Dosya 1-Kırım Soykırımı

Ülkemizini içinde bulunduğu durumları tartışabilirsiniz ancak SİYASET YAPMAK YASAK!!!
Kullanıcı avatarı
swashbuckler
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 686
Kayıt: 03 Şub 2009 [ 03:09 ]

Dosya 1-Kırım Soykırımı

Mesaj gönderen swashbuckler »

İkinci Dünya Savaşının sürdüğü dönemlerde Kırım Türklerinin acıları katlanarak çoğaldı. Savaş sonunda Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği (SSCB) Devlet Başkanı Stalin Rus olmayan milletlerin sürgün kararını müzakere edilerek karara bağlanmıştır. Stalin Kırım Türkleri’nin savaş sırasında Almanlarla işbirliği yaptığını iddia ederek top yekûn sürgüne gönderilmesini emreder. 18 Mayıs 1944 gecesi gelen emir’ in ardından 100 binin üzerinde soydaşımız katledilmiştir.

Stalin’in emri Kırım Türkleri’ne iletilir. 15 dakikada içerisinde, evlerinden hiçbir eşyayı almaksızın, bulundukları şehrin meydanında toplanmaları istenir. Evini terk etmek istemeyenler zorla götürülür. Direnenler, dipçik darbeleriyle hemen oracıkta öldürülür. Sağ kalan Kırım Türkleri hayvan taşınmasında kullanılan tren vagonlarına, âdeta istif eder gibi yerleştirildiler. İki ay süren bu zor yolculukta çok sayıda insan öldü. Ölüm sebebi susuzluk, hastalık, açlık, havasızlık, ve pislikti. İlk göç ettirilenler eşler, çocuklar ve yaşlı insanlardı; erkekler savaşa devam ettikleri için onlar daha sonra göce tabi tutulacaklardı. Dayanamayıp yolda can verenlerin gömülmesine bile izin yoktu , cesetlerini dışarı çıkartamazlar yaşayanların arasında çürürdü, ancak kısa molalarda demiryolu hattı üzerine bırakırlardı. İnsanlar havasızlıktan boğuluyor, bir çokları da akıllarını kaybediyordu.

Kırım Türkleri Ural, Sibirya, Kazakistan, Özbekistan, Orta Asya’nın binlerce kilometre içlerine naklediliyorlardı. Sürgün işlemleri tamamlanınca hayatta kalmayı başarabilenler ulaştıkları yerlerdeki kötü şartlar altındaki hayata dayanamadılar. Açlık, sıtma, verem ve diğer hastalıklar sebebiyle ilk altı ay içerisinde de yarısı ölür, kalanların ise bulundukları yerleşim alanının dışına çıkmaları yasaktır. İzinsiz çıkanların cezası yirmi beş yıl mahkumiyetti. Eğitim görmeleri engelleniyor, kültürlerini korumalarına izin verilmiyordu. Kırım şivesiyle konuşanlar, şarkı-türkü söyleyenler cezalandırılıyordu. Adeta açık hava hapishanesi şartlarında yaşamaya mahkûm edilmişlerdi.

Bütün Türkleri ayrı ayrı yerlere sürerek aralarındaki iletişimi koparıp direnişi kırıp parçalamaktı amaçları. 1956 yılına kadar bu zor koşullar altında yaşamlarını sürdürerek, ülkenin ahalisi içinde erimeyerek milli benliklerini korumayı bilmişlerdir.

Sürgünün ardından Kırım’ın Arabat bölgesinde bir köyde, 150 civarında Türk’ün unutulduğu anlaşıldığında Stalin’den gelen emir şöyleydi “Bunların işini 24 saat içerisinde bitirin !” Emir yerine getirildi: Bebek, ihtiyar ve genç... köy halkı, küçücük bir tekneye dolduruldu. Tekne, kıyıdan bir-kaç mil açılınca batırıldı. Karadeniz’in hırçın dalgaları soydaşlarımıza mezar olmuştu.

