Azerbaycanda Türkçe Yasağı Ve PKK...

Ülkemizini içinde bulunduğu durumları tartışabilirsiniz ancak SİYASET YAPMAK YASAK!!!
Kullanıcı avatarı
Uyus
Ayrıcalıklı Üye
Ayrıcalıklı Üye
Mesajlar: 1029
Kayıt: 15 Eyl 2007 [ 10:09 ]

Azerbaycanda Türkçe Yasağı Ve PKK...

Mesaj gönderen Uyus »

TV programlarinin Azeri dilinde olmasi” kararina Türkiye Türkçesinin dahil edilmesinin dogru olup olmadigi konusu. Türkiye Türkçesinin karar kapsamina dahil edilmesini savunanlar; programlarin çeviri yapilmadan yayinlanmasi neticesinde Azeri dilinin olumsuz yönde etkilendigini ileri sürüyorlar. Azerbaycan Meclis baskani Esat Esadov bu görüsün atesli savunucularindan. Esadov “bizim kendi dilimiz var ve yayinlar da bu dilde olmali” diyor. Buna karsin olaya daha bilimsel ve tarihi perspektif açilardan bakanlar; Türkiye Türkçesi ile Azeri Türkçesinin ayni dilin degisik lehçeleri oldugunu hatirlatarak, Azerbaycan ve Türkiye Türkçeleri arasinda bir fark olmadigini, bu nedenle programlarin Azerbaycan dile tercüme edilmesinin önem arzetmedigini, ayrica dublaj çalismasi için gereksiz yere küçümsenmeyecek ölçüde mali harcamalar yapilmasinin gündeme gelecegini kaydediyorlar. Bu görüsün savunucularindan Milletvekili Aynur Cemalgizi kararin mantikli olmadigini ve desteklemedigini açikliyor. Cemalgizi’na göre dil’in korunmasi isteniyorsa, Azerbaycan üzerinde etkisi çok iyi bilinen (herhalde uzun dönem dayatilan Rusça’yi kastediyor) dillere karsi önlemler alinmali. Tartismalara katilan “Vatandas Hemreyligi Partisi” Baskani ve Milletvekili Sabir Rüstemhanli’nin açiklamalari ise ibret verici niteliktedir. Rüstemhanli açiklamasinda; bazi milletvekillerinin Azerbaycan Radyo Televizyon Surasi nin Türk filmlerinin dublajsiz olarak yayinlanmasina da kisitlama getirilmesi egilimini desteklemelerine sasirdigini, bu durumu bir cehalet olarak adlandirdigini, Azerbaycan i Türkiye den baska büyük bir devletin savunmadiginin bilindigi halde Türkiye ile Azerbaycan arasindaki iliskileri bozma yönünde atilan adimlarin müdafaa edildigini, Türkiye Türkçesi nden Azerbaycan Türkçesi ne geçen Türkçe sözlere sevinilmesi gerektigini, baska dillerden Azerbaycan Türkçesine geçen kelimelere neden kiskançlikla yaklasilmadiginin da sorulmasi gerektigini, Türkçeye cephe açmanin son derece yanlis oldugunu, bunun düsmalarin ve Ermenilerin planlarina hizmet ettigini, bu durumun Azerbaycan ve Türkiye iliskilerini bozan bir konu oldugunu kaydediyor. Azerbaycan Milli Meclisi Kültürel Konular Komisyonu Baskani ve Milletvekili Nizami Caferov ise yapilan hatanin farkinda ve durumu yumusatmaya yönelik açiklamalarda bulunuyor. N.Caferov; Türk Cumhuriyetleri arasinda Türkiye Türkçesi nin ortak dil olarak benimsendiginin altini çizerek, bütün Türk halklarinin 5-6 yil içerisinde ortak alfabeye geçeceklerini, Türkiye Türkçesinde olan filmlerin dublajina gerek olmadigini, aksine ortak dilin daha iyi ögrenilmesi amaciyla Türkiye Türkçesine agirlik verilmesi gerektigini vurguluyor. N.Caferov alinan kararin gerekçelerine de deginerek; Azerbaycan daki bazi televizyon kanallarinin kaynak ayirmamak ve tercüme etmemek amaciyla sadece Türkçe filmleri yayinladiklarini ve programlarini Türkçe filmler ile doldurduklarini, itirazin bu duruma oldugunu ve filmlerin dublaj edilmesi fikrinin bundan kaynaklandigini dile getiriyor. Bilindigi gibi Azerbaycan Milli Radyo ve Televizyon Surasi