allah

İslam dinimiz ve insanlık hakkında görüşlerinizi ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
faruknur
Acemi Üye
Acemi Üye
Mesajlar: 1
Kayıt: 20 Şub 2007 [ 08:28 ]

allah

Mesaj gönderen faruknur »

Kader;

Soru:Madem,herşey bir kader defterinde yazılı ve herşey ona göre oluyor;o halde insanlar niçin cehenneme gidiyor?

Cevap:Evet herşey bir kader defterinde yazılı ve herşey ona göre oluyor;ama,defterde yazılı olduğu için o şey olmuyor.

Mesela;meteoroloji uzmanı,uydudan gelen fotoğraflara bakarak geleceği görebilmektedir.bir insan ne kadar yükseğe çıkarsa hem görüş alanı genişler hemde geleceği görebilir.Meteoroloji uzmanı, uydudan görüyor ki,Türkiye”nin batısından yağmur bulutları geliyor. Bulutların hızını ve yönünü hesaplıyarak,hemen defterine şunları yazıyor,”yarın Türkiye bulutlu ve yağışlı olacak”.Bulutların gelmesine bir gün var,bir gün sonra Türkiye bulutlu ve yağışlı olsa; acaba meteoroloji uzmanı bir gün önceden deftere,bu olayı yazdığı içinmi olaylar oluyor?Yoksa uzman olayları uydudan önceden gördüdemi yazdı?

Cevap;gördüde yazdı.Yazdığı için olaylar olmamakta;fakat olayın öyle olacağını önceden görüp yazmıştır.

Mesela;aklı başında bir kişiyi, siz sırtınıza alsanız,nereye gitmek istersen seni oraya götüreceğim deseniz,diyelim ki iki yol var biri,tehlikeli yol, öteki tehlikesiz yol.Siz baştan o kişiye uyarıda bulunarak her iki yolun durumunu anlatsanız buna rağmen,o kişi beni tehlikeli yoldan götür dese,o tehlikeli yolda başına bir kaza gelse ,size diyebilirmi ki,bak senin yüzünden başıma bu kaza geldi diyemez.Çünkü kendi iradesiyle tehlikeli yolu seçmiştir.götüren değil,isteyen suçludur.

Güç ve kuvvet yalnız Allah”tandır.Bunu; felçli hastalar veya eli ayağı uyuşan veya ayağına krang giren veya rüyada üzerine karabasan çöken kişiler daha iyi bilir. Götüren Allah”tır, fakat tehlikeli yolda gitmek isteyen,insan suçludur.

Hem insan başıboş bırakılmış da değildir.Her şey melekler tarafından kayıt altına alınmakta ve ahirette bir mahkeme-i kübrada, delil olarak sunulmak üzere saklanmaktadır.Ayrıca; insanın cüz-i iradesinden başka kendisine ait günahları ve borçları vardır.Sevaptaki hissesi ise pek azdır.Kötülükte ise tamamen kusur ve günah kendisine ve sebep olan iştirakçilerine aittir.

Allah;

Birzaman gayet zengin bir ressam,sadece takdir edilmek amacıyla bir sergi açmak istemiş,fakat sahnenin gerisinde durmuş, kendisini konuklara göstermemiş.Konuklara hertürlü ikramı yapmış.sergiyi gezen misafirler,harika resimlere bakmışlar,ne kadar güzel resimler diyerek aralarında konuşurlarken; birisi, ressamı göremediği için, acaba bu resimleri kim yapmıştır? diye bir soru ortaya atmış.

Bir kısım insanlar,bu resimler kendi kendine olmuştur demişler.

Bir kısım insanlar resimleri tabiiyyat kanunlarının yaptığını iddia etmişler.

Bir kısım insanlar ise resimleri,resmi meydana getiren, boya,fırça, tahta birlikte birbirleriyle anlaşarak bu resmi meydana getirmiştir demişler.

Bir kısım insanlar ise,harika resimlerin ancak bir ressam tarafından yapılabileceğini söyleyerek, kendilerine ikramda bulunan ressamı içeriden,alkışlar ile davet edip,kendisiyle tanışmış ve teşekkür etmişler.

İşte biz,kainatın tek yaratıcısı olan ;o Müsavvire, o ressama Allah diyoruz.

Ressamdan farkı, gerçek ve canlı resimler yaratmasıdır.

Resim,ressamın bir parçası olmadığı gibi; ressam da, resmin bir parçası değildir.

Soru:Peki,Allah”ı kim yaratmıştır?sorusu (şeytanın; insanları şüpheye düşürmek için sorduğu, sorudur) genellikle insanların kafasının karışmasına yol açmış,bu soruda takılıp kalmışlardır.

Cevap:Misal; farzedelim ki, bir saraya girmek için yüz kapı var,ama bir kapı kapalı ve sarayın sahibi ancak o kapıyı açabilir ve anahtarda sadece ondadır. Dışarıdan saraya girmeye çalışan biri,açık doksandokuz kapının herhangi birinden içeri girebilir.Ama inat edip, kapalı kapının önünde durmak, kapıyı açamadığı için,saray sahibini inkar etmek, açık kapılardan saraya girmemek ve bu saraya girilemez demek, akıl karı değildir.