Kırımlıların dışında aynı akıbete uğrayan diğer milletler şöyledir, Kalmuk, Çeçen-İnguş, Volga-Germen, Kabartay-Balkar, ve Karaçaylılar da sürgüne tabi tutulmuşlardır.

Sovyet Hükümetleri tarafından Kırım Türkleri ve diğer halkların halen bulundukları yerler, ısrarla gizli tutulmaktadır ve dünya kamuoyundan da büyük bir maharetle de yıllarca gizlenmiştir.

5 Eylül 1967 tarihli kararname ile Kırım Türklerinin itibarının iade edilmesine karar verildi. Bundan cesaret alan Kırım Türkleri, kitleler halinde vatana döndüler ama bunun aldatmaca olduğunu ve yerleşme izinlerinin olmadığını, görünce tekrar geri dönmek zorunda kaldılar.

Kırım Türkleri’nin millî mücadelesi, kitle hareketine dönüşmüştü. Miting ve protesto toplantıları düzenlendi. Toplantılara katılanlar ağır şekilde cezalandırıldı. 23 Nisan 1978 günü Musa Mahmut isimli bir Türk, soydaşlarına yapılan haksızlığı protesto etmek için kendisini yakarak intihar etti. Kırım Türkleri’nin efsaneleşen lideri Abdülcemil Mustafa Kırımoğlu hapse mahkûm edildi. Moskova gösterilerinden sonra, SSCB’yi yönetimi, Kırım Türkleri’nin haksız yere suçladıklarını anlamış “vatana ihanet suçlarını” kaldırmıştır.
Sovyet hükümetinin Kırım Türklerini vatanlarından uzak tutmak için gösterdikleri gayretlerin hepsi boşa çıkıyordu. Onlara sunulan “yeni vatan” seçeneği kabul görmemiş anavatanlarına dönme kararlılığından asla taviz vermemişlerdi.

1990 yılının Temmuz ayında VATANA DÖNÜŞ’E izin çıktı. Kırım Türkleri’nden bir grup, 2-3 ay süren çileli yolculuktan sonra ata yurduna dönmüşlerdir. 1944’de ayrılırken üzerlerindeki elbiselerden ve gönüllerindeki vatan aşkından başka hiçbir şeyleri yoktu. Dönüşte; ceplerinde diplomaları, altlarında arabaları, cüzdanlarında az veya çokça bir paraları vardı, meslek sahibi olarak dönmüşlerdir. 15 dakikada terk ettikleri evlerine Ruslar yerleştirilmişti, hükümet de ev ve toprak vermediği için birçoğu vatana döndükten sonra aylarca naylondan yapılmış çadırlarda yaşadılar. İmkânı olanlar kendi evlerini kendileri inşa ettiler. Olmayanlar, zor şartlar altında, fakat vatanda olmanın huzuru içerisinde yaşamaya çalışıyorlardı. Sürgünden dönenlerin sayısı 260.000 civarındadır. Daha bir o kadarı dönüş izni bekliyor ve imkân arıyorlar.

SSCB'nin dağılmasından sonra Kırım, Rusya Federasyonu ile Ukrayna arasında çıbanbaşı olmuştur. 1774 yılında Osmanlı İmparatorluğu’ndan koparılan Kırım Türkleri, bugün Ukrayna sınırları içinde bağımsızlık mücadelesi devam etmektedir. Dönüş yapan Kırım Türklerinin 50-60 bin kadarı Ukrayna vatandaşlığı hakkını elde etmiştir. Bugün büyük bir bölümü ise, Özbekistan vatandaşı durumundadırlar. Efendi değiştirerek yeni esaret zincirleri takmak değil, milli istikbale kavuşmaktı amaçları. İşte bu yüzden son Kırım Türkünün de anayurduna dönmeden, Kırım’ın gelecekteki durumunu belirlemek zor görülüyordu.

Kırım Türkleri; büyük önderleri Gaspıralı İsmail Bey’in söylemi ile: “Dilde, fikirde ve işte birlik” sağlayabilirlerse, arzuladıkları çözüme ulaşabilirlerdi.

