Pişekar: Baş aktördür. Hali vakti yerinde, bilgili, orta sınıfın temsilcisidir. Alaycı bir İstanbullu olarak yansır.

Kavuklu: Başındaki kavuğu ile kurnaz ve zeki, komik hareketleri ve ince zekasıyla oyunu sürükleyen bir tipdir.

(Hangisini kendine yakın bulursan onu seç)

4) Taklit: Pişekar - Bir arabacıyı çağırır gibi yaparak hem onun yerinde hem de kendi yerinde konuşması.
Benzetme: Kavuklu - Senin gibi tımarhane düşkünü
Kavuklu - "İhtiyar" söz mü? Bir patlıcan dört değnek sok, işte bizim beygir.

Yanlış Anlama: Pişekar - Efendim, "Bir müşkülünüz mü var?" dedim, yani bir işiniz mi var?
Kavuklu - Evet, bir dişimiz var, iki babamız. Sen bizi hindi çobanı mı zannettin?

Anlamazlıktan Gelme: Pişekar - Nasıl Ali?
Kavuklu - Sade Ali.
Pişekar - Maşallah, Sade Ali Efendi.

5) Halk Tiyatrosu Geleneği'ne bağlıdır.

SAYFA 200

1) Sahne
Modern Tiyatro: Bolca dekorların kullanıldığı bir sahne özelliği vardır.
Karagöz: Beyaz bir perdeye ışık yansıtılmasıyla düzenlenen bir sahnede sergilenir.
Meddah: Sen olmaksızın bir topluluk karşısında anlatıma dayanır.
Orta Oyunu: Basit birkaç dekorun bulunduğu tam olarak sahne denemeyecek tarzda halk önünde oynanır.

Müzik
Modern Tiyatro: Opera, opera komik, operat, bale ve müzikli komedi müziğin kullanıldığı tiyatro eserleridir.
Karagöz: Tef ve nereke kullanılır.
Meddah: Müziksiz gerçekleştirilir.
Orta Oyunu: Müzik kullanılarak gerçekleştirilir.

Tipler
Modern Tiyatro: Tiyatro eserine göre tipler değişir.
Karagöz: Belli tipler vardır. (Karagöz, Hacivat, Ermeni, Rum, Yahudi, Bebe Ruhi, Tuzsuz Deli Bekir...)
Meddah: Meddahın anlattığı hikayedeki tipler, onun taklidiyle canlanır.
Orta Oyunu: Bilirli tipler vardır. (Kavuklu, Pişekar, Zenne, Cüce)

Dekor
Modern Tiyatro: Profesyonelce hazırlanmış, eserle ilgili bolca dekor kullanılır. (eşya, renk, ışık, araç, gereç)
Karagöz: Beyaz perde arkasından ışık yansıtılmasıyla kurulan bir sahnesi vardır. Dekorlar içinde "göstermelik" denilen figürler kullanılır.
Meddah: Dekor kullanılmaz.
Orta Oyunu: Basit bir dekor kullanılır.

2) Türk Tiyatrosu
a) Geleneksel Türk Tiyatrosu
1-Karagöz
2-Orta Oyunu
3- Meddah
4- Köy Seyirlik Oyunu

b) Modern Türk Tiyatrosu
1-Komedi
2-Trajedi
3-Dram

SAYFA 201

1-E
2-A
3-B
4-C
5-C
6-B
7-E
8-C
9-C

SAYFA 202

9- Y D D D D Y

10- Şeyh Muhammet Küşteri - Küşteri Meydanı
Hacivat - semai
fasıl
şaman - baksı

11-D Y Y Y D

12) Karagöz, kararsız, rahat, gözü pek ve serbest olması bakımından orta oyunundaki Kavuklu ile benzerlik göstermektedir. Çünkü Kavuklu da deli dolu halleri ve şakalarıyla oyunu sürükleyen kişidir.

Hacivat da medrese görmüş, nezaket düşkünü ve kibarlık budalası, ukala haliyle, orta oyununda okumuş, hali vakti yerinde, orta sınıfı temsil eden Pişekar'a benzer.

Cevapla