Allah”ı hiç kimse ve hiçbirşey yaratmamıştır ve yaratamaz da,çünkü yaratılan bir şey; mantıken yaratıcı da olamaz.

O Allah;Rahman ve Rahim olmalı,mahlukatın meşru ihtiyaçlarını gidermeli,onları tehlikelerden ve düşmanlarından korumalıdır.

O Allah; Ferd olmalı yani,tek ve eşi, benzeri olmamalıdır. Nasılki; bir köyde bir muhtar,bir şehirde bir vali,bir ülkede bir devlet başkanı olur.Öylede;bu kainatın Sultanı da bir ve tek olmalıdır.

O Allah; Hay ve Kayyum olmalı yani hayatın kaynağı O olmalı ve varlığı başka bir varlığa dayanmamalıdır.

O Allah;Hakem ve Adil olmalı,yani kulları arasında hakkaniyetle ve adaletle hükmetmelidir.

O Allah;Küddüs olmalı, yani hertürlü eksiklikten ve kusurdan münezzeh ve mahlukattaki eksiklikleri ve kusurları giderici olmalıdır.

Peki ,Allah yoksa,bu kainatı kim yaratmıştır? Yani yukarıdaki harika resimleri kim yapmıştır? Sorusunun cevabını; inat edenlerin vermesi gerekir.

İlmin kapısı Hz.Ali şöyle der,”farzedelim; inanmayan inat edenlerin dediği gibi; Allah, ahiret,hesap,kitap, peygamberler,melekler, vs.yok.” Ne inanana bir şey olur,nede inanmamakta inat edene bir şey olur.
Ama, ya varsa; ”inanana yine bir şey olmaz, ama inanmamakta inat eden; işini şansa bırakmış olur ki buda akıl karı değildir.”

Soru:Allah”ın bir sureti varmıdır?

Cevap:Allah”ın bizim anladığımız tasavvur ettiğimiz bir şekilde, bir sureti yoktur.Çünkü;Suret ve şekil sınırlı şeyler için söz konusu olabilir.Yani başlangıcı ve sonu olan şeylerin sureti ve şekli olur.Allah ise Evvel ve Ahir”dir,Ezeli ve Ebedi”dir, yani başlangıcı ve sonu yoktur.
Mesela;belirli iki nokta arasına çizilen bir çizgiden, bir doğru oluşur.Üç doğrunun başlangıç ve bitim noktalarının, açı yaparak birleşmesinden de üçgen oluşur.Eğer üçgenin kenarını meydana getiren doğruların başlangıç ve bitim noktaları yok ise; bir doğruyu çizemezsiniz.Dolayısıyla da üçgeni çizemezsiniz.Çizemediğiniz içinde o şeye şekil ve suret veremezsiniz.

Allah”a zerrece imanı olan herkes cennette Rab”ini görecektir. İslam peygamberi Hz.Muhammed Miraç’da kainatın tek yaratıcısı olan Allah”ı; Nur olarak gördüğünü beyan etmiştir.

Tevekkül ve dua;

Dua bir silahtır.Bu silahı doğru ve dikkatli ve başkalarına ve kendinize haksız yere zarar vermeden(meşru müdafa ve savaş vb.özel haller hariç) mahlukatın hayrına kullanmak gerektir.

Bir çifçi,evvela(önşart);ürün almak için,1-toprağını nadasa koyacak,2-toprağını sürecek,tohumu dikecek,3-sulayacak.vb.fiili dua edecek.

Sonra; Allah”a ,ürün vermesi için kavli(sözlü) dua edecek.Çünkü bir afet gelir ürünü alıp götürebilir.

Mesela;Çekirge,kuraklık ve sel afeti gibi. Fiili ve kavli dualardan;yani şartlardan birinin eksik olması neticeye engeldir.

Önce devemizi sağlam bir kazığa bağlayıp fiili duamızı yaptıktan sonra; benim devem kaçmaz veya kaçamaz veya kaçırılamaz dememeli, kavli, sözlü duamızıda hiçbirzaman unutmamalıyız.Bunlara rağmen de deve kaçarsa veya kaçırılırsa da bunda da bir hikmetin olabileceğini düşünerek, vakit kaybetmeden hemen devemizi aramaya çıkmalıyız.

Dua eden kişi için o istediği, kendisi hakkında hayırlı olup olmadığını dua eden bilemez.O halde duam niçin kabul edilmedi diye,üzülmemelidir.

Mesela;Bir anne ve baba;çocuğunun kötülüğünü istemediği için, terbiyeye muhtaç çocuğunun her istediğini de yapmaz .Bu imtihan dünyasında,sınırlı ve kayıtlı olduğumuz için her istediğimizi elde edemeyiz,her istediğimizi yapamayız.