tarafindan, 2008 basindan itibaren televizyon kanallarinda yabanci dilde yayinlarin sona erdirilmesi yönünde karar alinmis, Sura Baskani Nusirevan Meherremli de, Türkiye Türkçesi’nin bu uygulamaya dahil edilmedigini söylemisti. Ancak Meherremli daha sonra yaptigi açiklamada, televizyonlarda Azerbaycan Türkçesi’ne çevrilmeden yayinlanan Türk film ve dizilerinin çok fazla arttigini belirterek, bu kanallarin yayinladiklari Türkçe film ve dizilerin azaltilmamasi durumunda yil basindan sora uygulanacak programlarda yabanci dil yasagina Türkiye Türkçesi’ni de dahil edebilecegini dile getirmistir. Bir ulusun dilini yabanci dillerin etkisinden korumaya çalismasi gayet dogal hatta gereklidir. Ancak ayni dil grubuna ait iki lehçenin birbirlerini tehdit olarak algilamasi anlasilabilir gibi degil. Üstelik her firsatta “Bir millet iki devletiz” söylemlerinde bulunan ülke yetkililerinin bu dogrultudaki tavri, söylemlerindeki samimiyete gölge düsürmektedir. Gelelim Azeri gündemindeki Türkiye konulu ikinci meseleye. Insana hüzün veren bir hatirlatma olacak ama ne yazik ki Azerbaycan, PKK’nin bir terör örgütü oldugunu bugüne kadar resmen tanimamistir. Daha da acisi Azerbaycan devlet yönetimi bu tavrini, halktan PKK’nin terör örgütü olarak bir an evvel taninmasi yönündeki baskisina ragmen sürdürmektedir. Isledigi insanlik disi cinayetlerle terör örgütü oldugunu bir çok ülke nezdinde resmen tescil ettiren PKK’nin Azerbaycan yönetimince taninmasi konusu siyasi çevreler tarafindan defalarca gündeme getirildi. Son olarak Azadlik Hareketçileri Birligi tarafindan PKK nin terörist organizasyon olarak taninmasi için 12 Aralik’da Milli Meclis Parlamentosu na, bir açiklama gönderildi. Azaldik Hareketçileri Birligi Baskani Tahmasib Novruzov tarafindan imzalanarak Parlamento Baskani Oktay Esadov a verilen metin nedense halen beklemede. Ne kadar süre bu makamda beklemede kalacagi da simdilik bilinmiyor. Her iki meselede Türkiye-Azerbaycan iliskilerinin yeniden gözden geçirilmesini gerektirecek ölçüde olmasa da etkilidir. Olayin bu yönünü kimse inkar edemez. Uluslar arasi iliskilerde bu tür gündemlerin zamana birakilarak közlenmesi/unutulmasi sikça basvurulan bir yöntemdir. Muhtemelen Azerbaycan yönetimi içersinde böyle düsünenlerde olacaktir. Ancak Azerbaycan ve Türkiye’nin siradan iki ülke oldugunu düsünenler çok yanilmaktadir. Ortada dost ve kardes ülke anlayisina ters böylesine bir durum var iken Azerbaycan’in samimiyeti konusunda Türkiye’den anlayis beklenemez. Buraya kadar incelenen sonuç Türkiye ve Azerbaycan iliskileri açisindan meydana gelebilecek olaylarla ilgilidir. Fakat meselenin bir de Azerbaycan’in bizatihi kendisini ilgilendiren bir yönü de vardir. Hiçbir devlet, halkinin duygularina karsi kayitsiz kalamaz. Bugün Azerbaycan halki Türkiye’ye karsi samimi duygular besliyor ve bu dogrultuda politik tercihlerde bulunuyorsa, halkin örgütlenmis biçimi olan devlet de politikasini bu dogrultuda belirlemek zorundadir. Aksi halde devlet ile halk arasinda çatisma sözkonusu olacaktir. Tarih, bu tür çatismalar neticesinde devletin/yönetimin daha çok zarar gördügüne iliskin örneklerle doludur.



Kullanıcı avatarı
MTUĞRUL
Fanatik Üye
Fanatik Üye
Mesajlar: 1362
Kayıt: 28 May 2006 [ 12:59 ]

Mesaj gönderen MTUĞRUL »

böyle bi konu warya uyus ben niye haberdar olmadım allah allah...sağol yabi okuyayım teşekkürler

Cevapla