Tarihte olduğu gibi ve halende devam eden Türklere karşı yapılan katliamlar incelendiğinde bütün belgeler karşılaştırıldığında esas katliamlara kimlerin maruz kaldığı çok net görülecektir. İnsanların eşitliğine ve halkların kardeşliğine dayandığını iddia eden Sosyalizm bu şartları ne yazık ki Slav ırkı için geçerli sayıyor.

Kırım da, Balkanlar da, Kafkaslar da, Azerbaycan da, Irak da, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yaşanan katliamlar gerçek bir soykırımdır. Soykırımların baş aktörü kim olursa olsun, Emperyalizmin sahnelediği bu oyun yayılmacı ve istilacı politikaların çirkin bir yüzü ve büyük bir insanlık suçudur. İstilacı sömürgen anlayış, çıkarları uğruna ırkları yok etmekten çekinmez. Ulus Devletlerin bu gerçeklerin ışığında ve zaman zaman ülkemize yapılan dayanaksız suçlamaların karşısında onurlu bir politika izlememiz gerektiğine inanıyoruz.

Kaynak: Kırım’da Türk Soykırımı
Dr. Necip Hablemitoğlu

Şehit Dr.Necip Hablemitoğlu ruhun şad olsun.

Kırım Türklüğünün en bilinen türkülerinden biri;
Biz Kırımdan Çıkkanda
LİNKİ GÖREBİLMEK İÇİN LÜTFEN KAYIT OL VEYA GİRİŞ YAP!



Kullanıcı avatarı
swashbuckler
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 686
Kayıt: 03 Şub 2009 [ 03:09 ]

Dosya 1-Kırım Soykırımı

Mesaj gönderen swashbuckler »

Anlatan : Şerife ÜMER
Resim

Ben 1936 yılında Kırım'ın Biten köyünde doğdum. Babamın adı Ümer Akay, annemin adı Dudu Hanım'dır.

Babam köyün çobanlığını yapıyor, annem ise evdeki hayvanlara bakıyordu. Ablalarım ise kolhozda çalışıyorlardı.

Bizim ailemiz on bir kişi idi. Evimiz de ise ablalarım ve çocuklarıyla on dört kişi yaşıyordu. Ablalarımın beyleri II. Dünya Savaşı'nda çarpışmaktaydılar.

Halkımızın Kırım'dan sürüldüğü 1944 yılında biz de sürüldük. Sürgünde Özbekistan'ın Semerkant şehrinin Cambay köyüne yerleştirildik. Burada yaşanan mezalime dayanamayan aile fertlerimiz teker teker ölmeye başladılar. "Kolhoz Ahırı"nda sağ olarak sadece annem ve ben kaldık. Ancak daha bir ay bile geçmeden annem de hastalandı. Annem gece iyice fenalaşınca bana "lâmbaları yak evlâdım" dedi.

Herhalde benim korkacağımı düşünmüştü. Ailemin bütün fertlerini kaybetmek bende ölümden sonra en korkunç gelen yalnız kalma korkusunu doğurmuş olacak ki, annemin öldüğünü anlarlar da yanımdan alırlar diye lâmbayı yakmadım. Annemin ölüsünün koynuna girdim ve yattım. Komşularımız annemin öldüğünü anlamasınlar diye sabahları kapının önüne dikiliyor "Annem hasta, rahatsız etmeyin" diyerek kimseyi içeriye sokmuyor, akşamları da gene annemin koynuna girip yatıyordum. Dört gün sonra komşular annemin öldüğünü anladılar ve beni, annemin koynundan zorla çıkardılar. O günden beri sanki annemi bekliyormuş gibi geceleri uyuyamıyor, ancak akşam üzeri biraz uyukluyorum.