İnsanlar korku ile ümit arasında olmalı. Acaba cennetlikmiyim, yoksa cehennemlikmiyim sorusunu merak etmek yerine, en kötü ihtimali göz önüne alarak, tedbirimizi almak; daha akıllıca bir iş olsa gerektir. Son nefese kadar, kimin ne olacağı,(şeytan hariç) bizce meçhuldur.

Cennet ucuz olmadığı gibi, cehennem dahi lüzümsuz değildir.

Her şeye muhtaç olan birisinin,Samed ve Vekil olan Allah”ın kapısını çalması doğru şeydir.Yanlış olan; kişinin kendisini hiçbirşeye muhtaç olmadığını zannetmesi ve dua etmemesidir.

Din,

Hayatın,hayatıdır.Medeniyetin ve insanlığın maddeten ve manen yükselmesini,daha iyiye ve ileri gitmesini savunur. İslam dini;bir lokma bir hırka felsefesine karşıdır. Yarın ölecekmiş gibi, ahirete, hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya teşvik eder.İki günü aynı olan ziyandadır, Komşusu aç iken, tok yatan bizden değildir.

Haksız yere bir insanı kasten öldüren, tüm insanlığı öldürmüş gibidir.Mesala;öldürülen o kişi ihtimal dahilindedir ki, insanlığı kurtaracak bir buluşa imza atabilir.Veya ; bir kişinin katli, öldürülmesi,bir dünya savaşına sebep olabilir.

Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız.Yıkıcı değil,yapıcı olunuz.Alan el değil, veren el olunuz.Cüz-i bir şer için, küll-i bir Hayrı terk etmeyiniz.Mesela; kangren olmuş bir kolu kaybetmemek için kolu kesmez iseniz, o Aziz insanıda kaybedebilirsiniz.Aynen bunun gibi; dünyadaki iyliklere vesile olup kötülüklere mani olmaz iseniz bu Aziz dünyayıda kaybedebilirsiniz.

Hayırda yarışınız.Anne ve babaya; sizleri kötülüğe zorlamadıkları sürece itaatediniz.Yakınlarınızı,yetimleri,kimsesizleri,yaşlıları,yolcuları,hastaları, komşularınızı,küçükleri, zorda ve çaresiz durumdaki borçluları ve işsiz ve fakirleri, gözetiniz.

Tek İlah vardır. O, İlahın adı Allah”dır.

Allah”ın emir ve yasaklarına karşı gelmeyiniz.Şeytan”ın, tek bir emre karşı geldiğinden dolayı düştüğü durumdan ders çıkarınız.

Zerrece Allah”a imanı olan ve O”na düşman olmayan herkes, hesaptan sonra cennete girecektir.

İslam dininin; Peygamberi Hz.Muhammed”tir,Kitabı Kuran-ı Kerim”dir. Bir Müslüman,hem İncile,hem Hz.İsa”ya; hem,Tevrata,hem Hz.Musa”ya; hem Zebur”a, hem Hz.Davud”a; yani tüm semavi kitap ve peygamberlere zaten inandığı için, din değiştirmesi, hiçmi hiç akıl karı değildir.

İslamiyet; Tenasüh inanışına karşıdır.Yani ölen bir kişi, başka bir şeyin suretine girerek hayatını devam ettirmez.Ölen kişinin ruhu berzah elemine gider.Şayet öyle olsaydı bir önceki hayatınızda ne olduğunuzu herkesin bilmesi lazım gelirdi ki öyle bir şey kesinlikle doğru değildir.

Bir dini konu hakkında ihtilaf varsa önce Allah”ın kitabına müracaat edilir yoksa peygambere müracaat edilir yoksa bilginlere müracaat edilir yoksa kendi aklınıza müracaat edilir.Kesinlikle şeytana ve nefsinize müracaat etmeyiniz.

Bir kötülüğü ve haksızlığı veya bir kazayı gördüğünüzde önce yetkili mercilere bildiriniz, gecikmesinde telefisi mümkün olmayacak neticeler hasıl olacaksa, mümkünse hemen elinizle düzeltmeye çalışınız, yoksa dilinizle düzeltmeye çalışınız,yoksa en azından o zalimi Allah”a havale ediniz.

Bunuda yapmıyorsanız belaların gelmesini bekleyiniz.Bana dokunmayan yılan bin yaşasın demeyiniz.Yoksa o yılan birgün mutlaka başınıza bela olacaktır.

Ey ehl-i kitab;birbirinizle mücadele etmek yerine, insanlığın ve mahlukatın;şeytanın hile ve desiseleri ile, içine düştüğü sıkıntı ve belalardan kurtarmak için çalışmak, daha akıllıca olsa gerektir.

Namaz,

Dinin direğidir.Bir kişinin, Allah”ın benim namazıma ihtiyacı yoktur, demesi;hasta birisinin,doktara“ey doktor senin ilaca ne ihtiyacın var demesine benzer ki, Allah”ın bizim beş vakit namazımıza elbetteki ihtiyacı yoktur,bizim namaza evleviyetle ihtiyacımız vardır.

Bedenin havaya ve suya ve gıdaya ve ısıya ihtiyacı olduğu gibi, ruhunda manevi gıdaya ihtiyacı vardır ki o gıdalardan birisi de muhabbetullaha vesile olan, kelime-i Tevhidi, yani;” Lailaheillallah” diyerek Allah”ın güzel isimlerini ile anmak, Allah”ın Kitabı olan Kuran”ı dikkatli okumak ve anlamak ve amel etmek ve en güzel şekilde namaz kılarak huzur ve emniyet bulmaktır.

İnsanlar her nefes verişte bilmeden,gayri ihtiyari “Hu” derler.Hu ,Allah demektir.

Aslında her şey Allah”ı anmaktadır. İnsanın bu dünyaya gönderilmesinin sebebi ve hikmeti Allah”ı tanımak, O”na dua ve ibadet etmektir.

Şeytan,

Şeytan”ın aslı cin olup ateşten yaratılmıştır.İnsanın apaçık,bir düşmanıdır.Mahlukatı,Allah”a düşman etmek için fırsat kollar. Bu hayatı insanlar için cehenneme çevirmeye çalışır.

İnsan, şeytan”dan herbakımdan üstündür.Mesela;Hz.Süleyman peygamber, cinleri emri altında tutmakta ve cinlere istediğini yaptırabilmekte idi. Fakat şeytan”ıda hafife almamak gerekir.Çünkü Hz.Adem babamız ile Hz.Havva annemizin cennetten çıkmasına vesile olmuştur.Biz şeytanın inadına,bu dünyayı cennete çevirmek için çalışmalıyız.

Şeytan,Allah”ı inkar etmemektedir. Allah’a düşman olduğu,iman etmediği için ezeli ve ebedi olarak cehennemden çıkamayacaktır.

Dikkat ediniz! İnkar etmemek ve düşman olmak ayrıdır,iman etmek ayrıdır.İnkar etmek ise;hiçmi hiç akıl karı değildir.

Sakın sizi şeytan, Allah afedicidir diye yanıltmasın. Çünkü, Allah af edicidir ama, kul hakkı hariçtir.Allah”tan korkunuz.Çünkü Allah,aynı zamanda Kahhar”dır.Nice milletler Allah”ın kahredici gücü ile tarih sahnesinden silinmişlerdir.Mesela;Hz.Nuh Peygamber zamanındaki tufanda olduğu gibi.

İnsanın düşmanları çok, kuvveti yok, borcu çok, malı mülkü yok, dolayısıyla bu dünyanın derdi ve tasası çok.Eğer güveneceği,tevekkül edeceği, meded umacağı, dua edeceği, dayanacağı,teselli olabileceği,bir Allah”ıda yoksa; ve dostuda şeytan ise; kendi aklıda kendisine bela olup, sıkıntılarını unutmak ve aklını iptal etmek için, kendisini ya eğlenceye veya uyuşturucuya veya alkole verecek.Sonu ya tımarhane, ya meyhane veya hapishane veya hastane veya gasılhane olacaktır.Hem kendisine, hem ailesine ve hemde topluma zararı dokunacaktır.

Şeytanın,dünyayı fesada veren ve çoğu ihtilallerin ve devrimlerin sebebi olan ve insanlar için dünyayı cehenneme çeviren,”sen çalış ben yiyeyim ve ben tok olayım başkası açlıktan ölsün bana ne” düşüncesini ,ortadan kaldırmak ve sosyal; refah ve adalet ve huzur için çalışmak, insanlığa yapılacak en büyük hayırlardan biri olsa gerektir.

Eğer savaş istiyorsanız; şeytan ile,cahillik, fakirlik,acizlik ile savaşınız. Sivrisineklerle uğraşmak yerine,bataklığı kurutmaya çalışınız.Sanığı cezalandırmadan önce,suça sebep olan nedenleri kaldırarak suçu önleyici tedbirler almak gerektir.Yoksa o suçlu; suçu tekrar işlemeye devam edecektir.

Önce tedbir sonra terbiye sonra ceza. Islahı gayr-i mümkünse ve cezasıda idam ise infaz etmek gerektir.Çünkü dönüşü mümkün olmayan bir yola giren suçlu için en hayırlı yol hem kendisi,hem ailesi, hemde toplum için cezanın infazıdır.

Her irade ve akıl sahibinin başına her şeyden önemli olan, imanı kazanmak veya kaybetmek davası açılmıştır.Bu davayı kesinlikle kazanmak gerektir.

Sakın şeytanın iman edeceğini düşünmeyiniz ve ona acımayınız ve onu dost edinmeyiniz. Hz.İsmail peygamber gibi şeytanı gördüğünüz yerde Hac”ta olduğu gibi,taşlayınız, yani savaşınız.Çünkü;kendinizin,biricik ve birtaneniz olan yavrunuzun ve sevdiklerinizin ebedi cehenneme girmesine vesile olan şeytana hiç acımamak gerektir.Şeytana acımak, sevdiklerinize ve kendinize acımamak demektir.