Annemin ölümünden sonra Emine Abla beni Komintenin Kolhozu'na bağlı olan çocuk yuvasına verdi. Bu yuvada daha önceden tanıştığım Tesela Zeytullayeva bakıcı olarak çalışıyordu. Tesela Zeytullayeva bakıcı olarak çalışıyordu. Tesela Zeytullayeva annemin yerine geçmişti. Fakat 1947 yılından itibaren çocuk eğitiminde çalışan Kırım Tatarlarını işten çıkarmaya başladılar. Benim kaldığım yuvada çalışan Tesela Zeytullayeva da işinden atıldı. Bana annelik yapan Tesela Apte'den ayrılmak istemediğimden onun yanına alması için çok yalvardım, o da beni ailesinin yanına götürdü.

Orta okulu bitirdikten sonra Semerkant Ticaret Meslek Yüksek Okulunda okudu. Bütün Kırım Tatarları'nda olduğu gibi benim de içimden öz vatanım Kırım'da yaşama arzusu hiç eksilmedi. Bu sebeple 1972'de Vatan Kırım'a döndüm.

Vatan Kırım'da pek çok sıkıntı ve zulümle karşılaştım. Sık sık yerleştiğimiz yerlerden atılıyor, hapsediliyor, dövülüyorduk. Bir seferin de o kadar çok bunalttılar ki, polis komiseri Zolotov'a "Siz Faşistsiniz" dedim. O da polisleri çağırarak "Bu kadını hapsedin" dedi. Hamile olduğuma bakmadan beni sürükleyerek polis arabasına bindirmeye çalıştılar. Ben binmek istemiyor, direniyor, etrafımdakilere çarpıyordum. Sokakta insanlar toplanıp beni savurmaya başlayınca polisler beni serbest bırakmak zorunda kaldılar. Fakat sonradan arkadaşlarımdan duyduğuma göre, o sırada fotoğrafımı çekmişler ve suçlular panosuna asmışlar. Bir kaç gün sonra hastaneye kaldırıldım ve doğum yaptım. Çocuğumu doğumdan on beş gün sonra bile bana göstermediler. Bana çocuğun çok zayıf olduğunu ve onu göremeyeceğimi söylediler. Çocuğum şimdi heyecanlanınca elleri titremekte, kekelemekte. Herhalde beni askerlerin sürükledikleri sırada çocuk da etkilendi.

Fotoğrafımın suçlular panosuna asılması ve Kırım Tatarı olmam gibi sebeplerle beni işe almadılar, ikâmet izni vermediler, hatta yaşamama bile müsaade etmek istemediler. Evimiz olmadığı için sokakta yatmak zorunda kaldık.

İşte çektiğim bunca zorluklara rağmen öz vatanım Kırım'da yaşamaya devam ediyorum.

Kullanıcı avatarı
swashbuckler
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 686
Kayıt: 03 Şub 2009 [ 03:09 ]

Dosya 1-Kırım Soykırımı

Mesaj gönderen swashbuckler »