Suyun uyuduğunu,ama şeytanın uyumadığını biliniz,her zaman tedbirli olunuz.

Ey insanlar ve cinler; şeytanın size takmış olduğu zincirleri kopararak özgürlüğünüze kavuşunuz.O sinsi ve gizli düşmanınıza karşı ittihad ediniz.

Hayat,

Helal şekilde; Çalışınız,üretiniz,kazanınız,yiyiniz,dağıtınız.Ama israf etmeyiniz.Kara günler, yaşlılığınız ve ahiret içinde,azık ayırınız.İlmin, malın ve kuvvetin önemini fark ediniz.Bunları insanlığın hayrı için ve helal bir şekilde kullanınız.Kendinize yapılmasını arzu etmediğiniz bir şeyi ,birbaşkası içinde arzu etmeyiniz.

İnsanların; aslında Hz.Adem ve Hz.Havva”dan geldiğini düşünerek, uzaktanda olsa akraba ve kardeş olduklarını; Allah nazarında herkezin eşit olduğunu ve hiçkimseye iltimas geçilmeyeceğini,eninde sonunda; zerrece hayır işleyene mükafatının verileceğini,zerre miktar şer işleyenede cezasının verileceğini biliniz.

Dünyayı da bütün bütün terk etmeyiniz.Hiç ölmiyecekmiş gibi dünyaya,yarın ölecekmiş gibi ahirete çalışınız.

Evet tek koltukta iki karpuz gitmez ama iki koltukta iki karpuz gider.Kuş gibi uçabilmek için,çift kanatlı olunuz yani,hem maddi hemde manevi hayatınız için çalışınız.Her ikisinide birlikte orantılı şekilde götürünüz.
İfrat ve tefritten kaçınınız.Namerte muhtaç olmamak için çok çalışınız.
Mütevazi olmak;dilencilik yapmak veya kendini hakir göstermek veya işini bırakıp daha kötü bir duruma düşmek değildir.

Yerine ve zamanına ve makamına göre akıllıca hareket ediniz;

Mesela;ileriden bir aslan geldiğini gördüğümüzde hemen tedbirimizi almalıyız.Kesinlikle, aslanı, kedi gibi okşamaya kalkmamalıyız.Aslana et,ata ot vermeli.Atın dizgini her zaman elinizde olmalı,gerektiğinde o dizgini gevşetmeli,gerektiğinde çekmeli;ama hiçbirzaman dizgini elden bırakılmamalı.Saldım çayıra Mevlam kayıra dememeli.Rüzgarda savrulan yaprak gibi olmamalı, geminin hedefine varması, dümenin rotasından çıkmaması için çalışmalı, sabırlı olunmalı ve sahili selamete çıkılmalıdır.

Mesela; bir asker görevde ise Azametli olmalı,ama evine geldiğinde çocuğuna karşı şefkatli olmalıdır.

Mesela;her dediğiniz doğru olmalı ama her doğruyu söylemekte doğru değildir.Karı kocanın arasını düzeltmek için,bir can kurtarmak için veya savaş halinde doğru söylenmeyebilir.Yalana hiçbirzaman,cevaz yoktur.
Mesala; bu gibi özel durumlarda susma hakkınızı kullanabilirsiniz.

Bindiğiniz dalı kesmeyiniz, bindiğiniz gemiyi batırmaya çalışmayınız, ekmeğini yediğiniz yere hainlik etmeyiniz.Bu dünya gemisinde misafir ve yolcu olan insanlar ve cinler;dünyanın kıyameti için çalışmayınız.Daha iyi ve daha güzel bir hayat için çalışınız.

Kalem sahibi bilginlere,kılıç sahibi askerlere ve ululemre; Haktan ve hakikattan ve adaletten ayrılmadıkları sürece hürmet ve itaat ediniz.
İşinizi ehil kişilere yaptırınız.İşinizi tam ve eksiksiz yapınız.İş veren kişide; çalıştırdığı kişinin ücretini derhal eksiksiz, hemen, teri kurumadan ve Hak ettiği ücreti vermelidir.

Emek; gücü temsil etmektedir.Sermaye ise malı temsil etmektedir.Emek ve sermaye; aralarına uzlaştırıcı, aklı da yanlarına alarak, sulh içinde ve refah içinde yaşamalı,suiniyet ve angarya olmamalıdır. En müzdarib kişi işsiz kişidir.Herkesin bir işi olmalıdır. Ne mutlu işveren kişiye.Ne mutlu işi olan kişiye.Ne mutlu o halka.

Hayatta başarılı olmak istiyorsanız;Peygamberlere ve onların getirdiği orjinal kitaplara ve sahifelere harfiyyen uyunuz.

Soru:Dünyadaki açlıklara,savaşlara,haksızlıklara vb.kötülüklere niçin Allah mani olmuyor?

Cevap:İmtihan sırrından dolayı.Eğer her haksızlıkta Allah size bir tokat vursa idi herkez iyi olurdu.O zamanda elmas ruhlu iyiler ile kömür ruhlu kötüler ve çalışkanlar ile tenbeller birbirinden nasıl ayırtedilecekti? Mesala;zeki ve çalışkan talebeler bir imtihan ile ancak belirlenebilir. Şayet öğretmen soruları,talabelere önceden dağıtsa idi, hem imtihan sırrı bozulur,hem hayatın zevki kalmaz, hemde çalışkan talebeye ve çalışana ve emek harcayana, haksızlık olur, terakki ve yarış olmazdı.

Mesala;silaha harcanan paranın cüz-i bir miktarı açlığa ayrılsa,dünyada yoksulluk kalkar. Herkez hakkına razı olsa;dünyada davalar,kavgalar, savaşlar olmaz.Herkez evinin önünü süpürse,ortada çöp kalmaz idi. Cimriliği,haksızlığı yapan sen,çöpü atan sen,çalışmayan ve üretmeyen sen,tedbiri almayan sen,yakıp yıkan sen,Allah”ın emir ve yasaklarına uymayan sen, sonrada sorumluluktan ve cezadan kurtulmak için suçu kadere ve Allah”a yıkmak isteyen sen!

Ey insanlar ;eceli ile vefat etmiş küçük çocuklarınız size ahirette şefaatçi olacaklardır.O halde sabrediniz. Çocuklarınızı ve rahimlerdeki ceninleri de rızk endişesi ile öldürmeyiniz.

Ey masumlar,bicareler, mahsunlar,garipler,fakirler ve hakkı gasp edilenler; sakın zalim izzetiyle,masum ise zilletiyle bu dünyadan göçüp gitti diye üzülmeyiniz ve isyan etmeyiniz.Sizlerin hakkınız zayi edilmeyecek,bir mahkeme-i kübrada, eninde sonunda Müntakim ve Kahhar ve Adil olan Allah; sizin hakkınızı zalimden alıp size geri verecektir.Ahirette;mal, mülk, para, iltimas, kariyer,rütbe, ünvan soy,sop vb.geçmediği için;ya zalimin sevapları size verilecek veya sizin günahlarınız zalime yüklenecektir.


İlim,

Bir zaman iki ayna var imiş,her iki aynada yüzlerini gökteki güneşe çevirmiş.Aynalarda akseden,tecelli eden güneşi, her iki aynada insanlara çevirdiğinde; insanların gözlerini kamaştırmışlar. Aynalardan biri;ben insanların gözlerini kamaştırdım diye kibirlenmiş ve kendisinde bir şeyler olduğunu, tevehhüm, zan etmiş.

Diğer ayna ise mütevazı birşekilde,aslında kendisinde bizatihi bir şey olmadığını,gökteki güneş olmasa bir hiç olduğunu, önceki aynaya söylemiş. İşte gururlu ayna, sihir,fal ve büyü gibi menfi ve zararlı ilimler ile ilgilenip insanlara zarar veren ve insanları kendisinin etkilediğini ve her şeyi bildiğini zanneden şeytan gibidir.

Ama mütevazı ayna ise mücize ve kerametin asıl sahibinin Allah olduğunu bilen, dünyevi,fenni,müsbet ve uhrevi faydalı ilimler ile ilgilenip insanlara faydalı olan bilge kişidir.Mesala;Hz.Musa”nın asası ile denizi ikiye ayırması ,Hz.İsa”nın ölüleri diriltmesi,Hz.Muhammed”in bir işareti ile, gökteki ayın ikiye bölünmesi hadiseleri birer mucize olup, bunlar Allah”ın iradesi ve kudreti ile olmuş.Hiçbirzaman,hiçbir peygamber; gösterdiği ve mahzar olduğu mücize ile övünmemiş, sadece insanlara ve cinlere; peygamber olduklarını kanıtlamak için mucize göstermek zorunda kalmışlardır.

Gıbta edilecek kişi gökteki güneşin ısı ve ışığına mazhar olan kendisini güneş zannetmeyen ama güneşi gösteren,bir ayna olduğunu unutmayan kişidir.Bu aynaların en güzelleri peygamberlere aittir.En kötüleri ise şeytan ve şeytan gibilere aittir. Şeytan ve şeytan gibi kötü kişilerin şerrinden Allah”a sığınmak gerektir.Çünkü insanları ve insanlığı tesirleri altına almakta ve aldatmakta, insanlığın ve medeniyetin mahvına sebep olmakta; bu nedenle de şeytanın maskarası ve aleti durumuna düşmektedirler.

Soru:Allah bize çok yakın, ama biz ona çok uzağız.Bu nasıl olur?

Cevap:Mesela;Güneş bize ışık ve ısısı ile bize çok yakındır,biz ise güneşe çok uzağız.Ama ayna vasıtasıyla,biraz güneşin özelliklerini anlayabiliriz. Bir uzay aracı ile de; güneşin hakiki nuruna ve ısısına yaklaşabilir onu yakından görebiliriz.