* 28 Ağustos 1941: Volga boyunda yaşayan Alman asıllı Sovyet vatandaşlarının topluca sürgün edilmesi.
* Ekim 1941: İkinci Dünya Savaşı sırasında Alman ordularının Kırım'a girişi. Bütün Kırım'ın işgali Temmuz 1942'de tamamlanmıştır.
* Kasım 1941: Kırım'da Müslüman Komiteleri'nin kurulması.
* 27 Kasım 1941: Edige Kırımal ile Müstecip Ülküsal'ın Kırım Türkleri adına faaliyetlerde bulunmak üzere Almanya'ya gitmeleri.
* 11 Ocak 1942: Müslüman Komiteleri tarafından Azat Kırım gazetesinin yayınlanması.
* 28 Ekim 1943: Kalmık Türklerinin topyekun sürgün edilmesi.
* 2 Kasım 1943: Karaçay Türklerinin topyekun sürgün edilmesi.
* 23 Şubat 1944: Çeçen İnguşların topyekun sürgün edilmesi.
* 10 Nisan 1944: Kırım'ın yeniden Sovyet hakimiyetine geçişi.
* 20 Nisan 1944: Kırım'da Alman işgali sırasında meydana gelen olayları tetkik etmek üzere Olağanüstü Devlet Komisyonu'nun kurulması.
* 11 Mayıs 1944: Kırım Türklerinin topyekun sürgün edilmesini onaylayan Stalin imzalı Devlet Güvenlik Komitesi kararnamesinin yayınlanması.
* 18 Mayıs 1944: Kırım Türklerinin vatanlarından topyekun sürgün edilmesi.
* 29 Mayıs 1944: Sürgün Kırım Türklerinin Özbekistan'a geliş tarihi.
* 20 Temmuz 1944: Kırım'dan sürgün edilmesi unutulan Arabat Köyü'ndeki bütün Kırım Türklerinin eski bir geminin içine doldurulup, denizin en derin yerine gelindiğinde ambar kapaklarının açılıp geminin batırılarak Kırım Türklerinin katliama uğratılması.
* 30 Temmuz 1944: Kırım ÖSSC'nin lağvedilerek Rusya Federasyonu SSC'ne bağlı bir bölge statüsüne getirilmesi.
* 12 Ağustos 1944: Devlet Güvenlik Komitesi tarafından, Kırım'dan sürgün edilenlerin yerine Rusya ve Ukrayna'dan kolhoz işçilerinin getirilerek yerleştirilmesinin kabul edilmesi.
* 14 Kasım 1944: Ahıska Türklerinin topyekun sürgün edilmesi.
* 14 Aralık 1944: Kırım'daki Türkçe yer adlarının Rusça isimlerle değiştirilmesi.
* 26 Kasım 1948: Sürgün edilen Kırım Türklerinin vatanlarından ebedî olarak çıkarıldıkları ve onların bir daha vatanlarına geri dönme hakkı olmadığını belirten kararnamenin çıkması.
* 4 Mart 1953: Sovyet Devlet Başkanı Stalin'in ölümü.
* 21 Haziran 1953: Stalin'in sağ kolu, İçişleri eski Halk Komiseri Leonid Beriya'nın tevkif edilmesi.
* 23 Aralık 1953: Beriya'nın idam edilerek öldürülmesi.
* 19 Şubat 1954: Ukrayna'nın Rusya ile birleşmesinin 300. yıldönümü münasebetiyle Devlet Başkanı Hruşçev tarafından Kırım'ın Ukrayna'ya hediye (!) edilmesi.
* 28 Nisan 1956: Kırım Türkleri üzerinden sürgün kısıtlamaları kaldırıldı. Ancak onlara vatanlarına dönüşlerine ile sürgün sırasında müsadere edilen mal varlıklarının iadesine izin verilmedi.
* 1 Mayıs 1957: Sürgünden sonra Kırım Türkçesi ile yayınlanan ilk gazete olan Lenin Bayrağı'nın çıkarılması.
* 11 Ekim 1961: Vatana dönüş için mücadele eden Kırım Türk Milli Hareketi mensuplarına yönelik ilk yargılamaların yapılması. Bu yargılamalar neticesinde Enfer Seferov ve Şevket Abdurrahmanov mahkum olmuşlardır.
* Şubat 1962: Kırım Türk Gençlik Birliği kurma teşebbüsleri.
* 12 Mayıs 1962: Mustafa Kırımoğlu'nun ilk mahkumiyeti.
* Ağustos 1965: Kırım Türklerinin vatanları Kırım'ı turist (!) olarak ziyaret etmelerine izin verilmesi.