Aynen misaldeki gibi;Mirac hadisesinde, bizzat Hz.Muhammed, refref’e binerek; tayy-ı mekan, bast-ı zaman ve nuraniyet sırrıyle, çok kısa bir zaman zarfında; geçmişi, geleceği,cenneti, cehennemi ve kainatın yaratıcısını görmüş. Gidipte görenmi var? veya gidipte dönenmi var? Sorularını da;cevapsız bırakmamıştır.

Soru: Bu kadar kısa zamanda bu kadar çok iş nasıl yapılır,bu kadar hız nasıl olur?Bast-ı zaman, yani zamanın genişlemesi ne demektir.

Cevap:Mesela;bir elektronik saat düşünelim.Bir saat zarfında;saati gösteren rakam bir defa atarsa,dakikayı gösteren rakam 60 defa atar,saniyeyi gösteren 3600 defa atar.Bir mekanik saatte ise; bir saat zarfında yelkovanın aldığı mesafe; akrebin aldığı mesafenin 12 katıdır. Hız arttıkça;aynı zaman biriminde, daha çok hareket yapılmaktadır. Bunu kronometrede daha bariz bir şekilde görebiliriz. Beyin hızı ile sizin bir ömürde ancak çözebileceğiniz bir problemi,bir başkası kısa bir sürede çözebilir.

Mesela; koca bir kütlesi olan dünyamızı,vasıtasız ve çok süratli birşekilde götüren ve döndüren, bir insanı elbette ve evleviyetle daha hızlı ve kısa bir sürede götürmeye ve geri getirmeye muktedirdir ve aynen öylede olmuştur.

Mesela;bazen 10 dakikalık bir rüyada; bir günde yapamayacağınız çok işleri kısa bir sürede; rüyada yapmanız gibi.

Soru:Azrail; aynı anda ,birçok yerde nasıl birçok insanların ve cinlerin ve hayvanların ruhları kabzedebilmektedir?Tayy-ı mekan, yani aynı anda bir şeyin farklı yerlerde olması ve nuraniyet sırrı nedemektir?

Cevap: Mesela;birçok aynayı,birçok yere koyup yüzlerini tek bir güneşe çevirdiğimiz zaman,her bir aynada güneşin aynı timsalini görebiliriz. Güneş bir iken birçokyerde ayna vasıtasıyle ve nuraniyet sırrıyle ve timsali ile; hazır ve nazırdır.

Mesela; herbir televizyondan,aynı anda,birçok yerden aynı görüntünün, herkez tarafından izlenebilmesi gibi. Fakat bugün ses ve resim nakledilebilmekte isede gelecekte, maddeninde nakli imkan dahilindedir.

Mesela;Hz.Süleyman peygamber zamanındaki bir tahtın, ilim sahibi birisi tarafından, çok uzak bir diyardan, bir anda, hazır ve nazır ve nakl edilmesi; maddenin naklinin mümkün ve imkan dahilinde olduğunun ve Azrail”in aynı anda,birçok yerde,birçok insanının ruhlarını kabzetmesi de bunun bir kanıtıdır.

İnsanlığa faydalı bilgileri, başkaları ile de paylaşınız, yayınız.Teorik bilgilerinizi,pratiğe dökünüz.Mümkünse insanlık ve medeniyet için yeni icadlar yapınız.

Ben bu bilgileri bilmiyordum,bana kimse öğretmedi diyen kişinin hesabı; bilenden, bildiği halde susandan ve hak ve hakikatı, doğruyu ve gerçeği söylemeyen ve yaymayandan sorulacaktır.Sizde; önceden bildiğiniz, şimdi öğrendiğiniz faydalı bilgileri,sevdikleriniz ve herkes ile paylaşınız ki; sizde sorumlu olmayasınız.

Malın zekatı olduğu gibi,ilminde zekatı ve kuvvetinde bir zekatı vardır.Bilen ile bilmeyen bir değildir.İlim mümin”in yitiğidir, nerede olursa alır.İlim Çin”de de olsa alınız.Hayatta,en hakiki murşit ilimdir. Faydalı tüm ilimlerden istifade ediniz,ettiriniz. Beşikten mezara kadar ilim öğreniniz. Okuyunuz,okutunuz.Ne demiş Yunus Emre,’İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir,sen kendini bilmez isen ilim nice okumaktır.’

Ruh nedir;

Ruh insanın aslıdır,kendisidir.Mahiyeti;can”ı, şekli, aklı ve duyguları olan bir kanundur.Mesela;Yerçekimi kanunu gibi.

Ruh”un; dünyadaki işleri yapabilmesi için; elbisesi,evi,sarayı,bineği mahiyetinde olan bedene ihtiyacı vardır.Ruh; beden sarayının efendisidir. Nefs ise bu sarayın bekçisidir,hizmetçisidir.Bedendeki kuvve-i şehvet ve gadabiyet merkezidir.

Mesela;iç alemde;kandaki alyuvarlar vucuda gelen besinleri alır, akyuvarlar ise zararlı mikropları öldürür.Dış alemde ise insanın ağzı besinleri alır,kolu bacağı kendisine saldıran düşmanı def eder.

Aynen bu misallerdede görüleceği üzere sarayın bekçisi olan nefsin vazifesi; bedeni korumak ve bedenin levazımatını tedarik etmek ve efendisi olan Ruh”a hizmet etmektir.Nefse fazla ganimet vermemek gerektir.Yoksa azabilir ve kendisini efendi zannedip, Ruh”a darbe yapıp, yönetimi ele alma olasılığıda vardır.

Nefsi; kullanmak,korumak,dizginlemek, terbiye etmek gerektir.Yoksa öldürmek akıl karı değildir.

Akıl ise; Ruh”un müsteşarıdır.Ruh”a yol gösteren bir Nur”dur.

Ruh ise; beden gemisinin bir dümencisidir.

Mesela bir ülke düşünelim.Ruh o ülkenin reisi, akıl veziri,nefs ise kuvve-i gadabiye olan ordusu ve kuvve-i şeheviyesi olan hazinesidir. Bir ülke; hazinesi dolu,ordusu güçlü ve yöneticeleri akıllı ise; ilelebed payidar kalabilir.Bir insan da ne kadar zeki,güçlü ve zengin ise hem hayatını güzel bir biçimde idame ettirebilir hemde başkalarına yardım edebilir.

Ruh katiyen Bakidir,yani ölümsüzdür.

Ey insanlar ve cinler; baki bir aleme gideceksiniz, o halde hazırlıklı olun.Ölüm,ruhun bedenden ayrılması; daha önce vefat etmiş olan sevgili anne ve babanızın ve çocuklarınızın ve sevgilinizin ve sevdiklerinizin yanına gitmektir.

Mesela ;bir şoför nasıl aracından inince araba hiçbir işe yaramaz ise,ruh”ta beden aracından inince, beden hiçbir işe yaramaz.Kabre konan bedendir.

Siz ise; ruhsunuz.

Mesala;rüyada o korkuyu veya o sevinci hisseden çok şeyleri gören sizsiniz.Şayet siz beden; olsa idiniz gözleriniz uykuda kapalı hiçbirşey görememeniz ve yeriniz sabit olduğundan, hiçbirşey yapamamanız gerekirdi.

Ruh bedenden ayrılınca; berzah alemine gitmektedir. Ölüm yokluk ve hiçlik değildir.Kim yok olmak ister ki,Ezeli ve Ebedi, bir ve tek olan Allah”ın sevgili mahlukatı da ebedi olmalıdır.Fakat mahlukatın ebediliği bizatihi değil, Allah”ın dilemesiyledir.

Ey Aziz insan;bir peygamber soyundan geldiğini hiçbirzaman unutma.

Ey insanlar ve cinler; ezeli ve ebedi yaşamak, baki bir cennete girmek,
Ve güzeller güzeli,kusursuz ve tek olan Allah’ı görmek istemezmisiniz!

Ey sevgili ruh,bunun için Allah’a şükretmeli ve iman etmeli ve hak sahibine veya mirascısına hakkını vermeli ve tövbe etmeli değilmisin!

HULASA :
Allah, birdir, hiçbirşeye ihtiyacı yoktur.Ne birbaşkası Allah’ı yaratmıştır , nede Allah’ın bir çocuğu vardır.Allah’ın, eşi ve benzeri yoktur.



Kullanıcı avatarı
VSaBaH
Tasarımcı Yönetici
Tasarımcı Yönetici
Mesajlar: 6135
Kayıt: 21 Kas 2005 [ 23:54 ]

Mesaj gönderen VSaBaH »

faruknur, teşekkürler.. Gerçektn güzel ve tüm müslüman kardeşlerimizin bilmesi gerekn bilgiler bunlar...
 !
REKLAMLARA YAPILAN TIKLAMA BİZİM TEK GELİR KAPIMIZDIR. LÜTFEN ADBLOCK TARZI EKLENTİLERLE REKLAMLARI ENGELLEMEYELİM. BİZE EN GÜZEL TEŞEKKÜRÜ BU ŞEKİLDE YAPABİLİRSİNİZ. TEŞEKKÜRLER...


Resim

Kullanıcı avatarı
feraze_622
Ayrıcalıklı Üye
Ayrıcalıklı Üye
Mesajlar: 476
Kayıt: 02 Eki 2006 [ 15:44 ]

Mesaj gönderen feraze_622 »

(Dünyayı da bütün bütün terk etmeyiniz.Hiç ölmiyecekmiş gibi dünyaya,yarın ölecekmiş gibi ahirete çalışınız. )
arkadaşım hepsi çok güzel eline sağlık ama bu benim senin yazından aldığım satırımn doğruluğu tartışılacak bir konu.çünkü bir müslüman yarın ölecek gibi ahirete hiç ölmeyecek gibi dünyaya sarılamaz bu yanlış.bunu uzun uzun anlatmak isterdim ama kimsayi sıkmamayayım.bu bazı yerlerde hadis olarak geçiyor ama sahih değil zayıf bir hadis .tekrar paylaşım için teşekürler.

Cevapla