* 5 Eylül 1967: Kırım Türklerinin diğer Sovyet vatandaşları ile eşit haklara sahip olduğunu, ülkenin diledikleri yerinde yaşama hakları bulunduğunu belirten Af Kararnamesi'nin yayınlanması. Yalnız kararnamenin "diledikleri yerde yerleşme hakkına sahipler" hükmü pratikte uygulanmamış ve onların Kırım'da yaşmalarına yine izin verilmemiştir.
* 21 Nisan 1968: Kırım Türklerinin ilk büyük protesto gösteri: Çirçik Mitingi.
* 20 Mayıs 1969: Kurucuları arasında Mustafa Kırımoğlu'nun da bulunduğu Sovyetler Birliği'nde İnsan Haklarını Savunma Teşebbüs Grubu'nun teşkili.
* 12 Ocak 1970: Mustafa Kırımoğlu ve Kırım Türklerinin dostu, insan hakları savunucusu şair İlya Gabay'ın yargılanarak mahkum olmaları.
* 5 Şubat 1976: TRT tarafından Mustafa Kırımoğlu'nun mahkumiyeti sırasında 303 gün süren açlık grevinde öldüğü yönünde haber yayınlanması.
* 23 Haziran 1978: Kırım Türklerinin "Ebedî Meşalesi" olan Musa Mahmut'un vatanına dönüp yerleşmesi üzerine Kırım'daki Sovyet yönetiminin kendisini ve ailesini Kırım'dan zorla çıkarmak istemesi üzerine kendini yakması ve bunun sonucu olarak 28 Haziran'da hayatını kaybetmesi.
* 15 Ağustos 1978: Kırım'daki Sovyet polisine dilediğini Kırım'dan çıkarma yetkisi veren Yeni Pasaport Kanunu'nun kabulü.
* 14 Kasım 1986: Sovyetler Birliği Yüksek Sovyeti'nin, sürgüne ve çeşitli baskılara maruz kalan bütün toplulukların haklarını kısıtlayan bütün hükümlerin ortadan kaldırılarak, bu halklara haklarının ve itibarlarının iade edildiğini ve bütün bunların devlet garantisi altına alındığını açıklayan deklarasyonunun yayınlanması.
* 23 Temmuz 1987: Moskova Gösterileri üzerine Sovyet Devleti tarafından Kırım Türklerinin meselelerinin çözülmesi için bir komisyonun kurulması.
* 21-29 Temmuz 1987: Kırım Türklerinin Mustafa Kırımoğlu önderliğinde Moskova'da yaptığı gösteriler.
* 23 Nisan - 2 Mayıs 1989: Taşkent'in Yangiyul ilçesinde yapılan Kırım Türk Milli Hareketi Teşkilatı toplantısı sonunda Mustafa Kırımoğlu'nun başkanlığa seçilmesi.
* 10-12 Haziran 1989: Kırım Türk Milli Hareketi Teşkilatı'nın Mustafa Kırımoğlu başkanlığında Kırım'daki ilk toplantısını yapması.
* 29 Ocak 1990: Kırım Türklerinin sorunlarının çözülmesi amacıyla yeni bir Devlet Komisyonu'nun kurulması.
* 12 Şubat 1991: Kırım ÖSSC'nin Ukrayna'ya bağlı olarak yeniden kurulması.
* 26 -30 Haziran 1991 : II.Kırım Tatar Milli Kurultayı Vatan Kırım’da Akmescit’te toplandı. Kurultay’da Kırım Tatarlarını temsile yetkili en üst organ olarak 33 kişilik Kırım Tatar Milli Meclisi seçildi ve başkanlığa Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu getirildi.
* 24 Temmuz 1991: SSCB Bakanlar Kurulu'nun "Kırım Türklerinin Kırım'a düzenli bir şekilde dönmeleri ve orada kendileri için gerekli şartların oluşturulmasının devlet garantisi altına alınması" hakkında kararname kabul etmesi.
* 13 Kasım 1991: Ukrayna Vatandaşlık Kanunu'nun Kabulü.
* 1 Aralık 1991: Ukrayna Bağımsızlık Deklarasyonu'nun oylanarak kabul edilmesi.
* 27 Mart 1994 : Kırım’da yapılan seçimler sonrasında Kırım Tatar Milli Kurultayı’nın belirlediği, 14 Kırım Tatar Milletvekili sürgünden sonra ilk defa Kırım Parlamentosuna girdi.

Cevapla